> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Deliliğe methiye
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Deliliğe methiye  (Okunma Sayısı 925 defa)
25 Temmuz 2010, 15:25:18
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 25 Temmuz 2010, 15:25:18 »



DELİLİĞE METHİYE


Merhabalar efendim….
Hepinizi selamların en güzeliyle selamlıyorum….
Allahın rahmeti, bereketi ve mağfireti üzerinize olsun….
…………………………………………………………………………….
Gecenin yine o muhteşem kıvamındayız efendim….
Dürr-i Yektayı elde etmek için kıvamı bulmak gerek….
Kıvamı bulmak için de geceyle hemhal olmak gerek….
Yalnız geceyle mi?....
Yüreğimizden beynimize bir tünel açıp….. Beynimizin kıvrımlarında dört nala koşturmak gerek…
Ve her zaman olduğu gibi, Canlar Canı Efendim önden teşrif ederken, bize de kemali edep ile iz sürmek gerek…
Gecede ben..
Bir yere gidiyorum,
Delice...
Aklımda sen.
Ben seni seviyorum,
Gizlice… El-pençe duruyorum,
Yüzüne bakıyorum,
Söylemeden,
Tek hece...

Evet efendim… Gecenin bu müstesna anında “vücudu beşer, çayla yaşar” diyerek, çayımızı da ab-ı hayat olarak yudumlarken yolculuğumuza devam edelim….
Denir ki, varoluşun temel sebebi iletişimdir…
Hayat haberdar olmaktan ibarettir diyor Mevlana Hazretleri de.…
Peki, haberdar olmamız gereken ilk şey nedir efendim ?….
YARATICI VARLIĞININ BİLİNMESİNİ İSTEDİ….
“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.” buyurulmaktadır bir kutsi hadiste… [Acluni, II, 132])
“Ben cinleri ve insanları, yalnız beni tanıyıp kulluk etsinler diye yarattım” [Zariyat, 56]
Şimdi sormak lazım…. Böyle bir gerçeklikten; kim haberdar, kimin haberi DAR!...
“İnsanlar uykudadır, ölümle uyanırlar….”
"Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş."[Yasin Suresi, 52]
- A be ne yapcez be kızan?....
“ÖLMEDEN ÖNCE ÖLÜNÜZ !….”
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun, bir de sadıklarla [doğrularla] beraber olun!” [Tevbe, 119]
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve Onun yolunda savaşın ta ki muradınıza eresiniz.”[Maide, 35]
“Habibim de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin, suçlarınızı örtsün.”[Al-i İmran, 31]
- Te be yapma be yaw !…. Üç günlük dünya beş günlük rızık ister….. Bağ, bahçe su ister…. Irgat, maraba aş, ekmek ister…. Çoluk çocuk kürk ister, mülk ister…..
“Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.” [Hadid, 20]
Haftanın herhangi bir iş günü, mesai saati başlangıcında yüksek bir yere çıkınız ve kalabalık bir meydandan gelip geçen insanları gözlemleyiniz…. Yüzlerce, binlerce insanı….
Her birinin iç dünyasına girmek mümkün olsa; acaba kaçının haleti ruhiyesi Allahın rızasına muvafık durumdadır; acaba kaçının yürek – beyin birlikteliği Rıza-i Bariye odaklanmıştır ?...
“Halk yığınlarını ilgilendiren iki şey vardır: Ekmek ve sirk…” Spangler
Hayat haberdar olmayı gerektirir dedik…. Haberi DAR olmayı değil….
“Haberdar olun!.... Dünya melundur. Dünyada olan mal, mülk de melun. Ancak Allah’ın zikri ve ona yaklaştıran şeylerle bilen ve öğreten kimse müstesna…”
Peki gerçekten HABERDAR olan kimler acaba?...
Kimler olacak efendim, bazlarımız onlara DELİ diyor….

Aylarca gezindim, yıkık ve şaşkın,
Benliğim bir kazan ve aklım kepçe,
Deliler köyünden bir menzil aşkın,
Her fikir içimde bir çift kelepçe.

Nesin sen, hakikat olsan da çekil!
Yetiş körlük, yetiş, takma gözde cam!
Otursun yerine bende her şekil;
Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam!

Bir gün Hz. Ali (k v) pazardan bir gömlek satın alır… Kollarını normalden fazla kısaltmak için terziye götürür. Terzi: “Kollarını bu kadar kesersem kusurlu olur.” der. Hz. Ali : “Ayıbı kusuru benim, sen kes.” der. Hz. Ali’yi tanımayan terzi: “Bu adam mecnun olmuş. Gelin bir deli görün…” deyince, Hz. Ali “Elhamdulillah!” diye söylenir. Orada oturan ve Hz. Ali’yi tanıyanlardan biri; “Ya Ali, terzi sana deli diyor, sen de elhamdulillah diyorsun, bu ne demektir?” diye sorunca. Hz. Ali; “Ben Resulullah’dan duydum, sizden biriniz hakkında halk “delidir” demedikçe kamil mü’min olamaz…”

Eğer yıllar sonra düşer yollara,
Olur ya; ölmeden gelirsem sana,
Atarsa diyorum ‘Bir deli rüzgâr’
Sanma tevbe ettim ben ayrılığa.
Yanımda bir deli,
Bir velî ara...

Gazi Zeynel Bey, Giritin fethinde önemli rolü olan değerli ve takva sahibi bir komutandır…. Giritin fethinden az bir zaman önce, askere moral vermek amacıyla zamanın Sadrazamı Köprülü Fazıl Ahmet Paşa da Girite gelir. Ertesi gün sabah namazının ardından topyekun taarruza geçilecektir….
Sabah namazı vakti Zeynel Bey, abdestini alır, kıbleye döner ve namaza başlar. Ancak Zeynel Beyin namaza durması ile birlikte düşman şiddetli bir top ateşiyle şarapnel yağdırmaya başlar…. Bir top mermisi sabah namazını kılmakta olan Zeynel Beyin yanında patlar. Fazıl Ahmet Paşa, kumandanın sehit olduğunu zanneder. Oysa Zeynel Bey secdeden başını kaldırır ve biraz sonra da selam verir. Hemen koşarak Sadrazam Fazıl Ahmet Paşanın yanına gelir.
- Haşmetli sadrazamım bir sualim var.
- Geçmiş olsun ya Zeynel Bey, biz seni şehit düştü sandık….
- Elhamdulillah bana bir şey olmadı, yalnız bir sualim var…
- Nedir sualin?.
- Düşmanın top mermisi patlayınca başımı secdeden kaldırmayıp usulünden fazla bekledim… Namazım bozuldu mu efendim?....
İşte size bir başka deli….

Akıllı - delisi, canlı - ölüsü,
Sevginin olmuyor çarpı - bölüsü.
Varları, yoklara benlik delisi
Eklerken aklıma sevdâ geliyor.
Her yaklaşan gemi, inen uçağı
Beklerken aklıma Seydâ geliyor...

Evliya-i izamın büyüklerinden Horasan piri Ahmed bin Harb Hazretleri; haram ve şüpheli şeylerden kaçınmakta benzeri olmayan ulu bir zattır. Ömründe hiçbir gece uyumadığı söylenir. Kendisine; "bir mikdâr istirahat etseniz." denildiğinde; "Önünde Cennet ve Cehennemden başka bir yer olmayan ve hangisine gideceğini bilemeyen kimsenin uykusu gelir mi ?..." buyurmuştur.
Bizanslılar devrinde, İstanbul'da yaşayan ve hiçbir dîne inanmayan bir doktor vardır. "Her şey kendi kendine var olmuştur." diyerek Allah’ın (CC) varlığını inkâr etmektedir.
Mesleğinde son derece ileri gitmiş olan bu doktora hıristiyanlardan hiç kimse cevap veremez hâle gelmiştir. "Dünyânın bir yaratıcısı olduğunu bana ispatlayabilirseniz, ancak o zaman kendi dâvamdan vaz geçerim." demektedir.
Bu konuda tartıştığı yada münâzara ettiği herkesi mağlûb ettiği gibi, kendisini dinleyenlerin kafalarını karıştırmakta ve dinsizliği aşılamaktadır. Netice itibarıyle, dinsiz doktor karşısında hıristiyanlar âciz kalmıştır. Durum Bizans kralına intikal eder ve buna ancak müslümanların cevap verebileceği söylenir.
Bizans kralı, Abbâsî Halîfesi Me'mûn'a mektup yazarak yardım ister. Mektubunda; "Size gönderdiğimiz bu doktor dinsizdir. Bir yaratıcı olmadığına inanmaktadır. Yanınızda münâzara edecek ve bunu iknâ edip, mağlub edecek bir âlim bulunursa çok iyi olur." der.
Abbâsî halîfesi danışmanlarını toplayıp, istişare eder. Öncelikle, doktorun uzman olduğu tıp ilminden imtihan edilmesine karar verilir. Bir heyet huzurunda doktor imtihan edilir. Ancak doktor, bu imtihanı büyük bir başarıyla geçer.
Danışmanları Halifeye, dini konuda Bağdat'ta onunla münâzara edecek bir alimin olmadığını söylerler. Ancak içlerinden birisi; "Büyük âlim, evliyânın üstünlerinden olan Nişâburlu Ahmed bin Harb Hazretleri dün gece buraya geldi. Hacca gidiyor. Bununla ancak onun münâzara edebileceğini sanırım." der.
Halîfe, Ahmed bin Harb'ın yanına birini gönderip durumu ona bildirir…
Ahmed bin Harb Hazretleri, gelen kişiye;
"Siz münâzara meclisini falan saatte, halîfenin sarayında hazırlayın ve onu lafa tutun… Ben biraz geç geleceğim... Geldiğim zaman bana, niçin geç kaldınız diye sorarsınız, ben de cevap veririm…"
şeklinde tenbihte bulunur.
Dediği gibi yapılır…. Ahmed bin Harb Hazretleri gelip oturunca Halîfe ona;
"Niçin geç kaldınız" diye sorar. O da; "Abdest için Dicle Nehri kenarına gittim. Tuhaf bir şey gördüm. Ona bakarak geciktim" der. Halîfe; "Ne gördünüz ki" diye sorunca şöyle cevap verir:
"Gördüm ki topraktan bir ağaç çıktı, büyüdü, kimse kesmeden yıkıldı. Kimse müdahale etmeden de tahta şeklini aldı. Bu tahtalar kendiliğinden birleşip marangozsuz, çivisiz sandal oldu. Bir kayıkçı olmadan da suyun üzerinde gitmeye başladı. Bunu seyre dalıp geç kaldım."
Bu sözleri duyan inkârcı doktor dayanamaz:
"Bu saçma sapan konuşan ihtiyar mı bizimle münâzara etmeye geldi?... BU DELİDİR!…. Bununla münâzara etmeye değmez..."
Bunun üzerine Ahmed bin Harb şöyle cevap verir:
"Niçin saçma konuşayım ve deli olayım?.."
Doktor kendinden emin bir şekilde; "Olmayacak şeyler söylüyorsunuz. Koskoca ağaç birden bire büyür, kesilir ve tahta olur. Bu tahtalar marangozsuz birbirine bitişir ve sandal olur. Kayıkçı olmadan su üzerinde gider dediniz" der.
Nihayet, Ahmed bin Harb Hazretleri son sözünü söyler:
"Ey doğruluktan uzak insan !... Bir sandal için bu imkânsız olunca, yâni ustası, bir yapıcısı olmadan sandal olmaz, su üzerinde gidemez ise, bu güneş, ay ve yıldızlarla, ağaçlar ve çiçeklerle süslü ve intizamlı âlem, bir yapıcı olmadan, bu dünyâ bu sağlamlığı ile binlerce güzel yaratıklar, sanat erbâbını hayran bırakan eşsiz tabloları ile kendi kendine nasıl var olsunlar?... Asıl, bir yapıcı, yaratıcı yoktur diye böyle hezeyan söyleyen, saçmalayan delidir…"
Ahmed bin Harb Hazretleri, damardan girmiş ve işi bitirmiştir…. Bakmayın siz o ulu Zatın “ben d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Deliliğe methiye
« Posted on: 19 Nisan 2024, 17:36:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Deliliğe methiye rüya tabiri,Deliliğe methiye mekke canlı, Deliliğe methiye kabe canlı yayın, Deliliğe methiye Üç boyutlu kuran oku Deliliğe methiye kuran ı kerim, Deliliğe methiye peygamber kıssaları,Deliliğe methiye ilitam ders soruları, Deliliğe methiyeönlisans arapça,
Logged
25 Temmuz 2010, 21:16:54
Salihalp

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 1.265


« Yanıtla #1 : 25 Temmuz 2010, 21:16:54 »

Alah razı olsun kardeş farklı bir bakış açısı sunan bir paylaşım olmuş teşekkür ediyorum yalnız Hz.Alinin de bahsettiği hadisi ilk kez duyuyorum ayrıntılı bilgisi olan var mı acaba?rivayet eden kim? ve Ahmet bn Harb vakası da İmamı Azama ait olması gerekiyor diye biliyordum ama benzer hadiselerde çoktur tabii!..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes