๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 22:40:01



Konu Başlığı: En sevgiliyle sohbet
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 22:40:01
En sevgiliyle sohbet
Sevginin mâhiyetinde sevgiliyle olan muhabbet ve mükâlemenin daimî olmasını arzulamak vardır. İnsan sevdiği kişiyle birlikte olmaktan, onunla sohbet etmekten öyle büyük bir haz duyar ki, adeta zaman kavramını unutup dakikaların akışını fark edemez. Vuslat ânının nihayete ereceğini düşündüğünde ise, sevenin kalbindeki saadet, yerini derin bir hüzne bırakır...

Hangi sevgili O’nun kadar güzeldir ki?!

Hangi sohbet O’nunla yapılan sohbete yetişebilir ki?!

Sohbetlerin en güzelidir namaz.. En sevgiliyle yapılan ve dünya misafirhanesinde en kutsî bir sohbettir. Ve Rabbe ait olan sevginin tezahürüdür. Ne kadar seviyor ve ne kadar seviliyorsak; bir göstergedir namaz.


Efendimiz (asm)’ın, “Kişi sevdiğiyle beraberdir” buyurması, seven ve sevilenin maddi ve manevi anlamda daimi birlikteliklerini ifade eder. Namaz, bu fani dünyada Rabbimizle görüşmek için harika bir yol ve fırsat olup bu yoldaki müştak yolculara, sevgiliye olan sevgi ve vefalarını göstermeleri için açılmış ne güzel bir kapıdır. Rabbimize olan muhabbetimizi namazlarımızla yansıtmaya gönüllü olan her birimiz, aslında namazlarımızdaki sathîlikten ve o hazzı hissedememekten ne kadar da muzdaribizdir.

Asr-ı saadete göz attığımızda ibadette harikulade vasıflara sahip sahâbe-i güzin efendilerimizi hayranlıkla izleriz. Ve Rablerine olan aşkla namaza müştak o âşıklara, yatsı abdestiyle sabah namazını kıldıran iştiyak ve azmin bizlerde olmaması bizi oldukça mahcup kılıyor. Ve “Biz neden böyle olamıyoruz?” sualiyle zihinlerimizde gezinirken mahcûbiyetle esefleniyoruz.

Elbette bu sualin başta âhirzaman dehşetinin pençesinde olmaktan, derd-i maişete kadar bir çok izahı mevcut. Gaflet de bu sebepler arasında ciddi bir yer teşkil ediyor. Gafletin en mühim sebebi, elbetteki dünyaya karşı duyduğumuz sevgi ve iştiyak olsa gerek. Bu sevginin neticesinde fanî dünyanın bekasız işleriyle meşgul olmak, bizlerde gaflete sebeb olmakta. Dünyevi gereksiz meşguliyetlerde ısrar, gafletimizi ziyadeleştiriyor.

Çabuk izale edilme gayretine girilmediğinde de ülfet şeklini alıyor. Yani insan günaha alışıyor ve insan böylece ibadete olan ihtiyacını hissedemiyor. Hatta “Olmazsa olmaz” diye nitelendirilmesi gereken namazlarımızı dahi gaflet “Olmasa da olabilir!” diye gösterebilmekte.

Gafletin izâlesindeki en tesirli sebeb, ibâdetlerde ısrarcı olmaktır. Çünkü, namazda gereken huşû elde edilemese de ruh tamamen feyizsiz kalmaz. Bu feyzi ve olması gereken huşû’u hissedebilmek namazlarımızdaki azim ve istikamet nisbetinde mümkündür.

Gafletin verdiği manevî ağırlığının neticesi olan huzursuzluktan kurtulmak için tefekkür ve zikir oldukça mühimdir. “Tefekkür gafleti izale eder” düsturundan yola çıkarak, gafletle uyuyan duygularımızı tefekkür ve zikirle uyandırabiliriz. Nitekim insana namaz ihsan edilmişse namazı ve namazın hikmetlerini idrak edebilecek bir kapasite de ihsan edilmiştir.

Namazlarımızda kudsî, manevi atmosferi liyakatiyle hissedemiyoruz. Fakat bu hissizlikle ibâdetlerde aksaklık ve tembellik yerine, kudsî hadiste “Bana bir adım gelene ben on adım yaklaşırım” müjdesini tefekkür ederek namaza ciddiyetle yönelmek, inşâallah bizleri namazlarımızda daha müteyakkız ve daimi kılacak belki de bu ısrarımız âhirette Rabbimiz ile perdesiz konuşmayı netice verecek ulvî namazlara vesîle olacaktır inşâallah.



Cahide ADİLOĞLU