> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Peygamber ahlakı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamber ahlakı  (Okunma Sayısı 3197 defa)
22 Haziran 2009, 18:35:54
imam hatiplim

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 363


« : 22 Haziran 2009, 18:35:54 »



İnsanca yaşamanın yegâne şartı din ve ahlâktır. Îmân, hidâyet ve kulluğu yaşayabilmek için Cenâb-ı Hak tarafından beşeriyete takdim edilen zirve, misilsiz yüksek ahlâk numûnesi peygamberlerin îmândan sonra en mühim vazîfeleri mü'minleri nefsânî vasıflardan kurtarıp ahlâk-ı hamîdeye yükseltmeleridir.
En son dîn olan İslâm'ın sunduğu ahlâkî zirve ve bütün insanlığa nümûne şahsiyet Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'dir. Cenâb-ı Hak buyurur:
"(Ey Rasûlüm!) Şüphesiz sen yüce bir ahlâk sâhibisin!.." (el-Kalem, 4)
Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in kalbî hayatı ve mükemmel ahlâkından nasiplenmek, iki cihan seâdetinin yegâne teminatıdır. Bu vasfa nâil olabilmek de, ancak ona duyulan muhabbet ve onun rûhâniyetine bürünebilmek nisbetindedir.
Cihan, ilâhî muhabbetin tezâhürüdür. Bu tezâhürün öz cevherini de Muhammedî nûr teşkil eder. Dünyâ ve âhiret seâdeti, ona olan muhabbet sermâyesi ile kazanılabilir. Târih şâhiddir ki, ona olan muhabbet cevheri ile ziynetlendiğimiz zamanlar cihanın en üstün ve fazîletli milleti olduk.
Erişilmez incelikler, bediî güzellikler ve dibi görünmez derinlikler istidâdı içinde yaratılan biz insanlar, insânî kıymetimizi, ancak Allâh -celle celâlühû-'ya kul olabildiğimiz ve onun habîbinin davranış ve zirve ahlâkından hisse alabildiğimiz nisbetle muhâfaza edebiliriz.
Hazret-i Mevlânâ, asr-ı saâdette insanlığı ve vicdanı kaybolmuş, duyguları dumura uğramış, kaba-saba bir insanın, Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in ince, zarif hâlleri ve hidâyet üslûbu ile nasıl îmân ettiğini, kendi öz hikâye üslûbu ile şöyle anlatır:
Birtakım müşrikler akşam vakti mescide gelip Peygamber Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e misafir oldular. Dediler ki:
"-Ey bütün dünyadaki insanları manen misafir eden yüce insan! Biz buraya sana misafir olarak geldik. Yiyeceğimiz, içeceğimiz yok. Sonra biz çok uzaklardan geldik. Burada tanıyanlarımız da yok. Haydi keremini, ihsânını göster, nûrlar saç, yani faziletinden, kereminden ihsân et. Biz garipleri sevindir, gönüllerimize neşe nûrları saç."
Peygamber Efendimiz sahabelerine:
"-Ey dostlar!" diye buyurdu. "Bunları pay edin, evlerinize götürün, ikramlarda bulunun, çünkü siz, benimle bir huyda ve cömertliktesiniz. Benim ahlâkımla dolusunuz."
Ashâbdan her biri bir misafir seçti, götürdü. Aralarında eşi, benzeri olmayan, iri yarı, kaba-saba biri vardı. Onun pek iri bir bedeni vardı. Bu fil gibi cüsseli adamı kimse alıp evine götürmeye cesâret edemedi. Kâsedeki şerbet tortusu gibi mescitte yalnız kalakaldı. Kimsenin götürmediği o iri adamı Hazret-i Mustafa -sallâllâhü aleyhi ve sellem- aldı, hâne-i seâdetine götürdü. Peygamber Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in sürüde yedi baş süt verir keçisi vardı.
Keçiler yemek vakti sağılmak için evde idi. Kıtlık babası gibi olan o iri misafir, sofrada ekmeği de, yemeği de, o yedi keçinin sütünü de tamamıyla yedi ve içti. Bütün ev halkı bu duygusuz nâdân insana öfkelendi. Çünkü bütün ev halkının gıdası insafsızın midesine inmişti.
O obur adam karnını davul gibi şişirdi, sekiz-on adamın yiyeceğini yalnız başına yedi. Yatma zamanı gelince bir odaya girdi. Hizmet eden kızcağız, hodgâm yaratılışlı insana kızgınlığından kapıyı üstüne kilitledi. Dışardan kapının zincirini taktı. Çünkü ona pek kızmış, onun bu vurdumduymazlığına pek içerlemişti.
Misafirin gece yarısı dışarı çıkması lâzım geldi. Sabaha kadar karnı ağrıdı. Yatağından fırlayıp kalktı. Kapıya doğru koştu. Elini kapıya götürünce, onun kapalı ve zincirli olduğunu anladı. Kapıyı açmak için o obur hileci, çeşit çeşit hileler yaptı, uğraştı, durdu. Fakat kapıyı açamadı. Sıkıştıkça sıkıştı. Oda kendine dar gelmeye başladı. Şaşırdı kaldı. Ne dermanı vardı, ne rahatı. Çare olmak, sıkıntısını unutmak üzere uyumak için kıvrıldı, uyudu. Rüyasında kendini bir virânede, yıkık bir yerde gördü.
Hatırında yıkık bir ev vardı. Rüyada da kendine orası göründü. Kendisini, tenha bir yıkık yerde görünce, oracıkta abdestini bozuverdi. Uyanıp da yattığı yeri pislik içinde görünce, utancından deli gibi oldu.
"-Bu gece bir geçse de, kapının açılmasını duysam." diye beklemeye başladı. Bu bekleyiş böyle pislik içinde görünmemek için, kapı açılınca ok yaydan fırlar gibi kaçmak içindi.
Sabahleyin Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- geldi. Oda kapısını açtı. O yolunu kaybetmiş adama yol verdi. Ancak Mustafa -sallâllâhü aleyhi ve sellem- kapıyı açarken o rezil olmuş kişi görüp de utanmasın diye kendisini gizlemişti.
Misafir kaçtı gitti. Fakat hâne halkından biri, pislik bulaşmış yatağı aldı, Peygamberimizin huzûruna getirdi. Sanki "Bak!" diyordu, "Misafirin ma'rifetini gör." âlemlere rahmet olan Peygamber Efendimiz, gülümsedi:
"-Bana o su kabını getir, hepsini kendi elimle yıkayayım." diye buyurdu.
Orada bulunanların hepsi de yerlerinden fırladılar ve utançlarından dediler ki:
"-Canımız sana kurban olsun. Sen bırak da pisliği biz yıkayalım. Bu iş el işidir. Gönül işi değildir. Biz sana hizmet etmek için yaşıyoruz. Hizmeti sen yaparsan biz neyiz? Yâni biz ne işe yararız?"
Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
"-Bana olan sevginizi biliyorum. Fakat bunu şimdi benim yıkamamda bir hikmet var."

Mustafa -sallâllâhü aleyhi ve sellem- o adama imanı tâlim etti.
O mübarek şehadet kelimesini, yâni "Lailahe illallâh Muhammedün Resülullah" demesi, bağlanmış düğümleri çözdü. Hazret-i Mustafa -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:
"-Bu gece de, hem hânemizin, hem gönlümüzün misafiri ol." diye buyurdu.
Müslüman olan o bahtiyar adam dedi ki:
"-Vallâhi nerede olursam olayım, nereye gidersem gideyim, ebede kadar senin misafirinim. Ben ölü idim, beni diriltin. Artık ben senin azadlı kölenim. Senin kapıcınım. Zaten dünya da, âhiret de senin şefaat sofranın misafirleridir."
O gece bedevî, Peygamberin misafiri oldu. Bir tek keçiden sağılan sütün ancak pek azını içti. Şükretti. Sofradan çekildi.
Peygamber Efendimiz:
"-Süt iç, ye." diye üstüne düştü ise de o yeni mü'min dedi ki:
"-Vallâhi ben gerçekten de doydum. Bunu ne ağız yapmak, ne utanmak sıkılmak, yahut gösteriş yapmak için söylemiyorum. Artık senin feyzinle dolu bir lokma, yüzlerce lokmaya bedel oldu; ben dün geceki oburluğumdan daha fazla doydum…"
Bütün ev halkı:
"-Bu gövdeli kandil, bir damla zeytinyağı ile nasıl oldu da doldu?" diye şaştı kaldı. Aralarında fısıldaştılar:
"-Bir ebâbil kuşunun gıdası, böyle bir filin karnını nasıl doyurdu? Hayret; fil vücutlu adam, sivrisinek kadar yiyor!"
Hâsılı kâfirlik hırsı, kâfirlik zilletinden kurtulunca bu ejderha mide, bir karınca gıdası ile doydu, gitti.
Mevlânâ Hazretleri'nin ince bir üslûpla anlattığı bu hâdise, birçok hikmeti muhtevîdir. Öncelikle hak yolunda rehber olan, yol gösterici kimselere derin bir düstur vermektedir. Bu düsturu bizzat kendi nefsinde uygulayarak sergileyen Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, hiç kimsenin kabul etmediği îmânsız obur misâfiri evine götürmüş, ona izzet ikrâmda bulunmuştur. Üstelik kendi paylarını da ona takdim ederek… Daha sonra o şahsın mecbur kalıp yaptığı çirkin davranışı yine Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- bizzat gidermiş ve o kâfiri hayran bırakacak yüce bir ahlâk sergilemiştir. Hizmetçilerin bile yapmakta zorlanacağı bir temizliği berrak sular misâli gerçekleştirmiştir… Bu esnâda kimseyi ayıplamamış, büyük bir olgunlukla âbide bir mü'min gönlü sergilemiştir. Netice hodgâm, doymaz bir bedenin ve karanlık bir gönlün hidâyet nûrlarıyla dolmasına vesile olduğu gibi o bahtiyar gönlün ayrıca ahlâk-ı peygamberî ile de dolarak eski huy ve hatâsını da düzeltmesine âmil olmuştur.

İşte peygamber ahlâkı!..
Bu ahlâk ki, kâfiri mü'min eylemiş, obur bir şahsı kanaat deryâsı hâline getirmiştir.
Bu ahlâk ki, nice azgın rûhları birer itâatkâr eylemiş, gözü kanlı acımasız yürekleri birer merhamet okyanusuna döndürmüştür.
Bu ahlâk, yarı vahşî bir toplumu, beşeriyetin en zirve cemiyeti yapmıştır.
Bu ahlâk, gönülleri bir dergâh hâline getirmiş; muzdaribin barınağı, sığınağı ve kucağı eylemiştir.
Bu ahlâk, kendini bütün menfîliklerden mes'ul gören insanlar yetiştirmiştir.
Bu ahlâk, insan inşâ eden, hâliyle ve kâliyle hidâyet rehberi olup cemiyetleri insan israfından kurtaran nice kâmil ve has kulların zuhûruna âmil olmuştur.
Bu ahlâk, kötülüğü iyilik ve ihsân ile güzelleştirmeyi öğretmiştir. Çünkü insanlar ihsâna mağluptur. İhsân edildiği kadar düşmanlık azalır. Ortada olan da dost olur. Âyet-i kerîmede buyurulur:
"Sen o kötülüğü en güzel olan hasletle defet!.." (el-Mü'minûn, 96)
Bu ahlâk, Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'i iki cihânın sultanı eylemiştir.
Hâsılı bu ahlâk, Allâh'ı hoşnud eyleyen en yüce bir ahlâk olmuştur. Öyle ki: "Sen hiç şüphesiz yüce bir ahlâk sâhibisin…" (el-Kalem, 4) âyetiyle senâ edilmiştir.
Ne mutlu bu yüce ahlâk-ı hamîdeden nasîb alabilen bahtiyarlara…
Allâh'ım! Bizlerin ahlâkını Rasûlünün yüce ahlâkıyla güzelleştir. Onun sonsuz güzellikler dolu davranışlarını, sünnet-i seniyyesini yaşamayı bütün ehl-i îmâna müyesser kıl!

Âmîn!..

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamber ahlakı
« Posted on: 29 Mart 2024, 12:32:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamber ahlakı rüya tabiri,Peygamber ahlakı mekke canlı, Peygamber ahlakı kabe canlı yayın, Peygamber ahlakı Üç boyutlu kuran oku Peygamber ahlakı kuran ı kerim, Peygamber ahlakı peygamber kıssaları,Peygamber ahlakı ilitam ders soruları, Peygamber ahlakıönlisans arapça,
Logged
22 Haziran 2009, 19:14:44
Ceylangözlü

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 56


« Yanıtla #1 : 22 Haziran 2009, 19:14:44 »

Cok tsk edıyorum yalnız bı rıcam olcaktı yazılar bıraz daha buyuk olmus olsaydı benım acımdan daha guzel olurdu emegınıze saglık.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
22 Haziran 2009, 19:18:58
imam hatiplim

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 363


« Yanıtla #2 : 22 Haziran 2009, 19:18:58 »

rica ederim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Aralık 2017, 15:44:34
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #3 : 07 Aralık 2017, 15:44:34 »

Aleykümselam.Rabbim bizlere peygamber efendimizin güzel ahlakından,kur an ahlakından versin inşallah.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Aralık 2017, 21:01:15
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #4 : 07 Aralık 2017, 21:01:15 »

Peygamberimiz bizlere her yönüyle mükemmel örnektir. Mevlam bizleri Peygamberimiz'in ahlâkî ile ahlaklandırsın inşaAllah. Aminn ecmain

🌹 Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammed'in Ve Alâ Âli Seyyidina Muhammed 🌹
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes