> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Çile -1
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Çile -1  (Okunma Sayısı 2531 defa)
13 Ekim 2009, 11:39:29
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Ekim 2009, 11:39:29 »



ÇİLE -1

Zevk u sefâ'dan bütün bütün el çekerek, beden ve cismaniyeti aşma istikametinde katlanılan sıkıntı, eziyet mânâlarına gelen çile: Hakk yolcusunun, nefs tezkiyesi ve ruh terbiyesi adına, asgarî kırk gün olmak üzere, çetin bir perhiz ve disiplin içinde yaşamasına denir ki, bu süre zarfında derviş, yeme-içme, uyumakonuşma.. gibi hususlarda zaruret sınırları içinde kalarak, vaktinin büyük bir bölümünde ibadet, zikir, fikir, murakabe ve muhasebe ile meşgul olur ve âdeta ölmeden evvel ölmüş gibi davranarak, sürekli ölüm temrinleriyle nefsânîliği açısından fenâ bulur ve rûhunun bütün menfezleriyle Hakk'a açık bir hakikat eri donanımıyla yeniden hayata "bismillah" der ve Rabbine yürür.

Daha çok dervişlerin, tekye ve zaviyelerinin tenha bir köşesinde veya evlerinin âsûde bir hücresinde çekmeğe çalıştıkları çile; riyazet mülâhazasının hatırlattığı hususları çağrıştıran, hattâ bazı yanları itibarıyla onun fonksiyonlarını edâya vesile olan bir Hakk'a kurbet hamlesi veya aktif bir vuslat beklentisidir. Asgarîsi kırk gün olması itibarıyla, kelimeyi Farsça aslına ircâ ederek "çile" dedikleri gibi. bazen de o kelimenin Arapça karşılığıyla "erbaîn" de demişlerdir. Kırk demek olan erbaîn, tam kırk gün demek değildir; bazen gün. bazen hafta, bazen ay, bazen de senelerce sürebilir.. bazen derviş, bütün bütün cismaniyetten sıyrılıp çıkmak ve nefs-i hayvânîsini aşabilmek için ömür boyu bile çile çıkarabilir; çile ile oturur-kalkar.. kapılarını sürekli ızdıraba açık tutar.. dahası. Hakk yolunda katlanılan şeyleri sevgilinin armağanı olarak kabul eder.. dertler, sıkıntılar, kederler ağırlaştıkça o, hayatı daha bir sever.. yaşadığını duyuyor olma neşvesi içinde musibetleri hoşâmedî ile karşılar ve Allah için başa gelen her şeyi aziz bir müsafir gibi selâmlar; hattâ bazı gönül erleri, onu belâ şeklinde insana ihsan edilmiş bir nimet kabul ederek, ''hel min mezîd" deyip, artırılmasını bile istedikleri olur. Fuzûlî, Mecnûn'u konuşturma sadedinde bu konudaki düşüncelerini şöyle ifade eder:

Az eyleme inayetini ehl-i derdden,

Yani ki, çok belâlara kıl müptelâ beni.

Mevlânâ, ızdırap ve çileleri, her sabah kapımızı çalan bir müsafire benzetir ve bu aziz müsafirin i'zaz edilmesi gerektiğini vurgular:



"Her an aziz bir müsafir gibi gönlüne bir tasa, bir keder gelir çatar... Eğer sana bir gam elçisi gelirse, onu bir dost gibi karşıla, kucakla; zaten o da sana yabancı değil; yani, arada bir aşinalık var."

Mevlânâ'nın bu düşüncelerine İbrahim Hakkı, çağının ifade urbasını giydirerek, şöyle seslendirir:

''Gelir çûn kalbine hüzün, elem, gam;

Çek onu sen, sana bil aşina hoş.

Nüzûl eyler kalbe havâtır Hakk'dan,

Kabul et cümleyi, de: Merhaba hoş!

Müsafirdir gam, et izzet ona kim,

Gide senden Huda'ya her belâ hoş..


Cefâdan kaçma, nâmerd olma Hakkı,

Cefâdan merd-i Hakk bulmuş safâ hoş."


Eşrefoğlu Rûmî ise, zehirin şeker-şerbet kabul edilmesini salıklar ve:

"Eşrefoğlu Rûmî, yari sevenlerin budur kân,

Ol dost için ağuları şeker gibi yutmak gerek." der.

Bu yolda, belâ ve musibetlerle içli-dışlı olmak, hiç olmazsa celâli-cemali bir bilmek, safâyı-cefâyı aynı görmek önemli bir esas kabul edilmekle beraber, halvethane veya çilehane hücrelerinde geçirilen "erbaîn"lerin kendine göre bazı usûl ve âdâbı vardır:

Dervişler dünyasında ana çizgileriyle çile; kırk gün veya birkaç tane kırk gün. meâlîye müştak Hakk yolcusunun duygu ve düşüncelerinin bulanmayacağı, kalb ufkunun kirlenmeyeceği müsait bir yerde, tamamen uhrevîliğe kilitlenerek, öteler ve öteler ötesi mülahazalarıyla saflaşıp derinleşmesinin, kalb ve rûhun hayat seviyesine yükselerek rûhanîlerle aynı atmosferi paylaşmanın en kestirme yoludur ve bütün semavî olan-olmayan ya da semâvî olduğu bilinmeyen din şeklindeki organizasyonlarda, rûha kendi gücünü kazandırma veya rûhun gücünü ortaya çıkarma mülâhazalarıyla başvurulagelen bir yöntemdir. Hem mistisizmi hem yogizmi hem de parapsikolojiyi alâkadar eden böyle bir konunun yeri Kalbin Zümrüt Tepeleri olmasa gerek.

Sûfîler, Kur"ân-ı Kerim'de Hz. Mûsa'nın, Rabbiyle mülâkat hazırlığı adına kırk günlük tasfiye faslını, "erbaîn" de diyebileceğimiz "çile"ye bir me'haz ve mesnet kabul ettikleri gibi, İsrailoğulları'nın bir yerde za'f gösterip, savaştan geri durmalarına karşılık, hem bir ceza hem de daha sonraki mücadeleleri adına bir hazırlık olması açısından, kırk yıllık "Tih" hayatlarını da önemli bir kaynak kabul ederler. Hristiyanlık'ta da Paskalya öncesi kırk günlük bir perhiz dönemi vardır ki, işte bu. onlarda da farklı bir "erbaîn"in var olduğunu gösterir. Her din ve sistem taraftarı, erbaîn'i farklı yorumlayıp farklı yaşasa da. semavî dinler ve gayr-ı semâvî organizasyonların hemen hepsinde çilenin var olduğu söylenebilir. Hattâ tam kırk gün olmasa da. Kitab ve Sünnet'le müeyyed bulunan i'tikâfı da böyle bir tecrid ve tecerrüd hamlesi içinde zikretmek mümkündür.

Ayrıca, bu konuda hem İslâm dünyasında hem Yahudilik ve Hristiyanlık âleminde, hem de Müslümanlar arasındaki farklı mezheb ve düşünce sistemlerinde ister çile ünvanıyla, ister erbaîn nâmıyla, hem nefislerin tezkiyesi hem de ruhların terbiyesi adına, belli bir süre için bir tecrid ve tecerrüdden, bir halvet ve inzivadan hep bahsedilegelmiştir. Bizim dünyamızda böyle bir tasfiye ve tezkiye şimdiye kadar hep çilehane veya halvethanelerde gerçekleştirilmiştir; baş-kalarınınki de, kendilerine mahsus ma'bedlerin bir köşesinde...

Derviş, bağlı bulunduğu mürşidin rehberliğinde bu çilehane veya halvetha-neye girer.. orada tam bir inziva hayatı yaşar.. az yer, az uyur, az konuşur.. günlerini tamamen ibadetle geçirir.. her gününü, her gecesini farklı bir muhasebe ile değerlendirir, farklı bir murakabe ile derinleştirir.. sürekli zikirle kalbine hayat üfler. fikirle enfüs-âfâk arası seyahatten seyahate koşar.. kalbî ve ruhî hayata sıkı tutunarak bütün benliğinde Rabbini duymaya çalışır ve her zaman gönlünün bir yanından kendine aralanan kapının arkasını, halvette halveti, uzlette de vahdeti görmeğe, duymaya çalışır.. bu yolda en küçük şafak emarelerini bile. kalbinin yamaçlarında gerçek birer tulû' gibi müşahede etme, rasat etme noktalarını araştırır.. imkânlarının sınırlılığını, iradesinin yetmezliğini acz ü fakr iniltileriyle dile getirir; getirir ve Hakk'ın sonsuz kudretiyle ümidini şahlandırır. . nâçâr kaldığı yerde kendisine sürpriz bir yerde aralanacağı recâsıyla, sık sık: "Kerem kıl, kesme sultanım keremin bînevâlerden / Keremkâne yakışır mı kerem kesmek gedâîerden" (M. Lütfi) der ve en miskin bir dilenci gibi halini, o her şeye nigehbân Rabbine arz eder. Marifeti, muhabbeti arttıkça, o da Rabbiyle münasebetlerini daha bir derinleştirerek, sadece O'nu görüp. O'nu duyup. O'nu düşünmeğe himmetini hasreder.. ve en zarûrî ihtiyaçlarını dahi asgarîye indirerek, âdeta rûhânîler gibi, bütün bütün cismaniyetin üstüne çıkarak, evvelâ ahvâî ve evsafında, sonra da zatında semâvîlere mahrem-i râz olur ve kurb-i sultanda üns esintileri teneffüs etmeğe başlar.

 


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Çile -1
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:44:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çile -1 rüya tabiri,Çile -1 mekke canlı, Çile -1 kabe canlı yayın, Çile -1 Üç boyutlu kuran oku Çile -1 kuran ı kerim, Çile -1 peygamber kıssaları,Çile -1 ilitam ders soruları, Çile -1önlisans arapça,
Logged
05 Şubat 2011, 06:27:25
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 05 Şubat 2011, 06:27:25 »

. nâçâr kaldığı yerde kendisine sürpriz bir yerde aralanacağı recâsıyla, sık sık: "Kerem kıl, kesme sultanım keremin bînevâlerden / Keremkâne yakışır mı kerem kesmek gedâîerden" (M. Lütfi) der ve en miskin bir dilenci gibi halini, o her şeye nigehbân Rabbine arz eder. Marifeti, muhabbeti arttıkça, o da Rabbiyle münasebetlerini daha bir derinleştirerek, sadece O'nu görüp. O'nu duyup. O'nu düşünmeğe himmetini hasreder.. ve en zarûrî ihtiyaçlarını dahi asgarîye indirerek, âdeta rûhânîler gibi, bütün bütün cismaniyetin üstüne çıkarak, evvelâ ahvâî ve evsafında, sonra da zatında semâvîlere mahrem-i râz olur ve kurb-i sultanda üns esintileri teneffüs etmeğe başlar.


      Hocam ne güzel anlatmış..Maşaallah..Hayali bile gönlümüzü mest eyledi..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes