๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 20 Ekim 2010, 20:36:38



Konu Başlığı: İnsanlık güzeli için
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 20 Ekim 2010, 20:36:38
İnsanlık Güzeli İçin



Bu yazıyı ona ayırayım, o Gül Yüzlü’den bu karanlık çaga birkaç soluklu gül efiltisi taşıyayım için oturdum yazıya.

Aklım kalbime dedi ki: Bugün sen dur, onu ben anlatacagım. Onun, tevhidi ruhuna sindirmiş varlık tasavvurunu ben yorumlayacagım.

Ebu Zer’e “Gel ey Ebu Zer” deyip, onun elinden tutup güneşin batışını seyretmeye gidişlerini, bunun insanlıgın bu kutlu ögretmeni tarafından verilen bir “okuma dersi” oldugunu, Ebu Zer’e batan güneşin ardından “Güneş nereye gitti ey Ebu Zer?” deyişini, Ebu Zer’in “ALLAH ve Elçisi daha iyi bilir” diye karşılık verince, bu her gün yaşanan fakat birçogumuzun hiç farketmedigi hatta ‘sıradan’ karşıladıgı kozmolojik olayı, bir ayeti tefsir eder gibi tefsire tabi tutarak “Güneş ALLAH’a secde etmeye gitti!” deyişini anlatacaktım.

Aslında bununla güneşin tabi oldugu kozmik kanunu hatırlattıgını, güneşin ‘bi-şuur’ bir Müslüman kardeşimiz oldugunu, onun tesmiyette kusur etmedigini, onun kendisi için konulan yasaya uymasının “güneşin secdesi” anlamına geldigini anlatacaktım.

Buradan yola çıkarak biz Müslümanların mensup oldugu hareketin degil bir cografyayla, bir bölgeyle, bir kavim kabile ya da milletle, insan nesliyle dahi sınırlı olmadıgını vurgulayacak; yerlerin ve göklerin, dagların ve denizlerin, ateşin ve suyun da bu hareketin “dogal” bir üyesi oldugunu dillendirecektim. “İnanmazsanız Hz. Nuh’a sorun: ‘Müslüman’ (ALLAH’ın yasasına teslim olmuş) su, kardeşinin başı sıkıştıgında, zi-şuur kardeşi Nuh’a nasıl yardım elini uzattıgını bizzat kendisi anlatsın” diyecektim. Yine, “İnanmazsanız İbrahim’e sorun, başı darda kaldıgında, ateş kardeşi, nasıl onun yanında yer aldıgını anlatsın” diyecektim.

Dahası, Sevgili Nebi’nin bu tavrının, varlıgı bir “ayet” bilip okumak oldugunu, okuyabilene etrafımızda okunmayı bekleyen sayısız ayetin bulundugunu, ders alacak olana etraftaki her şeyin ders verdigini söyleyecektim. “Hayatı bir okula çevirelim; “la” silgimiz olsun “illa” kalemimiz olsun!” diyecektim. “La ile silip, illa ile yazalım, ‘La ilahe’ deyip temizleyelim enkazı, ‘İllALLAH’ deyip yerine inşa edelim yepyeni bir hayatı” diyecektim.

Aman yanlış anlamayın uyarısında bulunarak bir şey daha söyleyecektim.

Ya ’in rolünü oyna, “ögreten” ol! Topla sokaklardan Ebu Zerleri, uzat ellerini çagın yetimlerine, öksüzlerine, kimsesizlerine, itilmiş-kakılmışlarına. Onlara hayatı okumayı, ölümü okumayı, baharı ve yazı, kışı ve güzü okumayı, yıkılışları ve yükselişleri, varlıgı ve yoklugu, bollugu ve darlıgı, acıyı ve sevinci, güneşi ve ayı, geceyi ve gündüzü, burayı ve öteyi okumayı ögret.

Ya Ebu Zer’in rolünü oyna, “ögrenen” ol! Oku her şeyi bir ayet gibi ve de ki: “Ben de kayıtsız şartsız teslim oldum alemlerin Rabbine!” Ben de güneş gibi olacagım; yalnız kuzuların degil, sırtlanların üzerine de dogacagım, yalnız güllere degil, ısırganlara da yayacagım ışıgımı!

Fakat yarasalardan etkilenmeyecegim, ne kadar çok olurlarsa olsunlar yok edemeyecekler ışıgımı. Ben aydınlıgı temsil edecegim; karanlıgın kara yüzlü, kara vicdanlı, kara kalpli, kara katran ruhlu adamları, ben dogdugum zaman, gündüz gelince gece nereye giderse oraya gidecekler!

Evet, aklım bütün bunları söylemek için kalbimi ikna etmeye çabalarken, kalbim de savunmaya geçti ve aklıma dedi ki: Aman sen dur. Bu iş senin altından kalkamayacagın kadar agır. Sözün bittigi yerden konuştugunu unutma. Onu anlatma iddiası abartılı bir iddia. Hem onu anlatmak balı tarif etmeye benzemez mi? Balı görmemiş, tatmamış birine onu nasıl tarif edebilirsin ki? Sen en iyisi onun damagına bir parmak bal sür. Günlerce konuşarak yapamayacagını, bu şekilde yapabilirsin.

Aklım mazeret sunacak oldu, kalbim üsteledi:

"Hem unutma” dedi, “Unutma  “muhabbettir. Muhabbet ise, akıl işi degil, yürek işidir. Kişi aklıyla degil kalbiyle sever. Onu hissetmeden onu anlamak ne mümkün? Onu sevmeden onu hissetmek ne mümkün?”

Aralarında kaldım. İkisine de dedim ki: O halde siz durun, sizin çocugunuz “şuur” konuşsun. Şuur sözü aldı, yürek imbiginde damıtıp akıl ipine dizdi: Şiir oldu.

Ey insan

Ey yüz akı gönül aydınlıgı

Kabul olmuş sadaka kadar güzel

Bir duygu sarıyor seni anan yüregimi

Bastıgın toprakla yıkadıgım gözüme

Şimdi güneş bile siyah görünüyor

Ey yüz akı gönül aydınlıgı



Ben kendime aglarken Uhud da aglar mıymış

Hıra’yı mahzun gördüm soramadım sevgili

Hasretinin dışında başka derdi var mıymış?



Ey insan

İçimde büyüttügüm tüm çiçekleri

Sana adıyorum

Itırları, yaseminleri, menekşeleri

Lale bana kalsın

Kapına çiçeklerin karalısı sunmaktan

Utanıyorum



Dua çıkmayan göge sevdalar çıkar mıymış

Bülbülünü kaybetmiş bu evrensel bahçede

Dikenler bile bir hoş gayrı gül kokar mıymış?



Alıntı


Konu Başlığı: Ynt: İnsanlık güzeli için
Gönderen: Ceren üzerinde 22 Haziran 2017, 19:40:37
Esselamu aleykum. Rabbim razi olsun bilgilerden kardesim insallah...


Konu Başlığı: Ynt: İnsanlık güzeli için
Gönderen: Mehmed. üzerinde 22 Haziran 2017, 20:00:43
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun