> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Sefer
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sefer  (Okunma Sayısı 1373 defa)
13 Ekim 2009, 13:32:13
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Ekim 2009, 13:32:13 »



SEFER

Yolculuk yapma, bir yerden bir yere intikal etme mânâlarına geliyor sefer. Sofiye onu, kayıtlı yaşamaktan kurtulup kayıtsızlığa erme, bedenî ve cismanî alâkalardan sıyrılarak, kalb ufkunda Allah'a teveccüh etme şeklinde yorumlar. Bu tarif çerçevesindeki seferi, seyr-i sülûk-i rûhânîdeki "seyr ilallah", "seyr fillâh", ''seyr anillâh" ıstılahları ile kastedilen rûhânî yolculukla irtibatlandırmak da mümkündür.

Böyle bir teveccühün mebdei, tamamen irâdî ve iman, İslâm, ihsan köprülerinden geçerek ihlâs, riyâzet, zühd ve takvâ ekseninde bir seyahat; müntehâsı da, aşk, şevk, İlâhî cezbe ve incizab ehline " - Biz, ona şah damarından daha yakınız'' sözleriyle kendini bize anlatan Zât'ın, yoldakilere ait uzaklığı ortadan kaldırarak, ihsan tecellîsi dalga boyunda onlara husûsî bir iltifatıdır ve onlar, vicdanlarında bunu hep duyarlar. Yolun belli bir noktasından sonra, ruhlarında bu esintiyi duyanlar, mazhariyet ve zevklerini, "ne mekân var anda, ne arz u semâ" (Süleyman Çelebi) şeklinde mırıldanır ve sürekli o zaman-mekân üstü seyahatlerine devam ederler. Böyle bir yolculuk, sâlikin hazırlanma keyfiyetine, rûhî ve kalbî istidat ve kabiliyetine ve tabiî her şeyden evvel. Hazreti "Akrabü min külli karîb"in ona husûsî atâsına göre farklı şekillerde gerçekleşir ve derece derece zuhur eder:

İlk sefer; âfâkî ve enfüsî tefekkürle, kesrette vahdeti görmek, "nûr-u tevhid" içinde Hakk'ın husûsî teveccühü mânâsına "sırr-ı ehadiyyet'i kalben sezip, zevken duymak ve serâdan süreyyâya her şeyin üzerinde O'nun mührünü müşahede ile,sürekli marifet yudumlayarak ilerlemek şeklinde tecellî eder ki bu bize, "seyr ilallah" çerçevesinde bir seyahati hatırlatmaktadır. Bu mertebedeki sâlik, her nesneden -tabiî, o nesnenin nefsine bakan yanları itibarıyla- alâkasını kesip, sürekli "ağyâr"dan "Yâr"e yönelme gayreti içinde bulunur.. ve gönlünün derinliklerinde bu payenin esintilerini duydukça ya da kalbinin zirvelerinde talihinin ufkunu temâşâ ettikçe daha bir yükselme iş-tiyakıyla şahlanır ve müşâhede-zevk "salih daire"si içinde sürekli köpürür durur. Onun bu mânâdaki halini. ''Allah'a karşı gelmekten sakınan takvâ erlerine, şeytandan bir fit veya sinyal erişince hemen düşünüp toparlanırlar ve gözleri açılıverir de, basiretlerine sahip olurlar." âyeti ile irtibatlandırmak mümkündür; sâlik, bu ufk-u âlâda her şeyi daha bir farklı görür, daha bir farklı duyar, daha bir farklı değerlendirir ve hep bir farklılık sergiler.

İkinci sefer; kalb ve kafadaki müteferrik bilgi ve sezgilerden sıyrılarak marifet ufkunda vahdete yürümek ve tevhid zevkini letâifiyle de ifade etmekle gerçekleşir ki, bunu da "seyr fillâh"ın mukabili sayabiliriz. Sâlikin esmâda Müsemmâyı Akdes'i duyması; duyup kendini sıfatların vesâyetinde hissetmesi ve acz u fakr yörüngesinde "el-fakru fahrî" deyip, bir "vâhid-i kıyâsî" mülâhazasıyla kendi ufkunda O'na yürümesi, O'nu duyup, O'nu bilip, O'nu söyleyip, zevken O'nun maiyyetine bağlanmasından ibarettir. Biz, bu mertebeye "seyr fillâh" dedik ama, bazıları ona, "seyr bi'l-Hak" demeyi daha uygun bulmuşlardır. İşte böyle bir şahikaya ulaşan gönül eri, esma ufkunda sıfat adesesi ile sürekli bu ufkun verâsını ve verâların verâsını izlemeye, gözlemeye alır ve "lâtife-i Rabbâniye" ağını gererek, gece-gündüz hep esrar avlar. Tıpkı günebakan çiçekleri gibi,gönül gözleri belli bir ufukta, vicdanen bir alış-veriş içinde ve bulunduğu ufkun mehâbetiyle oturur kalkar ve tir tir titrer. Bu mertebedeki bir sâlikin umûmî ahvâlinden her zaman: "Onlar, Rablerine döneceklerinden emin ve kalbleri tir tir titreyerek verdiklerini verirler. İşte bunlardır hayra koşan ve yarışı kazananlar!" hakikati nümâyândır.. ve o, gözlerini varlığa çevirince hep esmayı görür; varlık ötesini mülâhazaya alınca da hayrete varır.

"Esmâyı müsemmâdan gayrı göremez ârif;

Esrâra olur vâkıf derviş-i pîr-i geylan.." (M.Lütfü)

Üçüncü sefer; zâhir-bâtın farklılığını aşarak, cüz'iyyet planında "mertebe-i ehadiyyet'i ve külliyet dairesinde "mertebe-i vâhidiyyet"i iman, iz'an ve zevken duymak mazhariyetidir. Böyle şahikalar üstü bir şâhikanın da "cem" ufkuna tekabül ettiği açıktır. İttihad ve hulûl değil, zevken ve hâlen sûretteki zıdlıkları aşarak, her şeyin apaçık tevhide bağlanması mânâsında bir cem. Evet, Mevlânâ'nın da ifade ettiği gibi, tevhid ve cem İttihad ve hulûl değil, sâlikin kendi ufkunda yok olmasıdır. Bu makam, aynı zamanda asliyet itibarıyla Hazreti Rûh-u Seyyidi'l-Enâm'a ait çok yüksek bir payedir.. ve zılliyet planında, bu mertebenin kahramanları için de, gönülde isneyniyetin silinip gitmesi ve "vücub imkân arası bir makam" diyebileceğimiz "Kâbe kavseyni ev ednâ" ufkuna ulaşılması söz konusudur ki,bütün vilâyet derecelerinin serhaddi sayılır. Evet, tefsirdeki tevcihlerden birine göre, buradaki "kurbet-i kusvâ", "hakikat-ı Hazreti Mukte-dâ-i Ekmel"e ait bir pâye; gölgesi de, cüz'iyyet çerçevesinde sadrı-sînesi müsâit bütün müntehilerin ulaşmaya çalıştıkları bir "ufk-u âlâ "dır.

 

Dördüncü sefer;

Dâvâyı Nübüvvet'in vârislerine has, Hak'tan halka yönelme şeklinde "cem" sonrası, "fark" televvünlü bir kutlu seyahat ve tamamen fazl-ı İlâhî çerçevesinde özel bir teveccühe mazhariyetin ünvanıdır. Böyle bir yolculukta, sâlik, ayağını sağlamca vahdet ufkuna bastıktan sonra, fevkalâdeden mevhibeler adına duyup tattıklarını, görüp zevk ettiklerini başkalarına da duyurmak iştiyakıyla. urûcunu nüzûlle derinleştirerek, halk içinde Hakk'ın tercümanı olma pâyesine yürür. "Seyr anillah ve billah" sözleri ile ifade edilen böyle bir sefer, seferlerin en yücesidir ve şahikalar şâhikasını ihraz etmenin de bir başka ünvanıdır.

Bu mansıbın kahramanlan bazen, zâhir halleri itibarıyla garîb görünürler. Ama, İlâhî maiyyete mazhariyetlerinin şuurunda olduklarından, ömürlerini hep " -Gariplere müjdeler olsun" "ünsbahş" atmosferinde geçirir.. sürekli ötelerin esintilerini duyar.. ve iki âlemi birden yaşarlar.

Sofiyeden bazıları, iptidada sefer, intihada ikâmet mülâhazasında bulunmuş; bazıları, her ikisinde de ikâmet kanaatini izhar etmiş; diğer bazıları da, her iki halde de "sefer" diyerek, baştan sona kadar her şeyi sefere bağlamışlardır.

Seferle alâkalı değişik yol ve sistemlerde, biraz da mizaç ve meşreplerin farklılığından kaynaklanan daha başka mülâhazalar da vardır ama, bunlar biraz da husûsî ıstılahlara girdiğinden, umûmî mânâdaki sefer mülâhazasının dışında kaldıklarını düşünerek biz şimdilik sadece Nakşîlerin, on bir tabire yükledikleri on bir esastan biri olan "sefer der vatan"a küçük bir işarette bulunup, diğer tabirlerin de birer cüz'î mânâsına işaretle yetineceğiz:

"Sefer der vatan"; hak yolcusunun fena huylardan, cismanî ve bedenî arzulardan sıyrılarak, melekî vasıflarla ittisaf etmesi mânâsına kullanılagelmiştir ki, Hazreti Muhâcir-i Ekber'in (s.a.s) " -Gerçek muhâcir. Allah'ın yasak ettiği şeylerden uzaklaşıp hicret edendir7' beyanına mutabık düştüğü söylenebilir.

On bir esas ve on bir tabirden diğerleri de şunlardır;

1- Hûş der dem: bu. sâlikin nefeslerini bilerek, duyarak alıp vermesidir ki, bu sayede o, her zaman âdetâ bir zâkir sayılır.

2- Nazar ber kadem; bu da, hak yolcusunun, bütün dikkatini, ayağını basacağı yere teksif edip. her zaman gözünü ağyârdan koruması ve gönül gözlerine başka hayallerin girmesine yol vermemesini ifade eden bir tabirdir ki, sâlikin, Hazreti Hak'tan başka her şeye kapanması yerinde kullanılır.

3- Halvet der encümen: zahirde halk ile, bâtında Hak ile bulunma yerinde kullanılan bu tabir, Nakşîlerde halvete karşı bir tavır da ifade eder gibidir. Onlara göre, halvette gizli bir şöhret hissi söz konusudur. Halk içinde bulunmak ise, hem böyle gizli bir şöhrete kapalı bulunma, hem de insanlara yararlı olma açısından her zaman tercih edi-legelen bir tavırdır.

4- Yâd kerd: hatırlamak demek olan bu tabir, hak yolcusunun sürekli kendi iç âlemini gözden geçirip murakabe etmesi ve nefesini tutup, kalbinden Allah'ı zikretmesi yerinde kullanılır ki, buna kalbî zikir de diyebiliriz.

5-  Bâz keşt; zikrini bitiren sâlikin, "" fehvasınca, başka bir hayra geçme sadedinde, "Allahım,Sen benim biricik maksûdum ve rızan da yegâne matlûbumdur" mânâsına gelen "" cümlelerini tekrar etmenin işareti gibidir.

6-  Nigâh daşt: mâsivâyı (Allah'tan gayrı her şey) hatırdan geçirmemeye çalışma yerinde kullanılan bu tabir, iç murakabeden daha öte bir mânâ ifade eder ve istidâtlara göre farklı farklıdır.

7-  Yâd daşt;sâlikin, her zaman Hakk'ın kendisini gözettiği şuurunda bulunması yerinde kullanılan bu tabir, "ihsanla" anlatılmak istenen şeyin aynıdır.

8-  Vukûf-u zamânî; bir müntehinin, yaşadığı zamanın her parçasında temkin ve teyakkuz içinde bulunması ve hep basiret üzere olması mânâsınadır ki, sona doğru önemli makamlardan biri kabul edilegelmiştir.

9-  Vukûf-u adedî; sâlikin durumuna göre, mürşidin ondan, belli sayıda belli kelimeleri zikretmesini istemesi yerinde kullanılagelmiş bir tabirdir.

10- Vukûf-u kalbî; müntehinin bütün letâifiyle Allah'a yönelip, her zaman tam bir konsantrasyon içinde bulunmasından kinaye bir tabirdir ve zirvedekilere ait bir hâli işaretlemektedir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sefer
« Posted on: 07 Mayıs 2024, 06:55:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sefer rüya tabiri,Sefer mekke canlı, Sefer kabe canlı yayın, Sefer Üç boyutlu kuran oku Sefer kuran ı kerim, Sefer peygamber kıssaları,Sefer ilitam ders soruları, Seferönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes