๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 13 Nisan 2011, 13:39:21



Konu Başlığı: Peygamber Dostlarına Karşı Ölçülü Dil
Gönderen: Zehibe üzerinde 13 Nisan 2011, 13:39:21
Peygamber Dostlarına Karşı Ölçülü Dil

Abdurrahman Candan


İmam Rabbanî Hazretleri mektubatının pek çok yerinde Hz. Peygamber’e sevgi ve saygı gösterme, onun sünnetini ihya etme konusunda bizleri uyarır. Ona göre peygamber sevgisinin en önemli göstergelerinden biri onun ashabını sevmek ve onlara karşı hüsn-i zan beslemektir. Günümüzde bu edep bazılarınca ihmal edilmekte ve sahabe-i kiram hakkında lüzumsuz sözler sarfedilmektedir. Bu sebeple Aziz Peygamberimizin (sav) ümmetine bıraktığı en büyük manevi miras olan ashabı hakkında İmam’ın şu sözlerine kulak verelim:

Bilesin ki Peygamber Efendimizin (sav) bütün ashabı ulu ve büyüktür. Hepsinin hürmetle anılması gerekir. Hatib Bağdadi, Enes (r.a)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir. Allah Resulü buyurdu ki: “Şüphe yok ki, Allah Teâlâ beni seçti, benim için ashabımı (arkadaşlarımı) seçti; onlardan benim için hısımlar ve yardımcılar seçti. Kim onlar hakkında benim hakkımı muhafaza ederse, Allah Teâlâ da onu muhafaza eder, kim de onlarla ilgili beni üzerse Allah Teâlâ da onu üzer.” (el-Hatip, el-Cami li-Ahkami’r-Ravi, nr 1391) (251. Mektup)

Şeytan samimi Müslümanların Hz. Peygambere karşı olan saygı ve sevgilerini aşındıramayacağını bildiği için bunun yerine onları sahabelerin kendi aralarındaki ihtilafları konusunda ileri geri konuşmaya sevk eder. Böylece dolaylı olarak Müslümanların Hz. Peygamberi üzmelerine yol açmak ister. Zira Hz. Peygamber sahabesini sevmiş ve onlar üzerine titremiştir. Sahabeyi kötü görmek bir bakıma onların öğretmenleri olan Hz. Peygamberi eksik görmek olacaktır. Bu konuda İmam şunları söyler:

Ashab-ı kiram arasında vuku bulmuş olan çekişmeler ve savaşları güzel yönlere hamletmek gerekir. Bunlarla ilgili nefse uymaktan ve taraf tutarak konuşmaktan çekinmek lazımdır. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat alimlerinin de tavsiye ettiği gibi ashab arasındaki ihtilaflar ictihada ve yorum farklılığına dayanmakta olup, şahsi istek ve arzuları için değildi. (251. Mektup)

Bununla birlikte imam sahabe arasında yani Hz. Ali ile Hz. Muaviye arasında geçen hilafet meselesinde görüş bildirmekten geri durmaz. Ona göre hilafet konusunda Hz. Ali haklıdır ve Hz. Ali’ye başkaldıran Hz. Muaviye hatalıdır. Ne var ki onun hatası içtihad hatası kabilinden olup bu sebeple onu kınamak doğru olmaz. Bilindiği üzere fıkıh usulünde bir kaide vardır. İçtihad seviyesine ulaşan birisi içtihadında isabet ederse iki, yanılırsa bir sevap alır. Muaviye içtihadında yanılmıştır ama Ehl-i Sünnete göre bu ona ta’n edilmesine sebep sayılamaz. Bu konuda İmam Rabbanî kendimize, imamı Şafinin şu sözünü şiar edinmemizi tavsiye eder:

“Allah Teâlâ bizim ellerimizi onların kanına bulamaktan korumuştur. Bizler de dillerimizi onlara sataşmaktan alıkoyalım. (251. Mektup)

İmam’a göre ashab arasındaki ihtilafa bir kere girildi mi gereksiz ta’nda bulunmak kaçınılmazdır, en iyisi bu tartışmalara hiç girmemektir:

Ey kardeşim bu konuda en sağlam yol, Peygamber Efendimizin (sav) ashabı arasında geçmiş olan kavgaların sözünü etmemek, aralarındaki çekişmelerden uzak durmaktır. Peygamber efendimiz (sav) bu konuda bizleri şöyle uyarmıştır: Ashabım arasındaki kavgalardan uzak durun!” (İbn esir, en-Nihaye, 2/445) yine Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki: Ashabım anıldığında dilinizi tutunuz! (Tabarani, el-Kebir, 2/96 nr. 1467) Bir başka hadisinde de Ashabım hakkında Allah’tan korkun, Allah’tan korkun, onları hedef edinmeyin! buyurmuştur. (Ahmed, 4/87, n. 16926) yani peygamberimiz bizlerden ashabı kiram hakkında Allah’tan korkmamızı ve onları tenkit ve kınama oklarına hedef tahtası yapmamamızı istemektedir. (251. Mektup)

İmam bu konuda pek çoğumuzun unuttuğu başka bir ince konuya da dikkat çeker, şöyle ki Hz. Muaviye ile Hz. Ali arasındaki ihtilafın tarafları sadece bu iki sahabe değildir. Hilafet meselesinde sahabe neredeyse ikiye bölünmüş olup, bu iki gruptan biri de lanet edilirse, bizlere dini öğreten sahabelerin neredeyse yarsı dinden çıkarılmış olacaktır ki bu hem İslam’ı temelden baltalar, hem de Hz. Peygamberin ashabını terbiye etme gücüne noksanlık izafe etmeyi gerektirir:

Ey kardeşim! Muaviye Hz. Aliye karşı olan ihtilafında tek başına değildi, tahminen sahabenin yarısı bu olayda onunla aynı konumdadırlar. Şayet Ali’ye karşı savaşanlar kâfir veya fasık kabul edilirse onlar vasıtasıyla bizlere ulaştırılan dinin yarısına güven ortadan kalkacaktır ki maksadı dini ortadan kaldırmak olan zındıklardan başkası bunu caiz göremez. (251. Mektup)

Ehl-i Sünnetin lanetleme konusunda çok hassas olduğunu belirten İmam ancak Kuran’da nas ile küfrü sabit olan Ebu cehil ve karısı gibiler için lanet okunabileceğini, bunun dışında küfre veya fıska düşse bile insanlara lanet okunamayacağını belirtir. Bu sebeple Ehl-i Sünnet insanları gerekli gereksiz lanetlemeyi hoş görmemiştir:

Fasıklar güruhundan olan, saadetten yoksun Yezid’e gelince onun lanetlenmesinde çekingenlik gösterilmesi ehli sünnet vel cemaatin kabul ettiği şu esasa dayanır. Ebu Cehil ve karısı gibi kâfir olarak öldükleri kesin olarak bilinen cehennemlik kişiler dışında, küfre düşmüş bile olsalar şahıs ismi vererek lanet okumak caiz değildir. (251. Mektup)

Bu sözlerinin yanlış anlaşılmasından korkan imam, Yezid’i hiçbir şekilde hoş görmediğini belirterek:

Bu Yezid’in laneti hak etmediği manasına gelmez. Zira ayet-i kerimede buyrulmuştur: Allaha ve peygamberine eziyet edenler var ya, Allah dünya ve ahirette onlara lanet eder. (Ahzab, 57)

Başka bir deyişle İmam lanetleme işini Allah’a bırakmamızı tavsiye etmektedir. Bizim hatalı tarafı görüp doğru yerde bulunmamız yeterli olacaktır, bunun ötesinde sabah akşam bu tür ihtilaflı meseleleri gündeme getirerek bilmediğimiz konularda günaha girmemizin hiç kimseye faydası yoktur. İmam’ın bu sözleri bugün en ufak bir hatası ile Müslüman kardeşini lanetleyen veya onu tekfir eden gruplara da bir uyarıdır. Zira bu kapı bir kere açıldı mı kapatması son derece zordur:

Bilesin ki günümüzde pek çok kişi imamet konusu ile ilgilenmekte, halifelik ve sahabe-i kiram (Allah onlardan razı olsun) arasındaki çekişmeler konusunu daima canlı tutmaktadırlar. Bu kimseler cahil Rafızîleri ve bidatçileri taklid ederek, ashabı kiram ile ilgili söylenmemesi gereken sözleri onlara nisbet ederler oldular. (251. Mektup)

Özetlersek Peygamberi sevmek onun sevdiğini de sevmeyi gerektirir, bu sebeple İmam’a göre sahabe hakkında daima hüsn-i zanda bulunmamız Peygamber sevgisinin tabii bir uzantısıdır. Onlara bir noksanlık izafet etmek farkına varmadan onları yetiştiren Hz. Peygambere dil uzatmak olur ki, bu hiçbir müminin istemeyeceği bir durumdur. Ayrıca insanlık tecrübesi şunu göstermiştir ki tarih boyunca Müslümanlar pek çok kez birbirlerine silah çekmişlerdir, önemli olan bunlardan ders almak, bu hatalara tekrar düşmemeye çalışmaktır. Yoksa müslümanın işi üzerinden yıllar geçtikten sonra dane ile samanın birbirine karıştığı meselelerde lanet etmek olmamalıdır. Şüphesiz ki Allah Teâlâ, Ahkemül Hâkimin olup hatalı ve kusurlu olan tarafları dilerse cezalandırır, dilerse affeder. Allah Teala hepimizi Peygamberimiz, üzmekten muhafaza buyursun, onun sevdiklerini sevmeyi bizlere nasip eylesin. Amin!


Konu Başlığı: Ynt: Peygamber Dostlarına Karşı Ölçülü Dil
Gönderen: Ceren üzerinde 01 Ocak 2017, 19:58:59
Esselamu aleyküm.Rabbim bizleri peygamber efendimizin yolunda gidip onun gibi usluba sahip olan ve dostlarına da bu denli ölçülü yaklaşan kullardan eylesin bizleri inşallah....