> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Peygamber Şefkati
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamber Şefkati  (Okunma Sayısı 593 defa)
13 Nisan 2011, 13:29:25
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Nisan 2011, 13:29:25 »



Peygamber Şefkati


Ali Rıza Temel


Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v) Mescide girdi. Mescidde uyuyan birini gördü ve Hz. Ali’ye: “Ey Ali! Şu uyuyan zatı uyandır, abdest alsın,” buyurdu. Hz. Ali o zatı uyandırdı. Sonra Allah Rasülüne: Yâ Rasûlallah! Sen hayır işlerinde hep öncülük edersin. O zatı neden kendin uyandırmadın? dedi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “O zatın, senin sözünü dinlememesi küfür değildir. Ben seslenmedim ki, dinlemediği takdirde günahı hafif olsun.” (F. Râzi. Mefatihû’l ğayb, 29/32)

Paygamber sözünü dinlememek her hangi bir kimsenin sözünü dinlememeye benzemez. Zira peygamberler Allah adına konuşurlar. Onlara itiraz doğrudan Allah’a itiraz gibidir. Ümmeti itirazcı konuma düşüp helak olmasın diye mümkün mertebe talepte bulunmayan bir peygamberin bu engin şefkatine hayran olmamak mümkün değildir. Peygambere karşı gelmenin ne demek olduğunu Yüce Mevla şöyle belirtiyor “Peygamberin emrine aykırı davrananlar başlarına bir belânın gelmesinden veya kendilerine acı veren bir azabın isabet etmesinden sakınsınlar.” (Nûr, 63)

Ümmeti bela ve azaba uğramasın diye titizlik gösteren bir peygambere ümmüt olmak ne büyük saadettir. Kur’an ifadesiyle o zaten “âlemlere rahmet” olarak gönderilmiştir.

“Andolsun ki, size içinizden bir peygamber gelmiştir. Sizin sıkıntıya düşmeniz O’na ağır gelir. O, size çok düşkündür. Hele müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir.” (Tevbe, 128) Yüce Mevla O’nu, kendine has iki sıfatla, Raûf ve Rahim sıfatlarıyla sıfatlandırmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisi iftar etmeden ikinci günün orucunu -Savm-ı Visal- tutmuş, fakat ümmeti için bunu yasaklamış, “Rabbim bana yediriyor, içiriyor, siz ise dayanamazsınız” buyurmuştur. “Ümmetime zor gelmeyeceğini belseydim her abdestte misvak kullanmayı farz kılardım,” demiştir. Teravih namazını cemaatle kıldırmaktan vazgeçmesinin sebebi de farz olma endişesidir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) fazla ve gereksiz soru sormayı da külfete yol açar korkusuyla hoş görmemiştir. Haccın her sene mi farz olduğunu soran zata cevap vermemiş, adam üç defa üst üste sorunca: “Eğer evet dersem bu size vacip olur ve güç yetiremezsiniz. Ben size bir şey demedikce siz de bana bir şey sormayın” buyurmuştur.

Ümmetinin hep kolaylık ve ferahlık içinde olmasını arzu eden Peygamberimiz, işleri zorlaştırmaktan sakındırmış ve şöyle buyurmuştur: “Müslümanlar içinde Müslümanlara karşı en büyük cürüm işleyen kimse odurki, haram kılınmamış bir şey hakkında soru sorar da bu sorusu sebebiyle o şey haram kılınıverir.” (Buhari, İ’tisam, 3) Zaten yüce Mevla da sıkıntı doğuracak sorulardan men etmiştir “Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın.” (Maide, 101)

Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisi ayakları şişinceye kadar uzun namaz kıldığı halde, imamlara namazı kısa tutmalarını emrederdi, kendisi imam olduğunda ağlayan bir çocuk sesi duyduğunda annesi üzülmesin diye namazı kısa kıldırırdı.

Allah Rasulünün hayvanlar da dahil bütün varlıklara karşı olan merhameti sonsuzdu. O, yaşama zevkini bırakmış, yaşatma aşkına gönül vermiş, almaya değil vermeye gelmişti. Dünyada insanlığın saadeti için didiğindiği gibi mahşerde de onların affı için başını secdeye koyacak, “Ümmetim, ümmetim” diye yalvaracaktır. Bir hadis-i şerifte bize karşı olan konumunu şöyle belirtmiştir: “Benimle sizin misaliniz şuna benzer: Bir adam ateş yakmış, ateş etrafı aydınlatınca pervaneler (gece kelebekleri) ve ışığı seven bir kısım haşerâtda kendilerini bu ateşe atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya çalışır. Ancak haşerât galebe çalarak çoklukla ateşe atılırlar. Ben de tıpkı o adam gibi ateşe düşmemeniz için kemerinizden yakalıyorum, siz ise ateşe ateşe koşuyorsunuz.” (Buhari, Rikak, 36)

Hz. Peygamberin savaşları bile rahmet vesilesiydi, hastaya yapılan cerrahi müdahale gibiydi. Harpte kadınların, çocukların öldürülmesini yasaklamıştı. Ateşle cezalandırmaya ve her türlü işkenceye karşı çıkmıştı. Şahsına karşı yapılan haksızlıkları affetmiş, bu cihetten kimseye beddua etmemiş, herkesin hidayetini dilemiştir.

Peygamberler daima şefkat ve rahmet tarafını ihtiyar etmişler, zalimlere karşı mazlumlara, zayıflara kol-kanat germişlerdir. Peygamberler şefkatin, firavun ve Nemrutlar vahşetin bayraktarlığını yapmışlardır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kılıcının kabzasında “Sana gelmeyene git, sana zulmedeni bağışla, sana vermeyene ver” ibareleri yazılıydı.

Rabbinin katına yüceltildiğinde ümmetinin affını talep etmişti “Eğer onlara azab edersen, şüphesiz ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan zatın çok güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan ancak sensin.” (Maide, 118) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bir gece namazında sabaha kadar bu ayeti tekrar ettiği rivayet edilir. (Nesaî, İftitah: 79)

Hz. İbrahim de her şeye rağmen kavmine beddua etmemiş, onların bağışlanmasını istemiştir: “Ey Rabbim! Şüphesiz ki o putlar insanlardan çoğunu saptırmıştır. Kim bana tabi olursa şüphesizki, o bendendir. Kim de bana isyan ederse gerçekten sen çok bağışlayıcısın, çok merhamet edicisin. (İbrahim, 36) Ahlaksızlığın sembolü haline gelen Lût kavmini helak etmeye giderken kendisine uğrayan meleklerle tartışan, helak etmemeleri için adeta onlara yalvaran Hz. İbrahim’in bu tavrı serapa rahmet ve şefkattir. “İbrahim’in korkusu gidip, kendisine müjde gelince elçilerimizle Lût kavmi hakkında tartışmaya başladı. Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu, çok içli ve kendisini Allah’a vermiş bir kimseydi.” (Hûd, 74-75)

Peygamberler zaman zaman öfkelenmiş olsalar bile bu şahsi incinmeden değil, kavimlerinin helaka doğru yol almalarından kaynaklanıyordu. Bu öfke de bir şefkat eseriydi.

Hz. Peygamber (s.a.v.) kendini öldürme teşebbüsünde bulunanlara tebessümle mukabele etmiş, onun âli canaplığı nice gönüller fethetmiştir. Beni Hanife kabilesinin reisi Sümame b. Usal azılı bir İslam düşmanıydı. Hz. Peygamberi öldürmeyi planlamış fakat yakalanarak Rasulullah’a getirilmişti. Allah Rasülü onun mescidin direklerinden birine bağlanmasını emretti. Daha sonra Rasulullah mescide gelerek Sümame’ye isteğini sordu. O da:

- Ey Muhammed! Beni öldürecek olursan bir câniyi öldürmüş olursun, eğer affetmek lütfunda bulunursan nimete karşı şükreden bir kişiye iyilik etmiş olursun. Eğer fidye için mal istersen söyle, onu vereyim, dedi. Rasulullah cevap vermeyince Sümame bu sözleri üç gün boyunca tekrarladı. Allah Rasülü hiç bir karşılık istemeden Sümame’yi serbest bıraktı. Bu âli cenaplık karşısında Sümame en büyük İslam ve peygamber düşmanı iken en sıcak dost haline geldi.

Rasûlullah’ın hayatı şefkat örnekleriyle doludur. Hâtemi Tâi’nin kızı ve Adiyy’in kız kardeşi Saffâne esir düşmüş ve esirlerin arasında Medine’de barakamsı bir yere konmuştu. Rasulullah yanından geçerken şöyle seslenmişti:

-Ey Allah’ın elçisi! Baba öldü. Ziyaretçi kayboldu. Ben garibi bağışla ki Allah da seni bağışlasın. Saffâne bu sözleri üç gün tekrarladı. Rasulullah ise kendisini Şam’a götürecek güvenilir birini buluncaya kadar sabretmesini söyledi. Bilahare Şam’a giden bir kervan geldi. Rasulullah ona yeni elbiseler giydirdi. Binek ve azık verdi. Netice de kral olan kardeşi Adiy b. Hâtem’in müslüman olmasına da vesile oldu.

Sözde Medeni olan dünyamızda vahşetten bunalan insanlık bu peygamberi şefkate ne kadar da muhtaç! O sevgiye ne kadar da aç!

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamber Şefkati
« Posted on: 26 Nisan 2024, 17:38:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamber Şefkati rüya tabiri,Peygamber Şefkati mekke canlı, Peygamber Şefkati kabe canlı yayın, Peygamber Şefkati Üç boyutlu kuran oku Peygamber Şefkati kuran ı kerim, Peygamber Şefkati peygamber kıssaları,Peygamber Şefkati ilitam ders soruları, Peygamber Şefkatiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes