Bahar Kokulu Efendim
“SEN BENİM bahara sarılmış kardeşim değil misin? dedi.”
“Senin bahara sarılmış kölendim” dedim.
Beni senin ayağına getiren kutlu bir ulak vardı aramızda.
Geldim ve önünde durdum, sen sözlerinle beni ufuklara açtın.
Karanlığın içinde durarak aydınlığı işaret ediyordun.
Soylu bir sadakatti senin karanlıkta durarak güneşler büyütmen.
Bedenim ve ruhum, gündüz ışığında fakat kapkara bir haldeydi.
Kutlu ulağın sesiyle yöneldim sana.
Güneşi olan yerde yürüyordu ayaklarım, fakat tepeden tırnağa kirlenmek ne idiyse öyleydim. Işıklı bahçede bin çeşit kir ve acıyla yüzü karartılmış bir zavallıydım.
Kutlu ulağın bana dediği tam olarak değilse bile mealen şöyleydi: “Karanlığın tâ içinde duraduran aydınlığa bak da utancı duyabilecek kadar onurlandır kendini.”
Kapındaydım efendim, bana baktın ve sadece perdeyi açtın.
Kalbin güneşlerle doldu, zaten cilalı kalbin üzerinde sadece perde vardı ve o aradan çekilince tüm ışıklar senin üzerine akıverdi.
Ve senin güneşlerle dolmuş kalbinden dökülen ay ışıklarıyla beslendi ruhum.
Aradan yıllar geçti ve sana bütün hücrelerimle koşabilmek vakti eriştiğinde kutlu ulak aramızdan çekilmişti.
Artık sabahın temiz vakitlerinde, ruhumun onarılışına tanıklık edecek bir sebebim var.
Sen.
Çünkü gözleri umuda durmuş hangi çocuk bir rüya görse, bilirim ki sen olursun annesi.
Göğe durmuş ışıklı sözlerinin bir köşesinde...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın