> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tıbb-ı Nebevi > Sizden Gelenler ( Tıbb-ı Nebevi ) > Tıbbun nebevi üzerine
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tıbbun nebevi üzerine  (Okunma Sayısı 1615 defa)
25 Kasım 2010, 14:55:39
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 25 Kasım 2010, 14:55:39 »



Tıbbu’n-Nebevi Üzerine - 5
Yusuf el-Kardavi’nin Tıbb-ı Nebevi

Hadisleriyle Alakalı Fikirlerinin Tenkidi



Yûsuf el-Kardavî, Sunneti Anlamada Yöntem kitabında, “5. Hadisteki Değişken Vasıta İle Sabit Hedefin Birbirinden Ayırt Edilmesi” başlığından sonra şöyle diyor: “Sünneti anlamada hataya düşme sebeblerinden birisi de bazı insanların Sunnet’in gerçekleştirmeye çalıştığı amaçlarla, istenilen bu amaçlara ulaşmada bazen ona yardım eden anlık ve çevresel etkenleri birbirine karıştırmalarıdır. Bu yüzden onların, sanki bu vesileler bizzat kasdolunan şeylermişçesine var güçleriyle (düşüncelerini) bu vesileler üzerine odaklaştırdıklarını görürsün. Halbuki Sunneti ve onun sırlarını anlamada derinleşen kişinin gayet net olarak bildiği gibi, önemli olan hedeftir ve o da sabit ve devamlıdır. Vesileler ise çevre, asır veya örf v.b. te’sir eden unsurların farklılığı ile değişir.

Bundan hareketle Sunnet (sahasında) çalışıp, Nebevi tıbba önem verenlerin birçoğunu, araştırma ve ihtimamlarını Nebi’nin (sav) bedeni bazı hastalık ve dertlerin tedavisinde, tedavi için vasfetmiş olduğu ilaç, gıda, ot, daneler v.b. şeyler üzerine odaklaştırdıklarını görürsün.” (s. 154, Terc: Bünyamin Erul, Rey Yay., Kayseri, 1991)

Üstâd el-Kardavî daha sonra “hacamat, ûd-ı hindî, ismid, çörekotu hakkında vârid olan ehâdîs-i Nebevîye’yi misâl veriyor ve diyor ki: “Kanaatime göre bu ve benzeri vasıflar Nebevî tıbbın rûhu değildir. Bilakis onun rûhu; insanın sağlığını ve yaşamını, vucûdunun  sağlamlığını, gücünü, yorulduğunda rahatlama, acıktığında doyma, hastalandığında tedavi olma hakkını korumaktır…”

“Vesileler ise, asırdan asıra, çevreden çevreye değişir ve hatta değişmesi gerekir. Dolayısıyla hadîs, onlardan herhangi bir şeyi tayin etmişse, bu, onunla bizi bağlamak, onun yanında bizi dondurmak için değil; ancak o zaman ve mekanda olan vakıanın beyanı içindir.” (s. 155)

Üstâd el-Kardavî’nin Sunneti doğru anlamak, hatalı fehmden ictinâb için serdettiği hususa katılıyoruz. Ancak üstâdın maksadını ifade için seçtiği tıbb-ı nebevî misâllerine dair değerlendirmesi tavzihe muhtâc.

1- Tıbb-ı Nebevî hadîslerinde vârid olan tedavi maddeleri hakkındaki maksad-ı Nebeviyye’nin insanları tedavide bu maddelerle sınırlamak olmadığı hususuna katılıyoruz. Zira Şeriat’ın esası olan ‘teysir’ bu mevzuda da câridir. Binâenaleyh insanların kolayca ulaşabilecekleri tedavi maddelerinden (helâl maddeler olmak kaydıyla) tedavi olması esastır. Bu ise, iklim, coğrafya, tecrübe ve ilme bağlı olarak tehâlüf eder. Ayrıca insanların ilim ve tecrübesi geliştikçe yeni yeni tedavî usûlleri de ortaya çıkabilir. Hassaten bilgi alış-verişinde sınırın olmadığı çağımızda değişik tedavi usulleri de yaygınlaşmıştır. Akupunktur, ayurvedik tıb, masajla tedavi, biyoenerji gibi tedavi usûlleri doğuya mahsus olmaktan çıkmış, dünyanın her tarafında uygulanır olmuştur.

2- Ancak Rasûlullah’dan vurûdu sâbit olan hadîslerde zikredilen tedavi maddelerinin zikredilmesini tefekkür ve taharrinin bir mahsuru da olmasa gerek. Rasûlullah’dan (sav) bu maddeler hakkında herhangi bir hatalı açıklama beyânı sâdır olmadığından (hurma ağaçlarının aşılanması mes’elesinde olduğu gibi), bu durumda mezkûr tedavi maddelerinin tedavide kesin te’siri sâbit olmuş olur. Zira Rasûlullah’ın (sav) mübârek ağızlarında hilâf-ı hakikat söz sâdır olmaz. O halde Müslüman tabîblere, kimyâgerlere, botanikçi, biyolog ve farmakologlara düşen vazife mezkûr maddelerin üzerinde çalışıp, araştırma yapmak, bunlardan umum Müslümanlar ve insaniyet için faydalı ilaçlar üretmek olmalıdır. Yoksa çağ değişti, tedavi araçları da değişti deyip, Rasul-i Ekrem’in mezkûr ve benzeri hadîs-i şerîflerini –aslolan gâyedir zannıyla- i’tibârdan düşürmek, onları hadis kitablarında medfun bırakmak da Rasululllah’ı (sav) anlamamak olmaz mı? Ayrıca mezkûr maddelerin tedavi değeri kesin ve sâbit olunca, insanların tecrübeyle elde ettiği aynı mevzudaki diğer bir tedavi maddesinin ise, tedavi değerinin sabitliğinin zanni olduğunu nazar-ı i’tibara aldığımızda sabit olanın sabit olmayana tercihi daha evladır olur. Hassaten batı tıbbının ürünü olan ve yan tesirleri bolca bulunan kimyevî-sun’i ilaçlarla mukayese edildiğinde tıbb-ı Nebevide vârid olan maddelerin, hıfzıssıhha ve tedaviye dair maksad-ı Nebeviyeye daha muvâfık olduğunu görürüz.

3- Teysir kâidesine göre de tıbb-ı Nebevi’de mezkûr maddelerin kullanma ve bilgisine ulaşma, Batı’ya bağımlı olmama, ucuzluk açısından daha kolay olduğunu ifade etmek gerekir.

4- Tedavi doğrudan insanla alakalı olunca şu hususu da düşünüyoruz: Mezkûr maddelerin tabiatında, te’sirinde, kullanılışında herhangi bir değişiklik meydana gelmemektedir. Yani bir çörekotunun ilaç olarak kullanımıyla, bir savaş aracı olarak kılıç, ok, at vs.nin kullanılışı arasında azim farklar vardır. Savaş araçları insanın tabiatıyla, bedeninin gelişimiyle alakalı olmayıp, tamamen harici bir unsurdur. Bunda bilgi, tecrübe ve teknik gelişip değiştikçe değişimi takip etmek îcâb eder. Bu cemiyetin emniyeti, sulh ve selameti için elzemdir. Zira toplumlar bunlar üzerinden birbirine galib gelir veya düşmanca saldırıyı engeller. Dolayısıyla bu hususta düşmanla en azından denklik gerekir. Buna binâen de savaş ve cihad vasıtalarıyla alâkalı nassları çağın vasıtaları şeklinde anlamakta beis yoktur. Ancak tedavi ve hıfzıssıhha ise böyle değildir. Günümüzde olduğu gibi, tedavide Batılı usûllere bağlı kalmak, aynı zamanda Batıda üretilen tıbbî teknoloji ve ilaç sanayine de bağımlı olmak ma’nâsına gelir. Oysaki burada maksad sağlığı koruma ve tedaviyse, bu mevzuda Batılıların bilgisinden de faydalanılabilir tabii ki, bunu kendine has yöntem, ilaç ve teknolojiyi kullanarak halletmek gerekir. Ki bu usûl, maksad-ı Nebevî’ye daha muvâfıktır kanaatimce. Hakîkatte de tedavide tek bir usûl yoktur. Usulü tekleştirmek ve Batılı usulü mutlakmış gibi, çağın gereği gibi kabul etmek hem ilmî değildir, hem insanın fıtratına aykırıdır.

5- Burada Müslüman ilim adamlarına ve ilac üreticilerine düşen; tıbb-ı Nebevî hadîslerinde mezkûr maddelerin faydalarını, etken maddelerini ve hangi hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini keşf ve araştırmadan sonra, bunları insanların kolayca ulaşabilecekleri, kullanabilecekleri ilaçlara dönüştürmek vazifesidir. Tabii mâddelerin Batılı ilaç mantığıyla ilâca dönüştürülüp, ilâcın kendisinin de bir hastalık sebebi olduğu çağdaş kimyevî-sun’i ilac elde etmeyi kasdetmiyoruz.

6- Hadd-i zatında “çörekotu” misâlinde olduğu gibi, çağdaş tıb araştırmaları da göstermektedir ki bu maddelerin Rasûl-i Ekrem’den sâdır olması boşuna değildir. Çörekotunun bağışıklık düzenini güçlendirdiği, takviye ettiği isbatlanmıştır. İmmün sistemi (bağışıklık düzeni) kuvvetlenince de, insanların hastalıklardan kolaylıkla halas olduğunu görüyoruz. O halde hadiste vârid olan “Ölümden başka her derde devadır.” İfadesini, bağışıklık düzenini takviye etmektedir şeklinde anlamakta mahsur olmasa gerek. Çörekotunun tıbbi değeri hadisle sâbitken, tıbbî araştırmalar da bunu desteklerse, bu hadîsin sıhhatini de takviye eder bir cihette. Ancak burada şeref bu hakikati ifade eden Rasûl-i Ekrem’e aittir netîcede. İlim adamı, o hakikate uzunca bir zahmetten sonra ulaşınca, ona ancak “Sadakte ya Rasûlallah!” demek düşer ve o da böyle şeref kazanır.

O halde insan sıhhatine ve hıfzıssıhhaya dâir vârid olan hadîs-i Nebevîye’den muradda budur demek hatalı olmaz. Tıbb-ı Nebevî’nin rûhu da, bu rûha muvâfık tedavî maddesi de bâkî kalmış olur.

7- Aynı şekilde Üstâdın misvâk hakkındaki değerlendirmesine de kısmen katılıyoruz. “… Hedef ağzın temizlenmesidir, tâ ki Rabb hoşnud olsun…” Bu maksadda bütün Müslümanlar hemfikirdirler. Ancak bu hedefin gerçekleştirilmesinde hadis-i Nebevi’de bir vasıta tayin olması maksud-ı bizzât mıdır? Üstâd el-Kardavî bunun maksûd-ı bi’z-zât olmadığını söylüyor. Ve diş temizliğinde esas olan madde de kullanma ölçüsünün diş ve damakları yaralayıp zarar vermeyen, kırıp kuvvetini gidermeyen misvak ağacı, kuru hurma dalı, zeytin vb. dalından olabileceğini Hanbelî fıkıh kitâbı “Hidâyetu’r-Râğıb”dan naklediyor. Yûsuf el-Kardavî buradan hareketle: “İşte buradan öğrenmekteyiz ki, diş fırçası ve macunun asrımızda, özellikle de evde yemekten sonra ve uyuduğunda misvak ağacı yerine geçmesi mümkün olur.” (s. 157) hükmüne varıyor ki, kanaatimizce bu hüküm zâhirde diş temizliğinin sağlanması noktasında doğru olmakla birlikte “misvak ağacının yerine geçmesi mümkündür” hükmü en azından eksiktir. Zira:

a) Diş fırçası ve kimyevî-sun’î diş macunlarının zararları veya faydaları Müslüman ilim adamları tarafından araştırılıp, netice kesin bir şekilde ortaya konmamıştır.

b) Müslüman ilim adamlarının veya çağdaş ilim adamlarının misvâkın faydaları üzerindeki araştırmaları göz önünde bulundurulmadan bu hükme varılmıştır. Çağdaş araştırmalar göz önünde bulundurulduğunda diş fırçası ve macununun asla misvakın yerini tutamayacağı görülür. (Misal olarak bakınız: Mustafa Özer’in ‘Misvak Mucizesi, Bürde Yay.’ isimli kitabı)

 
Devam edecek...



Hikmet Akpur
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tıbbun nebevi üzerine
« Posted on: 18 Nisan 2024, 06:42:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tıbbun nebevi üzerine rüya tabiri,Tıbbun nebevi üzerine mekke canlı, Tıbbun nebevi üzerine kabe canlı yayın, Tıbbun nebevi üzerine Üç boyutlu kuran oku Tıbbun nebevi üzerine kuran ı kerim, Tıbbun nebevi üzerine peygamber kıssaları,Tıbbun nebevi üzerine ilitam ders soruları, Tıbbun nebevi üzerine önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes