๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Tencere => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 20 Ekim 2011, 20:17:33



Konu Başlığı: Bir Bayram Sabahı
Gönderen: Zehibe üzerinde 20 Ekim 2011, 20:17:33
Tencere


Eylül 2011 153.SAYI


Serhat ALBAMYA kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.


Kayda Değer Diyaloglar


Bir arkadaş anlatıyor:

Dükkanın önünde diğer esnaflarla oturmuş kahvaltı ediyorduk. Sofrada bakkaldan aldığımız peynir, yumurta, zeytin filan vardı. Bildiğin esnaf kahvaltısı işte... Derken, bizim mahallenin delisini gördük. “Karnı açtır garibin, gelsin de iki lokma yesin” diye çağırdık sofraya. Yanımıza kadar geldi, sofraya şöyle bir baktı, sonra ne dese beğenirsin:

– Yok ya, ben yemem bunları. Benim canım çorba istiyor!..

* * *

Bu aralar sık sık görüyorum, bazı pazarcılar kampanya yapalım diye kafaların karışmasına sebep oluyor. Misal, bir tanesi şöyle yazmış tezgâhına:

– Patates kilo bir buçuk, üç kilosu beş lira!

Yahu, amacınız toplu patates satışını engellemek mi, insanları şaşırtmak mı, nedir bilemedim.

Bir Bayram Sabahı


Eski bayramları, eski ramazanları özlemek adettendir, hepimiz biliriz bunu. Zamanın mı eskisi makbuldur, yoksa şimdiki zamanın mı tadı kaçmış bilmiyorum. Ama eski olana bir özlem her zaman vardır.

Bu ramazan tüm şiddetiyle yaşadım bu özlemi, çünkü yaşadığım semtte ramazana dair bir şey bulamayınca hafızama kazınan manzaralarla ramazanın hissiyatını yaşamaya çalıştım.

Biz çocukken, mesela, lokantalar ramazan süresince kapanır, kimse de çıkıp “bir ay rızıkımı ben nereden temin edeceğim, dükkan kapatılır mıymış?” demezdi. Diyenler dükkanını açık tutardı ama gerek oruç tutana, gerek tutmayana gösterdiği saygıdan camlarını gazete ile kaplar, yemek servisine öyle devam ederdi. Şimdi çevreme bakıyorum da, ne oruç tutana hürmeten yemeğini gizliden yiyen bir kimse var, ne de ramazan dolayısı ile işine ara veren bir müessese...

İçinizden bazılarınızın “Sen de mi nerede o eski ramazanlar muhabbeti yapıyorsun?” dediğini duyar gibiyim. Yok, maksadım bu değil. Maksadım, geçen alışverişe çıktığımda fark ettiğim bir şeyi sizinle paylaşmak...

Çoluk çocuk el ele dolaşıp o mağaza senin bu mağaza benim kıyafet arayan insanları görünce geldi aklıma: En son ne zaman kendime sırf bayramda giymek için bir kıyafet aldım?

Düşündüm, hatırlayamadım. Acaba bayram heyecanım mı soldu? Yoksa her şey rutine mi sarıyor diye sordum kendime. Sonra ben çocukken haline bakıp şaşırdığım büyükler gözümün önüne geldi. Bayram gelmesine rağmen kendilerine kıyafet almıyorlardı. Bu hallerine şaşar kalırdım. Bayram geliyor ve sen yeni kıyafetler almak yerine dolapta temiz bir vaziyette bekleyen, en son bilmem kimin düğününde giyilmiş kıyafetleri giyiyorsun!

Çocuk aklımla buna hayret ederdim, çünkü bayram o zamanlar yeni kıyafet giymek demekti, bayramlık demekti. Bayrama birkaç hafta kala okulda herkes birbirine ne alacağını anlatır, resmen bununla heyecanlanırdı. Çok iyi hatırlıyorum, gelecek ramazan bayramı nasıl bir bayramlık giymek istediğimi boş kağıtlara çizer, onların hayalini kurardım. Tabi sonunda abimin elimizden tutup götürdüğü konfeksiyonda ne varsa onu alırdık, o ayrı. Ama en azından yeni bir bayramlık almanın heyecanını yaşar, onunla mutlu olurduk.

Benimle aşağı yukarı aynı şartlarda büyüyenler bilir, ramazan bayramına alınan kıyafet kurban bayramına kadar kesinlikle giyilmez. Kurban bayramı da atlatıldıktan sonra da yırtılana kadar çıkarılmazdı. Kurban bayramına yeni kıyafet almak biraz lüks kaçardı.

Az önce bayrama birkaç hafta kala bizde bayramlığın heyecanı başlardı demiştim ya... Yine bir ramazan bayramı, ha alındı ha alınacak derken, evdekilerin eli darda olduğundan bize bayramlık alınmadı. Ben ve küçük abimin arasında pek yaş farkı yoktur, bir şey alınacağı zaman ikimize birden alınır, alınmazsa ikimize de alınmazdı. Ramazanın son haftası yükselen umutlar arifeye bir kaç gün kala sönmeye başladı. Abimle geçireceğimiz ilk bayramlıksız bayramı kabullenmeye çalıştık. Sokağa çıkınca nasıl olurdu? Üzerimizdekilerin eski olduğunu fark ederler miydi? Akrabaları tek tek gezerken kıyafetlerimiz çok mu eski görünürdü? Çocuk aklımla, sanki tüm dünyanın o bayram dikkat edeceği şey bizim kıyafetlerimiz olacakmış gibi kara kara düşündüm. Derken, arefe günü geldi, sonra da gecesi... Ama bizim bayramlıklar bir türlü gelmedi. O gece hiç uyanmak istemediğim bir bayram sabahına gözlerimi açmak üzere yattım yatağıma.

Sıkıntılı geçen gecenin ardından sabahın erken saatlerinde uyandırdılar beni. Abim benden evvel uyanmış, odanın ortasında duran bir çift kıyafete bakıyordu. O an küçük dünyamın en önemli anıydı. Rengi, deseni, boyu ne olursa olsun dünyanın en güzel kıyafetiydi onlar. Ablam, arife gecesine kadar süren işinden çıkarken kapanmak üzere olan bir mağazadan almış kıyafetlerimizi. Günlerce süren karın ağrısı, sabahlara kadar rahat bırakmayan çocuksu kâbuslarım böyle son bulmuştu.

Olur ya, belki biriniz oğlana bayramlık alsam mı almasam mı diye düşünüyorsunuzdur. Tereddütte kalmayın, alın. Çünkü onun bayramlığını giyerken yaşayacağı mutluluk, kenara atacağınız paradan, sonraya bırakabileceğiniz bir taksitten, hatta sigara paranızdan çok çok başkadır.



Konu Başlığı: Ynt: Bir Bayram Sabahı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Ekim 2011, 20:38:29
Bayramlar ve bayramlıkların ayrı bir değeri vardı eskiden. Bayramlık kıyafetlerin verdiği mutluluğu hisseder gibi oldum bir an. Nasıl da özen gösterirdik bayramlıklara akşamdan ütülettirirdik kırışmasın diye güzelce koyardık yatağımızın başucuna. :).Büyüdük... ve kıyafetlerle hissettiğimiz o mutluluğu özler olduk.
Allah razı olsun paylaşım için.