๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz ) => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 10 Ekim 2010, 18:49:00



Konu Başlığı: 0 62 yaş arası
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 10 Ekim 2010, 18:49:00
Peygamber Efendimiz'in(s.a.v.) hayatı -0-62 yaş arası



Peygamberimizin Mübarek Nesepleri

Kainat yokken sadece O’nun(s.a.v.) nuru vardı. Muhammedî nur, nev-i beşerin yaratılmasıyla ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem’e intikal etti. Sonraları nesilden nesile aktarılan nur, Hz. İbrahim’in alnında parladı.

İbrahim aleyhisselâm’dan oğlu Hz. İsmail’e geçen bu nur, Peygamberimizin yirminci dedesi olan Adnan’dan Kainatın Efendisi’ne geçerek, hakiki sahibini buldu. Adnan dışında Peygamberimizin bilinen dedeleri; Kusay, Hâşim ve Şeybe (Abdülmuttalib)’dir.


Zemzem’in Yeniden Bulunuşu


Zemzem ilk olarak, Hz. İbrahim’in eşi Hz. Hacer’in oğlu Hz. İsmail için su ararken, Cebrail’in kendisine gelip ayağını yere vurmasını söyledikten sonra, Hz. Hacer’in ayağını yere vurmasıyla ortaya çıkmıştı. Lakin, zamanla Mekke’nin yerlisi olan Cürhümlüler düşman istilası önünden kaçarken, Kâbe’nin bütün kıymetli mallarını Zemzem kuyusuna atmış, kuyunun üstünü de toprakla örtüp, belirsiz bir hâle getirmişlerdi. O zamandan beri Zemzem’in ismi var, kendisi yoktu.

Peygamber Efendimizin dedesi Abdülmuttalib bir gün Kâbe’nin yanında uyuyordu. Bir rüya gördü. Rüyasında bir zât kendisine Zemzem bulup ortaya çıkarmasını söyledi ve yerini tarif etti. Rüyayı gören Abdülmuttalib, artık Zemzem’in yerini bulup kazmakla vazifelendirildiğini anlamıştı. Derhal araştırmaya koyuldu ve kendisine öğretilen yere gitti ve rüyada tarif edilen yeri buldu. Abdülmuttalib, hemen kazı işine başladı ve kısa zamanda hazineleri ve suyu ortaya çıkardı. Fakat bu işi yaparken Kureyşliler Abdülmuttalib’e zorluk çıkardılar ve çıkan hazinelerde kendilerinin de hakları olduğunu iddia ettiler.

Abdülmuttalib’in bir oğlundan başka bir oğlu olmadığı için, Kureyşlilere karşı koyacak güçte değildi. Bunun üzerine ellerini açarak yüzünü semâya doğru çevirdi ve şöyle dua etti:

“Yemin ederim ki, ALLAH bana on erkek çocuk verirse onlardan birini kurban edeceğim”

Aradan yıllar geçip de Abdülmuttalib’in 10 çocuğu olunca, Abdülmuttalib çocuklarını alıp Kâbe’ye geldi ve onlar arasında kura çekti. Kura en sevdiği oğlu, aynı zamanda Peygamber Efendimizin babası olan Abdullah’a çıktı.

Ancak bir âlime danışıldı ve Hz. Abdullah’la 10 deve arasında kura çekildi. Kura Hz. Abdullah’a çıkarsa, develerin sayısı on arttırılacak ve kura yeniden çekilecekti. Ve böylece kuralar develere çıkana kadar bu işe devam edilecekti. Develerin sayısı yüze ulaşınca kura develere çıktı ve böylece Kâinâtın Efendisi’nin babası kurban edilmekten muhafaza edilmiş oldu.


Fil Vakası

Peygamberimize risâlet vazifesi verilmeden önce, peygamberliği ile alakalı olarak meydana gelen hadiselere “İrhâsât” denir. Fil vakası buna örnek olarak verilebilir:

Kâbe, dinî niteliğinden dolayı yoğun ziyaretçi akınına uğruyordu. Yemen valisi Ebrehe, Kâbe’ye olan bu teveccühü kırmak amacıyla Yemen’de çok ziynetli bir kilise yaptırmıştı. Ancak bu kilisenin yeteri kadar rağbet görmemesi ve bir Mekkelinin kiliseyi kirletmesi üzerine Kâbe’yi yıkmaya karar verdi. Mahmud adındaki fil eşliğinde büyük bir ordu ile yola çıktı. Kâbe ALLAH’ın(c.c.) eviydi ve bu muazzam mâbedi elbette O koruyacaktı. Çok geçmeden ordu üzerine ALLAH(c.c.) tarafından, gaga ve ayaklarında kızgın taşlar taşıyan Ebâbil kuşları gönderildi. Üzerlerinde kime isabet edeceği yazılı olan bu kızgın taşların hedefini bulmasıyla ordu helak edildi.

Kur’ân-ı Kerim’deki Fîl Sûresi , Kâbe-i Muazzamayı yıkmak için harekete geçen Ebrehe’nin ordusunun başına gelenlerden bahsetmektedir.


Peygamberimizin Doğumu

Peygamberimiz 571 yılında, Pazartesi günü ve Fil Vakası’ndan yaklaşık olarak elli-elli beş gün sonra Mekke’de dünyaya geldi. Resûl-i Ekrem Efendimizin annesinin adı Amine, babasının adı Abdullah’tır. Hz. Abdullah, Peygamberimiz doğmadan 2 ay önce, ticaret için gittiği Suriye’den dönerken vefat etmiştir.

Peygamberimizin dünyaya teşrifleri sırasında meydana gelen bazı harika hadiseler vardır. Bunların bir kısmı şunlardır:

- Bir yıldız doğdu.

- Kisra sarayının 14 burcu yıkıldı.

- Binlerce yıldır yanan Mecûsilerin ateşi söndü.

- Kâbe’deki putlar yıkıldı.

- Save gölü kurudu.

- Doğu ve batıyı aydınlatan bir nur göründü.

- Semâve vadisi sular altında kaldı.


Peygamberimizin Süt Anneye Verilmesi


Mekke’nin havası sıcak ve bunaltıcıydı. Çölde ise hava güzel, su tatlı ve temizdi. Ayrıca çölde yaşayan bazı kabileler dili daha düzgün kullanıyorlardı ve onların ahlakları daha güzeldi. Bu sebeple Kureyşliler, yeni doğan çocuklarını çölde yaşayan süt annelere veriyorlardı. Peygamberimiz de doğumundan kısa bir süre sonra süt anneye verildi. Peygamberimizin süt annesi Benî Bekr kabilesinden Hz. Halime’dir. Peygamberimiz süt anneye verildikten sonra Benî Sa’d yurduna götürüldü. Kainatın Efendisi, hem içinde bulunduğu ailede hem de bu yurtta bol bereketlere vesile oldu. Bu dönem zarfında, Peygamberimizin göğsü melekler tarafından yarıldı, kalbinden bir kan pıhtısı çıkarılarak atıldı, göğsü ve kalbi temizlendi. Resûl-i Ekrem Efendimiz Benî Sa’d yurdundaki yıllarını, süt kardeşleri olan Şeyma ve Abdullah’la geçirdi. Burada geçen 4 yılın sonunda ise Peygamber Efendimiz annesine teslim edildi.


Peygamber Efendimizin Annesine Getirilmesi

Peygamberimiz annesine teslim edildikten bir süre sonra annesiyle birlikte, hem babasının kabrini hem de Medine’deki akrabalarını ziyaret etmek amacıyla Medine’ye gitti. Medine dönüşünde, Ebva adı verilen yerde 576 yılında Hz. Amine vefat etti. Böylece Kâinatın Efendisi 6 yaşında hem öksüz hem de yetim kalmıştı. Annesinin vefatından sonra Kainatın Efendisi’ni Mekke’ye, dadısı Ümmü Eymen getirdi.



ALINTI