๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ekim 2010, 13:00:53



Konu Başlığı: Nehcül belağadan
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Ekim 2010, 13:00:53
Nehc'ül belağa'dan....imam ali(as) peygamberi(sav) anlatıyor...



Imam ali(as) mubarek elçi(sav) yi anlattığı bu hutbelerinde özellikle son paragrafı ile kalblerimizi sarsıyor...
bizi gözyaşına boğuyor...
ALLAH'ım dünya hayatına tamah ettik...utancımız büyük; SANA, mubarek elçiye, imam aliye karşı... bu utancın azabı bizi zaten kavurmakta... sen çok merhametli çok bağışlayansın RABB'im...




Hazret-i Peygamberi -sallALLAHu aleyhi ve âlihi ve sellem- Anlatan Hutbelerinden
Nehc'ül Belağa
160.Hutbe



Sen de tertemiz olan Peygamberinin huylarıyla huylan; çünkü O'nda uyulacak huylar, yaslanacak kişiye yaslanacak şeyler vardır. Kulların ALLAH'a en sevgilisi, Peygamberine benzemeye çalışan, O'nun izini izleyen kişidir.

O, dünyada ağız dolusu bir lokma yemedi, dünyaya gözünün ucuyla bile bakmadı. Dünya ehlinin en zayıfıydı bedence; karnı en açıydı yemek bakımından. Dünya ona arzedildi, O kabûl etmedi bile. Noksan sıfatlardan münezzeh olan ALLAH'ın buğzettiği şeyi bildi, ona buğzetti; horladığı şeyi bildi, horladı; küçük gördüğü şeyi küçük gördü, küçülttü. Bizde hiç bir ayıp olmasa da yalnız ALLAH'ın Rasûlünün buğzettiğini sevsek, ALLAH'ın ve Râsûlünün küçülttüğünü büyültsek, ALLAH'a karşı durmak, ALLAH'ın emrinden çıkmak için bu yeter bize.

Yeryüzünde yemek yerdi; kul gibi otururdu; ayakkabısını kendi tâmir ederdi; elbisesini kendi yamardı; eğersiz merkebe binerdi; biri daha varsa ardına bindirirdi. Evinin kapısına, üstünde resimler bulunan bir perde asılmıştı; zevcelerinden birine, şunu kaldır buyurmuştu; baktıkça dünya ziynetlerini hatırlıyorum. Dünyayı gönlünden çıkarmıştı; onu anmayı hatırından geçirmezdi; ziynetini gönlünden yitirmişti; dünyayı o kadar gözden çıkarmıştı ki ne gönül bağlayacağı güzel bir elbisesi vardı, ne üstünde oturacağı beğenilecek bir yaygısı.

Dünyayı gönlünden sürüp atmış, gözünden yitirip gitmişti. Bir şeyi sevmeyen kişi böyledir; ne onu görmek ister, ne adının anılmasını diler. ALLAH'ın salâtı ona ve soyuna olsun, ALLAH katında bu kadar yüce mertebesi varken, dünya ve dünyadakiler, onun yüzü suyu hürmetine yaratılmışken; Rasûlullah, dostlarıyla beraber dünyada aç yaşardı; bu da dünyanın kötülüklerine, ayıplarına delâlet eder sence.

Bakıp görenin, aklıyla düşünmesi, can gözüyle görmesi gerek: ALLAH Muhammed'e (s.a.a) bu çekinmeyi vermekle onun kadrini mi yüceltti, yoksa onu alçalttı mı? Alçalttı diyen, andolsun ulular ulusu ALLAH'a; iftira eder, yalan söyler. Kadrini yüceltti denirse bilinmesi gerektir ki dünyayı O'nun için yayıp döşediği halde O'na ve O'na en yakın olanlara, dünyayı hor hakir göstermiştir. Şu halde Peygamberin yolunu tutan kişinin de O'nun izini izlemesi, O'nun konduğu yere konması gerekir, yoksa helâk olmaktan kurtulamaz.

Gerçekten de ALLAH, Muhammed'i, ALLAH'ın salâtı O'na ve soyuna olsun, kıyâmete bir delil, cennete müjdeci, azaptan korkutucu olarak gönderdi; O'ysa dünyadan karnı boş olarak çıkıp gitti; âhirete ayıplardan, suçlardan esen olarak vardı; bir taşı bir taş üstüne koymadan yolunu tuttu, Rabbinin dâvetine icâbet etti. ALLAH bize ne büyük bir lütufta bulunmuştur ki Onu bize muktedâ olarak göndermiştir; O'nun izini izlemekteyiz; yolunda gitmekteyiz.

Andolsun ALLAH'a ki şu yünden dokunmuş abamı kendim yamadım; yamattığım kişiden utandım artık; çünkü bana bu kadar yamadan sonra hâlâ mı giyeceksin, atmayacak mısın artık bunu dedi. Ben de, uzaklaş benden dedim ona; sabah olup gün ışıyınca halk, gece yol alanları över.



ALINTI