๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Mayıs 2010, 14:00:53



Konu Başlığı: Sen ver ya Rasulallah
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Mayıs 2010, 14:00:53
Sen ver ya Rasulallah




Resulullah’in (sallallahu aleyhi vesellem) ideali, insanliga hizmet etmekti. Yoksa insanligi kendisine hizmet ettirmek degildi. O sebeple eline geçeni yemez yedirir, içmez içirir, yönettigi insanlarin mutluluguyla mutlu olur, üzüntüsüyle de üzülürdü.

“Müslümanlarin derdiyle dertlenemeyen bizden degildir!” Buyurarak inlerdi.
    



Bu sebeple, bir müddetten beri biriktirdigi imkânini yine dagitmak istiyordu yoksullara. Çevresine de münadiler göndermis, sesleniyorlardi Medine sokaklarinda ihtiyaç sahibi yoksullara:

-   Resulullah mescidin önünde miskin derecesindeki muhtaçlari bekliyor, kimse mahrum kalmasin, muhtaç durumda olanlar gelip hisselerine düsecek yardimi alsinlar!

Az sonra, mescidin önünde en alt derecedeki yoksullar toplanmis,
Ortaligi kasip kavuran ihtiyaçlarini bir ölçüde karsilayacak imkâna kavusacak olmanin sevincini yasiyorlardi.

Nitekim düsündükleri gibi de oldu. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) gelenleri söyle bir gözden geçirdikten sonra, elindeki mevcudu da hesap ederek, önünden geçenlere hisselerini verirken, sefkat dolu tebessümlerle mutlulugunu açikça belli ediyordu…

Mutluydu. Çünkü en büyük sevinci, yoksula yardim ederken duyuyordu. Iste, o anda da ihtiyaç sahiplerinin sikintilarini gideriyordu…

Nihayet elindeki imkân bitti, mevcut ihtiyaç sahiplerine de yetti. Demek ki hesap iyi yapilmisti.

Ne var ki çok geçmeden ötelerden kosup gelen bir bedevi görüldü. Adam ufka dogru bakarak kosuyor, hem de nefes nefese söyleniyordu:

- Yardim dagittiginizi duydum, onun için kostum ama yine de yetisemedim. Zaten ben hep böyle sanssizin biriyim!...

Sefkat ve merhamet timsali sordu:
- Ihtiyacin çok mu fazlaydi?...

Adamcagiz saymaya basladi ihtiyaçlarini. Hepsi de zaruri ihtiyaçti. Ama Resulullah’in da imkâni bitmis, elinde avucunda olani tümüyle vermis, tek dirhemi bile kalmamisti. Efendimiz dikkatle bakti yoksul adamin üzgün yüzüne. Sonra beklenmeyen açiklamasini yapti:

- Üzülme, dedi ihtiyaçlarini yine alacaksin, hem de hiçbirini eksik
birakmadan!...
- Nasil olacak bu? Diyerek heyecanlandi yoksul adam. Efendimiz kelimelere basarak konustu:
- Simdi buradan sehrin içine dal, ihtiyaçlarini nerede bulursan al, saticilara da de ki:
- Mal benim, borç Resulullah’in! Ödemeyi Resulullah yapacaktir. Adam önce sasirdi. Sonra Efendimiz’in israri karsisinda toparlanarak sevinçle çarsinin yolunu tuttu. Alacaklarinin hesabini yaparak gidiyordu.

Olayin sahidi olan Hazreti Ömer (radiyallahu anhu), fedakârligin bu kadarini fazla buldu. Düsüncesini dile getirmekten kendini alamayarak dedi ki:
- Ya Resulullah! Sen gücünün yettigiyle mükellefsin. Elinde olani tümüyle verdin, geriye bir sey kalmadi, neden bu sefer de yardim edemedigin yoksulun borçlarini yükleniyorsun? Bu kadari da fazla degil mi?

Bu sözlerden hiç de memnun olmayan Resulullah’in yüzündeki tebessümün kayboldugu görüldü. Hâlbuki o ana kadar çok mutluydu. Sanki güller açmisti mübarek yüzünde. Tebessümü hiç eksik olmuyordu. Yoksula yardim etmenin tarif edilemez mutlulugunu yasiyordu. Bunun üzerine, oradaki masum bakisli bir sahabe söze karisti:

-   Ya Resulallah, dedi, sen Ömer’e bakma, ver! Arsin sahibi Allah (celle celaluhu) sana yine verir, bos birakmaz!...

Fedakârligini sürdürmesini isteyenden memnun olan Resulullah’in (sallallahu aleyhi vesellem) tebessümü tekrar yüzünde belirdi…

Söyle ölçü veriyordu, yoksula yardim konusunda: “Hiçbir seyi olmayan, çorbasinin suyunu çogaltsin, o da bulamayanlarin imdadina sulu çorba ile kossun, yine çevresindeki yoksullara ilgisiz kalmasin…”

Evet, düsünelim bir kez olsun. O müsfik Peygamber, kimin peygamberidir?

Bizim peygamberimiz ise biz neden vermekten korkuyoruz?


SELMAN SADIK