๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 11 Ekim 2010, 15:58:54



Konu Başlığı: Peygamberimizin asaleti
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Ekim 2010, 15:58:54
Peygamberimizin Asaleti




Bilindiği gibi, Peygamber Efendimiz Kureyş kabilesinden ve Haşim ailesinden gelmiştir. Kureyşîler ise, Hazret-i İsmail'in soyundan bulundukları için pek büyük bir asalet ve şerefe sahibi idiler. Bununla beraber, öteden beri en kutsal bir mabed olan Kâbe'nin hizmet ve idare işlerini yürütüyorlardı. Daima başkanlık görevinde bulunmuşlardır. İşte Peygamber Efendimiz böyle şerefli bir kavme ve seçkin bir aileye bağlı idi. Bu bağlılık da, onun başarısına yardım etmiştir.

Hazret-i Peygamberin Şekil Güzelliği
Hazret-i Peygamber bütün yaratılışların en güzeli idi. Azalarının hepsi birbirine uygundu. Kıyafetinde aşırılık yoktu, yakışıklı idi. Mübarek vücudu güçlü ve kuvvetli idi. Ne zayıf, ne de semizdi; orta halde idi, etleri sıkıca idi. Nurlu cildi ipekten yumuşaktı. Lâtif cisminin kokusu çok hoş idi. Okşadığı şeylerden günlerce güzel kokular alınırdı. Pâk vücudu beyazdı,
nurlu idi. Bu beyazlık içinde hoş bir pembelik parıldardı. Pek sevimli olan mübarek boyu, ne kısa ve ne de uzundu. Bununla beraber yanında bulunanlardan daima uzun görünürdü. Göğsü berrak ve mübarek omuzlarının arası genişti. Nurlu omuzlarının arasında güvercin yumurtası gibi bir kırmızı ben vardı ki, bu "Nübüvvet Mühürü" idi.

Parmakları uzunca, bilekleri kalınca idi. Mübarek başı uyumlu ve çok güzel bir ölçüde büyükçe idi. Ön dişleri seyrekçe idi. Söz söyledikçe inci tanelerinden daha berrak olan dişlerinin parıltısı görülürdü. Parlak alnı genişti. Hilâl kaşları uzunca idi. Kaşlarının arası açıkca idi. İki kaşının arasında öfkelendiği zaman, kabarıp beliren bir damar vardı. Letafet
nişanı olan kirpikleri uzun ve siyahtı. Mübarek sakalı sıkça idi, bir tutam boyunda bulunurdu. Âhirete göçmeleri sırasında mübarek başının ve sakalının beyaz kıllarının sayısı henüz yirmi kadardı. Sünbüllerden daha zarif ve daha hoş kokulu bulunan saçları ne pek kıvırcık, ne de pek düzdü ve boyca kulak yumuşaklarını geçmezdi.

Hazret-i Enes (radıyALLAHu anh) demiştir ki: "Ben ALLAH'ın Resulünden daha güzel bir kimse görmedim. Mübarek yüzünde sanki güneşin nurları parlardı.O güzel yüzünde parlayan letafet nurları, gülümsedikçe lâtif dişlerinden saçılan berraklık parıltıları, karşısında bulunan duvarlara yansırdı."

Evet... Peygamber Efendimizin bütün azaları, bütün duyuları ve kuvvetleri pek mükemmeldi. Başkalarının göremeyecekleri ve duyamayacakları kadar uzak yerlerde bulunan şeyleri görür, sesleri de işitirdi. Pek vakarlı olan yürüyüşü, yokuştan aşağı iner gibi hızlıca idi. Onda her yönden bir mükemmellik ve üstünlük görünürdü. Onu ilk gören kimse, muhabbet içinde kalırdı. Onunla görüşüp konuşmak şerefine kavuşan kimse, ona karşı derin bir sevgi duyardı. Onun yüksek hallerini görüp anlatanlar, onun bir dengini ne daha önce, ne de sonra görmediklerini itiraf ederlerdi. Sonuç olarak: O, bir letafet ve mükemmeliyet mucizesi idi. (SallALLAHu aleyhi ve Sellem.)

Hazret-i Peygamberin Yüksek Akıl ve Zekâsı
Peygamber Efendimizin mübarek akıl ve zekâsı, her türlü düşüncenin üstündedir. Onun pek yüksek aklı ve zekâsı yanında, en büyük dahilerin ve en parlak fikir adamlarının akıl ve dehaları pek sönük kalırdı. Bu gerçeğe, onun büyük hayatı pek güzel şahiddir. Arab Yarımadası'nın peygamberlik döneminden önceki durumu ile, peygamberlik döneminden sonraki durumunu düşünmek yeterlidir. Yüce ALLAH'ın o büyük ve son peygamberi kadar insanların ruhî hallerini anlamış, insanları güzel bir siyasetle idare etmiş, insanları doğru yola getirip hallerini düzeltmeyi başarmış, bu konularda gereken esasları hazırlamış bir akıl ve hikmet sahibi gösterilemez

Hazret-i Peygamberin Fesahat ve Balâgatı
Hazret-i Peygamber Efendimiz yaratılışça pek fasih (açık ifadeli) idi. Yüksek maksatlarını açıkca ve parlak bir şekilde söylerdi. Huzurlarına gelen elçilerin konuşmalarına pek açık bir şekilde karşılık verirdi. Onun mübarek sözleri arasında birçok manaları toplayan öyle yüksek parçalar vardır ki, onlara "Cevami'ül-Kelim" denir. Yine onun mübarek sözleri arasında öyle güzel ve hikmet dolu parçalar vardır ki, bunlara "Bedayi'ül-Hikem"denilir. Biz bunların bir kısmını ahlâk bölümünde yazmış bulunuyoruz. Şu anlamdaki hadis-i şerifler, bu ahlâk ve hikmet esaslarından bazısıdır:

"Hikmetin başı ALLAH korkusudur."
"İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibidir."
"İnsanlar, tarak dişleri gibi, hukuk bakımından eşittirler."
"Kendi değerini bilen kişi helâk olmaz."
"Kendisi için istediğini senin için de istemeyen kimsenin dostluğunda hayır yoktur."
"Kendisi için sevdiğini, kardeşi için de sevmedikçe, kişinin imânı kâmil olmaz."
"Yalan yere yemin etmek yurdları harabeye çevirir."
"Emaneti, sana güvenen kimseye teslim et; sana hıyanet edene sen hiyanet etme."
"Eski dostluğu devam ettirmek, imandandır."
"Alış-verişinde en çok ziyan eden o kimsedir ki, başkasının dünyası uğrunda, kendi âhiretini yitirir."
"Kardeşinin uğradığı musibetten dolayı sen sevinç gösterme; yoksa Yüce ALLAH onu kurtarır da seni musibete düşürür."
"Cezası en çabuk verilen şey, zulümdür."
"İnsanlara kendini sevdirmek aklın yarısıdır."
"Kanaat tükenmez bir hazinedir."
"Pişmanlık bir tevbedir..."

Hazret-i Peygamberin Mübarek Ahlâkı
Hazret-i Peygamberin ahlâkı, tamamen Kur'an-ı Kerime uygundu. Kur'an-ı Kerim'in gösterdiği güzel huyların hepsini kendisinde toplamıştı. Onun kadar güzel ahlâka sahib bir kimse görülmemiştir.

Onun içindir ki, hakkında Kur'an âyeti ile: "Şüphe yok ki sen, pek büyük ahlâk üzere yaratılmış bulunuyorsun, buyurulmuştur."

Bir hadis-i şerifde de buyurmuştur: "Ben, ahlâk güzelliklerini tamamlamak için gönderildim."
Gerçekten Peygamber Efendimiz, ahlâkın en güzel ve en iyi hallerini kendinde toplamış, bunları ümmetine de öğütlemiş ve kendisine uyanları melekler derecesine yükseltmiştir.

Hazret-i Peygamberin Pek Yüksek İlim ve İrfanı
Hazret-i Peygamber, Yüce ALLAH'ın vahy ve ilhamı ile pek büyük gerçeklere ve ilme ulaşmıştı. Hiç kimse ilim ve irfan bakımından onun derecesine yetişmemiştir, yetişemez de... Semavî kitaplardaki şeriatların hükümlerine, geçmiş ümmetlerin tarihine, her kavmin siyaset ve idare hallerine, harb fenlerine ve daha birçok yüksek ilimlere sahib bulunuyordu. Meydana getirdiği dinî müessesenin büyüklüğü buna şahiddir. Kendisi hiçbir medrese ve hoca görmemiş, okuyup yazma öğrenmemiş (bir ümmî) idi. Böyle olduğunu bütün kavmi ve kabilesi biliyordu. İşte onun bu üstün hali bir mucize idi. Artık onun, ALLAH'ın vahyine kavuştuğundan ve büyük bir peygamber olduğundan nasıl şübhe edilebilir?


KAYNAK: BÜYÜK İSLÂM İLMİHALİ
Ömer Nasuhi Bilmen
SADELEŞTİREN: A. Fikri Yavuz

   


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberimizin asaleti
Gönderen: Ceren üzerinde 23 Haziran 2017, 19:20:39
Esselamu aleykum.rabbim bizleri peygamber efendimizin yolunda giden onun sunnetine uyan kullardan eylesin insallah...