Mahlukat ile yapılan tevessül

Mahlukat İle Yapılan Tevessül

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Allah-u Zülcelal'in öyle mahlukatı vardır ki, Allah-u Zülcelal onları insanların ihtiyaçları için yaratmıştır İnsanlar ihtiyaçları olduğunda, onlara giderler 0 kimseler ki, Allah-u Zülcelal'in azabından emindirler" (Heysemi, Mecmaü’z-Zevaid,VII/192) İnsanların onlara gitmeleri, kendilerini müşrik yapmadığı gibi Allah-u Zülcelal'e karşı âsi de yapmaz
Teberrük İle Yapılan Tevessül: Teberrük ile yapılan tevessüle o kadar çok örnek vardır ki istersek bu konu hakkında bir kitap oluşturabiliriz Ancak bir kaç örnek ile yetiniyoruz
Sehl bin Sa'd radıyallahu anh'dan şöyle nakledilmiştir: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün ashabı ile beraber Beni Saide sofrasına geldi Bana: "Ey Sa'd! Bize su ver" diye buyurdu Ben de onlara bardakla su verdim
Bu rivayeti Sehl'den aktaran ravi diyor ki: "Sehl bu bardağı çıkarıp bize getirdi Biz de (teberrüken) o bardaktan su içtik Daha sonra (o vakit medine valisi olan) Ömer b Abdul-aziz o bardağı kendisine hediye etmesini rica ettiO da ona hediye etti" (Buhari, Eşribe:30, Talak:4, Müslim,Eşribe:88)
Görüldüğü gibi burada bir sahabenin, Resulullah ondan içti diye bir bardağı saklaması, diğer zevatın da teberrüken bundan içmeleri ve yine aynı gayeyle Ömer b Abdulaziz'in, bunu hediye olarak alması söz konusudur"Buhari"yi şerh eden İbn Hacer Askalani, yukarıda geçen konunun başlığını "Teberrüken Resulullah'ın bardağından içmek" diye açıklamıştır Bu konudaki hadisleri şerhederken de bu hadisten: "Salihlerin geriye bıraktıkları eşyalarla bereketlenilebileceği anlaşılmaktadır" diye ibarelendirmiştir
İbn Hacer Askalani bu hadisin şerhinde şöyle demiştir: "Bu hadis-i şerifte, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in vücud-u şeriflerinin değdiği eşyalarıyla şifa istenilebileceğine işaret vardır"
Ebu Musa Eş'âri radıyallahu anh anlatıyor: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem içinde su bulunan bir kap istedi Emri yerine getirildi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem gelen kapta ellerini ve yüzünü yıkadı, içine ağzındaki suyu püskürttü Sonra bana ve Bilal'e: "Onu içiniz, yüzünüze ve burnunuza sürünüz" buyurdu (Fethü’l-Bari)
Buraya kadar yer verdiğimiz delillere rağmen hâlâ ikna olmayıp muhalefet edenlere, bizim söyleyecek fazla bir şeyimiz yoktur Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bizleri işitmez, görmez, tanımaz ve bizim için Allah-u Zülcelal'e dua etmez diyenleri, büyük bir esefle karşılıyor ve onları bu hallerinden hicap duyarak tevbe etmeye davet ediyoruz
Tevessül ve şefaatı inkâr etmek, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e karşı büyük bir hayasızlıktırBundan daha kabih (kötü), daha akılsız bir düşünce, bir iş olabilir mi?
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: "Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, hayır diridirler Fakat siz sezmezsiniz" (Bakara,154)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur: "Bir kimse bana selâm verdiği zaman, selama karşılık verebilmem için Allah-u Zülcelal ruhumu bana geri verir" (Ebu Davud,2041)
Bundan da açıkça anlaşılmaktadır ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kendisine verilen selamı alır ve karşılık verir Çünkü selâm emandır (sığınmaktır) Emanla dua etmek, müslüman için çok menfaatlidir
Bedir savaşında Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, öldürülen Kureyşlilerin reislerine hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey Amr bin Hişam, ey Utbe bin Rebia! Ey filan oğlu filan! Biz Rabbimizin bize vâdettiğini hak olarak bulduk Sizler de Rabbinizin size vâdettiğini buldunuz mu?" Bunun üzerine ashab-ı kiram: "Ya Rasulallah bu nedir (Ölülere mi sesleniyorsun)?" dedikleri zaman, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "Sizler benim söylediklerimi onlardan daha fazla işitemezsiniz" (Buhari,Cihad:185, Megazi:8, Müslim,Cennet:78, Ebu Davud:,2695, Tirmizi:1551) buyurmuştur
Kabirde azab görmenin ve nimetlenmenin varolduğunu ve kabir ehlinin işittiğini ve gördüğünü İbn Teymiye "Fetava" (İbn Teymiyye,Fetava:1/331-362) adlı kitabında teyid etmiştir
Ayet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden anlaşılmaktadır ki ölü olanlar, ister mü'min olsun, ister kâfir olsunlar, işitir, görür ve insanları tanıyabilirler Bütün şüphe ve tereddütlerden sıyrılarak kesin olarak itikad etmeliyiz ki istiane, talep, nida etmek, Allah-u Zülcelal içindir Yani bütün bunların muhatabı O'dur
Kâinat üzerindeki bütün tasarruf O'na aittir Bunların başka bir mahlukata hitaben yapılması doğru değildir Ancak, Allah-u Zülcelal istediği kullarına izin verdiği takdirde, kulları tasarrufta bulunabilirler Fail-i hakiki olan, ancak Allah-u Zülcelal'dir Kulları, sadece vasıta kılar Allah-u Zülcelal, bu mahlukatın yaratıcısıdır Kulların fiillerinin hiçbir kimseye ve herhangi bir şeye tesiri yoktur Mahlukattan hiç kimse, müstakil olarak bir fiili yapmaya veya o fiili terketmeye muktedir değildir
O halde, tevhidin ve tevhid itikadının dışına çıkaran konuları, herkesten daha iyi bilen peygamberi ve onun ashabını şirkle itham etmeyi; bırakın ilmi olanın, cahil olanların dahi söylemesi beklenmez
Kur'an-ı Kerim'de Süleyman aleyhisselam kavl-i şerifi hikâye edilmiştir Bu da tevessül için önemli bir örnektir HzSüleyman, huzurunda bulunanlara (insanlara ve cinlere) şöyle buyurdu: "Ey heyet! Kendileri teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, o kadının tahtını bana kim getirir" (Neml:38) Süleyman aleyhisselam onlardan büyük köşkü (taht), iki aylık yol olan Yemen'den bugünkü Şam'a, harikulade bir şekilde getirmelerini, onun sahibesini imana davet edeceği zaman, delil olması için istemiştir Cinlerden olan ifrit şöyle dedi: "Sen makamından kalkıncaya kadar ben onu sana getiririm" (Neml:39)
Süleyman aleyhisselam bundan daha acele gelmesini istedi Buna mukabil, insanlardan ilim ehli ve sıddıklardan olan Asaf şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü kırpmadan getiririm" (Neml;40)
Süleyman aleyhisselam getirmesini isteyince, Asaf dua etti ve bir de baktılar ki taht önlerinde durmaktadır Bu tahtı getirmek, adeten insanların ve cinlerin takati üzerindedir; ancak böyle bir şeyi takdir etmek Allah-u Zülcelal'e aittir
Şimdi inkârcılara soruyoruz: Süleyman aleyhisselam bu talepte bulunmakla kafir mi oldu? Asaf radıyallahu anh, Allah-u Zülcelal'e şirk mi koştu? (Haşa) Bu kişiler şirk ve küfürden münezzehtir Bu iki kelamın, mecazî akla hamledilerek tevil edilmesi gerekmektedir
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Allah-u Zülcelal'in Öyle mahlukatı vardır ki onları insanların ihtiyaçları için yaratmıştır İnsanlar ihtiyaçları olduğunda onlara giderler 0 kimseler ki, Allah-u Zülcelal'in azabından da emindirler" (Heysemi, Mecmaü’z-Zevaid:VIII/192)
Allah-u Zülcelal, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle buyurmuştur: "Doğrusu sen istediğini doğru yola iletemezsin Fakat Allah, dilediğini doğru yola iletir" (Kasas:56)
Bir başka ayet-i kerimede ise şöyle buyurmuştur: "Ve emin ol, sen de (insanları) doğru yola çağırıyorsun" (Şura:52) Bu iki ayet-i kerime zahiren birbirine zıttır Ancak Allah-u Zülcelal'in kelamının zıt olması mümkün değildir Birinci zikrettiğimiz ayet-i kerimedeki hidayetten murad, Allah-u Zülcelal'e ait olan mutlak hidayettir
İkinci ayet-i kerimedeki hidayetten murad ise Allah-u Zülcelal'in Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e vermiş olduğu, hidayete vesile olma ruhsatıdır Madem Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e bu yetki verilmiş, onun varisleri olan alimler, Allah'ın veli kulları ve mürşid-i kâmillere de bu yetki verilmiştir Bazı kişiler, kendilerine İbn Teymiyye ve Muhammed b Abdulvahhab'ı rehber olarak kabul etmektedirler Ve onların tevessüle karşı olduklarını, tevessül yapanların kâfir olduğunu, onlara isnadda bulunarak iddia etmektedirler
Allah'a şükürler olsun ki, bu iki zatın eserlerini tetkik ettiğimiz zaman, tevessülü kabul ettiklerini ve tevessülle alakalı bazı olayları naklettiklerini de görmekteyiz Allah-u Zülcelal şöyle buyurmuştur "Size İslam selâmı veren kimseye, dünya hayatının geçici nimet ve menfaatine göz dikerek, sen müslüman değilsin demeyin" (Nisa;94)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in şu hadis-i şerifi ile cevabımızı noktalıyoruz: "Müslümanı kötülemek ve sövmek fasıklık, onunla savaşmak küfürdür" (Buhari, İman:36)
Ayrıca, müminin kanı haram olduğu gibi malı da haramdır

Seyda Muhammed Konyevi (KS)

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın