> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak)
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak)  (Okunma Sayısı 1031 defa)
30 Haziran 2009, 15:00:07
imam hatiplim

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 363


« : 30 Haziran 2009, 15:00:07 »



Bu kâinat, kudret eli ile kurulmuş binbir nakışla tezyin edilmiş umûmî, fânî bir ikâmetgâhtır. Bir imtihân âlemi olan şu dünyâda geçireceğimiz günler, ciddiyet ve ince bir şuur, derin bir idrâk ile tefekkür ister. Çünkü bizim için asıl kalıcı olan nîmetler, bâkî ikâmetgâha, yâni sonsuz hayata götürebildiğimiz güzelliklerdir. Kullarının böyle ebedî güzellikler ile huzuruna gelmesini arzu eden Cenâb-ı Hak, kendi katındaki yüce mükâfatı ve rızâsı istikametinde yapılacak amel-i sâlihlere verdiği değeri Kur’ân-ı Kerîm’de sık sık beyân buyurur. Allâh Teâlâ, bilhassa lutuf ve kerem, cömertlik ve ihsân gibi ulvî sıfatlarının tezâhürü olan sadaka ve infak hakkında ısrarlı teşviklerde bulunur. Öyle ki, yüce rızâsı için verilecek her sadaka ve yapılacak her infakı kendisine verilmiş bir borç (karz-ı hasen) olarak kabul eyler ve bunun karşılığını kat kat ödeyeceğini vadeder. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Allâh’a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allâh, bunu kendisi için kat kat arttırır. Onun için oldukça üstün ve onurlu (kerim) bir ecir vardır.” (el-Hadîd, 57/11)

Buna göre sadakalarımız, muhtaçtan ziyâde birgün ansızın karşımıza dikilecek olan ölüme karşı bir son nefes selâmet ve teminatı da olabilir.

Bilmeliyiz ki, bu dünyada sıkıntı veya ferahlık, Allâh’ın takdirine bağlıdır. Gerçek mü’minler, Allâh kendilerine nimet verdikçe kibirlenip şımaran, Allâh’ın lutfettiği nimeti O’nun rızası için sarfetmeyen gâfillerden olamazlar. Onlar karz-ı haseni her iki mânâsıyla idrâk ederek tatbik ederler. Yâni:

1. Hem ihtiyaç sahibi kullara borç verirler,

2. Hem de infakta bulunmak suretiyle Allâh’a borç verirler...

Evet karz-ı hasenin bir mânâsı da, Kur’ân-ı Kerîm’de bahsedilen şekliyle Allâh’a borç vermektir. Bu da ihtiyaç sahiplerine infak etmek sûretiyledir ki, Allâh Teâlâ bu ameli; terviç, teşvik ve mükâfatını beyan sadedinde kendisine verilen bir borç olarak ifadelendirir. Yâni infakı Cenâb-ı Hak, bizzat borç olarak kullarından istemektedir:

“Namazı kılın, zekâtı verin, Allâh’a gönül hoşluğuyla ödünç (karz-ı hasen) verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allâh katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allâh’tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allâh çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (el-Müzzemmil, 20)

Cenâb-ı Hakk, yüce rızâsı istikametinde kulun infakını karz-ı hasen (güzel bir borç) olarak isimlendirmekle insanoğluna lutufta bulunmaktadır. Tabiî, halis niyetle ve bu dünyada şahsî hiçbir menfaat beklemeden, gösteriş ve şöhret niyeti olmaksızın verilmesi şartıyla... Bunun için verildikten sonra teşekkür beklenilmemeli ve sadece Allâh rızası için sarfedilmelidir. Hazret-i Ali ve Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhümâ-’nın Kur’ân-ı Kerîm’de buyurulan:

“Onlar kendi canları çektiği halde, yiyeceği yoksulla, yetîme ve esire yedirirler: «Biz sadece Allâh rızâsı için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azâbına uğramaktan) korkarız.» (derler). İşte bu yüzden Allâh, onları o günün fenâlığından esirger; (yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir...” (el-İnsân, 8-11) şeklindeki güzel ahlâka riayet edilmelidir.

Bu âyet-i kerîmelerde infak ile ilgili nükteler şöyledir:

1. Mü’min kardeşini tercih etmek; îsâr,

2. Fânî ve dünyevî gâyeler için değil, Allâh rızâsı için infâk etmek,

3. Kıyâmetin şiddetinden infâk ile korunmak,

4. İhlâsla yapılan infâkın Hak katında makbul olacağı ve sahibinin yüzünü ak edeceği,

5. Mü’minlerden bu nevi sâlih ameller işlenmesinin istendiği...

İşte Allâh’a bu şekilde verilen borç için Cenâb-ı Hak onun kat kat karşılığını bahşedecektir.

İbn Mesud’un rivayet ettiğine göre Ebû Dehda el-Ensari, Allâh’a güzel borç verme hakkındaki ayet nazil olduğunda Rasûlullâh’a:

“–Ya Rasûlallâh! Allâh bizden borç mu istiyor?” diye sordu

Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:

“–Evet, ya Ebâ Dehda, Allâh borç istiyor!” diye cevap verdi.

Bunun üzerine Ebu Dehda, Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’den elini uzatmasını istedi ve O’nun elini alarak:

“–Ben bağımı Allâh’a borç (Karz-ı Hasen) olarak veriyorum!” dedi.

İbn Mesud, Ebu Dehda’nın bağında 600 hurma ağacı olduğunu ve O’nun bağı içindeki evinde, ailesiyle birlikte oturduğunu söyler. Bu infaktan, Allâh’a borç verme sözünden sonra Ebu Dehda evine gelir ve hanımına:

“–Ey Dehda’nın annesi! Bu bağı ve evi boşaltacağız. Çünkü ben bu bağı Allâh’a borç verdim...” der.

Hanımı da ona:

“Ya Ebâ Dehda! Çok kârlı bir alış veriş yaptın!” diye cevap verir.

Daha sonra da eşyalarını ve çocuklarını alarak bağdaki evi boşaltırlar. (İbn Ebî Hatim)

Bu şuur ve fazîletin zirvede olduğu her devirde mü’minler topluluğu dâima huzur ve saadet içinde yaşamışlar hem dünyalarını hem de âhıretlerini korumuşlardır. Şu hâdise de bu hakîkatin göz kamaştırıcı bir tezahürüdür:

Elie Kedourie’nin kaleme aldığı, Osmanlının son döneminde İngiltere’nin Orta Doğu politikasına dair kitabın bir ekinde anlatıldığına göre 19. yüzyıl sonlarında Doğu Anadolu’da müthiş bir kıtlık başgöstermişti. Bunun üzerine İngilizler kıtlıktan hareketle bölgede Osmanlıya karşı bir isyan çıkarıp çıkaramayacaklarını tespit için oraya bir casus gönderdiler. Casusun yaptığı araştırma neticesinde müşahede ettiği gerçek son derece şaşırtıcı idi. Raporda deniliyordu ki:

“Burada kıtlık var, ama açlık yok! Herkes birbirini gözetiyor, yardımda bulunuyor. Bu yüzden de kıtlık, açlığa dönüşmüyor. Sonuç olarak böyle güçlü bir ictimâî yapı içinde kıtlıktan hareketle isyan üretmek imkânsız!..”

Hiç şüphesiz bu yüksek seviye, ihtiyaç ve yoksulluğun had safhaya ulaştığı anlarda ve bir de zor zamanlarda infakın değerine dikkat çeken âyet-i kerîmenin muhtevâsı içerisinde yaşayabilmenin dünyevî bir mükâfât ve bereketidir. Cenâb-ı Hak bu hususta gevşeklik ve gaflet gösterilmesini istemeyerek kullarını îkâz ile buyurur:

“Size ne oluyor ki, Allâh yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allâh’ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Bununla beraber Allâh, her birine en güzel olanı va’detmiştir. Allâh’ın, yaptıklarınızdan haberi vardır.” (el-Hadîd, 10)

Yâni Cenâb-ı Hak, bilhassa İslâm’ın ve müslümanların zor zamanlarında kullarından fedâkârlık istemektedir. Kulların bu fedakârlıklarına da Kur’ânî ifade ile «karz-ı hasen» demektedir. Nitekim Çanakkale ve İstiklâl Harblerindeki fedakârlıklar da kullardan bir «karz-ı hasen» hâlinde tecellî edice Cenâb-ı Hak bunun mukâbili olarak galibiyyet ihsân eylemiştir.

Unutmamalıyız ki bize emanet olarak verilen bu beden, can ve mal, elimizde ebedî kalacak değildir. Muhakkak bir gün âniden hepsi ile vedâlaşacağız ve her şey mülkün gerçek sahibi olan Allâh’a kalacak, yâni ona dönecektir. Dolayısıyla şimdiden, yani hayatta iken bu emanetleri Allâh yolunda yerlerine teslim etmeliyiz ki ebedî mükâfata nâil olabilelim. Biz teslim etmesek bile asıl sahibi zaten dünyaya veda anında bizden her şeyi geriye teslim alacak. Ancak arada büyük bir fark olacak. Birinci şekilde, yâni infak ettiğimiz takdirde Allâh Teâlâ, bunu kendisine verilmiş bir borç olarak kabul buyuracak ve karşılığını kat kat ihsân eyleyecek. İkinci şekilde, yâni infak etmediğimizde ise elimize hiçbir şey geçmeyecek, mes’uliyetini yüklenmiş olacağız. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, ömrünü infaktan uzakta kalarak geçirenleri şöyle îkâz buyurur:

“Âdemoğlu: «malım, malım...» deyip duruyor... Ey âdemoğlu! Yeyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın var mı ki?!.” (Müslim, Zühd, 3,4; Tirmizî, Zühd, 34)

Hesabı ilk sorulacak hususlardan biri de: «Malını nereden kazandın, nereye sarfettin?» suâli olacaktır. Gerçek şu ki, kâinatın, yerlerin ve göklerin hazîneleri Allâh’a aiddir.

Dünyâ malından bir musibet hâlinde zuhur ederek gönlün âhengini tahrip eden fânî ve nefsânî alâkalardan uzakta kalabilmek, ancak cömertlik ve diğergâmlığın feyzi ile mümkündür.

Cenâb-ı Hak, insanoğlunun dünyâya veda ânında hasret duyacağı ibadetler arasında sadakayı bilhassa zikreder ve onu ihmâl edenlerin ölüm geçidinde iken:

“Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka verip sâlihlerden olsam..” (el-Münâfikûn, 10) dediklerini beyan buyurur.

Bu hakîkati en güzel şekilde idrâk eden ecdâdımızın infak hususunda sergilediği gayretler ve faaliyetlerdir ki, tarihe muazzam bir «vakıf medeniyeti» hediye etmişlerdir. Onlar âdeta bir hayır yarışı içerisine girmişler ve bu yarışta her çeşit varlığa ve her türlü ihtiyaca cevap verecek mâhiyette müessseseler, vakıflar kurmuşlardır. Bunların yanında iffet ve utancından dolayı kimseden bir şey isteyemecek olanların şahsiyetlerini zedelememek ve onları istemek zorunda bırakmamak için eski İstanbul’un bazı semtlerine koydukları sadaka taşları pek meşhurdur.

Bu sadaka taşlarından Üsküdar Doğancılar Caddesi boyunca yol ayırımında evlendirme dairesi karşısındaki kaldırımın yanında yaklaşık bir metre yüksekliğinde ve otuz santim çapında olan tarihî hatıranın dışındakiler bugün yerlerinde değiller.

Oysa bunlar, bir zamanlarne büyük bir hizmete ve hayır yarışına şahid idiler. Hâli vakti yerinde olanlar:

“Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek şekilde” infakta bulunabilmek için gece karanlığında sadakalarını bu taşın tepesindeki çukura bırakırlardı.

Daha sonra semtin fazîletli fakirleri de ihtiyaçları kadar oradan alırlar, fazlasına ilişmezlerdi. Bilhassa ihtiyacı olmasına r...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak)
« Posted on: 28 Mart 2024, 18:41:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak) rüya tabiri,Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak) mekke canlı, Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak) kabe canlı yayın, Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak) Üç boyutlu kuran oku Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak) kuran ı kerim, Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak) peygamber kıssaları,Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak) ilitam ders soruları, Allah'a Verilen Karz-ı Hasen (Güzel Borç - İnfak)önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes