๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 07 Haziran 2012, 17:32:38



Konu Başlığı: Hediyeler ödünç mü?
Gönderen: Sefil üzerinde 07 Haziran 2012, 17:32:38

Ali Rıza AYDIN

Hediyeler ödünç mü?

Hazret-i Peygamberimiz (asm), Ümm-ü Hakîm’in (ra) rivayet ettiği bir hadis-i şeriflerinde, “Hediyeleşiniz” emrettikten sonra, “Çünkü hediye sevgiyi katlar ve kalplerdeki kini giderir”1 buyurmaktadır.

Demek ki, insanî münasebetlerin vazgeçilmez harcı olan sevgi hediyeleşmek suretiyle katlanıyor, artıyor; eğer kalplerde kırgınlık, dargınlık, kin varsa onları da izale ediyor, silip atıyor. En azından, gönüllerde ılık bir muhabbetin husulüne vesile oluyor.
Efendimiz (asm) böyle diyor.
Mevsim, yaz. Düğün dernek zamanı.
Bu mesele, bu mevsimde her zamankinden daha çok gündeme geliyor, daha çok önem arz ediyor.
İzdivaç düğünleri, sünnet düğünleri; bayram seyran, ziyaret hediyeleşmenin önde gelen zemini. Herhangi bir sebep olmasa bile, hediye, gönle giden bir yoldur. Çünkü hediye hoşa giden bir hâl karşısında, bir memnuniyet anında, ya da gönül almak, gönle varmak için verilen bir nesne, bir armağandır. Bunun büyüğü küçüğü, azı çoğu olmaz; bir ölçüsü bulunmaz.
Ver, verebildiğini; vermesini bekleme.
“Bana getirirse, ben de götürürüm” veya “getirilen kadar götürürüm” tarzındaki bir anlayış doğru bir yaklaşım olmadığı gibi; sünnet olan, makbul olan, teşvik edilen hediyeleşmenin mânâsına da uygun düşmüyor.
Maalesef, günümüzde, düğünlerde derneklerde gelen hediyeler kayıt altına alınıyor, getirenlerin düğününe derneğine aynıyla götürmek gerektiği düşünülüyor. İyiliklerden menfaat, hediyeleşmelerden de maddî bir bedel, bir karşılık beklenmediği gibi; bunlara, ödünç gözüyle de bakılmaz.
“Getirene getirdiği kadar götürürüm” mantığı ne kadar abes bir şey! Peygamberimizin (asm) “Hediyeleşin!” emrine uymayacak bir bakış. İnsanlar getirilen kadar götürebilmek için ya külfete ya da mihnete giriyor; aksi hâlde, mahcup olup eriyor.
Bir defa, yapmamız gereken şey: Böyle bir davranışı hemen gözden geçirmek; eğer elden gelirse, bu yanlıştan vazgeçmek.
Eyyub bin Meysere’nin (r.a.) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Fahr-i Kâinat Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyuruyor:
“Seni ziyaret etmeyeni ziyaret et. Sana hediye vermeyene hediye ver.” 2 Yani, ilk adımı sen at!
Neden?
Çünkü “Hediye, kulağı, kalbi ve gözü çeler” 3 diyor, Efendimiz (asm).
İnsan, yaratılışı icabı iyilik gördüğü kimseye karşı hürmet ve muhabbet duyar. Onun hakkında fena bir söz duymak istemez; o kimsenin kusurlarını görmez, görse de, hoş görür, müsamaha nazarıyla bakar. Kalbi ise, hediye veren kimseye karşı sevgi besler; şayet bir memnuniyetsizliği, o kimseden bir şikâyeti varsa bu, dostluğa döner, muhabbet husûle gelir.
Bütün bunlar bir kimsenin, diğer bir kimseye duyduğu sevgisinin eseri, muhabbetinin tezahürü; bu netice, bu mananın ruhudur.
Hediyeleşelim! İçimizden geldiği, şartlarımız el verdiği gibi…
   
Dipnotlar:
1- Camiü’s-Sağîr, 2: 837 (Taberânî’nin Kebîr’i).
2- Age, 3: 1176 (Beyhakî’nin Şi’bü’l-İman’ı).
3- Age, 4: 1629 (El- Müstehab, 5: 12).