> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet  (Okunma Sayısı 497 defa)
30 Ekim 2010, 13:49:22
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Ekim 2010, 13:49:22 »



Hazreti Peygambere (s.a.) Muhabbet


Kelime-i Şehadet Sarayının Sultan-ı Rusülü

İlahî muhabbet sâikıyla yaratılan kâinâtın ve onun özü durumundaki insanın aslî cevherini Muhammedî nûr teşkîl eder.

Bu cihetle hakîkat-i Muhammediyye, muhabbet saltanatının zuhûr aynasıdır. Varlığı gölgesine alan muhabbet nûru, semânın ve yeryüzünün teşekkülüne vesîle olmuştur. Allâh Teâlâ, O'na buyurmuş, böylece O, bütün mahlûkâta zirve teşkîl etmiştir. Hem öyle bir zirve ki, Cenâb-ı Hakk, O'nun ism-i şerîfini tâ ezelde kendi ism-i şerîfiyle beraber zikretmiş ve levh-i mahfûza:

"Lâilâhe illâllâh Muhammedü'r-Rasûlullâh..." şeklinde nakşetmiştir.

Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-'ı, cennette işlediği zelleden ötürü dünyâya indirdikten sonra onun semâda bu yazıyı görüp de Hazret-i Muhammed Mustafâ hürmetine af taleb etmesi üzerine mağfirette bulunmuş ve şöyle buyurmuştur:

"-Ey Âdem! O, bana mahlûkatın en sevgili olanıdır. (Duâ edeceğin zaman) O'nun hakkı için bana duâ et! (Çünkü şu an O'nun hakkı için ettiğin duâ sebebiyle) ben seni bağışladım. (Bilesin ki), şâyet Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım." (Hâkim, Müstedrek, II, 672; Beyhakî, Delâil, V, 488-489)

Kelime-i şehâdette de ifâde ettiğimiz gibi elbette ki O bir "kul"dur. Lâkin bu kulluğu insan hakkındaki telakkîmizle doldurmaya çalışmamalıyız. Zîrâ hakîkat-i Muhammediyye karşısında bizim idrâkimiz, metafizik hâdiseleri kavramak hususunda bir çocuk idrâkinden farksızdır. Çünkü Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, kullar içinde seçilmiş, sertâc-ı cihân olmuş bir "rasûl"dür. Hem öyle yüce bir rasûldür ki, bütün peygamberlerin adı, O'nun mübârek adında cemolmuştur. Bütün peygamberlerin getirmiş olduğu şerîat, yâni dîn-i mübîn, O'nun getirdiği İslâm ile kemâl bulmuştur.

Sultanlar adına hutbeler okunur, paralar basılır ve onların devletleri son bulmasın diye duâlar edilir. Lâkin bir zaman sonra, o sultanlar da devletleri de târih sahnesinden siliniverirler. Ancak nebîlerin adına okunan hutbeler böyle değildir. Nebîlerin ve onların vârisi olan velîlerin saltanat ve devletleri dâimîdir, sonsuzdur. Onlar, Hakk katında olduğu gibi gönüllerde de ebedîleşmişlerdir. Pâdişâhların ve devlet ricâlinin saltanatları ise, geçici, gel-geç bir dünyâ saltanatıdır. Dolayısıyla zevâle mahkûmdur. Nitekim öyle de olur. Fakat peygamberler ve velîler, kulları Mevlâ'ya götüren yüce kılavuzlardır. Onlar fânîliği ebedî olana fedâ ederek ölümsüzleşmiş ve zevâlden kurtulmuş müstesnâ rûhlardır. Berzah âleminde de sonraki âlemde de saltanatları devam eden mâneviyat sultanlarıdır. Onlar, dünyâda ve âhırette: (Yûnus, 92) beyânına muhatabdırlar. Bu kıymetli rûhların oluşturduğu safların mihrabında da sertâc-ı enbiyâ Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz vardır.

Bu itibarla her zâhirî pâdişâhın ismi silinir giderken dünyâ ve âhıret sultanı olan Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in mübârek ism-i şerîfi yerde, gökte ve gönüllerde ebedîdir. O halde gönüllere dünyevî pâdişâh ve onlara âid saltanatların nâmını değil, o ebedîlik tahtında oturan eşsiz sultanın nâmını silinmeyen muhabbet yazısı ile yazmalı ki, kalblerimiz, kendisine verilen ulvî kıymetini muhâfaza edebilsin.

Kur'ân-ı Kerîm'de Cenâb-ı Hakk'ın:

"(Ey Rasûlüm!) Sen onların içinde iken Allâh, onlara azâb edecek değildir!.." (el-Enfâl, 33) beyânı müşrikler için vârid olmuş bir âyet-i kerîmedir.

İşârî mânâda bu demektir ki, o Varlık Nûru'nu gönlünde taşıyan mü'minler hakkında büyük müjdeler ve mükâfatlar vardır. Bu demektir ki, bir mü'min kulun gönlü, Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'e ne kadar muhabbetle dolarsa, o kadar azâb-ı ilâhîden ve gazabullâhdan uzaklaşmış olur. Bu, Cenâb-ı Hakk'ın yüce bir va'didir. Yâni Mevlâ, gönlümüzde Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- varsa bizi helâk etmeyecek ve bize azâbda bulunmayacaktır.

Velîler ve sâlihler, gönül aynalarında en saf ve şeffaf nakışlar görülebilsin diye rûhlarını O'nun muhabbeti ile parlatırlar. Maddî aynalarda ancak cisimleri olan şeyler, şekiller ve renkler görünür. Velîler ve sâlihlerin gönül aynalarında ise, O'ndan akseden nûr ile en şeffaf duygular, düşünceler, duâlar, ilâhî nûr ve feyzler ışıldar.

Güzeller, kendilerini aynada görmek ister. Kendi güzelliklerini sevecek göz ve gönül ararlar. Mutlak güzel olan Rabbin, kâinatı ve insanları yaratışındaki sır da böyledir. Hadîs-i kudsîde:

"Ben gizli bir hazîne idim, bilinmek ve sevilmek istedim." buyurulması bundandır.

Yaratılışın başlangıcı, O'nun nûru ile vücûd bulduğundan kürre-i arzda zuhûr eden bütün peygamberler, başta Hazret-i Âdem olmak üzere O'ndan niyâbet tarîkı ile O'nun nûrunun feyz ve berekâtını taşımışlardır.

Bütün güzellikler O'na âiddir. O'nun sebebi ile yaratılmışlardır. Nerede bir güzellik varsa, O'ndan akistir. Âlemde bir çiçek açılmaz ki, O'nun nûrundan olmasın! Zîrâ O olmasa idi, hiçbir şey vücûd bulmaz idi. O ki, o yüzden varız... O ki, solmayan, aksine gün geçtikçe tazelik ve taraveti daha da artan serâpâ nûrdan ibâret bir gonca-i ilâhîdir.

Hazret-i Mevlânâ buyurur:

"Cebrâîl -aleyhisselâm-, sadece bir kanadını açınca doğuyu da batıyı da kaplamıştı. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, onu görünce, ona bu heybeti verenin büyüklük ve azametini düşünerek kendinden geçip bayıldı."

"Lâkin Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, eğer hakîkat-i Muhammediyye'nin o akıl almaz kanadını açsa idi, Cebrâîl ebedî olarak kendinden geçer, bir daha kendine gelemezdi."

"Zîrâ Habîbullâh, Cebrâîl'le beraber sidretü'l-müntehâ'ya varınca Cebrâîl durmuş ve: demiştir."

O, canlardan azîz, cânânlardan üstün, her vechile muhabbete en lâyık müstesnâ bir yaratılıştır. Gelmiş ve geleceklerin en güzeli ve fazîletlisi, insanlığa ağlayanların en merhametlisi, yegâne mürşid ve rehberdir. O ki, kız çocuklarını diri diri toprağa gömecek kadar vahşet zindanına düşenleri gözü ve gönlü yaşlı âşıklar hâline getirmiş, onlara kitabı, sırrı ve hikmeti öğretmiştir. O'nu her şeyden üstün tutmak, emsâlsiz bir aşk ve muhabbetle sevmek, îmânın kemâlindendir. Bu muhabbetin zirvesi, hadîs-i şerîfte şöyle beyân edilir:

"Sizden biriniz beni, ana-babasından, çoluk-çocuğundan ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe hakkıyla îmân etmiş olmaz!.."

Bu hadîs-i şerîf, îmânın kemâlinin Hazret-i Peygamber muhabbeti ile yeşereceği hususunda ne güzel bir tenbîh ve îkâzdır. Bu muhabbetten uzak kalanlar için feyz ve inkişâf yolları kapalıdır. Aşk tohumu, ancak O'nun muhabbet toprağında yeşerir. Gönle bereket ve feyiz menbaı O'dur. O'nun muhabbet toprağı, nice taşlaşmış gönülleri bir mücevher saflığına, diğerleri arasında altın ve gümüş kıymetine yükseltmiştir.

O'nun muhabbet toprağında yeşerenlerin başında gelen ashâb-ı kirâm, târiflere sığmayan bir aşk iklîminde yaşamışlardır.

Bir hanım sahâbiyeden ibret dolu bir muhabbet-i Peygamberî manzarası:

Kâ'b'ın kızı Nesibe -radıyallâhu anhâ-, müslümanlarla birlikte Uhud gazâsına iştirak etmişti. Kendi elleri ile hazırladığı kaplarla yaralılara su taşırken, müslümanların bozguna uğrayarak dağıldığını gördü. Bunun üzerine derhal Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in yanına koştu. Atılan ok ve taşlara kendini hedef yaparak bütün gayret ve cesâreti ile Rasûl-i Ekrem -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz'i korudu. Bu fedâkârlığı sırasında atılan ok ve taşlarla on iki yerinden de yaralandı.

Onun bu hâlini takdîr ve tahsîn buyuran Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-:

"Bugün Nesibe falan ve filan kahramanları geçmiştir." buyurarak ondan sitâyişle bahsetti.

Böylece dindarlığın verdiği şuurla harplerde gösterdiği kahramanlığından dolayı Efendimiz -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in medhine ve iltifâtına mazhar olan Nesîbe'nin ismi, örnek müslüman hanımlardan biri olarak İslâm târihine geçti.

Bir diğer muhabbet tezâhürü:

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-'in bir sohbetinde Sevbân -radıyallâhü anh-, Habîbullâh'a pek derin ve dalgın bir surette bakıyordu. Gâyet de ızdıraplı bir hâli vardı. Öyle ki onun bu hâli, Âlemlerin Efendisi'nin dikkatini çekti. Merhametle sordular:

"-Yâ Sevbân! Nedir bu hâlin?"

Sevbân -radıyallâhü anh-, bu iltifat ile muhabbet çağlayanı hâline gelen sevdâlı gönlüyle şöyle dedi:

"-Anam, babam ve bu cânım sana fedâ olsun yâ Rasûlallâh! Senin hasretin beni öyle yakıp kavurmaktadır ki, nûrundan ayrı geçirdiğim her an bana ayrı bir hicran olmaktadır. Dünyâda böyle olunca âhırette nice olur diye dertleniyorum. Orada siz peygamberlerle beraber olacaksınız. Benim ise, ne olacağım ve nerede bulunacağım belli değil! Üstelik cennete giremezsem, sizi görmekten tamamen mahrum kalacağım! Bu hâl beni yakıp kavuruyor ey Allâh'ın Rasûlü!"

Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, Sevbân ile birlikte ashâb-ı kirâmdan da zaman zaman vâkî olan bu ve benzerî hicranlı sözlere ve ayrıca kıyâmete kadar gelecek olan ümmetin muhabbet ve aşk kâfilesinin yanık gönüllerine sürûr dolu bir müjde sadedinde şöyle buyurmuşlardır:

"Kişi sevdiği ile beraberdir..."

Tabiî ki, samîmî muhabbet, itâat ve teslîmiyyet şartı ile_

O vefât ettiğinde ashâbın hâli, hüznün son raddesindeydi. Âdetâ yanıp erimiş bir mum misâli gibiydi. Zîrâ düşünüyorlardı ki, O'nu görmeden bir gün bile duramayan âşık gönülleri, artık kendisini bu fânî dünyâda hiç göremeyecekti. İşte bu hicrân ve yanışa dayanamayan Abdullâh bin Zeyd -radıyallâhü anh-, ellerini yüce dergâha mahzûn bir gönülle açarak:

"İlâhî! Artık benim gözlerimi âmâ kıl! Ben ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet
« Posted on: 30 Nisan 2024, 04:40:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet rüya tabiri,Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet mekke canlı, Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet kabe canlı yayın, Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet Üç boyutlu kuran oku Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet kuran ı kerim, Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet peygamber kıssaları,Hz. Peygambere s.a.v. muhabbet ilitam ders soruları, Hz. Peygambere s.a.v. muhabbetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes