๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 06 Ocak 2012, 17:20:13



Konu Başlığı: Sünneti seniyyeyi yaşayamayan kırık kalpler için
Gönderen: Sefil üzerinde 06 Ocak 2012, 17:20:13
Sünneti seniyyeyi yaşayamayan kırık kalpler için

Her gün biraz daha geriliyoruz!  Maneviyatımızda verdiğimiz kayıp bütün benliğimize yansıyor. Göz bebeklerimizden ötelere bir çığlık yükseliyor:

YA Resulellah...! Biliyoruz ki, çaresiz yüzlerden ve hedefsiz bakışlardan, suskun ruhlardan dünyadaki karanlığı yırtıp geçen bir çığlık gibi uzaklaşmalıyız. O zaman senin çatlattığın bu cam fanusun önünde, evrende yolunu arayan "Aydınlık Yolcusu" olabiliriz. Bunun yegane koşulunun ise "Kur'an ve Sünnetinin " gönlümüze sultan yapılması gerektiğidir. Biliyorum...!

Hz. Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor Resul (s.a.v.) ve dostları arasındaki muhabbetini :

"Muhacirler ve Ensar, Medine'nin çevresine hendek kazıyor; sırtlarında toprak taşıyor, karınlarına üç günün açlığından taş bağlıyorlardı. Muhacir ve Ensar, Nebi (s.a.v.)'ye hitaben :

"Biziz biat eden Muhammet'e, Yaşadıkça hep İslam üzere !" diyerek bağlılıklarını sunar iken ;

Nebi (a.s.) girdiği hendekten başını kaldırarak :

"İlahi...! Yoktur ahiret saadetinden başka saadet, Ensar ve Muhacirin'e bereket bahşet...!"  diye karşılık vermiş, aralarındaki muhabbet böyle sürüp gitmişti. O gün iki avuç arpa bile Medine'nin doymasına yetmişti . "Anlaşılan o ki , Peygamber dostlarını doyan ruhları ve çağlayan gönülleriydi böyle söyleten. Çünkü içlerinde kendilerine Kur'an'ı yaşayarak anlatan bir nebi vardı. Varlığı dahi onlar için bir şifa, bir bereket ve neşe kaynağı idi.

Oysa bu çağda ve bu coğrafyada o kadar çok şey kaybettik ki bizler! Değerlerimizi ve özgürlüğümüzü bir somuna, üç beş kuruşa değiştik..! Ömür sermayemizi, vatan bellediğimiz bu toprakları, geleceğimizi hibe edip, beyhude harcadık..! Zaman içinde Peygamberimizin hayatının bir insan olarak gerçekliği karşısında hayranlıkla, kendi biçare aldanmışlımız arasında sıkışıp kaldık:

İnsanlarımız, televizyon dizilerine, magazin programlarına, çay sohbetlerine, altın günlerine, yersiz uykulara, alış veriş çılgınlığına, lüks evlerde para ve gösteriş yarışına ayırdıkları vakitin ve ömrün bir anını bile Hz. Muhammet'in hayat felsefesine ve Kur'an'ı yaşamaya, ilim ve ibadete, tefekkür ve hakka yönelişe ayırmıyorlar.

Peygamberimiz (s.a.v.) bizim dünyanın aldatıcı ve geçici sermayesinin peşinden gitmemizden, ilim, tefekkür, ahlak ve medeni ilerleme arzumuzdan uzaklaşmamızdan korkmuş. Bunun için yüzyıllar ötesinden bizi kuşatırcasına temennilerde bulunmuştu. Çağımız, bir uyku ve miskinler yüzyılı olmamalı. Belki medeniyet iddiamızı yenilemeliyiz; hem zihinsel, hem de bedensel olarak çok ama çok çalışmalı ve üretmeliyiz.

Falan şahsın hayatı, şu artistin dizileri, ünlü şarkıcının kaçamakları, bir futbolcunun hayatı... nasıl oldu, nerden geldi de bu toplumun hayatını ve hafızasını esir aldı.

Aklım, hayalim almıyor. Gerçekler ciddiye alınmıyor, hayatın içinde Rasulullah'tan bir izlenim, bir süs, bir işaret, bir söz hiç mi kalmadı acaba?
" Müslüman'ın ;

Muhammet (s.a.v.) gibi hangi yetimin başı üstünde eli şimdi,

Açlar kimden medet umar, sırlar kime güvenir şimdi.

Eli uzunlar, haramzadeler kimden korkar,

Gönül ve beden tacirleri utanırda, saklanırlar mı şimdi?

Cana kıyan vicdansızlar ne zaman dizi dibinde tövbe ederler.

Ne zaman gelir adalet..?! İnsan ne zaman özgürdür hayallerinde;

Kılıçların gölgesindeki merhamet ile sedirlerin üzerindeki heybet,

Ne zaman ölesiye bir dostluk ederler,

Ne zaman gelir Ey Elçi !?

İçinden yoksul, dışından zebun hayatımıza."

Bu karanlığın dehlizlerine mahkum değiliz biz.Yaratıcıya tertemiz kavuşma yarışında Peygamberin yolunda karınca kararınca yolcuyuz. Oysa sevgimizin göstergesi, O'nun (s.a.v) yolunda attığımız adımlarla ölçülebilir, bunu da biliyorum...

Ahlakını, ibadetini, muhabbetini, irfanını ve sevgi dolu sözlerini hayatımızın rehberi yapmak zorundayız.

Ey Allah'ın Elçisi! Ne olur mahzun olma!

Bak ümmetin kırık kalplerle düştüğü yerden doğruluyor; zamana kalkıyor şimdi..!

MİLLİ GAZETE