> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Peygamberimiz ve söz 3
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Peygamberimiz ve söz 3  (Okunma Sayısı 798 defa)
19 Eylül 2010, 15:07:44
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Eylül 2010, 15:07:44 »



PEYGAMBERİMİZ VE SÖZ –3


6- Yüksek El (Veren) Olmak
Buharî, Müslim ve Ahmed b. Hanbel’in rivayet ettiği bir hadîste de Efendimiz şöyle buyuruyor: “Yüksek el, aşağı elden daha hayırlıdır.”
Yed-i ulyânın, (veren ve infâk eden el), yed-i süflânın da (alan el olduğu), yine bir başka hadîslerinde doğrudan doğruya Efendimiz’in yorumudur. Realite olarak, veren elin üst, alan elin de alt sayılmasının yanında, infak edene râci sevap ve fazilet bakımından, verenin alanın üstünde olduğuna da işaret buyurulmaktadır. İnsanın şeref ve haysiyeti açısından bunlardan biri “ulvîlik” ise, bazı durumlarda diğerine de “süflîlik” denebilir ki, selim tabiatları vermeye teşvik ve almadan tenfir etmek bakımından, üslûp fevkalâde ve bu üslûba esas teşkil edecek malzeme de, değiştirilemeyecek şekilde yerli yerindedir.
Ayrıca, verme ameliyesinin havada kalmaması ve mutlaka bir alıcının bulunması lazım geldiği için de, veren elin hayırlı olmasını ifade ile iktifâ edilmiş ve "alan el şerlidir” denmemiş.. aksine az hayırlı olduğu ifhâm edilerek; bazı şerâit dahilinde alma ameliyesinin mahzursuzluğuna da tenbihte bulunulmuştur.
Bütün bu ma’nâlar mahfuz olmakla beraber; bu hadîsi; “veren el, alan elden üstündür” şeklinde tercüme etmek eksiktir. Zira, hadîste kullanılan kelimeler, bizim tercüme ettiğimiz kelimelerin karşılığıdır. Efendimiz, bu ifadelerinde mecazî bir üslubu tercih etmiştir. Onun için sadece “veren el” veya “alan el” ifadeleri, bu ma’nâlardan, olsa olsa bir tevcih olabilir; fakat kat’iyen bütünü değildir.
Evvela, burada cüz zikredilip küll murad edilmiştir. Yani elden kastedilen, bizzat insanın kendisidir. Bu ma’nâ ile“veren insan, alan insandan hayırlıdır” manası kastedilmiştir.
Bazen Alan Hayırlıdır
İkincisi: Arapçada veren ; alan ise kelimeleriyle ifade edilir. Eğer Allah Rasûlü, bu kelimeleri kelimesine sıfat yapsaydı, o zaman, “Veren el alan elden hayırlıdır” dememiz uygun olurdu. Halbuki Allah Rasûlü, “veren” veya “alan” elden değil de “üst” veya “alt” elden bahsetmektedir. Bu ifadeden de şöyle bir nükte hatıra gelmektedir: Her zaman veren el, alan elden hayırlı değildir. Bazı hallerde, alan el, çok daha hayırlı olmasa da, mecbur kaldığı için veya verene sevap kazandırmak kasdıyla alıp yerinde sarfettiği takdirde veya veren minnet ediyorsa, böyle durumlarda hayırlı ve üst el alanın elidir. Veren zahiren üstte olsa dahi, hakikatte belli bir ölçüde alttadır.
Öyle insanlar vardır ki, fukara-yı sabirindendir. Saçı başı dağınık ve meclislerde hep irdelenmektedirler. Kapı çalsalar onlara kapılar açılmaz. İki Cihan Serveri’nin beyanı içinde onlar, herhangi bir mevzuda Allah’a yemin etseler, Allah onları yeminlerinde yalancı çıkarmaz. Bera b. Mâlik bunlardandır. Müslümanlar harpte sıkışınca Bera b. Mâlik’e müracaat eder ve galip gelineceğine dair ona yemin ettirirlerdi. O da yemin ederdi ve galip gelinirdi. İşte alan el, böyle bir insan da olabilir...
Ashaptan Sevbân, çok fakirdi. Bununla beraber Allah Rasûlü ona, hiç kimseden birşey istememesini tavsiye etmişti. O günden sonra o, kimseden birşey istemedi. Hatta, devesine binmiş giderken bazan kamçısı yere düşerdi de, o, kimseden istememek için hemen devesinden iner ve kamçısını bizzat alır sonra da tekrar devesine binerdi. İşte bazan onun gibi bir insana da bir şey verilmiş olabilir.. ve bu, sanki temessül etmiş Cibril’e bir şey vermek gibidir. Hiçbir zaman, alan durumunda olan bu ve bunlar gibi şahıslar, verenlerden daha aşağı değillerdir. Zira, Hz. Âişe Validemiz’den rivayet edilen bir hadîsten anlıyoruz ki, böyle insanlara bir şey verilirken, evvela o verilen şey keyfiyetsiz, kemmiyetsiz Cenâb-ı Hakk’ın eline konmaktadır. Ve verilen insana o şey, bizzat Cenâb-ı Hakk tarafından verilmektedir.
Tavsiyeler
Allah Rasûlü, bu ifadeleriyle bize şu tavsiyede de bulunuyor:“Kendinizi daima aziz tutun. Dilencilikle nefsinizi hor ve hakir kılmayın. Hem ferd plânında, hem de devlet bazında, hiçbir zaman alan el durumuna düşmeyin, her zaman veren el olma durumunu korumaya çalışın. Böylece hep üstte olur ve izzetinizi korursunuz. Şunu unutmayın ki, üst daima emniyet içinde döker-saçar, alt ise endişeyle toplar, endişeyle yaşar. Siz, hâkim el olun, mahkûm el olmayın. Üstte olursanız, hâkim el olursunuz.”
Devletlerarası Ölçü
Bu hadîs bizim için, devletlerarası münasebette de, yanılmaz ve yanıltmaz bir ölçü durumundadır. Eğer biz, üst el olabilirsek, devletlerarası muvazenede bize de bir yer düşecektir. Böylece süper güçler tarafından sömürülen insanımız belini doğrultma fırsatını bulacak ve kurtulacak; aksine, hep sömürülen, hep hakir görülen insanlar olma durumundan kurtulamayacaklardır. Günümüzde umûmî manzara, arzettiğimiz hususların en açık belgeleriyle dolu... Süper güçler, göstermelik olarak verdikleri üç-beş kuruşu, o milletlerin kanını emerek, onları iliklerine kadar sömürerek geriye almaktadırlar ve bugün biz, “alan el” olma zilletini acı acı yaşamakta ve çaresizlik içinde yutkunmaktayız. Öyleyse hem ferd olarak hem de millet olarak bize düşen şey, çalışma, gayret gösterme ve bütün İslâm âleminin, hatta bir ölçüde bütün insanlığın bizden beklediklerini yapıp, edip ortaya koymaktır.
Burada da yine çok kısa ve veciz ifadesiyle Allah Rasûlü, anlattığımız bu şeyler gibi, kimbilir daha hangi hususlara işaret buyurmaktadır?..
7- Bazı Haram ve Mekruhlar
“Allah size, analara isyânı, kız çocuklarının diri diri gömülmesini, (eda edilecek hukuk ve borçların) eda edilmemesini, (hak edilmedik şeylerin de) alınmasını haram kılmıştır. Güft u gûyu, (dedikodu) çokça sual sormayı, (şurada-burada) servet tüketip (israf etmeyi de) kerih görmüştür.”
Ana’ya İsyan
Annelere karşı serkeşlik etme, “ukûk-u ümmehât” sözüyle ifâde ediliyor ki; sanki, annesine baş kaldıran evlat, onunla arasındaki bütün hukukî münasebetleri kesip ve onu yalnızlığa atıyor gibi bir ma’nâyı hatırlatıyor. Babaya isyan da aynı ölçüde haram olduğu halde, sadece annenin zikredilmesi, kadınların himayeye ihtiyaçları, bir kısım zaafları, şefkatte erkeklerin önünde bulunmaları ve bu arada fıtratlarındaki incelik ve mukavemetsizlikten ötürü serkeşlikten daha çok ve daha çabuk müteessir olmaları söylenebilir... Aynı zamanda bu ifade ile annenin sahip olduğu aynı haklara sahip bulunması itibariyle, babaya karşı gösterilen isyanın da bir isyan olduğu, fakat anneye karşı yapılanlarla kat’iyen mukayese edilemeyeceği de hatırlatılmaktadır.
Kız Çocuklarını Diri Diri Gömme
Cahiliyede kız çocuklarının diri diri gömülmesi sözcüğüyle ifade ediliyor. Cahiliye devrinde, belli yörelerde ve toplumun belli kesimlerinde dünyaya gelen kız çocukları büyük çoğunluğu itibariyle diri diri toprağa gömülürdü. Bu vahşice âdeti, kimileri tuhaf bir cahiliye gayretiyle, kimileri geçim sıkıntısı sevkiyle, kimileri de servet ve sâmânlarının, kızları vasıtasıyla başkalarının eline geçeceği endişesi ve kabile hırsıyla yapıyorlardı. Hangi sebebe istinâd ettirilirse ettirilsin, hangi sâikle yapılırsa yapılsın, bu bir vahşetti ve mutlaka önlenmeliydi, önlendi de.. ve önlenme istikâmetinde Kur’ân-ı Kerim ve Sünnet-i Sahîhada bir hayli emir, saadet nüzûl ve şeref südûr oldu...
Emanete Hıyanet
Edâ edilmesi gerekli olan hukuk ve borçların ödenmesi kelimesiyle; alınması ve istenmesi memnu’ bulunan şeyleri değişik yollarla isteme, alma da sözüyle ifade edilmiştir ki, her ikisi de yâni verilmesi gerekli olan şeyi vermemek ve alınmaması lâzım gelen şeyi de almak haramdır.. ve bu haramın çizgisi de ana-babaya baş kaldırma, kız çocuklarını diri diri gömme çizgisidir. Aynı zamanda bu kelimelerden birincisi; ferdin, zekât, sadaka ve sâir iânât gibi, uhdesindeki, fukaraya ait hakları yerine getirmemesi, ikinci kelimeyi de, dilencilik ve tese’ülde bulunması şeklinde anlamak da mümkündür. Bulunduğumuz noktadan ileriye doğru bir adım daha atarak; birinci kelime ile, doğrudan doğruya zimmete geçirilen hakların inkâr edilip üzerine oturulmasından, çek ve senetlerin karşılığının ödenmemesine, ondan da hileli iflas ve her türlü spekülâsyona kadar, bütün gayr-ı meşru yollarla elde edilen haksız kazançları ve sonra da bu haksızlıkların giderilmemesini, hatta haksızlıkta temerrüd edilmesine; ikinci kelime ile de, basit dilencilikten, milletin dînî ve millî hislerini istismara, ondan resmî-gayr-ı resmi, bir kısım mütegallibenin açık-kapalı, milletten hakk-ı temettu taleplerine ve ondan da büyük-küçük mafya örgütlerinin, binbir türlü yollarla, yığınları soyup-soğana çevirmelerine kadar ızrâr edici her çeşit alma gayretini istinbat etmek kabildir.
Bu kısa ve muhtevâlı hadîste, evlâtların, anne ve babalarına karşı, sıla-i rahimi bırakıp kopukluğa düşmelerine, anne ve babaların da, fıtratlarında mündemic bulunan şefkat ve merhameti görmemezlikten gelerek, hatta onu inkâr tavrına girerek çocuklarına karşı merhametsiz ve gayr-i insanî davranmalarına ve daha büyük bir aile sayılan toplumda, bir kısım egoist kimselerin şahsî çıkar ve menfaatlerini değerler üstü tutarak, emniyet, güven, hak ve adalet düşüncesini dolayısıyla da içtimâî nizamı sarsmalarına, aradaki fasl-ı müşterekten ötürü haram deyip geçildikten sonra, aynı ölçüde olmasa bile, yine de yasaklanan diğer üç hususa temas ediliyor ki, onlar da:dedikodu:yerli-yersiz sual sorma veya dilenciliği sanat haline getirme;malını şurada-burada saçıp savurmadır.
Dedikodu
Dedikodu ve güft ü gû demektir. Kelimelerin asılları hakkında söylenecek sözleri geçerek muhtevaları üzerinde durmak istiyoruz. Kîl ü kâl, dünyevî-uhrevî hiçbir yararı olmayan, fuzulî muhavere ve lüzumsuz konuşmalara denir. Bu türlü bir konuşma, ister Türkçe’deki “laklâkiyât” türünden, ister üzerimize lâzım olmayan şeyleri ifade cinsinden, isterse yasaklar sınırında dönüp dolaşan beyanlar nev’inden olsun, ded...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Peygamberimiz ve söz 3
« Posted on: 27 Nisan 2024, 18:17:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Peygamberimiz ve söz 3 rüya tabiri,Peygamberimiz ve söz 3 mekke canlı, Peygamberimiz ve söz 3 kabe canlı yayın, Peygamberimiz ve söz 3 Üç boyutlu kuran oku Peygamberimiz ve söz 3 kuran ı kerim, Peygamberimiz ve söz 3 peygamber kıssaları,Peygamberimiz ve söz 3 ilitam ders soruları, Peygamberimiz ve söz 3önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes