> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi  (Okunma Sayısı 484 defa)
15 Ekim 2010, 18:17:16
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 15 Ekim 2010, 18:17:16 »



Peygamberimiz'in Ashabıyla Yakından İlgilenmesi


Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) risalet gibi önemli bir vazifeyle gönderilmiş olması hasebiyle pek çok önemli işle meşgul oluyordu. Konumu ve vazifesi gereği, vahiy alıyor, gelen vahyi ashabına iletiyor ve onun pratikte nasıl uygulanacağını da bizzat gösteriyordu. Aynı zamanda bir toplumu idare ediyor ve devlet sistematiğine dâir prensipler koyuyordu. Bu çerçevede uluslararası ilişkiler yürütüyor, elçiler gönderiyor ve gelen elçilerle görüşüyordu. Dinin anlatılması için de dört bir tarafa mürşid ve mübelliğler gönderiyordu. Bir hâkim ve müftü sıfatıyla davalara bakıyor ve aynı zamanda bir hukuk sistemi inşa ediyordu. Bir ordu komutanı olarak ordunun başında sefere çıkıyor ve savaş idare ediyordu. Hepsinden öte, O, Allah’a kulluk noktasında da en önde bulunuyordu. Kulluğunda sürekli derinleşiyor ve ibadet hayatı itibariyle de en güzel örneği teşkil ediyordu. Hâsılı O, din ve dünya işlerinde ümmetinin yegâne rehberiydi. Bütün bir hayatı talim etme misyonuyla gelmişti. Meşgul olduğu ulvî ve önemli işlerin yanında, teferruat gibi gözüken meseleleri de ihmal etmiyordu. Bu çerçevede, ashabıyla ve onların şahsî problemleriyle de yakından ilgileniyordu.

Çok önemli işlerle uğraşan kimseler genellikle teferruatla ilgilenemezler. Meselâ, büyükçe bir işletmenin yöneticisi konumundaki bir kimse, mesuliyeti altındaki kimselerin hususi durumlarını pek bilmez. Burada bizim dikkat çekmek istediğimiz husus, Peygamberimiz’in çok önemli işlerin yanında ashabını yakından tanıması ve onlarla yakından ilgilenmesidir. O (sallallâhu aleyhi ve sellem), genel işlerle uğraşırken teferruat sayılabilecek şeyleri de ihmal etmeyerek dengeyi temsil ediyordu. Bu itibarla insan-ı kâmil ufkunun en büyük temsilcisi olan Efendimiz, birbirine zıt gibi gözüken özellikleri aynı ânda kendisinde bulundurmaktaydı. Aslında güzel ahlâklar birbirine ters ve aykırı değildir. Fakat kemal derecede olunca birbirleriyle müzahamet edip çekişirler. Yani biri galip gelse, öbürü zayıflaşır. Meselâ, hilim ve şecaatin kemal dereceleri gibi. Yani bir insan son derece hilim sahibi ise son derece şecaat gösteremez. Veya son derece şecaat sahibi ise son derece halim-selim olamaz. Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ahlâkî vasıfları incelendiğinde, fazilet sayılan bütün özelliklerin zirve noktada kendisinde toplandığı görülecektir. Bu hususa işaret eden Bediüzzaman Hazretleri, Efendimiz’de ahlâkî vasıfların kemal derecede ve birbirlerinin sınırını ihlâl etmeden inkişaf edip gelişmelerini mucize olarak değerlendirmektedir.1 Çok genel meselelerle uğraşmak durumunda olan Efendimiz’in, ashabını çok yakından tanıması ve en küçük meseleleriyle de yakından ilgilenmesi peygamberliğinin delillerinden biri sayılmalıdır.

O (s.a.s.) Ashabını Çok İyi Tanıyordu

Peygamberimiz’in ashabıyla yakından ilgilenmesinin tezahürlerinden biri de onları yakından tanımasıdır. O, ashabını bir aile reisinin aile fertlerini tanıması gibi tanıyor ve eksikliklerini hemen fark ediyordu. Konuyla ilgili şu misâli vermek istiyoruz:

Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hususî duasına da mazhar olan ve O’nun tavassutuyla evlenen Cüleybib, Rasûlullah Efendimiz’in bizzat iştirak ettiği gazvelerden birine katıldı. Zorlu bir savaş yapıldı. Bu savaşta Müslümanların önemli kayıpları oldu. Savaş bittikten sonra Resûl-i Ekrem Efendimiz: “Kayıplarınız var mı? Bir bakın!” dedi. Ashab-ı Kiram kimlerin şehit düştüğünü tespit etmek üzere koşuştular. Sonra dönüp gelerek: Falan, falan, falan sahabiler şehit oldu, dediler. Rasûlullah Efendimiz: “Bir daha bakın başka kaybınız var mı?” diye sordu. Sahabiler harp meydanını bir daha dolaştıktan sonra, geri kalan şehitlerin adlarını söylediler.

Hz. Peygamber’in (aleyhissalâtü vesselâm) özellikle öğrenmek ve önemini diğer sahabilerine de öğretmek istediği bir şehit vardı. Ondan haber getirmelerini istiyordu. Belki de o şehit, hayatında da önemsenmediği gibi ölümünden sonra da önemsenmiyordu. Fahr-i Cihan Efendimiz daha açık konuştu: “Cüleybib’i aranızda göremiyorum. Haydi, bir araştırın!” buyurdu.

Ashab-ı Kiram, savaş alanına bir daha koşuştular. Devirdiği yedi müşrikin arasında Cüleybib’in şehit düşen bedenini gördüler. Koşup Hz. Peygamber’e durumu haber verdiler. Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) hemen oraya geldi. Kolları âdeta budanmış olan şehit Cüleybib’i kollarına aldı: “Yedi kişi öldürmüş, sonra da onu şehit etmişler. Bu gördüğünüz zât bendendir; ben de ondanım!” buyurdu. Cüleybib için kabir kazdılar. Rasûl-i Ekrem Efendimiz onu mübarek elleriyle kabrine koydu.2

Görüldüğü gibi, Efendiler Efendisi ashabını yakından tanıyor ve onlara hayatlarında da ölümlerinden sonra da sahip çıkıyordu.

Ashabına Çok Düşkündü

Peygamberimiz (aleyhissalâtü vesselâm), ümmetine çok düşkündü. Bu husus bizzat Kur’ân tarafından şu şekilde ifade edilmiştir: “Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, üstünüze titrer, mü’minlere gayet merhametli ve şefkatlidir.”3 Âyetin ifadesiyle, değil ümmetinin azap görmesi, birtakım zahmetlere, sıkıntılara uğraması bile onu üzer, son derece rahatsız eder.4 Tabir yerindeyse, Peygamberimiz (aleyhissalâtü vesselâm) ümmetinin üzerine hassasiyetle titremektedir. Peygamberimiz’in ümmetine karşı sevgisinin en önemli kaynağı merhamet ve şefkat duygusudur.

Peygamberimiz ashabını seviyor ve onları koruyordu. “Sakın ha sakın, ashabım hakkında uygunsuz, yakışıksız söz söylemeyin. Onları seven beni sevdiği için sever. Onlara buğzeden de bana buğzettiği için buğzeder. Onlara eziyet veren bana eziyet vermiş olur. Bana eziyet verense Allah’a eziyet etmiş sayılır. Allah’a eziyet vereni de Allah hemen cezalandırır.”5 hâdîsi ve benzerleri O’nun ashâbına olan sevgisinin delilidir.
Peygamberimiz vefat ettiği gün, ömrünün son saatlerini Hz. Âişe’nin odasında geçirmişti. Kendi ifadesiyle “Refik-i a’lâ”ya yani En Yüce Dost’a kavuştuğu ân onun odasında bulunuyordu. Kendileri rahatsız oldukları için cemaate namazı Hz. Ebû Bekir kıldırıyordu. Sahabe namaz için saf tutmuştu. Peygamberimiz bir aralık Hz. Âişe’nin odasının perdesini kaldırıp ashabına baktı. Onları namazda cemaat hâlinde görünce tebessüm buyurdular. Hz. Ebû Bekir, Peygamberimiz’in namaz için çıktığını düşünerek geri çekilmek istedi. Ancak Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Ebû Bekir’e namazı tamamlamasını işaret etti. Daha sonra tekrar içeri girdi ve odanın örtüsünü kapattı. Bu ashabını son görüşüydü. Zîrâ o gün irtihal-i dar-ı bekâ buyurmuşlardı6. Onlara düşkünlüğünden dolayı son kez ashabına bakmış ve onları cemaat hâlinde görünce de sürur izhar etmişlerdi.

Ashabının Dertleriyle İlgilenirdi

Peygamberimiz, ashabının dertleriyle ilgilenir, onlardan yakın ilgisini esirgemezdi. Meselâ, büyük bir işletmenin genel müdürü, değil çalışanların küçük dertleriyle ilgilenmek, çoğu kez onların isimlerini bile bilmez. Oysaki bir lider raiyeti altındaki insanlarla mutlaka ilgilenmeli ve beraber olabilecekleri ortamları oluşturmalıdır. Her fert, bütünün vazgeçilmez bir parçasıdır. Bundan dolayı toplumu oluşturan her fertle sağlıklı bir münasebet kurulması gerekir. Peygamberimiz (aleyhissalâtü vesselâm), her yönüyle olduğu gibi bu yönüyle de mükemmel bir lider ve rehberdir.

Biz konumuzla ilgili oldukça dikkat çekici bir misal vermek ve değerlendirmemizi bunun etrafında yapmak istiyoruz. Câbir b. Abdullah anlatıyor: “Resûlullah’la (sallallâhu aleyhi ve sellem) birlikte Zâtu’r-rikâ’ seferine çıkmıştık. Benim çok zayıf bir devem vardı. Ordu yürüyünce, arkadaşlarım ilerleyip gittiler; ben geride kaldım. Arkadan Resûlullah yetişti. ‘Ne o Câbir?’ diye seslendi. Ben de; işte şu deve ile ağır ağır gidiyorum yâ Resûlallâh, dedim. Bana, ‘Çöktür şunu!’ dedi. Çöktürdüm devemi. Sonra ‘Ver şu elindeki sopayı!’ dedi. Verdim. Sopayla hayvana birkaç defa dürttü. Sonra, ‘Bin!’ dedi. Bindim ve yürüdük. O’nu Hak’la gönderene yemin olsun ki, benim devem O’nun devesiyle yarışmaya başladı. Bu sırada Resûlullâh’la aramızda şöyle bir konuşma geçti: Resûlullah: ‘Câbir, bu deveyi bana satsana!’ dedi. Ben: ‘Ey Allah’ın Resûlü, ne hacet, sana bağışlarım.’ dedim. Resûlullah: ‘Hayır, bedeliyle ver.’ dedi. Ben: ‘O hâlde bir fiyat ver yâ Resûlallah’ dedim. Resûlullah: ‘Bir dirheme alırım.’ dedi. Ben: ‘Hayır yâ Resûlallah! O zaman beni aldatmış olursunuz!’ dedim. Peygamberimiz, iki dirhem teklif etti; ama ben yine kabul etmedim. O sürekli fiyatı yükseltiyordu. Nihayet, bir Ukiyye’ye7 varınca ben: ‘Razı mısınız yâ Resûlallah?’ deyince, ‘Evet’ buyurdular. Ben de: ‘Sizin oldu.’ dedim. Resûlullah da, ‘Aldım.’ buyurdu.

Sonra bana (sözü değiştirerek): ‘Cabir, evlendin mi artık?’ dedi. Ben de: ‘Evet, yâ Resûlallah.’ dedim. ‘Dul mu, kız mı?’ diye sordu. Ben, dul olduğunu söyledim. Bunun üzerine, 'Onun seninle senin de onunla neşeleneceğin bir kız alsaydın ya!’ dedi. Ben de: ‘Biliyorsunuz yâ Resûlallah! Babam Uhud’da şehid oldu. Yedi tane kız çocuğu kaldı. Onları başına toplayacak, onlara bakacak bir kadın almayı uygun buldum.’ dedim. ‘İnşâallah isabet etmişsindir.’ diye karşılık verdi.
Câbir diyor ki: Medine’ye varınca sabahleyin devenin yularından tutup götürdüm. Onu Resûlullah’ın kapısına çöktürdüm. Sonra gidip mescitte Resûlullah’ın yanına oturdum. Resûlullah, mescitten çıkınca deveyi gördü ve ‘Bu nedir?’ diye sordu. Dediler ki, bu deveyi Cabir getirdi yâ Resûlallah....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi
« Posted on: 29 Mart 2024, 19:03:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi rüya tabiri,Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi mekke canlı, Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi kabe canlı yayın, Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi Üç boyutlu kuran oku Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi kuran ı kerim, Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi peygamber kıssaları,Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi ilitam ders soruları, Efendimiz in ashabıyla yakından ilgilenemsi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes