> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > İtikat > Sizden Gelenler(İtiKat) > Varlık ve insan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Varlık ve insan  (Okunma Sayısı 1179 defa)
14 Temmuz 2012, 15:46:50
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 14 Temmuz 2012, 15:46:50 »



Varlık ve insan
   
Cenâb-ı Hak şu kâinatta ve diğer âlemlerde sayısız diyebileceğimiz kadar çok varlıkları yaratmıştır. Bunların hepsi yaratıcısının emirlerine uygun olarak yaşantılarını devam ettirmektedirler. İnsan ve cin ise farklı bir özellikte yaratılmıştır. O da kendi iradesine göre iyi ve kötü olacak yâ da kabiliyetlerini inkişaf ettirecek yâ da onları köreltebilecek özellikte yaratılmıştır.
 
Kâinatın mutlak hâkimi sayısız varlıklar içerisinde çok az bir grubunu imtihana tabi tutmak için kimseye sormaya ihtiyacı elbette yoktur. Mülk onundur; istediği gibi, istediği kadar ve istediği şekilde yaratır. Biz insanlar için ona boyun eğmekten başka hiçbir aklî yol yoktur. “Var olmak ister misin?” diye bir soru sorulabilmesi için bir muhatabın “var edilmesi” gerekir. Olmayan bir şeye böyle bir sorunun sorulması düşünülemez. Zira olmayan şeyin ne hayatı, ne bilinci, ne de iradesi ve özgürlüğü yoktur. İrade ve özgürlük verilmiş biri ise zaten var edilmiş demektir. Var edildikten sonra da böyle bir sorunun sorulması anlamını yitirmiştir. Fakat sonsuz bir âlem olan ahirette sonsuz fırsat ve güzellikler içinde “Gerçek anlamda var olmak ister misin?” diye bir soru insanın yaşarken önündedir.
Yaratıldıktan sonra da gerçekte hiçbir varlık yok olmayı istemez. Çünkü varlık; mutlak hayırdır, rahmettir ve her türlü olumsuz şartlara rağmen yine de iyidir. En basit bir bakteri dahi yaşamak için sonuna kadar mücadele eder. Yol kenarındaki sıradan bir bitki dahi varlığını ve neslini devam ettirmek için tohumları vasıtasıyla büyük bir azim ve gayretle çalışır. Varlıkların bu muazzam gücü ve var olma isteği karşısında her şey çaresizdir. Onun için kâinatta yaratıcı hariç hiçbir güç en küçük bir zerreyi dahi yok edemez.
İşte bu var olma isteği bizim fıtratımızdır, yaratılışımızdır. Bu sözden ve konuşmaktan daha güçlü bir ifadedir. Cenâb-ı Hakk’ın ruhlarımıza sorduğu “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna verdiğimiz “Evet” cevabı ise yine fıtratımız ve yaratılışımız bunu ispat eder. “Rab” idare etmek, ihtiyaçları karşılamak ve yönetmek manalarına gelir. Her insan, zihnindeki faaliyetlerden vücudunun çalıştırılmasına kadar her şeyi başka birisinin idare ettiğini, kendisinin haberi bile olmadığını biliyor.
Bu “söz”ün Kur’ân’da zikredilmesinin maksatlarından birisi de, Hıristiyanların “insan kötü olarak doğar ve vaftiz edilmesi gerekir” anlayışının yanlışlığını göstermek içindir. Her insan temiz olarak ve İslâm fıtratına göre doğar. Kimse kimsenin suçunu da yüklenmez.
Ruhlar âleminde insana “Var olmak ister misiniz?” diye bir sual sorulmamıştır. Yaratılıştan sonra Rab kendini tanıtmış, ruh da Rabbini tanımıştır. Ve bu tanıma, insanın bilinçaltına yerleşmiştir. Her doğan İslâm fıtratı üzerine doğar demek de budur. Yani Rabbinin varlığı onun ruhuna, vicdanına, aklına ve kalbine hâsılı bütün benliğine kodlanmış, şifrelenmiştir. İnsan ise bu bilinçaltındaki bilgileri isterse küfrün, inançsızlığın kara kalemiyle karalayabilir, silmeye çalışabilir. Bunun sonucunda kalp ve vicdanını karartan inkâr karanlığının insanın benliğine yerleşmesi yaşanır. Elbette, din bir imtihandır, sınavdır. Öyleyse, dinî bilgilerin herkesin ister istemez kabul edeceği kesinlikte olmaması gerekir. Aksi takdirde kömür ruhlu Ebu Cehillerle, elmas kalpli Ebu Bekirler aynı değerde olurdu. Kur’ân’da hakikatler öyle hassas bir ölçüde açıklanmıştır ki, hem imana hem de inkâra kapı açık bırakılmıştır ve insanın özgürlüğü kısıtlanmamıştır.
İnsan küçük bir kâinat olabilen, Allah’ın bütün isimlerini ve san′at nakışlarını gösterebilen bir fıtratta yaratılmıştır. Allah insana iman nuruyla ‘âlâ-yı illiyyin’ denilen yaratılmışların en yüce seviyesine çıkabilecek ve sonsuz Cennete lâyık bir değer kazanabilecek bir yetenek vermiştir. İnsan kendisine emanet edilen istidat ve yetenek çekirdeklerini imanın ışığıyla, İslâmiyet’in suyuyla, kulluk toprağı altında Allah’ın kanunları çerçevesinde besler ve yetiştirirse, kabirde ve ahirette sonsuz Cennet meyvelerini verebilir. Fakat bu derece değerli ve yetenekli olmanın, başka bir açıdan büyük bir riski de vardır. Çünkü duygularına sınır konulmayan bir insan, kendisine verilen bu özgürlüğü ve sınırsızlığı kötüye kullanarak isyanla, küfürle ‘esfel-i safilin’ denilen, varlıklar içinde en aşağı mertebelere de düşebilir. Ayrıca, kendisine verilen en değerli cihazları ve duyguları boşu boşuna harcadığı ve körelttiği için, sorumluluğunun büyüklüğü oranında sorguya çekilecektir.
İnsan için yeryüzünün imtihan yeri olması, peygamberlerin ve kutsal kitapların gönderilmesi, şeytanın ve Cehennemin yaratılması ve insanlığın büyük bir kısmının hidayeti bulamaması kötü, şer değildir. Bunu bir örnekle akla yaklaştırmak mümkün. Meselâ, bir elimizde bin, diğer elimizde on çekirdek bulunsun. Bu bin ve on çekirdek, toprağa atılıyor ve sonucunda bini bozuluyor, onu ağaç oluyor. On ağacın verdiği fayda, bin çekirdeğin verdiği zararı hiçe indirir. Bunun gibi, nefis ve şeytanla mücadele etmek sayesinde on mükemmel insanın çıkması ve insanlığın şerefini bütün kâinat huzurunda gözler önüne sermeleri, binlerce inançsızın insanlık türüne verdiği zararı göze göstermez. Yüz yirmi dört bin peygamber, yüz yirmi dört milyon evliya, yüz yirmi dört milyon asfiya ve kâinat kendi yüzü suyu hürmetine yaratılan Resul-i Ekrem (asm) gibi bir zatı yetiştiren bir hakikate hiçbir karanlık şey leke süremez, karartamaz.
Peki varlık âleminde iyi bir insan olmak için mutlaka Müslüman olmak gerekir mi? Öncelikle şu söylenebilir, âlemlerin Rabbi, insanın da yaratıcısı olduğu için insanı en iyi bilen odur. “Yapan bilir, bilen konuşur” kaidesince, insanı en ince duygusuna kadar nakış nakış işleyerek yaratan Cenâb-ı Hak, insanın nasıl iyi insan olacağını ve nasıl mutlu olacağını elbette en iyi bilendir. Aldığınız herhangi bir cihazın bakım ve işletmesi kullanma kılavuzuna uygun olmazsa, cihazınız “iyi” cihaz, siz de “mutlu insan” olamazsınız.
Müslüman olmayanlarda iyi sıfatlar olabileceği ve olduğu gibi Müslüman olanlarda da iyi olmayan, kötü sıfatlar bulunabilir. Yani Müslüman olmayan bir insanın Müslümanca davranışları ve işleri olabilir. Ki, günümüzdeki Batı toplumları ile İslâm toplumlarına genel olarak göz gezdirdiğimizde bunu çarpıcı bir şekilde görmekteyiz. Bediüzzaman bu hakikate şöyle dikkati çekmiştir: “Maatteessüf [üzüntü vericidir ki], güzel şeylerimiz gayr-ı müslimler eline geçtiği gibi, güzel olan ahlâklarımızı da yine gayr-ı müslimler çalmışlar. Güya bir kısım içtimaî [toplumsal, sosyal] ahlâk-ı âliyemiz [yüksek ahlâkımız] yanımızda revaç bulmadığından [değeri anlaşılmadığından], bize darılıp onlara gitmiş. Ve onların bir kısım rezâili [rezillikleri], kendileri içinde çok revaç bulmadığından cehaletimizin pazarına getirilmiş.” (Münâzarât, s. 100)
İslâmiyet, insaniyet-i kübradır. Yani, İslâmiyet insaniyetin en zirve noktasıdır. Bütün güzel ahlâkî değerler İslâmiyet’te vardır ve İslâmiyet sayesinde ahlâk da yükselir. Meselâ, anne babaya hürmet ve saygı güzel bir ahlâktır ve İslâmiyet’in çok önemli bir değeridir. Anne babaya ‘öf’ bile demeyecek derece hassasiyet gösterilmesi gerektiği, Cenâb-ı Hakk’ın ezelî kelâmında emredilmiştir. Aynı zamanda, İslâmiyet ile ahirete inanan bir insanın ebedî bir hayatta sonsuz olarak beraber yaşayacağını bildiği anne babasına göstereceği saygı ve hürmet, bu dünyadaki son anlarda da eksilmeyecektir. Oysa ahiret inancı olmayacak olursa, bu ahlâkî tavrın samimiyeti ve niteliği ondan bire inecektir. Aynı şekilde, bir kişinin güzelliği zamanla eksilen eşine karşı sadakati ve sevgisi de, İslâmiyet’in ahiret inancı sayesinde değişmez. Sonsuz bir hayatta hurilerden çok daha güzel olacak ebedî hayat arkadaşına karşı güzel tavır ve davranışlarında süreklilik yaşanır.
Peygamber Efendimiz’le (asm) birlikte din, İslâmiyet kemale ermiştir. Peygamber Efendimiz (asm) bütün detaylarıyla İslâmiyet’i yaşamış ve anlatmıştır. Cenâb-ı Hak insanlarda görmek istediği bütün güzel ahlâkı da onun üzerinde toplamıştır. Bunu da açık bir şekilde ezeli kelâmıyla şöyle bildirmiştir: “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin”. Bu âyetten anlaşılmaktadır ki, Cenâb-ı Hak sevgisinin göstergesi Peygamber Efendimiz’e (asm) uymak, sünnetini yaşamak ve onu rehber kabul etmektir. Çünkü her harekette Peygamber Efendimiz’i (asm) benzemeye çalışıldığında İslâmiyet ve dolayısıyla Cenâb-ı Hak hatıra gelecektir. Bu ise sürekli her an Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda insanın bulunduğu bilincini, yani kulluk tavrını geliştirecektir. Ayrıca, Cenâb-ı Hakk’ın en sevdiği davranışları en zirve noktada yaşayan Peygamber Efendimiz (asm) gibi davranıldığında sürekli en doğru ve iyi ahlâkî tavırlar sergilenmiş olacaktır.
İslâmiyet fıtrat dinidir. Yani insanoğlunun yaratılış özelliklerine en uygun dindir. İnsanı bilen ve yaratan yüce Allah, ona en uygun dini de Peygamber Efendimiz (asm) gibi en güzel bir rehber eşliğinde göndermiştir. İyi bir Müslüman dolayısıyla iyi bir insandır da. Yani İslâm’ın hükümlerine uyan ve yerine getiren her insan, iyi insandır.

yeniasya

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Varlık ve insan
« Posted on: 26 Nisan 2024, 00:58:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Varlık ve insan rüya tabiri,Varlık ve insan mekke canlı, Varlık ve insan kabe canlı yayın, Varlık ve insan Üç boyutlu kuran oku Varlık ve insan kuran ı kerim, Varlık ve insan peygamber kıssaları,Varlık ve insan ilitam ders soruları, Varlık ve insan önlisans arapça,
Logged
14 Aralık 2016, 22:34:05
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 14 Aralık 2016, 22:34:05 »

Esselamu aleykum.Kainati essiz yaratan ve insanin emrine sunan rabbime binler kez subhanallah.Rabbim razi olsun paylasimdan...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Aralık 2016, 09:28:57
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.958


« Yanıtla #2 : 15 Aralık 2016, 09:28:57 »

Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Allah'ın verdiği tüm nimetlerin kıymetini bilip bizleri hakkıyla şükredenlerden olalım inşaAllah. Amin ecmain
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Aralık 2016, 11:26:54
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #3 : 15 Aralık 2016, 11:26:54 »

İslâmiyet fıtrat dinidir. Yani insanoğlunun yaratılış özelliklerine en uygun dindir. Rabbim dinimizin gerekliliklerini hakkiyla yerine getirenlerden eylesin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
19 Ocak 2017, 20:37:03
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #4 : 19 Ocak 2017, 20:37:03 »

Yaradilis gayemizin farkinda olup insaallah hakkiyla takva uzere yasayan imani kamil kullardan oluruz
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes