๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 22 Aralık 2010, 14:34:02



Konu Başlığı: Ümmet Olamadık suçluyuz
Gönderen: Hadice üzerinde 22 Aralık 2010, 14:34:02
Ümmet Olamadık, suçluyuz!..

Ana, yol, din, cemaat, familye, nesil, boy, zaman. Istılahta ise, kendi irâdeleriyle veya bir zorunluluk neticesinde aynı yerde, aynı zamanda veya aynı dine tabi olma neticesinde bir arada yaşayan insan topluluğudur. Âlimlerin çoğu, ümmet kelimesini aynı dine tabii olanlar yani Müslümanlar için kullanmışlardır.. (el-İsfahânî, el-Müfredât, İstanbul 1986, 27, "emme" mad.).
Asırlar boyu İslam ile savaşları bitmeyen İslam düşmanları, her yolu deneyerek İslam’ı ortadan kaldırma çabasında oldular…

İslam’ı ortadan kaldırmak isteyenlerin bunu başarması mümkün değildi.Bu yüzden İslam’ı yok etmek isteyenler boş durmadılar çeşitli entrikalarla Kavramlarımızın mefhumundan uzak kalınması için her türlü çabayı yaptılar ve yapmaktalar…Ümmet kelimesinin manası da, bize göre bu çabadan nasibini aldı…

Ümmet Ne demekti?...Muhammed (sav) Ümmet olmanın ayrıcalığı ve sorumluluğu neydi?...Sorunlarımızın ana sebeplerini tesbit ve tahlil etmeden çözüm mümkün olmayacaktır..Şu an Dünya coğrafyasında kendini Hz.Muhammed’e(sav) nisbet eden insanların sorunları,sıkıntıları,açmazları,tezatları olduğu bir gerçektir…Bir kimlik kargaşası ,bunalımı,bulanıklığı yaşıyoruz…Bu bulanıklık maalesef ameli,ahlaki,ictimai,siyasi,kültürel vs.gibi hemen her alanda kendini göstermekte..Bir duruş bozukluğu yaşıyoruz,net duruşlarımız yok.Oysa “Bir elime güneşi,diğerine ayı verseniz bu davadan vazgeçmem" diyen bir Peygamberin takipçileriydik!(?)

Bizi şahitler kılmıştı ALLAH azze ve celle ve biz şahit olma, şahitlik etme vasfını kaybettik. Bütün bunların içerisinde biz, Ümmet bilincini de kaybettik...

Böyle olunca da sorunlarımız büyüdü…Ama Hamd olsun ki çözümsüz değiliz, yeter ki bizler samimiyetimizi kuşanalım…

Ümmetin problemleri derken en başta bilinç problemimizin olduğunu kabullenmek durumundayız ve meselelerimizi çağdaş,modern verilere göre değil,Kur’an ve sünnet ışığında değerlendirerek çözümünü bulmalıyız…Kişisel yorumlarımıza değil, Kur’an ve sünnetin öngördüğüne teslim olmalı ve yüreğimizi kabul pozisyonuna getirmeliyiz ki,çareler önümüze konduğunda çözüme ulaşılabilsin..

Özellikle de Ümmet bilinci İman’i bir zorunluluktur,diyen Atasoy Müftüoğlu Ümmet bilinci adlı kitabının bir bölümüne şöyle diyor”
Modernizmin hâkim olduğu yıllar boyunca yaşanan insanlık dışı olaylar, özellikle Müslümanlar için “ümmet bilinci”nin evrensel bir zorunluluk olduğunu göstermektedir. Ümmet bilinci, imânî bir zorunluluktur, ahlâkî bir zorunluluktur. Günümüzde İslâmî ideallerle, yaşanan gerçekler arasında, maalesef çok büyük boşluklar bulunmaktadır. Günümüzde İslâm ümmeti, kendisini kanıtlayamamaktadır. İslâm ümmeti, kendisini ve sorunlarını ifade edememektedir. İslâm ümmeti, İslâmî anlamları temsil edememekte, örnek olamamaktadır.
Bugünün dünyasında Müslümanlar için, Müslümanca yaşama özgürlüğü yoktur. İslâm ümmeti, İslâm medeniyeti bugün bir gerçeklik, yaşanan bir vâkıa olmaktan çıkmıştır. İçerisinde yaşadığımız dünyada bireysel anlamda inanma özgürlüğü varsa da; inandığımız değerleri harekete dönüştürme özgürlüğümüz yoktur. Müslümanlar, içerisinde yaşadıkları toplumları İslâm toplumlarına dönüştürmeyi başaramıyorlar. Taklide dayalı bir kültürle, düşünse, kültürel, sosyal, siyasal bir dönüşüm, yenilenme ve değişim gerçekleştirilemiyor.
Sömürgecilik öncesi dönemde, kültürel/sosyal/siyasal hareketler, uluslar/kavimler/ırklar üstü hareketlerdi. İnsanlık kültürü etnik sınırları aşan bir kültürdü. Sömürgecilik döneminde sömürgeciler; ümmet bilincini, ümmet gerçeğini, ümmet inancını kolaylıkla parçalayacak bir zemin buldular. İslâm ümmeti bünyesinde yaşanan içsel yabancılaşma, sömürgecilerin her türlü eylem ve etkinlikleri için büyük kolaylıklar sağladı.
Sömürgeciler halkları istedikleri kalıplara döktüler, halkları köklerinden kopardılar, halkları bağlı bulundukları anlam ve değer sistemlerinden uzaklaştırdılar. İslâm dünyasında ulus/devlet arayışları sonu gelmez sorunlar doğurdu. Sömürgecilik dönemiyle birlikte başlayan yüzeysel batılılaşma hareketleri, taklitçi gelenekçilikle bütünleşince, İslâm toplumlarında toplumsal ve kültürel doku derin bir şekilde bozuldu.
Biz Müslümanlar; temel İslâmî inançlar merkezinde toplanan, farklı etnik kökenleri olan, farklı dilleri konuşan, farklı gelenek ve âdetleri paylaşan evrensel bir ümmet/milletiz”... (Ümmet Bilinci)
Bugün ümmet fotoğrafımızın bulanık olmasının sorumluluğu “İman ettim” diyen herkesindir…Unutulan bir şey var ki o da; ALLAH hesap günü kendi kıstaslarıyla bizi hesaba çekecek.Çağdaş,felsefi,modern kıstaslarla değil!...
"Siz insanlar içerisinden çıkarılmış, iyiliği emreden, kötülükten men eden ve ALLAH'a iman eden hayırlı bir ümmetsiniz." (3/Âl-i İmrân, 110) diye buyuruyor ALLAH azze ve celle...

Problemlerimizin artmasına sebep olan etkenlerden biride,bu ayette ifadesini bulan “iyiliği emreden, kötülükten men eden”..Amelini yerine getirme noktasındaki zafiyetimizdi.Tabi bunda hakkı duyunca teslim olmamanın da payı yok değil…

Bütün bunların en temelinde “Şahitlık etme” “Şahit olma” “Şehadet” bilincinin yokluğu yatmakatadır..Tevhid (şehadet) kuru bir kelime değil,aksine hayatta her alanı kapsayan bir olgudur.Tevhid derken(Şehadet) İman’i,ahlaki,ticari,siyasi,içtimai gibi hayatın her alanına ALLAH’ın hakimliğini kabul etmekti.Ümmet olma da öyle…İşte biz bu Kelime-i Şehadetin manası ve gerektirdiklerinden habersiz olunca ümmet olmanın gereklerini de yapamadık ,çağa şahitlik de yapamadık.Hastalığın temelinden tedavisi için, Tevhid’in mana ve mefhumunu her bir birey önce yüreğine hakim kılmalıdır,sonrada hayatına…Vesselam..

Ümit Şimşek