> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Peygamberimiz (S.A.V) > Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) > Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri  (Okunma Sayısı 502 defa)
18 Eylül 2010, 13:44:11
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Eylül 2010, 13:44:11 »



AHLÂK VE MEDENİYET AÇISINDAN RESULÜLLAH'IN (S.A.S.) GETİRDİKLERİ

EMSALSİZ BİR HUKUK NİZAMI GETİRMİŞTİR
Resulullah'ın getirdiği hidâÂyet meyvelerinin başında, emÂsalsiz bir hukuk nizamı bulunmaktadır. Ecdadımızın şer-i şeÂrif ve şeriat dediği bu hukuk nizamı, ümmî bir zatın eliyle orÂtaya çıktığı halde, ondört asrı ve insanlığın da beşte birini, adâlet ve hakkaniyet üzerine idare etmesinin, elbetteki dünyada emsali yoktur. "Fazilet odur ki, düşmanlar dahi tasdik etsin" kâidesince, Hollandalı bir gayr-ı müslim hukukçunun dediklerini buraya aldıktan sonra bazı müÂşahhas misâller vermek istiyoÂrum: "İslâm hukukunda birçok hükümler vardır ki, bazıları pek yakın vakitlerde Avrupa'ya giÂrebilmiş ve daha bir çok hükümÂleri vardır ki, asrımızdan sonra girecektir (1897). Bu iddiamıza delil olmak üzere, şu şer'î hüÂkümleri misâl olarak zikredebiliÂriz: Ehli hayvanların himaye ve muhafazası; çevre hukuku; borçlunun borcunu ifâ etmediği zaÂman hapisle tazyiki; mahkemeÂlerde davaların meccanen görülÂmesi; evli bir kadının kocasının iznini almadan kendi mallarında tasarruf hakkına sahip olması; alım-satıma yetkili oluşu; boÂşanmanın kolaylığı; bütün müslümanların, makam ve sıfatlarıÂna bakılmaksızın kanun önünde eşitliği; sorgulamalarda sanıkları ikrar ve itirafa zorlamak için işkencenin yasak edilmiş olması ve benzeri sayamadığımız hükümler" (1). 1927'de toplanan hukuk kongresinin yayınlanan sonuç beyannamesinde de şu satırlar yer almaktadır: "BeşeriÂyet Hz. Muhammed ile iftihar eder. Çünkü o zat ümmî olmaÂsıyla beraber, 13 asır evvel inÂsanlığa öyle bir hukuk nizamı getirmiştir ki, biz Avrupalılar 2 bin sene sonra onun kıymetiÂne ve hakikatına yetişsek mesud ve bahtiyar oluruz" (2).
Gerçekten ümmî bir insanın fiillerinden, sözlerinden ve halÂlerinden çıkan İslâmiyet, her asırda ortalama 300 milyon, asÂrımızda ise 1 milyar 300 milyon insanın rehberi ve mercii olmuşÂtur. Bilindiği gibi İslâm hukuÂkunun ikinci önemli ve aslî kayÂnağı sünnettir. Bugün bütün dünya hukukçularının hayranÂlıkla tetkik ettikleri ciltler doluÂsu şer'î hükümler, Kur'ân ve sünnet kaynağından alınmıştır. Resul-i Ekrem'in sünnetinin kaynağı ise, üçtür; sözleri, fîilleri ve halleridir. Bunların ifade ettikleri hükümler de üç kısımÂdır: Farzlar, nafileler güzel âdet ve âdâblar. Farz ve vâcib olanlarına herkesin uyma mecÂburiyeti vardır ve fıkıh kitaplaÂrında bütün tafsilatıyla tetkik edilmiştir. Terkedilirse azap ve ikap vardır. Nafile olanlara yiÂne ehl-i imanın ittiba'ı tavsiye olunmuştur. Değiştirilmesi bidÂattir, dalâlettir ve büyük hataÂdır. Sünnetin yeme ve içme gibi âdetler kısmı ise, hikmet, masÂlahat, hususi ve içtimaî hayat itibariyle fevkalâde güzel neticeÂleri ihtiva eder. Zira her normal hareketinde dahi çok önemli neticeler ve hikmetler bulunduÂğuna Kur'ân işaret ettiği gibi, yapılan ilmî tetkiklerle de isbat edilmiştir. Ayrıca onlara ittiba' etmekle âdetler ibâdetlere döÂner. Elbette Resulullah'ın sünÂneti, uyulacak en güzel numuÂneler, takip edilecek en sağlam rehberler ve düstûr ittihaz ediÂlecek en muhkem kanunlardır. Sünnete uymayan, tembellik ederse büyük hasâret; ehemmiÂyetsiz görürse büyük cinayet ve tekzip edercesine tenkid ederÂse büyük dalâlet içindedir (3).
Resulullah'ın getirdiği huÂkuk nizamı, her müessesesi ile beşeriyete rehberlik etmiş ve gerçek hukuk dersini vermiştir. Meselâ, batılı yazarların devletÂler hukuk ile alâkalı eserleri, anÂcak 1532 - 1577 yılları arasında yani XVI. miladî asırda kaleme alınırken, Resulullah'ın manevî ders halkasında yetişen İslâm müçtehidlerinin konuyla ilgili ilk eserleri, "siyer" başlığı altınÂda 770-804 yani VIII. asırda kaleme alınmıştır, ilk müslüman Türk Devleti olan Karahanlılar zamanında yetişen İmam Serahsî'nin devletler hukukuna daÂir imam Muhammed'în eserini beş cilt halinde şerhetmiş olmaÂsı, ne acıdır ki, bizden önce Avrupalıların hayretini mucip olmuşÂtur (4)."1179 tarihinde Latran Konsili, hristiyan ülkelerde müsÂlüman devletlerin ticarî temsilci bulundurması yani konsolosluk açması surda dursun, hristiyanların müslümanlarla ticaret yapÂmasını dahi yasaklamıştır. Halbuki diğer tarafdan müslüman-lar ve özellikle de müslüman Türkler, Avrupa tüccarlarına şer'î sınırlar içinde kendi ülkeleÂrinde temsilci bulundurmalarına dahi müsaade etmiş yani konsoÂlosluk müessesesini devletler huÂkukuna İslâmiyet kazandırmışÂtır" (5). Devletlerarası münaseÂbetlerde bu böyle olduğu gibi, fertler arası münasebetlerde de durum aynıdır. 1215 miladî yıÂlında kralın karşısında insanlaÂrın da hayat hakkını tanımayı, kendileri için şeref kabul eden Avrupa'nın yanında, İslâm huÂkuk nizamı, günümüzdeki şekÂliyle insan haklan beyannamesinden daha ileri bir tarzda fertÂlerin hak ve hürriyetlerini hem tanımış ve hem de garanti altıÂna almıştır. "Her müslümanın canı, malı ve ırzı, diğer müslümana haramdır, dokunulmazdır. Kişiye şer olarak, müslüman kardeşini hakir görmesi yeter" buyurarak şahsî hakları teminat altına alan Resulullah'ın beyânÂları; "Erkek ve kadın bütün müÂminlere, işlemedikleri bir suç yüzünden işkence ve eziyet edenler, muhakkak bir yalan ve apaçık bir suç yüklenmişlerdir" (6) ferman ederek işkenceyi ve haksız ithamları şiddetle reddeÂden Kur'ân'ın emirleri nerede? 1789 inkılâbından sonra bile kadını akıl hastası gibi mahcur sayan Avrupalılar ile 1989'da dahi hak ve hürriyeti kendi isÂtek ve arzuları ile sınırlayan ve tanımlayan Avrupa-kaselilerin sakat anlayışları nerede?
Şunu belirtelim ki, tehditÂlerle, korkularla ve hilelerle inÂsanları başka bir mecraya çevirtmek mümkündür; fakat bu daima muvakkattir. Ancak irÂşadı ve hükümleri ile kalblerin derinliklerine kadar nüfuz etÂmek, duyguların en incelerini heyecana getirmek, yüce ahlâkı hukuk nizamı ile beraber tesis edip alçak huyları imha eyleÂmek ve sadece görünürde değil, kalblerde ve gönüllerde de huÂkukun meşruiyetini kabul ettirÂmek, yalnız ve yalnız Resulullah'ın getirdiği hukuk nizamına has bir vasıftır. Zira bu hal başlı başına bir mucizedir. SoruyoÂrum, dünyada hangi kanun veÂya anayasanın hükümleri, 14 asır boyunca her asırda en az 300 milyon insan tarafından okunuyor, hürmetle baştacı ediÂliyor ve milyonlarca hafızlar tarafından tamamı ezberlenip zevkle ve şevkle kıraat ediliyor? Bu sadece Resulullah'ın getirdiÂği hukuk nizamının anayasası olan Kur'ân'a has bir mazhariÂyettir.
Yine düşününüz ki, asr-ı saaÂdetten önceki zamanlarda kalb katılığı ve merhametsizlik öyle bir hadde ulaşıyor ki, kocaya vermekten âr duydukları kızlaÂrını diri diri toprağa gömüyorÂlar. İslâm'ın tesis ettiği nizam ve doğurduğu merhamet, şefÂkat ve insaniyet sayesinde, evÂvelce kızlarını gömerlerken müÂteessir olmayanlar, İslâmiyet dairesine girdikten sonra karıncaya bile ayak basmaz oluyorÂlar. Böylesine kalblerde, gönülÂlerde ve vicdanlarda inkılab yaÂpabilmek hangi nizama ve dünÂya görüşüne nasip olmuştur? Bu hakikati idrak eden ve Resulullah'ın Kur'ân'la getirdiÂği ilâhî nizamı, az da olsa tanıyabilen büyük Alman devlet adamı Bismarck, hissiyatını şöyÂle ifade etmektedir: "Muhtelif devirlerde, insanlığı idare etmek için Allah tarafından geldiği idÂdia olunan bütün semavi kitapÂları tam ve etraflıca tetkik etÂtimse de, tahrif olundukları için, hiçbirisinde aradığım hikÂmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar, değil bir cemiyeti, bir evin bile saadetini temin edemezler. Ancak Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği Kur'ân, buÂnun tek istisnasını teşkil eder. Ben Kur'ân'ı her cihetten tetkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm... Sana muaÂsır bir vücud olamadığımdan dolayı müteessirim ey Muhammed! Muallimi ve naşiri olduÂğun bu kitab senin değildir; o ilâhîdir. Bu kitabın lâhutî olÂduğunu inkâr etmek mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için, beÂşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bunÂdan sonra göremeyecektir. Ben, huzur-u mehabetinde kemâl-i hürmetle eğilirim".
EMSALSİZ BİR UBUDİYET ÖRNEĞİDİR
Resulullah'ın, dininde buluÂnan bütün ibâdetlerin her çeşiÂdinde en ileri olması, herkesden ziyade takvada bulunması ve Allah’tan korkması, en zor dünyeÂvî şartlarda bile tam tamına ubudiyetin en ince esrarına kadar riâyet etmesi, hiç kimseyi taklid etmeyerek ve tam manâsıyÂla, ilk defa ama en mükemmel olarak, ibtidâ ve intihayı birleşÂtirerek yapması, elbette misli görülmez ve görülmemiştir. O'nun her konuda olduğu gibi, ubudiyet mevzuunda da en ileri olmasına müşahhas bir misâl vermek istiyoruz. Abdullah ibn-i Ömer anlatıyor:
Hazret-i Aişe'ye Resulullah'tan gördüğün hallerin en acibini bana haber ver dedim. BuÂnun üzerine ağladı ve uzun süre ağladıktan sonra bana şöyle deÂdi: O'nun her işi acibdi. Bir gece bana geldi, yorganıma girdi, baÂna iyice yaklaştı. Sonra buyurÂdu ki; "Ey Aişe! Bu gece bana Rabbime ibâdet etmek için izin verir misin?" Ben de "Ya Resulellah! Ben senin yakınlığını seÂverim, ancak muradını da seveÂrim, buyurun" dedim. Kalktı, odadaki su kırbasına vardı, abdest aldı, suyu çok da dökmedi, sonra namaza durdu. Kur'ân okudu ve ağlıyordu. Sonra iki eliÂni kaldırdı, yine ağlıyordu. HatÂta göz yaşlarının yeri ıslattığını gördüm. Daha sonra Bilal geldi. Kendisine sabah namazını haber veriyordu. Baktı ki ağlıyor, "Ya Resulullah! Gelmiş geçmiş güÂnâhlarını Allah mağfiret ettiği halde sen de mi ağlıyorsun?" dedi. Buna hemen şu cevabı verÂdi: "Ben, Rabbimin nimetlerine şükreden bir kul olmayayım mı? Hem nasıl ağlamayayım? Allah bu gece şu âyetleri inzal buyurdu: "Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve günÂdüzün muntazam bir mizan içinÂde değişiminde, akıl ve idrâk saÂhibi olanlar için alınacak ibret dersleri ve deliller vardır..." (meÂalindeki Al-i İmrân 190-200 âyetleri). Sözünü şöyle bitirdi: "Yazıklar olsun, bu âyetleri çeÂneleri arasında çiğneyip de içindeki hakikatları tefekkür etmeÂyenlere!.." (7).

HÂRİKA BİR MEDENİYET VE A...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri
« Posted on: 26 Nisan 2024, 02:53:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri rüya tabiri,Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri mekke canlı, Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri kabe canlı yayın, Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri Üç boyutlu kuran oku Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri kuran ı kerim, Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri peygamber kıssaları,Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleri ilitam ders soruları, Ahlak ve medeniyet açisindan Efendimiz in getirdikleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes