๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 29 Haziran 2012, 20:56:18



Konu Başlığı: Dünya, O'nu değiştiremedi
Gönderen: Sefil üzerinde 29 Haziran 2012, 20:56:18
 Dünya, O'nu değiştiremedi

Efendimiz, nasıl fakir olduğu zaman fakirdi, aynı şekilde dünya mâmelekine sahip olduğunda, yığın yığın hazineler karşısında da hep bir fakir gibi davranmasını bilmiş ve hiç tavrını değiştirmemişti.

Hz. Ömer (radıyallâhu anh), bir gün Allah Resûlü'nün huzuruna girdiğinde, Efendimiz yattığı hasırın üzerinde doğrulmuştu ve bir tarafında hasır izi görünüyordu. Hz. Ömer (radıyallâhu anh), bu manzara karşısında rikkate gelmiş ve ağlamıştı. Allah Resûlü niçin ağladığını sorunca da o, "Yâ Resûlallah! Şu anda kisralar, krallar saraylarında kuş tüyünden yataklarında yatarken Sen, sadece kuru bir hasır üstünde yatıyorsun. İşte buna ağladım." cevabını vermişti.

Bunun üzerine Allah Resûlü, Ömer'e şu karşılıkta bulunmuştu: "İstemez misin, yâ Ömer! Dünya onların, ahiret de bizim olsun." Başka bir rivayette ise şöyle buyurduğu nakledilmektedir: "Dünya ile benim ne alâkam var! Ben bir yolcu gibiyim. Bir ağaç altında gölgelenen, sonra da orayı terk edip yoluna devam eden bir yolcu." Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) hayatının sonuna kadar da hep aynı şekilde yaşamıştı. Dahası vefat ederken de üzerinde sadece yamalı bir hırka vardı.

Efendimiz, ne işin başında ne de muvaffak olduğu zaman tavrını hiç mi hiç değiştirmemişti. Bir Batılı, büyük insanları sıraya koyarken mealen şöyle der: "Dünyada birçok kimse başlangıçtaki durumlarını, muzaffer ve muvaffak olduktan sonra koruyamamışlardır. Bunun tek bir istisnası vardır; o da Hz. Muhammed'dir. O, işe nasıl başlamışsa ulaştığı en son noktada da aynı seviyeyi korumuştur." O, nasıl ilk devirlerde yumruklanırken, Mekke'den işkenceyle kovulurken insanca davranmış, şefik, refik bir habib gibi hareket etmişti, aynen öyle de Mekke'ye muzaffer bir fatih olarak girdiğinde de hiç değişmemişti.

Zira O, nefsi için yaşamıyordu; hep başkaları için yaşıyordu. Başkalarına karşı vazifesi bittiği andan itibaren de artık dünyadan gitmeyi mukadder görüyordu. Yani O, vazifesi bittikten sonra dünyada bulunmasının manasız olduğu kanaatindeydi. Öyle ki henüz Mekke döneminde, cinler de kendisine inandıktan sonra O, İbn Mesud'a şöyle demişti: "Galiba bundan sonra ömrüm vefa etmez, ey Abdullah; ben herhâlde öleceğim..." İbn Mesud, "Neden yâ Resûlallah?" diye sorunca da, şöyle cevap vermişti: "Allah, insanlar ve cinler sana inanacaklar diye vaad etmişti. Görüyorsun ki, şimdilerde Mekke'de çok insan var. Şimdi cinler de inandılar. Demek ki artık benim vazifem bitti."

Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) halkasında da Allah Resûlü'yle aynı duygu ve düşünce içinde yaşayan nice insan yetişmişti ki, bunlar hep yaşatmışlar; yanmış ve ateşleri söndürmüşlerdir. Maddî-manevî füyûzat hislerinden fedakârlıkta bulunarak hep başkaları için soluklamış, başkaları için koşmuş, başkaları için var olmuşlardı...

FETULLAH GÜLEN


Konu Başlığı: Ynt: Dünya, O'nu değiştiremedi
Gönderen: Kevser 9 üzerinde 25 Temmuz 2014, 16:54:21
Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh(...)
Biz insanlar o kadar cahilce davranabiliyoruz ki bazen insanlar şan ve şöhret için yapmadıklarını bırakmıyorlar...
Beni bu konuyla biraz alakası olan bir hikaye çok etkilemiştir;
" İmamı Malik 90 yaşlarında ve Resulallah'ın geçtiği yerlerde bastonuyla zar zor yürürken
etraftan birisi "Neden bir deveye binerek gelmediniz zaten yaşınızda ilerlemiş kendinize dikkat ediniz"
deyince İmamı Malik ona "Ben utanırım buradan deve ile geçmeye zamanında Resulaallah'ın
 çıplak ayakları ile yürüdüğü bu yolda ben binek hayvanla gitmekten haya ederim evladım" demiştir...
Gerçekten bunu dinleyince o kadar etkilendim ki...


Konu Başlığı: Ynt: Dünya, O'nu değiştiremedi
Gönderen: Ekvan üzerinde 26 Temmuz 2014, 13:01:38




       Dünyayı isteyen hem dünyasını hem de ahiretini kaybeder,ahireti isteyenin ise istemese de dünya peşinden koşar...