๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Eylül 2010, 17:53:46



Konu Başlığı: Resûlullah tan s.a.v. gayb haberleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Eylül 2010, 17:53:46
Resûlullah (S.A.S)'tan Gayb Haberleri

GİRİŞ
Hemen her insanda, geleceğe karşı büyük bir merak vardır. Fakat gelecekte neler olacağı bizler için meçhuldür. Çünkü gaybdır. Gaybı ise Allah'tan başka kimse bilemez. Kur'an'ın ifadesiyle "De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilemez." (Neml, 65). "Gaybın anahtarları O'nun katındadır. Onları ancak kendisi bilir." (Enam, 59)
Fakat hiç şüphesiz Allah, dilediği zaman gaybın birtakım sırlarını dilediğine bildirir. Ayetin bildirdiği gibi: "O, gaybı bilendir. Gaybını, razı olduğu elçiden başkasına bildirmez." (Cin, 26-27).
İşte peygamberler Allah'ın bildirmesiyle diğer insanların bilemediği bazı gaybî haberlere mazhar olmuşlar, Allah'ın izin verdiği ölçüde başkalarına da bildirmişlerdir.

Mesela, Hz. İsa (a.s) kendisinden sonra gelecek peygamberi İsrailoğullarına şöyle bildirir: "Ey İsrailoğulları! Ben Allah'ın size gönderdiği bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ın bir tasdikçisi ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan bir peygamberin müjdecisiyim." (Saff, 6).  Yine Hz. İsa, Cenab-ı Hakk'ın kendisine verdiği mucizeleri nazara verirken, şunu da söyler: "Evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm." (Al-i İmran, 49).

Benzeri bir durum Hz. Yusuf (a.s) için de geçerlidir. Hz. Yusuf zindanda iken, hangi yemeğin geleceğini haber vermektedir (Yusuf, 37).  Hz. Yusuf'un babası Hz. Yakub (a.s), oğlundan uzun yıllar haber alamamış olmakla beraber, O'nun hayatından ümidini kesmemişti. "Allah katından sizin bilemediğiniz şeyleri biliyorum" diyordu (Yusuf, 86).  Nitekim Hz. Yusuf'un gömleğini getiren kervan Mısır'dan yola çıktığında, Hz. Yakub o kadar uzak mesafeden "Eğer bana bunaklık isnat etmezseniz, ben Yusuf'un kokusunu duyuyorum" demişti (Yusuf, 94).

Kur'an'dan verdiğimiz bu örneklerde görüldüğü gibi, peygamberler diğer insanlardan farklı olarak özel bir gayb bilgisine mazhardırlar. Fakat bu, onların mutlak gaybı bildiği anlamına gelmez. Çünkü peygamberler, gaybı bilen kişiler değil, vahiy yoluyla gaybdan haber alan kimselerdir.

Hz. Peygamber (s.a.s) ve Gayb


"Alemlere rahmet olarak gönderilen" (Enbiya, 107) ve "Sen olmasaydın alemleri yaratmazdım"1 taltifine mazhar olan Hz. Peygamber, elbette gayb bilgisi yönünden de en seçkin bir konumdadır.

Bazıları, "De ki: Ben size 'Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Gaybı da bilmem." (En'am, 50) ayetinden hareketle, "Hz. Peygamber gaybdan haber vermemiştir. 'İleride şöyle olacak, böyle olacak tarzında O'na nispet edilen şeyler, zamanla bazıları tarafından uydurulmuştur' iddiasındadırlar. Halbuki, Kur'an'ı dikkatle okusalar böyle bir iddiaya girişmeyeceklerdi. Zira Hz. Peygamber kendiliğinden gaybı bilmez. Fakat Allah O'na bildirir. O da ümmetine haber verir.

Tefsiri asırlarca medreselerde ders kitabı olarak okutulan Kadı Beydavi, "Ben gaybı da bilmem" ayetini "bana vahyedilmedikçe ve kendisine bir delil bırakılmayınca" kaydını düşerek tefsir eder.2

Sözün burasında, Hz. Peygamber (s.a.s)'in birbirinden farklılık arz eden iki şahsiyetine dikkat çekmekte yarar görüyoruz.

1- Beşerî yönü.
2- Risalet yönü.

Hz. Peygamber (s.a.s), beşeri yönü itibarıyla bizim gibi bir insandır. O da yer, içer, sıcaktan ve soğuktan etkilenir. Yarın ne olacak, ileride neler olacak bilemez. Risalet yönüyle ise, vahye mazhardır. Allah'dan gelen mesajlara bir alıcı durumundadır. Beşeriyet itibarıyla "zelle" denilen bir yanılması olsa bile, vahiyle yönlendirilen bir konumdadır. Mesela, Tebük Savaşı'na katılmamak için kendisinden izin isteyen münafıklara izin vermiştir. Gelen ayetlerde kendisine şöyle hitap edilir: "Allah seni affetsin, niye onlara izin verdin..." (Tevbe, 43).

Peygamberimiz (s.a.s)'in beşeri yönünün en belirgin örneklerinden birisi, şu olayda kendini göstermektedir; Hz. Peygamber Medine'ye geldiğinde Medine ahalisinin hurmaları aşıladığını görür,"Sanırım yapmazsanız daha iyi olur" der. Bunun üzerine aşılamayı bırakırlar; verim düşer. Durum Resulullah (s.a.s)'a söylenince "Ben ancak bir beşerim. Dininizden bir şey size söylediğimde onun yapın. Kendi re'yimle bir şey emredersem, bilin ki ben de bir insanım", "Siz dünyanızın işini benden daha iyi bilirsiniz" der.3

Yeri gelmişken şunu da belirtmek gerekir: Peygamberimiz (s.a.s)'in bir beşer olması, O'nun için bir noksanlık değil, aksine bir kemaldir. Bir beşer değil de, bir melek olsaydı, insanlara önder olamazdı, rehberlik edemezdi. Mesela, Peygamberimiz (s.a.s)'in yanına gelen davacı ve davalılara, gayb bilgisiyle hüküm verseydi bizlere örnek olamazdı. Halbuki şöyle diyor: "Siz bana davacı-davalı olarak gelirsiniz. Olur ki, bazınız davasını daha güzel anlatır. Ben de onun lehine hüküm veririm. Kime bu şekilde kardeşinin hakkından verirsem bilsin ki, ona ateşten bir parça vermiş olurum."4

Sahabiler, Hz. Peygamber (s.a.s)'in beşeriyet ve risalet yönlerini ayırt edebiliyorlardı. Mesela, Bedir savaşı öncesi Resulullah (s.a.s) orduyu bir yere yerleştirdiğinde sahabilerden Hubab b. Münzir "Ya Resulellah! Eğer buraya yerleşmemiz Allah'dan sana gelen bir vahiyle değilse, suları tutup düşmana göre avantajlı bir durumda olmamız daha uygundur" der. Hz. Peygamber (s.a.s) uygun görür. Hubab'ın görüşüne göre hareket edilir.5

Görüldüğü üzere, hem Resulullah, hem de ashabı O'nun beşeri yönüyle risalet yönünü birbirinden ayırt etmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.s)'in Risalet Yönü

Resulullah (s.a.s), risalet yönüyle birtakım gaybi sırlara mazhardır. Bunun en büyük delili başta Kur'an'dır. Kur'an'ı Kerim'de bunun çok örneklerine rastlamaktayız. Mesela: Hudeybiye barışı dönüşünde nazil olan Fetih Suresinde, sefere katılmayan münafıkların ne gibi mazeret uyduracakları Hz. Peygamber (s.a.s)'e haber verilmişti.(Ayet 11)

Benzeri durumlarla alakalı olarak bakınız: Tebük seferine katılmayanlarla ilgili: (Tevbe 94)

Keza, Hz. Peygamber'e münafıkların birtakım halleri vahiyle bildirilmektedir: (Nisa, 81, Bakara, 204 - 205) gibi.

Şu olay da, Hz. Peygamber'e gelen gaybi bilgiyi teyit etmektedir:

Ebu Amir, Hz. Peygamber (s.a.s) Medine'ye gelmeden önce Hıristiyanlığı din olarak seçen ve ruhban olarak yaşayan birisidir. Resulullah Medine'ye geldiğinde kendisinin reislik ve saltanatı sona erdiğinden, Hz. Peygamber'e düşman kesilir. Müşriklerle beraber hareket eder. Huneyn mağlubiyetinden sonra Şam'a kaçar. Oradan Medine münafıklarına "Elinizden geldiğince silahlanın. Benim için de bir ma'bed yapın. Ben Rum kayserine gidiyorum. Oradan büyük bir ordu ile gelip Muhammed ve arkadaşlarını sürüp çıkaracağım" diye haber gönderir. Münafıklar da, böyle bir mescidi yapıp, açılışına Peygamber (s.a.s)'i davet ederler. Resulullah (s.a.s) oraya gitmeye hazırlanırken, gelen ayetler durumu Resulullah (s.a.s)'a haber verir.6 "Onlar o kimselerdir ki, zarar vermek, küfrü yaymak, mü'minler arasına ayrılık sokmak ve daha önceden Allah ve Resulü aleyhinde savaşmış olana yataklık etmek için bir mescit edindiler, 'iyilikten başka bir şey murat etmedik' diye yemin de ederler. Fakat Allah şahittir ki, bunlar gerçekten yalancıdırlar. Orada asla namaz kılma!.." (Tevbe, 107-108).

Şu ayet, Hz. Peygamber'in vahiyle bir kısım gaybi bilgiye mazhariyetinin en açık delillerindendir: "Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir sır söylemişti. Fakat eşi, bunu başkasına haber verdi. Allah bunu, peygamberine bildirdi. Peygamber, bir kısmını söyleyip bir kısmından vazgeçmişti. Peygamber bunu haber verince eşi 'bunu sana kim haber verdi' dedi. Peygamber (s.a.s), 'Alim ve Habir olan Allah haber verdi' dedi" (Tahrim, 3).

Buhari’de zikredilen rivayetten Resulullah (s.a.s)'ın bu iki zevcesinin Hz. Hafsa ve Hz. Aişe, olduklarını öğrenmekteyiz.7

Mümtehine suresinin iniş sebebi de Resulullah'in gaybdan talimat aldığının bir misalidir: "Ey iman edenler! Benim ve sizin düşmanınızı dostlar edinmeyin" diye başlayan sure, Hatıb b. Ebi Beltea dolayısıyla inmiştir. Şöyle ki:

Bedir gazilerinden olan Hatıb, Medine'den Mekke'ye gelen Sare ismindeki kadına bir mektup verir. Mektupta, Hz. Peygamber'in Mekke'yi fethe hazırlandığını haber vermektedir. Kadın Mekke'ye doğru yol alırken, Hz. Cebrail durumu Resulullah'a bildirir. Resulullah (s.a.s), bir kısım ashabını çağırır. "Filan yerde Mekke'ye giden bir kadın bulacaksınız. Üzerinde Hatıb'ın bir mektubu var. Mektubu getirin, kadını ise, bırakın yoluna devam etsin" der. Giderler, kadını bulurlar. Kadın önce inkâr ederse de, sonunda saçında sakladığı mektubu vermek zorunda kalır.

Resulullah, Hatıb'ı çağırtıp " niye böyle yaptığını" sorar. Hatıb der: "Ya Resulellah (s.a.s), İslam'a girdikten sonra küfre dönmüş değilim. Yalnız, Mekkeli muhacirlerin her birinin Mekke'de aşiretini koruyacak kimsesi var. Benimse yok. Kimsesi olmayan birisiyim. Ailem de onların arasında. Onlara yardımcı olmak istedim. Bildim ki Allah Mekkelilerin cezasını verecek. Mektubum ise, onlardan bu cezayı gidermeyecek. "8

Hz. Peygamber (s.a.s)'den Gayb Haberleri
Resulullah, Kur'an vasıtasıyla "âlemin yaratılışı, geçmiş ümmetlerin kıssaları, İslam'ın ve Müslümanların geleceği" gibi birtakım gaybi olayları haber vermiştir. Bunların izahını başka bir çalışmaya bırakarak, şimdi hadislerde yer alan bazı gaybi durumları takdime çalışacağız. Şöyle ki: Resulullah, hem kendi devrinde olan ve hem de ilerde olacak olaylardan haber vermiştir.

1- Kendi devrinde olanlardan haber vermesi:

- Bir gün Resulullah (s.a.s) mihraptayken der: "Saflarınızı düzgün tutun. Ben sizi önümde iken gördüğüm gibi, sırtım dönük olduğunda da görürüm. "9

- Bir savaş esnasında Müslüman saflarında yer alan Kuzman isimli biri, cesur bir şekilde savaşmaktadır. Resulullah'a bu adamın cesaretinden bahsedildiğinde "bu adam cehennemliktir" der. Ashab bu sözü hayretle karşılar. Savaşın sonunda Kuzman ağır yaralıdır. Kendisine "Artık Allah'a kavuşma vaktidir" derler. Kuzman "ben Allah için savaşmam ki" der. Aradan biraz geçince yaralarının acısına dayanamayarak intihar eder. Böylece Resulullah (s.a.s)'ın "o cehennemliktir" sözü anlaşılmış olur.10

- Huzeyfe'nin annesi, Hz. Peygamber'i davet etmediği için oğlunu azarlar. Oğlu özür diler, "Resulullaha gidip af dileyeceğini" söyler. Huzeyfe, akşamdan yatsıya kadar Hz. Peygamber (s.a.s)'in yanında kalır. Namazdan sonra mescitten çıkan Hz. Peygamber (s.a.s)'i takip eder. Resulullah (s.a.s) onu görünce der: "Ey Huzeyfe, Allah seni de, anneni de bağışlasın."11

- Hz. Peygamber (s.a.s), Bedir Savaşı'ndan bir gün önce küfrün liderlerinden kimin nerede öldürüleceğini teker teker haber vermiştir.12

- Habeş kralı Necaşi'nin öldüğü gün Hz. Peygamber (s.a.s) ashabına: "Bugün bir kardeşiniz vefat etti. Haydi namazını kılalım" der. Kalkarlar, onun cenaze namazını kılarlar.13

- Hz. Peygamber (s.a.s), 629'da ashabından üç bin kişinin Bizans'ın yüz bini aşan ordusuyla yaptığı Mu'te savaşını, aynı anda Medine'de etrafındakilere haber verir. Gözyaşları içerisinde, sırasıyla Hz. Zeyd, Hz. Cafer, Hz. Abdullah b. Revaha'nın şehit olduklarını, sonra Hz. Halid b. Velid'in sancağı aldığını anlatır.14

- Resulullah (s.a.s), kendisinin bu farklılığına şu sözleriyle dikkat çeker: "Ben sizin görmediğinizi görür, duymadığınızı duyarım."15

2- İleride olacakları haber vermesi:

Hz. Peygamber (s.a.s)'in gelecekle ilgili haber verdiği olaylar hayli fazladır. Biz bunlardan, özellikle günümüze bakanları bazı kısa yorumlarla nakledeceğiz:

Hz. Huzeyfe anlatıyor: "Resulullah (s.a.s) bir gün kalktı; bize kıyamete kadar olacak şeyleri anlattı. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bu arkadaşlarım bunu bilirler. Resulullah (s.a.s)'ın haber verip de, benim zamanla unuttuğum şeyleri, o şey olduğunda hatırlıyorum. Tıpkı, kişi birisini yokluğunda hatırlamayıp onu gördüğünde tanıması gibi..."16

Bir hadisinde Hz. Peygamber (s.a.s) şu beş şeye dikkat çeker:

1- Bir toplulukta açıktan fuhuş işlenir hale geldiğinde onların içinde taun (salgın hastalık) ve daha öncekilerde görülmeyen hastalıklar ortaya çıkar.

2- Ölçü ve tartıda noksanlık yaptıklarında kıtlığa maruz kalırlar, geçim sıkıntısı çekerler ve zalim idareciler başlarına geçer.

3- Mallarının zekatını vermediklerinde semadan gelen yağmurdan mahrum kalırlar. Eğer hayvanlar olmasa, kendilerine hiç yağmur gönderilmez.

4- Allah ve Resulü (s.a.s)'nün ahdini yerine getirmediklerinde, Allah onlara dışardan düşman musallat eder. O düşmanlar onların ellerindeki birtakım mallara sahip olurlar.

5- Onların idarecileri Allah'ın indirdiğiyle hükmetmediği ve Allah'ın indirdiğini seçmediklerinde, Allah onlara kendi içlerinde dâhili fitne verir.17

Bu beş maddeden birinci maddede, her türlü fuhşiyatın açıktan işlendiği batı toplumlarında görülen AIDS gibi hastalıkları görebileceğimiz gibi; beşinci maddeden de, yıllardır dâhili fitnelerle çalkalanan kendi toplumumuza bakabiliriz.

- "Kıyamet öncesi, gecenin karanlığı gibi fitneler olacak. Kişi o fitnelerde mü'min sabahlayacak, kâfir akşamlayacak. Mü'min akşamlayacak, kâfir sabahlayacak"18 ve "dünyevi bir menfaat için dinini satacak."19

Mesela, bir kimse "ben Müslüman'ım, fakat şeriata karşıyım" derse, bu sözleriyle küfre girme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Zira şeriatten İslam Şeriati kastediliyorsa bu, Allah'ın koyduğu hükümler mecmuası (yani Kur'an) anlamına gelir. Çünkü şeriat, İslam dininin bizzat kendisidir, Allah'ın insanlığa gösterdiği Kur'an yolu, Resulullah (s.a.s) yoludur.

- Bir gün Resulullah (s.a.s) etrafındakilere der: "Aç kimselerin yemek kaplarına üşüşmesi gibi diğer milletlerin üzerinize gelmesi yakındır." Biri der: 'Ya Resulellah, o gün az olacağımız için mi saldıracaklar?' Resulullah cevap verir: 'Hayır, bilakis çok olacaksınız. Lakin selin geride bıraktığı artıklar gibi kıymetsiz hale geleceksiniz. Allah düşmanlarınızın göğsünden sizin heybetinizi giderecek. Sizin kalplerinize de 'VEHEN' bırakacak.' Biri sorar: 'Ya Resulellah vehen nedir?' Resulullah der: 'Dünya sevgisi, ölüm korkusu'."20

Bugün bir milyarı aşan İslam âlemi, naklettiğimiz hadisteki manzarayı yaşıyor. Dün, "Osmanlı geliyor" deyince ödü kopan Avrupalı, bugün bizi istediği gibi yönlendirebiliyor.

Şu hadis ise bu ümmet içinde gayr-ı müslimlerin yoluna girenlerin olacağını haber veriyor: "Sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış tabi olacaksınız. Hatta bir kertenkele deliğine girseler siz de gireceksiniz.' Derler: 'Ya Resulellah, Yahudi ve Hıristiyanlara mı uyacağız?' Hz. Peygamber (s.a.s) der: 'Ya kime?' (Tabii onlara uyacaksınız)."21

"Kıyamet alametlerinden ilki, insanları şarktan garba sürükleyen bir ateştir."22 hadisi de, Batı taklitçiliğine işaret eder görünmektedir. Bugün nasıl ki BATI dediğimizde Avrupa ve Amerika anlaşılıyorsa, onlarda da DOĞU denildiğinde İslam âlemi anlaşılmaktadır. Osmanlı'nın son devrinde, Tanzimat Fermanı'yla başlayan bu batı hayranlığından milletimiz hala kurtulabilmiş değildir.

Bediüzzaman'ın bu asrın başlarında söylediği "Biz müteharrik-i bizzat değiliz, bilvasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor biz burada oynuyoruz"23 hükmü hala geçerliliğini koruyor. Yani, biz kendi başımıza hareket etmiyoruz, başkası bizi harekete geçiriyor. Avrupa, bizi istediği gibi yönlendiriyor.

15 Kötü Özellik

Hz. Peygamber (s.a.s), bir hadislerinde 15 kötü özelliğe dikkat çekip der:

"Ümmetimde 15 özellik kendini gösterdiğinde belalar onları bulur: 1- Devlet malı ganimet sayılıp, belli bir zümrede olduğunda, 2- Emanete hıyanet edildiğinde, 3- Zekat vermek zor geldiğinde, 4-5- Kişi hanımına itaat edip, annesine karşı geldiğinde, 6-7-Arkadaşlarına ikram edip, babasına kaba davrandığında, 8- Mescitlerde sesler yükseltildiğinde, 9- Bir kavmin en rezili onlara önder olduğunda, 10- Kişiye, şerrinden dolayı ikram edildiğinde, 11- İçki içildiğinde, 12- İpek elbise giyildiğinde (erkekler için), 13- Şarkı aletleri ve şarkıcılar yaygınlaştığında, 14- Bu ümmetin sonra gelenleri önce gelenlere lanet ettiğinde, 15- Dinsiz eğitim yapıldığında.

İşte o zaman, bir KIZIL RÜZGAR veya bir HASF veya bir MESH'i bekleyiniz."24 Hadiste, bu on beş menfi özellik görüldüğünde bunun üç neticesinden bahsediliyor:

1- Kızıl Bir Rüzgâr: Evet, böyle bir rüzgâr 70 yıl boyunca kuzeyden dünyanın her tarafına esti. Avrupa'nın yarısını, ülkemiz halkının epey bir kısmını, koca Çin'i ve daha pek çok ülkeyi etkisi altına aldı.

2- Hasf: Çöküntü demektir. Bu özellikleri gösteren bir toplulukta elbette bir çökme olacaktır. Ülkemizde de yaşanan maddi-manevi çöküntülere bu zaviyeden bakılabilir. Toplumun pek çok kesiminde aile mefhumu çökmüştür. Ahlaki değerler çökmüştür, namus mefhumu çökmüştür, millet için fedakârlık çökmüştür...

3- Mesh:
insanın hayvana çevrilmesidir. Kur'an'ı kerim'de, bazı toplulukların maymun ve domuz haline çevrildiği anlatılır. Bu çevrilme, maddeten olabileceği gibi, manen olması da mümkündür. Malum, maymun taklitçi bir hayvandır. Domuz ise, hayvanlar içinde eşini kıskanmayan tek hayvan... Bu açıdan bakıldığında eğitimin tesiriyle bu mübarek vatanda pek çok maymun tabiatında batı taklitçileri; pek çok domuz tabiatında, namus mefhumunu yitiren insanlar görülecektir.

Ahir Zaman Fitnesi


-"Fitneler olacak. O fitnelerde oturan ayakta olandan, ayakta olan yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlı olacak. Ona yaklaşan kendini kurtaramayacak. Kim o fitnelerde bir melce, bir sığınak bulursa, onunla kendini kurtarsın. "25

"Zaman birbirine yaklaşacak. Amel azalacak. Cimrilik artacak. Fitneler zuhur edecek. HERC çoğalacak. " derler: 'HERC nedir?' Resulullah cevap verir: 'Öldürmek, öldürmek. '"26

İbn-i Mace'de yer alan rivayette, bu HERC in biraz daha izah edildiğini görüyoruz: "Müslümanlardan biri der: 'Ya Resulellah, şimdi de biz müşriklerden bir yılda şu kadar öldürüyoruz.' Resulullah der: '(Benim bahsettiğim) müşriklerin katli değil. Birbirinizi katledeceksiniz. Öyle ki, kişi komşusunu, amca oğlunu, yakınını öldürecek.' Birisi der: 'Ya Resulellah (s.a.s), o zaman aklımız başımızda olacak mı?' Resulullah cevap verir: 'Hayır, o zamandakilerin çoğunun aklı başından alınacak. Kıt akıllı insanlar onların aklını çelecek. '"27

- "İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki, katil niye öldürdüğünü, maktul de niye öldürüldüğünü bilmeyecek. "28

Bu son hadislerde çizilen tablonun bir misalini, özellikle 12 Eylül 1980 öncesinde sağ-sol davası şeklinde, şimdi ise terör olayları ile yaşadık ve yaşıyoruz. Aklı çelinen, beyni yıkanan insanlar, gözünü kırpmadan kendi milletine kurşun sıkabiliyor. Bu olaylarda akan kan, bu milletin kanıdır. Daha genel manada da İslam âleminde birbiriyle harp eden ülkeleri örnek verebiliriz.

Üç İlginç Haber
Hz. Peygamber (s.a.s)'in istikbale yönelik haberlerinden şu üçü hayli dikkat çekicidir:

1- "Fırat'ın suyu çekilecek, altından, altın dolu bir hazine çıkacak.Buna yetişen ondan bir şey almasın. "29 Müslim'de geçen rivayette ise "Onun yüzünden savaş çıkacağı, onların % 99'unun öleceği" anlatılıyor.30

Bazıları, bundan muradın "Fırat üzerinde yapılan barajlar sebebiyle suyun altın gibi kıymet kazanması, suyun çekildiği ülkelerin bu yüzden mesele çıkarması olabilir" demektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Fakat şurası bir gerçektir ki, bugün Güneydoğu'da akan kanın bir ucu GAP projesine dayanmaktadır. Türkiye'nin bölgede lider ülke olmasını istemeyen bazı güç odakları bu olayları destekleyerek, körükleyerek kardeşkanı akmasına sebebiyet vermektedirler.

2- "Irak halkına ölçeğin (gıdanın) ve dirhemin (paranın) yasaklanması yakındır. Sahabi sorar: 'Ya Resulellah, bu nasıl olacak?' Resulullah cevap verir: 'Acemler bunu yapacak.

Bunları, Irak ehlinden men edecekler. "31 Hadis-i Şerif sanki Irak'a uygulanan ambargoyu tarif etmektedir. Acem, Arap olmayanlara verilen isimdir. Hadisin devamında "Suriye halkının da 'Rumlar' tarafından böyle bir hale maruz kalacağı" anlatılmaktadır.

3- "İnsana, vahşi hayvanlar kamçısının ucu ve ayakkabısının bağı konuşmadıkça, uyluğu ailesinde kendisinden sonra ne olup bittiğini söylemedikçe kıyamet kopmaz. "32

Kamçının ucunun konuşması, adeta telsizlerin bir tarifidir. Diğer konuşmalar da nazara alınırsa şu anda hayretle izlediğimiz iletişim imkânlarının, ileride çok daha hayret verici boyutlara ulaşacağı söylenebilir.

Kıyamet Çeşitleri

Şu ana kadar zikrettiğimiz hadislerden öyle anlaşılıyor ki, şu anda bizler ahir zaman fitnesinin tam içindeyiz. Belki pek çoğumuz, yavru balığın anne balığa "anne, deniz nerede?" demesi gibi "ahir zaman nerede? Ne güzel yaşıyoruz" diyebilirler. Fakat şunu söyleyelim ki, Peygamberimiz (s.a.s)'in gönderilmesi zaten bir ahir zaman alametidir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in, işaret ve orta parmağını açarak "Ben ve kıyamet bu ikisi gibiyiz"33 buyurması bunun bir delilidir. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'in "Kıyamet yaklaştı"(Kamer, l) diye haber vermesi de, son derece anlamlıdır.

Bir gün Hz. Peygamber (s.a.s), ashabına, olmuş-olacak şeylerden bahsederken ashab "acaba güneş battı mı?" diye bakarlar. Resulullah der: "Dikkat edin, dünyanın geçen ömrüne nispetle geriye kalan ömrü, ancak bugünümüze nispetle geriye kalan zaman gibidir. "34

Fakat şu da unutulmamalı, dünyanın milyonlarca, hatta milyarlarca senelik ömrü içinde Peygamberimiz (s.a.s)'in devrinden bugüne kadar geçen bin dört yüz küsur senelik zaman, az bir zamandır.

İnsan, kendi eceliyle alakadar olduğu gibi, dünyanın eceli demek olan kıyametle de alakalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s), civardan kendini ziyarete gelip de, "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sorduklarında, onların en gencini gösterip şunu söylerdi: "Eğer bu yaşarsa, yaşlanmadan kıyametiniz kopar. "35

Hz. Peygamber (s.a.s)'in bu cevabı latif bir nükteyi ihtiva etmektedir. "Bu yaşarsa, yaşlanmadan kıyamet kopar" demeyip "kıyametiniz kopar" demesi, o neslin kıyametini ifade etmektedir. Çünkü ölenin, kıyameti kopmuş demektir. Nesillerin de kıyameti vardır. İleride dünyanın da kıyameti olacaktır. Küçük bir âlem olan insan, ölümden kurtulamadığı gibi, büyük bir insan olan âlem de kıyametten kurtulamayacaktır.

Toplum Gemisi

Kıyametin çeşitli alametlerini haber veren Peygamberimiz (s.a.s), o fitneler hengâmında yapılması gerekenleri, gösterilmesi gereken tavırları da bildirmiştir. Bunlardan bir kısmı şöyledir:

- "İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, onlar içinde dinine sabretmek kor ateşi avuçta tutmak gibidir."36

- "Siz öyle bir zamandasınız ki, sizden her kim emrolunanın onda birini yapmazsa, helak olur. Sonra, insanlara öyle bir zaman gelecek ki,emrolunanın onda birini yapanınız kurtulacak. "37

- "Fitneler zamanında ibadet, bana hicret gibidir.”38

- "Ümmetimin bozulduğu zamanda kim benim sünnetime sarılsa (yolumdan gitse), ona yüz şehit sevabı vardır."39

- "O fitnelere yetişirseniz oklarınızı kırın, yaylarınızı parçalayın, kılıçlarınızı taşlara vurun. Âdem’in iki oğlundan hayırlı olan gibi olun. "40

Yani, Müslümanlar içinde meydana gelen dâhili fitnelerde kan döken taraf olmayın.

"Said, fitnelerden kaçınan kimsedir. Said, fitnelerden kaçınan kimsedir. Said, fitnelerden kaçman kimsedir. Belaya maruz kalıp sabredendir. Fakat böylesi ne kadar da azdır!"4l

Zikredilen bu hadislerde, fitneler zamanında ferdî ibadete dikkat edilmesi, fitnelere girilmemesi nazara veriliyor.

Deccal-Mehdi Hadisleri

Hz. Peygamber (s.a.s)'in geleceğe yönelik hadislerinden bir kısmı Deccal ve Mehdi ile ilgilidir. Deccal, İslam'a zarar verecek dehşetli bir kişi, Mehdi ise Deccal'a karşı mücadele edecek büyük bir âlimdir.

Resulullah (s.a.s)'ın Deccal'la ilgili haberlerinden bir kısmı şöyle:

- "Sizi ondan sakındırırım. Hiçbir peygamber yoktur ki, kavmini ondan sakındırmış olmasın. Ben size, hiçbir peygamberin onun hakkında demediği bir şeyi söylüyorum: Onun bir gözü kördür."42

Yani, maddiyatı görür, maneviyatı görmez. Sistemi de sırf dünyaya yöneliktir.

- "Alnının ortasında K-F-R 'Kafir' yazılıdır. Her ehl-i iman onu okur"43 İbn Mace'de geçen şekliyle "okuması olan ve olmayan herkes o yazıyı okur. "44 Yani onun küfrü, iman nuruyla bilinir. Alnındaki "kâfir" yazısı bildiğimiz harflerle olmayıp, küfür alameti şeyleri taşımasından kinayedir.

- "Onun çocuğu olmayacak, Mekke ve Medine'ye giremeyecek. " 45

- "Resulullah (s.a.s), Deccal'dan bahseder. Sorarlar: 'Ya Resulullah! Yeryüzünde ne kadar kalacak?' Der: 'Kırk gün. Bir günü bir sene gibidir. Bir günü bir ay gibidir.' Derler: 'Ya Resulellah! bir sene gibi olan günde bir günlük namaz yeterli midir?' Resulullah cevap verir: 'Hayır, takdir edersiniz.'"46

Bediüzzaman, bu rivayetin iki te'vilini yapar:

1- Büyük Deccal, Kuzey Kutbu tarafında çıkacaktır. Çünkü burada bütün sene bir gece, bir gündüzdür. Daha sonra bir ay güneşin batmadığı, derken, bir hafta batmadığı yerlere gelinir. Bu büyük Deccal'ın, kuzeyden çıkıp diğer yerlere yayılacağına bir işarettir.

2- Hem Büyük Deccal'ın, hem İslam Deccalı'nın üç istibdat dönemleri olacak. Bir dönemlerinde öyle büyük icraat yapacaklar ki, üç yüz senede yapılmaz. İkinci devrede bir senede, otuz yılda yapılmayan işleri yaptırır. Üçüncü devresi, bir senede yaptığı değişiklikler on senede yapılmaz. Dördüncü günü ve devresi ise, normal hale gelir, bir şey yapamaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır.47

Şu hadis ise, Deccal'ın münafıkane iş göreceğini bildirir: "Kim Deccal'ı duysa ondan yüz çevirsin. Vallahi, kişi onu mü'min zannederek ona tabi olur. Sevk ettiği şüpheli şeylerin ardına düşer. "48

Deccal'a karşı Mehdi mücadele edecektir. "Mehdi al-i Beyt'ten olacak, Allah onu bir gecede ıslah edecektir."49 "Zamanında ümmet bolluk içinde yaşayacaktır. "50

Hz. Peygamber (s.a.s)'in bu konuda talimatı şudur: "Onu gördüğünüzde, buz üzerinde sürünerek de olsa, gidip ona biat edin. Çünkü O, Allah'ın halifesi olan Mehdi'dir."51

Mehdiyle ilgili olarak Bediüzzaman'ın şöyle bir hatırası nakledilir: Sürgün olarak gönderildiği Barla'da saf gönüllü bir zat "Hocam " der, "merak etmeyin, Mehdi gelecek, herşeyi düzeltecek." Bediüzzaman'ın cevabı anlamlıdır: "Mehdi geldiğinde seni vazife başında bulsun."

Yani, mehdiyet meselesi Müslümanları tembelliğe itmemelidir. Mehdi geldiğinde elinde sihirli değnekle bir anda ortalığı sütlimana çevirecek değildir. En büyük insan ve en büyük peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.s)'e verilmeyen bir imtiyaz, O'nun ümmetinden olan bir zata verilecek değildir. Fakat nasıl ki, Hz. Peygamber (s.a.s) gelmiştir, ashabını yetiştirmiş, onlar vasıtasıyla İslam'ı cihanın dört bir yanına yaymıştır. Öyle de Mehdi dahi geldiğinde, yetiştirdiği cemaatle büyük İslami hizmetlere vesile olacaktır.

Hadislerde, Deccal ve Deccallardan bahsedilmesi (Allahu a'lem), böyle münafık tiplerden ehl-i imanın sakınması için; Mehdiden bahsedilmesi ise, ehl-i imanı ümitsizlikten kurtarmak içindir.

NETİCE

Vahiy yoluyla gayb âlemiyle yakın temasta bulunan Hz. Peygamber (s.a.s), Cenab-ı Hakk'ın bildirmesiyle birtakım gaybi sırlara mazhar olmuş, bunlardan bir kısmını izn-i ilahi ile ümmetine haber vermiştir.

O gaybı bilen bir peygamber değil, gaybdan haber alan bir peygamberdir. Kur'an'da zikredildiği üzere, muttaki mü'minlerin vasfı da "gayba inanan" kişiler olmalarıdır. (Bakara, 3).
Hz. Peygamber (s.a.s)'in en büyük bir hediyesi, Kur'an vasıtasıyla bizi gayba muhatap etmesidir. Allah'a, meleklere, ahirete iman gibi bütün iman esasları "gayba iman" çerçevesinde mütalaa edilir.

Günümüzde ve bütün zamanlarda en büyük hizmet, insanların "gayba iman" nimetine kavuşmalarına vesile olmaktır. Bu İlahi mesajı, şehadet âleminin kıskacında, cenderesinde sıkışan ve boğulmak derecesine gelen insanlara ulaştırabilmektir.
 

Dipnotlar

1) Acluni, İsmail b. Muhammed, Keşfu'l-Hafa: Beyrut, 1997, el-Kütübü'1-İlmiye 2: 148, nr. 2121.
2) Beydavi, Kadı Nasıruddin, Envaru't-Tenzil:İst., 1303, 1: 380
3) Müslim, Fezail: 140, 141.
4) Buhari, Şehadat: 27.
5) İbn Hişam, Sire: 2: 272.
6) Vahidi, Esbabu'n-Nüzul: s. 264.
7) Buhari, Tefsir: 66/3.
8) Vahidi, Esbab, s. 441-2; Buhari, Tefsir,60/1.
9) Buhari, Ezan: 72
10) Buhari, Megazi: 38; İbn Hişam, Sire, 2:171-2.
11) Tirmizi, Menakıb: 31
12) Müslim, Cennet: 76
13) Buhari, Cenaiz: 55
14) Buhari, Cenaiz: 4
15) Tirmizi, Zühd: 9; İbn Mace, Zühd, 19 D. el-Marife, Beyrut, 1996
16) Tirmizi, Fiten: 23
17) İbni Mace, Fiten: 22, nr. 4019,
18) Ebu Davud, Fiten: ve Melahim, 2, nr. 4259;Tirmizi, Fiten: 33; İbn Mace, Fiten: nr.3961
19) Tirmizi, Fiten: 23
20) Ebu Davud, Melahim: 5, nr. 4297 Beyrut,1994, el-Fikr.
21) İbn Mace, Fiten: 17, nr. 3994
22) Buhari, Fiten: 24
23) Said, Nursi, Sünuhat: s. 49
24) Tirmizi, Fiten: 38; İbn Mace, Fiten: 28, nr.4059.
25) Buhari, Fiten: 9; Müslim, Fiten: 10; Tirmizi, Fiten: 29.
26) Buhari, Fiten: 5
27) İbn Mace., Fiten: 10 nr. 3959
28) Müslim, Fiten: 55
29) Buhari, Fiten: 24
30) Müslim, Fiten: 29
31) Müslim, Fiten: 67
32) Tirmizi, Fiten: 19
33) Müslim, Fiten: 132; Tirmizi, Fiten: 139
34) Tirmizi, Fiten: 26
35) Müslim, Fiten: 136
36) Tirmizi, Fiten: 73
37) Tirmizi, Fiten: 79
38) Müslim, Fiten: 130; Tirmizi. Fiten: 31
39) İbn Mace, Fiten: nr. 3986
40) Ebu Davud, Fiten: 2, nr. 4259; ibn Mace, Fiten: 10, nr. 3961
41) Ebu Davud, Fiten: 2 nr. 4263
42) Müslim, Fiten: 95; Tirmizi, Fiten: . 56
43) Müslim, Fiten: 103; Tirmizi, Fiten: 62
44) İbn Mace, Fiten: 33 nr. 4077; Ebu Davud, Melahim: 14, nr. 4317, 4318
45) Müslim, Fiten: 97
46) Müslim, Fiten: 110; Tirmizi, Fiten: 59
47) Bkz. Said Nursi, Şualar, s. 586, 87.
48) Ebu Davud, Melahim: 14 nr. 4319
49) İbn Mace, Fiten: 34 nr. 4085
50) İbn Mace, Fiten: 34 nr. 4083
51) İbn Mace, Fiten: 34 nr. 4084


Doç. Dr. Şadi Eren  


Konu Başlığı: Ynt: Resûlullah tan s.a.v. gayb haberleri
Gönderen: YA RAHMAN üzerinde 02 Mart 2016, 18:28:43
#Esselamu aleykum.Gaybı bilmek Allah a.c. ye mahsustur..Geleceği sadece Allah a.c. bilir..Bizim ne haddimize gaybı bilmek...Rabbim bizi her türlü kötü şeylerden sakındırsın inşAllah..Rabbim razı olsun#