Efendimizden (asm) aile içi meselelere örnekler

Peygamber Efendimizden (asm) aile içi meselelere örnekler

Peygamber Efendimiz (asm) bize her konuda olduğu gibi aile içi iletişimlerimizde de nokta-i istinat olmuştur. Nitekim hadis-i şeriflerinde Müslümanın evinin bir nevi dünyadaki cenneti olduğunu haber vererek kişinin huzur ve mutluluğu açısından aile kurumunun önemine işaret buyurur. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de, “İnsanın, hususan Müslümanın tahassüngâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır” ifadesiyle ailenin hayatımızdaki yerini ve önemini veciz bir şekilde ifade etmiştir.

Birçok güzel hasletin dejenere olduğu günümüzde, eğer eşler gayret eder, Kur’ân ve sünnet ışığında hayatlarını tanzim ederlerse hem zamanın tehlikelerinden birbirlerini ve yuvalarını korumuş olacaklar, hem de dünyada dahi cennet misali bir hayata kavuşmuş olacaklardır.
Müslümanlara örnek bir aile reisi olan Allah’ın Resulü (asm) ailevî meseleler karşısında da son derece itidalli, müşfik, anlayışlı idi. Örneklerimizle konuyu genişletecek olursak;
Âişe Validemize (ra) hizmet eden bir kadıncağız vardır. Bu hanım zorla verildiği kocasından şikâyetçidir. Mizaç bakımında çok uzaktırlar. Gariptir ki, kocası Hays da karısına son derece düşkün ve bağlıdır. Bir gün bunları bir arada mutlu yaşatma gayretine başvuran Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm kadına sorar: “Neden evini ayırmış, kocanı bırakmışsın? Bir araya gelip de mesutça yaşasanız daha iyi olmaz mı?”
Son derece zekî ve anlayışlı olan kadın şu suali sorar: “Ya Resulallah, bir araya gelmemizi istemeniz peygamberlik makamının bir emri mi, yoksa şahsî isteğiniz midir?”
Allah Resulünün cevabı şöyledir: “Hayır, hayır! Nübüvvet makamının emri değil, şahsımın isteğidir.”
Kadın: “Öyle ise müsaade buyurun, mizacı mizacıma uymayan, hiçbir hususta anlaşmamız mümkün olmayan biriyle hayatımı zehire çevirmeyeyim. Benim o adamla işim yoktur artık!”
Allah’ın Resulü bu karşılığa darılmaz. Kadının saadet anlayışına saygı duyar. Fakat kalben eşlerin bir arada yaşamasını ve yuvalarının selâmetini, huzurunu istemiştir.

İki insan farklı mizaçlara sahip olabilir. Bu farklılıklardan dolayı eşlerin birbirleri için, “Ayrı dünyaların insanlarıyız, asla anlaşamayız” gibi bir yargıya varmaları da her zaman doğru bir tespit değildir. Fıtrî olarak hanımlarda hisler, erkeklerde de mantığın hâkim olması her ailede az da olsa tatsızlıklara yol açabilir. Bu gibi durumlarda eşlerin problemlerini, kendilerini birbirinin yerine koyarak karşılıklı anlayışla, çok uzatmadan tatlıya bağlamaları en doğru çözüm olacaktır.

Nitekim Âişe Validemiz (ra) ve Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâm arasında da bu duruma örnek bir anlaşmazlık olmuştur. Resul-ü Ekrem Hazretleri, Âişe Validemize babası Ebu Bekir’i hakem tayin etmesini teklif etmiş, o da razı olmuştur. Hakem yerinde oturan Ebu Bekir’in karşısında meseleyi anlatacakları sırada önce kimin anlatacağı hususu çıkmış ortaya. Efendimiz, Âişe Validemize sormuş, o da öfkeyle -sonrada pişman olacağı- şu cümleyi sarf etmiş: “Yâ Resulallah, önce sen anlat, ama doğru anlat!” Bu cümleden sonra Âişe Validemizin yüzüne babasından şiddetli bir tokat gelir. “Allah’ın Resulü doğru anlatmazsa kim doğru anlatacak?” diye bağırmıştır Ebu Bekir kızına. Bu şamardan sonra Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü Vesselâmın arkasına sığınan Âişe Validemiz, babasının bu ikazından sonra hatasını anlamıştır, ama söz ağızdan çıkmıştır bir kere.
Resulullah Hazretleri ise Ebu Bekir’in bu tavrından rahatsız olmuş, ona şöyle sitemde bulunmuştur: “Yâ Ebu Bekir, biz seni aramızda hakem olasın diye çağırdık, bir tarafı tokatlayasın diye değil.”

İşte yine Peygamber Efendimizin (asm) hakperestliği ve merhameti, müspet hareket tarzı girmiştir devreye.
Hanelerimizi cennetten bir köşeye çevirebilmek için Peygamber Efendimizin örnek ahlâkı ile ahlâklanmalı, onun aile içi meselelere itidalli yaklaşımlarını taklit etmeliyiz. Tüm fitnelerin hücum ettiği bu ahir zamanda en çok yara alan aile kurumunun selâmeti, Kur’ânî yaşam tarzında ve sünnet-i seniye ışığında mümkün. Eşler buna çok özen gösterir ve takva dairesinde yaşarlarsa, bir nevi cennetleri olan hanelerinin etrafı nurdan bir surla çevrilmiş gibi o haneye hiçbir taarruz ulaşamayacaktır, inşaallah.

Zeynep Çakır
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın