> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2  (Okunma Sayısı 1654 defa)
04 Ekim 2010, 17:49:07
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Ekim 2010, 17:49:07 »



Hz. Peygamber'in (s.a.s) Yetiştiği Çevre 2

İşte bütün bu sebeplerden dolayı Araplar şairlere, güzel ve etkili hitabet ve konuşma yeteneği olan kişilere çok önem veriyorlar, hattâ onlarda manevi birtakım güçlerin varlığına inanıyorlardı. Dolayısıyla şair ve hatibin Arap toplumunda yeri çok önemliydi. Bir kabileden şair yetiştiği zaman o kabilede şenlikler yapılır, kabile mensupları tebrik edilirdi. Her yıl kabileler arası savaşların kesildiği, bir nevi ateşkes dönemi sayılan ve haram ayları denilen belli aylarda, Zülmecaz, Zülmicenne, Ukâz ve Dûmetü'l“cendel v.b. büyük panayırlarda devrin büyük şairlerinin hakemlik yaptığı şiir yarışmaları düzenlenirdi. Burada başarılı olan şairlerin şiirleri, yazının yok denecek ölçüde az bilindiği o dönemde, son derece sınırlı sayıdaki hattatlar tarafından yazılarak, Kâbe'nin duvarlarına asılırdı ki, bazı âlimlere göre sayıları yedi, bazılarına göre de on tane olan bu kasideler günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan yedisi, "Yedi Askı" adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir (Yaltkaya, Yedi Askı, M.E.B.). Bunlar, Arapların İslâmiyet'ten önceki hayatlarından kalan en büyük sanat eserleridir. Bundan 14“15 asır önce basit bedevî toplumunun sert ve haşin tabiatlı çocukları olan bu şairler, seviyelerine zor erişilen şaheserler bırakmışlardır.

Bunun başlıca sebeplerinden biri de, Arapça gibi çok işlek bir şiir diline sahip olmalarındandır. Zira hiçbir dil, sahip olduğu âhenk, kelime yapısı, fiil çekimindeki ve telaffuzundaki kaideleri bakımından Arapça ile mukayese edilemez. Bu dil, en küçük ayrıntıyı ve teferruatı bile zayi etmeyen veciz ve özlü ifadelere sahiptir. Sadece zamirler değil, aynı zamanda fiiller de çekilirken şahıslar dahi dişi ve erkek şeklinde birbirinden ayrılmaktadır. Cümle yapısından, kullanılan fiilden; bir erkekten mi, yoksa bir dişiden mi, sonra kaç kişiden bahsedildiğini anlayabilirsiniz.2 Kelimenin son harflerinin cümledeki yer ve durumuna göre tasrif edilip seslendirilmeleri (i'rab) imkânı yanında, lûgat sahasındaki inanılmaz zenginliği, her çeşit düşünceyi ve en ince farkları takdire şayan bir zerafetle ifade hususunda bu dili son derece kudretli hale getirmektedir. İnsanı heyecanlandıran bir husus daha vardır ki bu da, Arapça'nın, asırlar boyunca kendini geliştirme ihtiyacını duymamış olmasıdır. Nazım ve nesir, her ikisi de, 1500 seneden beri modern Arapça'daki şiir ve nesirden ne gramer, ne kelime yapısı, ne de imla bakımından bir ayrılığa sahiptir. Bugün Mısır, Suudi Arabistan, Irak, Suriye vb. Arap ülkeleri radyo merkezlerinden yayılan Arapça Hz. Peygamber'in (s.a.s.) yetiştiği çağdaki ve O'nun ashabına hitap ettiği Arapça'nın tâ kendisidir. Belki de, işte bu istikrardan dolayı Arapça, Cenab“ı Allah tarafından Kur'ân dili olarak seçilmiştir.

Bugün biz, o dönemden günümüze kadar gelebilen şiirleri incelediğimizde görüyoruz ki, o şiirler, ifade ettikleri fikirlerin büyüklüğünden, yüceliğinden ve genişliğinden ziyade lisanın güzelliği, sadeliğiyle, ifade güzelliğiyle meşhur olmuşlardır. Esasen o devirde Arapların bulundukları kültür seviyeleri düşünüldüğünde, bundan başka türlüsü de beklenemezdi. Meselâ bu gün, o dönemden kalma şiirlerin en meşhurlarından olan Muallaka şairi İmriul“Kays'ın Muallâkasına baktığımızda görürüz ki, sevgilinin ailesi tarafından terk edilmiş bir konak yerinin tasviriyle 82 beyitlik bu şiirine başlayan şair, aşk ve sevda hatıralarıyla devam etmekte, kaygılı bir gece, at ve av, bulut, yağmur ve sel tasvirleriyle şiirine son vermektedir. Yani, Arap edebiyatının cahiliye döneminin bu en etkili kasidesinin bütün büyüleyiciliği sade bedevî hayatını, aşkını çok güzel sözlerle terennüm etmesinden kaynaklanıyordu.

ve Allah Resûlü

İşte böyle bir ortamda Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Miladi 570 veya 571 yılı 12 Rebiülevvel ayına rastlayan bir pazartesi günü dünyayı şereflendirdiler. O, doğumundan itibaren diğer çocuklardan farklıydı. Annesi O'nu dünyaya getirirken asla doğum sancıları çekmedi. O'nu melekler yıkamış ve iki omuzu arasına gelmek üzere Risalet mührünü basmışlardı. Dünyaya gelişinden birkaç hafta önce babası Abdullah vefat etmiş olduğundan, O'nunla annesi Âmine ve dedesi Abdulmuttalip ilgilendiler. Mekke'de eskiden mevcut bir geleneğe göre yeni doğan çocuklar sütannelere verilirdi. O'nu da Hz. Halime'ye verdiler. Hadislerde anlatıldığına göre Halime, çelimsiz ve yorgun binek hayvanı sebebiyle, emzirecek çocuk arayan diğer süt annelerine nisbetle Mekke'ye geç gelmiş, emzirecek zengin bir çocuk bulamayınca da, eve boş dönmemek için yetim bir çocuk olan Hz Muhammed'i almıştı. Süt annesinin merkebi, dönüş yolunda kervanın en hızlı binek hayvanı hâline gelmişti. Yine O'nun süt sağılan devesi, bütün aileye yetip artacak şekilde süt vermeye başlamıştı. Diğerini süt kardeşine bırakmak suretiyle, ısrarla süt annesinin bir tek memesinden süt emmişti.

O, diğer çocuklardan daha ağır başlı ve akıllı idi. Yaşından beklenmeyen işlere ilgi duyuyordu. Kaynakların bildirdiğine göre, bölgesel ve diğer birtakım meseleleri diğer şehir mensupları ile görüşmek için, Abdülmuttalib, ne zaman serdiği kilimin üzerine çıkıp otursa, çocuk yaşındaki Muhammed (s.a.s.) de oyuncaklarını bir kenara atar ve meclisin toplantılarına katılırdı. Kendisi, en ön sıraya dedesinin yanı başına oturmak isterdi. Amcaları buna mani olmak isterler, fakat büyükbaba her zaman: "Bırakın, O kendisini büyük bir insan yerine koyuyor. O, o kadar akıllı ki, ümit ederim ilerde büyük bir adam olacak." derdi. Gerçekten o kadar akıllı–uslu idi ki, topluluk rahatsız edilmiş olmaktan dolayı O'ndan asla herhangi bir şikâyette bulunmamıştır. (Hamidullah, 1/43)

Hz. Peygamber (s.a.s.), kendi olmadan yemeğe asla oturmayacak kadar kendisini seven dedesini sekiz yaşında kaybedince, O'nun tabutu arkasında acı ve ıstırapla sızlanmıştı.

Daha sonra hayatını amcası Ebû Talib'in yanında sürdüren Peygamberimiz devrinde okul yoktu. Bu sebeple, ne okuma ve ne de yazma öğrenebildi. Mekkeliler hesabına çobanlık yaparak, amcasının zayıf bütçesine katkıda bulunuyordu. (a.g.e., 1/46)

Halk arasında kendisine el–Emin lâkabı verilen Hz. Muhammed (s.a.s.), putlardan son derece nefret ederdi. Onlara takdim edilen kurban etlerini yemezdi. Yaşı ilerledikçe tefekküre dalar, Allah'a secde ederdi.
Bilindiği gibi, 40 yaşında, bir Ramazan ayında Hira Mağarası’nda inzivaya çekilmişken, kendisine ilahî vahiy geldi. Bütün Arabistan'ı ve bütün insanlığı değiştirecek olan ilâhi vazifesi böylece başlamıştı.

Sonuç:

Özet olarak söylemek gerekirse, Resulüllah'ın yetiştiği çevre, dinî, iktisadî, içtimaî ve manevî açıdan, gerçekten o gün için dünyanın en bozuk çevresiydi. İtikatlar bozulmuş, belli bir otoritenin olmayışı her tarafa korku salmıştı. Kuvvetlilerin söz sahibi olduğu düşüncesi hakimdi. İnsanlar devamlı bir saldırı korkusu içinde yaşıyorlardı. Gerek bölgenin verimsizliği gerekse servetin kötü dağılımı, bölgedeki her türlü gelişmeyi engelliyordu. Aile düzeninin kuruluşundan tutun, kabile taassubunun gözleri karartmasına kadar, sosyal bünyeyi bozan unsurların varlığı, bütün kabileleri, bir araya getirecek devlet şuurunun olmayışı, kuvvetli kabilelerin zayıfları yeme haklarının olduğu inancı ve bütün bölgeye hakim olan orman kanunları. Rahmetli Akif'in veciz ifadesiyle:
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi.

Resûllüllah, işte kısaca anlatmaya çalıştığımız bu ortamda doğdu, burada büyüdü. Cemiyetteki bütün olumsuzlukları gördü. Olumlu işlere iştirak etti. Örneğin Hilfu'l–Fudûl denilen, Mekke'de bütün mazlumlara yardım edilip, zalimlerin karşısına çıkılacağına dair Haşimoğulları, Muttalipoğulları, Zühre ve Teymoğulları arasında yapılan anlaşmada faal görev üstlendi.
O'nun şiirlerle ilgilendiğini gösteren herhangi bir rivâyete sahip değiliz. Aksine, o dönemde kendilerinde manevi bir güç olduğu kabul edilen şairlerden nefret ettiğini ifade eden rivâyetler vardır. Bu gün, Hz. Peygamber'in yetiştiği o ortamdan öyle bir insanın yetişmesini beklemek mümkün değildi. Bu husus, batılı bir çok yazarın da dikkatini çekmiştir. Nitekim, En Etkin Yüz kitabının yazarı olan M. Hart, dünyada en etkili 100 insan içerisinde birinci sıraya Peygamberimiz'i koyuş sebebini şöyle açıklıyor:

"Dünyanın en etkili insanlar listesinin başına Hz. Muhammed'i koymam bazı okurları şaşırtabilir. Bazılarını da kuşkuya düşürebilir. Ancak Hz. Muhammed tarihte, hem dinî hem de seküler düzeyde üstün başarılı olan tek insandı.
"Mütevazı bir aileden gelen Hz. Muhammed dünyanın en büyük dinlerinden birini kurmuş, (bu ifade Batılı anlayışa göredir) yaymış ve çok etkili bir siyasî lider olmuştur. Bugün, ölümünden 13 yüzyıl sonra, etkisi halâ güçlü ve yaygındır.

"Bu kitapta yer alan kişilerin çoğu, uygarlık merkezlerinde, ileri kültüre sahip ya da politik açıdan önemli milletler içerisinde doğup büyüme avantajlarına sahiptiler. Ancak Hz. Muhammed, 570 yılında, o dönemde dünyanın geri kalmış bir bölgesi olan, ticaret, sanat ve bilim merkezlerinden çok uzakta bulunan Güney Arabistan'ın Mekke kentinde doğmuştur. Altı yaşında yetim kalmış ve çok mütevazı bir çevrede yetişmiştir. İslâm gelenekleri, bize onun okuma–yazması olmadığını söylemektedir…" (Hart, 1 vd.)

Bütün bu açıklamalardan sonra, makalemizi şöyle bir soruyla bitirmek istiyoruz: Acaba içinde bulunduğu çevrenin Hz. Muhammed (s.a.s.) üzerinde herhangi bir etkisi oldu mu? Başka bir ifadeyle, o çevre böyle bir insanı yetiştirebilir miydi? Bu ve benzeri sorulara "evet" cevabını vermek mümkün değildir. Öyle bir çevrenin böyle bir insanı yetiştirmesi düşünülemez. Öyleyse, böyl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2
« Posted on: 24 Nisan 2024, 09:54:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2 rüya tabiri,Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2 mekke canlı, Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2 kabe canlı yayın, Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2 Üç boyutlu kuran oku Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2 kuran ı kerim, Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2 peygamber kıssaları,Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2 ilitam ders soruları, Hz. Peygamber in s.a.s yetiştiği çevre 2önlisans arapça,
Logged
20 Ocak 2015, 16:40:20
Bahrişan 8

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 308


« Yanıtla #1 : 20 Ocak 2015, 16:40:20 »

HZ MUHAMMED CEVRESINI HEP ISLAMA DAVET ETMISTIR
ALLAH RAZI OLSUN PAYLASIMDAN
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
20 Ocak 2015, 16:43:16
Yunus Emre

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 499



« Yanıtla #2 : 20 Ocak 2015, 16:43:16 »

allahim peygamber efendimizin cocuklugunu okuyunca simdiki cocuklar ne diye donup bakiyor insan
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Her Anımızda Allah için Niyet Edelim ( Allah için )  Yerken , İçerken , Giyerken , Çıkarırken , Gezerken , Dinlenirken Bakarken , Duyarken , Yatarken , Kalkarken , Otururken , Okurken , Yazarken ve daha nicesinde... ( Allah için ) Niyet Edelim.
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes