๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 12 Ekim 2010, 11:45:58



Konu Başlığı: Peygamberin hâlleri
Gönderen: Zehibe üzerinde 12 Ekim 2010, 11:45:58
Peygamberin hâlleri

(http://www.bizimaile.com/images/icerik/manset-1b.jpg)

Her konuda insanlığa model olan, en çok seven, en sevilen, en övülen insan… Hayatının her safhasında her davranışıyla model olan, model gösterilen… Peygamberimiz toplumun çekirdeği olan aile hayatında da hassas. En iyi insan, en iyi eş, en iyi baba, en iyi dost, en iyi vs… Aile… Önem vermiş, önem verilsin istemiş, huzur menbaı demiş, sığınak addetmiştir. Eşlerin birbirine iyi davranması gerektiğini çok açık ve kesin bir şekilde dile getirmiştir. Kadınlar üzerinde, kadınların da erkekler üzerinde hakları olduğunu belirtmiştir. Peygamberimiz, eşleri arasında eşitsizliğe ve muamele farklılığına neden olacak davranışlardan şiddetle sakınmıştır. Bu anlamda şöyle buyurmuştur: "En hayırlınız hanımlarına karşı iyi davrananınızdır."

 
İman, ahlâk ve aile fertlerine yumuşak davranma arasında kurduğu bağlantıyı aile hayatımızı anlamlandırmak üzere, şu sözü ile dile gelmiştir: ''Mü'minlerin imanca en mükemmel olanı; ahlâkça en güzel olanı ve aile fertlerine yumuşak davrananıdır.'' Günümüzde aile hayatında ilişkilerde yaşanan en önemli birkaç hususa peygamberimizin ve eşlerinin yaklaşımlarından örnekler vereceğiz.


Sadakat

Rasûlullah ile ticarî faaliyetlerle başlayan ilişkileri evlilikle neticelenen Hz. Hatice’nin ona gösterdiği sadakat örneği bu konuda ilk zikredilebilecek bir örnek olmaktadır. Hz. Hatice, gerek nübüvvetten önce gerekse nübüvvetten sonra maddî ve manevî desteğini hiçbir zaman ondan esirgememiştir. Kendisine ilk vahiy geldiğinde korkan ve endişelenen Hz. Peygamber, durumu Hz. Hatice’ye anlatmıştı. Hz. Hatice ise onun hasletlerini sıralayarak: “Hayır vallahi Allah kesinlikle seni utandırmayacaktır” diyerek, ona gelenin melek, kendisinin de Peygamber olduğunu bildirerek onu teskin etmişti.

Hakka riayet
“Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır” ifadesi bu konuya işaret etmektedir. Bu hususla ilgili olarak Rasûlullah’ın bir sefere çıkacağı zaman eşleri arasında kura atması ve sırayla eşlerini yanında götürmesi, yine, her eşi için bir gün ve gece tahsis etmesi onların haklarına gösterdiği titizliğin örnekleri olmaktadır. Hz. Aişe’ye olan sevgisinin daha fazla olduğu, birçok rivayete yansıyan bir konu olmakla birlikte bu durum eşleri arasında bir eşitsizliğe ve muamele farklılığına neden olmamıştır. Nitekim hayatında gösterdiği uygulamalarla Müslümanlara örnek olarak sunduğu bu hususu Veda Hutbesi’ndeki temel ilkeler çerçevesinde de zikrederek konunun önemine işaret etmiştir; “Ey insanlar, sizin kadınlar üzerinde birtakım haklarınız vardır. Onlar sizin haklarınıza riayet etmelidirler. Onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Onlara karşı iyi davranınız. Eşlerinize şefkatle muamele ediniz. Siz onları Allah’ın ahdi ile aldınız. Onlar size Allah’ın ahdi ile helal olmuştur…” Bir defasında kadınların kocaları üzerindeki haklarının neler olduğunu soran bir sahabiye Rasûlullah: “Yediğiniz ölçüde yedirmek, giydiğiniz seviyede giydirmek, yüzlerine vurmamak, onu çirkin görmemek” diye cevap vermiştir. Hz. Peygamber’in tüm hanımları da bir eş ve bir peygamber olarak Rasulullah’ın haklarına riayet etmişler, peygamberliğinden kaynaklanan hususiyetlerinin korunmasında gerekli titizliği göstermişlerdir.


Hoşgörüsü
Aişe’nin bu isteğini kabul etmiş ve gösteri sonuna kadar beklemek suretiyle ona yardımcı olmuştur. Hayber’in fethinden sonra Hz. Peygamber’in evlendiği Safiyye Medine’ye geldiğinde, Hz. Aişe onu görmeye gitmişti. Döndüğü zaman Rasûlullah onu nasıl bulduğunu sorunca Hz. Aişe: “Bir Yahudi kızı gibi” diye cevap vermişti. Hz. Aişe’nin kişisel birtakım nedenlerle ve onun güzelliği karşısında verdiği bu cevaba Rasûlullah kızmamış ancak: “Öyle deme ey Aişe, o İslam’ı kabul etti ve onun İslam’ı ne güzeldir” diyerek onun düşüncesini tashih etmiştir. Hz. Peygamber’in aile fertleri sıkıntılar karşısında onun en büyük yardımcıları olmuşlardır.

Taltif etmesi

Hz. Peygamber, Ümmü Habibe için daha önceden bir oda yaptırmıştı ki, bu hücre, diğer hanımlarının hücrelerine göre mescide en uzak olanı idi. Rasûlüllah'ın emri ile Bilâl, Ümmü Habibe'yi hücresine götürmüştü. Ümmü Habibe, bu yeni evde bir süpürge bulmuş, yanında bulunan köle ile iş bölümü yaparak evi süpürdükten sonra kıl bir yaygı sererek odayı döşemişti. Aksam olup Hz. Peygamber Ümmü Habibe'nin odasına gelince, güzel bir koku hissetmiş ve içinin tefriş edildiğini de gördükten sonra "Kureyş kadınları etrafı döşeyen, yerleşik kadınlardır. Bedevî ve Arabî değillerdir" buyurarak iltifatta bulunmuştu. Bu sözleri ile Hz. Peygamber Ümmü Habibe'nin temizlik ve döşeme zevkini takdir etmişti.

Affediciliği

İslâm tarihinin önemli kaynaklarından biri olan İbn Hişam'ın "es-Sîretü'n-Nebeviyye" sinde bu bilgilerin dışında bazı haberlere rastlanmaktadır. Buna göre, Hz. Sevde evlendikten bir süre sonra, Hz. Peygamber (asm) ve kızları ile münasebetlerinde bazı aksamalara meydan veriyordu. Yine aynı kaynakta, Rasûlüllah'ın Hz. Sevde'yi boşamaya niyetlendiği olayına da yer verilir. Hz. Sevde, ölen eşinin kardeşi Süheyl b. Amr'ı Bedir savaşı esirleri arasında ve elleri bağlı olarak görünce şöyle dediği nakledilir: "Ey Ebâ Yezid! Kendinizi nasıl teslim ettiniz? Şerefinizle ölemediniz mi?" Hz. Peygamber bunu duyunca ona: "Sevde! Sen Allah'a ve Rasûlüne karşı mı geliyorsun?" deyince Sevde: "Ey Allah'ın Rasûlü! Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Ebû Yezid'i böyle görünce bunları söylemekten kendimi alamadım" cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Muhammed (asm) Sevde'yi boşamaya niyetlendi, ancak Sevde ona: "Ya Rasulallah, beni boşama! Merhameten nikâhında tut! Beni kaybolmakla yüzyüze bırakma" diye yalvardı. Hz. Peygamber de onun bu ricasını kabul etti. Yine İslâm kaynakları, bu hadiseden sonra Hz. Muhammed (asm) ile evlilik hayatlarının pürüzsüz bir şekilde devam ettiğinde müttefiktirler.
Kadın aklına itaat
Ümmü Seleme (ra) dirayetli, zeki ve problemlere çözüm üreten bir annemizdi. Efendimize fikren destek verirdi. Hudeybiye antlaşmasından sonra Resûl-i Ekrem (asm) efendimiz ashabına, kurbanlarını kesip başlarını traş etmelerini emretti. Antlaşma metninden hoşnut olmayan ashab bu emri duymamazlıktan geldi. Kimse yerinden kıpırdamadı. Emrini üç defa tekrarladığı halde kimse bu emre uyma eğilimi göstermedi. Bunun üzerine iki cihan güneşi Efendimiz, Ümmü Seleme (ra) annemizin çadırına girdi ve: “Şunları görüyor musun? Onlara emrediyorum da icabet etmiyorlar” diye ashabın kayıtsızlığından bahsetti. Feraset sahibi annemiz Fahr-i Kâinat (asm) Efendimize şu hatırlatmada bulundu: “Ya Rasûlallah! Emrini yerine getirmek istiyor musun? O halde dışarı çık, kurbanlık develerini kes ve traşını ol. Ashaba bir şey söyleme!” dedi. Resûl-i Ekrem (sa) Efendimiz bu samimi fikri benimsedi ve bu zekice tavsiyeye göre hareket etti. Tek başına çadırdan çıktı. Ashabdan hiç birine bir şey söylemeden menâsiki yerine getirdi. Kurbanlık develerini kesti. Traşını oldu. Efendimizin bu şekilde hareket ettiğini gören ashab da hızla yerlerinden kalkıp kurbanlarını kestiler ve traşlarını oldular.

Cömertliğe değer vermesi

Çok cömert ve eli  açıktı. Fukaranın dayanağı idi. Elinden iş gelirdi. Kendi eliyle deri işler, hazırlar ve bundan da para kazanırdı, kazandığını da fakirlere dağıtırdı. Hz. Ömer (ra) zamanında kendisine on bin dirhem geçim masrafı tayin edilmişti. Fakat bu parayı sadece bir kez aldı ve şöyle dedi: "Ya Rabbi, gelecekte böyle paralar benim yanımda bulunmasın zira para demek fitne demektir."Aldığı parayı hemen fakirlere dağıttı. Hz. Ömer bunun üzerine "Bu hatun büyük hayır sahibidir" deyip bu sefer dağıtmaması elinde tutması haberiyle bin dirhem daha gönderir. Hz. Zeyneb ise o parayı da fakirlere dağıtır. Hz. Ayşe (ra) buyuruyor:
"İster dinî muameleler olsun, ister takva ve sadakat olsun, ister sılayı rahim olsun, ister cömertlik ve fedakârlık olsun, Zeyneb'den daha iyi hiç bir hatun yoktur." Resulullah şöyle buyurmuştu:
"Bana en çabuk ve erken olarak kavuşacak olanınız, eli en uzun olanınızdır" Eli en uzun olmamasına rağmen Zatı saadetlerine ilk önce o kavuştu, uzunluktan maksadın onun eliyle kazandığını, sadaka ve hayrata sarf etmesi olduğu ortaya çıktı.




Konu Başlığı: Ynt: Peygamberin hâlleri
Gönderen: Ceren üzerinde 23 Haziran 2017, 20:49:17
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri peygamber efendimizin yolunda giden kullardan olalim insallah. Rabbim razi olsun bilgilerden kardesim...