> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > İtikat > Sizden Gelenler(İtiKat) > Beddua olarak lânet sözünün vebâli
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Beddua olarak lânet sözünün vebâli  (Okunma Sayısı 1264 defa)
17 Ekim 2010, 17:17:40
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 17 Ekim 2010, 17:17:40 »



Beddua Olarak Lânet Sözünün Vebâli

Lânet, sözlükte “kovmak, uzaklaştırmak” anlamında ALLAH’ın bağış ve merhametinden uzak olmayı ifade eder. Lânetullah da “ALLAH lânet etsin, ALLAH belasını versin” anlamında ALLAH’ın rahmetinden uzaklaştırma düşüncesiyle yapılan bir bedduadır (kötü dua). (Rağıb el-İsfehanî, el-Müfredât, s. 454) ALLAH’ın rahmetinden uzaklaştırıldığı için şeytan “laîn, mel’ûn” veya “racîm” olarak isimlendirilir. Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak: “İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek bulunmasın.” (Kâf, 50/18) buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de “Kişi bazen mahzur görmediği değersiz bir söz söylediğini zanneder. Hâlbuki o söz sebebiyle, cehennemin yetmiş yıllık dibini boylar” (İbn Mâce, Fiten, 12) şeklinde haber vermektedir. Dolayısıyla Müslüman, diğer insanların elinden ve dilinden zarar görmediği kişi olduğuna göre (Tirmizi, İman, 12), ağzından çıkan her söze dikkat etmeli ve ondan mesul olduğunu unutmamalıdır.

Peygamberimiz’den, bazı kişiler aleyhine beddua edilmesi istenince “Ben lânet edici değil, rahmet peygamberi olarak gönderildim” (Bkz. Müslim, Birr, 87) diyerek bunu kabul etmediğini görmekteyiz. Nitekim Uhud Savaşı’nda Hz. Peygamber’in mübarek dişi kırıldığı, yüzü yarılıp kanlar aktığı bir sırada bütün bu musibetlere sabrederek bunların müsebbipleri olan Kureyş’in hidayete nail olmaları için dua yapmış, beddua etmemiştir. Zîrâ askerî dehasıyla tanınan Halid b. Velid, Uhud Savaşı’nda düşman safındayken, h. 8. yılda Mekke fethinden hemen önce İslâm’a girerek “seyfullah” unvanını almış, Müslüman bir komutan olmuştur.

Bununla birlikte Peygamberimiz “lânet” kelimesini insanların günahlara karşı daha dikkatli olmaları için zaman zaman “zecir=sakındırma” anlamında kullandığı da olmuştur. Meselâ “Faiz yiyen ve yedirene ALLAH lânet etsin!” (Darimi, Büyu, 4) “Anne ve babasına söven kimse lânetlenmiştir” (Ahmed b. Hanbel, I, 217) “Arazi işaretlerini bozana (sınır taşlarını kaldırana) ALLAH lânet etsin” (Müslim, Edâhî, 44) “ALLAH’ın lâneti rüşvet alan ve verenedir” (Suyutî, Fethu’l-Kebir, III, 15) “Güzellik için döğme vuran ve vurduran ve bu suretle ALLAH’ın yarattığı güzelliği değiştiren kadınları ALLAH lânet etsin!” (Tirmizi, Edeb, 33) gibi hadîsler bunlardan bazı örneklerdir.

Son hadîste yalnız kadınların zikredilmesi, Arabistan’da o dönemde döğmenin kadınlar arasında yaygın olduğundan kaynaklanmaktadır. Yasaklama hikmetinin de, ALLAH’ın yarattığı fıtrî güzelliği değiştirmek olduğu açıkça belirtilmiştir. Diğer hususlar da yine fert ve toplumun huzur ve saadeti için uyulması gereken kuralların önemine işaret etmektedir. Lânet şiddetli bir vaîd (tehdid) olduğu için yukarıdaki sayılan hususlar (bazı âlimlerin kabul ettiği gibi) büyük günahlardandır. Yine “Fitne uykudadır, onu uyandırana ALLAH lânet etsin” (Suyutî, Fethu’l-Kebir, II, 280) rivayeti de, fitnenin toplum içinde meydana getireceği huzursuzluklara işaret etmektedir. Zîrâ fitne, toplumun düzenini bozduğu için adam öldürmekten daha büyük tahribat yapmaktadır. Hz. Peygamber, Uhud savaşından sonra h. 4. yılın başlarında Bi’r-i Maûne bölgesinde 70 Kur’ân öğreticisinin pusu kurularak şehit edilmesine çok üzülmüştü. Bu sebeple sabah namazlarında bir ay süreyle Bi’r-i Maûne faciasına yol açan kabilelere beddua şeklinde “kunut” yapmıştır. (Müslim, Mesâcid, 299-301) Onlar da cezalarını dünyada bulmuş ve perişan olmuşlardır. Oysa rahmet peygamberi olarak gönderilen Peygamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) kendisine ve ashabına yöneltilen birçok haksızlık ve tecavüz karşısında bedduaya tevessül etmediği hâlde, Bi’r-i Maûne hâdisesi sebebiyle bedduada bulunması dikkat çekicidir. Çünkü bu olay, masum insanların zulmen öldürülmesinin ALLAH katında ne kadar büyük bir günah olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca hayatını Kur’ân hizmetine verenlerin ALLAH ve Hz. Peygamber yanındaki kıymetini ve şerefini göstermektedir.

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Mü’mine lânet eden, onu (mânen) öldüren gibidir. Kim bir mü’mine küfür nisbet ederse, onu öldürmüş gibidir (vebale girer)” (Tirmizi, İman, 16) buyurmuşlardır. Nitekim kâtil, öldürdüğü kimseyi sadece dünya menfaatlerinden mahrum eder. Lânetçi ise, ahiret nimetlerinden ve ALLAH’ın rahmetinden mahrum bırakmaya çalışır. Zîrâ Kur’ân, “lânetullah zalimlerin üzerine olsun” diyerek, bu sıfatın kâfir ve zalimlerin vasfı olduğunu belirtmektedir. (Bkz. A’râf 7/44) O hâlde mü’min, Peygamberimiz’in “ALLAH’ın gazabı, ALLAH’ın lâneti ve cehennem ateşi ile birbirinizle lânetleşmeyin” (Tirmizi, Birr, 48) tembihine kulak vermeli ve lanetten kaçınmalıdır. Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti geniştir, tevbe eden her mü’mini rahmetiyle bağışlayabilir. Yeter ki O’nun rahmetinin genişliğini unutmayalım. Benî İsrail’de birbirine zıd maksad güden (ayrı niyetli ve amelli) iki arkadaş vardı. Bunlardan biri günahkârdı, diğeri de ibadette gayret gösteren bir âbid idi. Âbid olan diğerini günah işlerken gördüğünde “Vazgeç, bırak!” derdi. Bir gün yine onu günah işlerken gördüğünde ona “Terket, vazgeç!” diye ikazda bulundu. Öbürü “Beni Rabbimle baş başa bırak. Sen beni kontrol eden murakıp mısın?” dedi. Bunun üzerine âbid olan kişi “Vallahi ALLAH seni mağfiret etmez veya ALLAH seni cennetine koymaz!” deyiverdi. Bir müddet sonra ALLAH ikisinin de ruhlarını kabzetti. Bunlar ALLAH’ın huzurunda bir araya geldiler. ALLAH ibadetinde gayret edene ve ikaz edene “Sen benim elimdekine kâdir misin? (Benim adıma nasıl böyle bir şey söyleyebilirsin)” dedi. Günahkâra da yönelerek “Sen git, rahmetimle cennete gir!” buyurdu. Diğeri için de “Bunu ateşe götürün!” diye emretti. Hadîsin ravisi Ebu Hüreyre (r.a) der ki: Adamcağız kızgınlıkla ve hissi olarak öyle bir kelime konuştu ki bu kelime dünyasını da ahiretini de mahvetti. (Ebu Davud, Edeb, 51) Demek ki mü’min hissî değil, aklî (Kur’ân ve Sünnet ölçüsünde) davranmak mecburiyetindedir.

Hz. Peygamber zamanında Abdullah b. Nuayman isminde nükteleriyle, şakalarıyla tanınan halk arasında da hımar (eşek) lakaplı bir kişi vardı. Bu lakabına kendisi de kızmazdı. Zîrâ yaptığı esprilerle Hz. Peygamber’i (sallallahu aleyhi ve sellem) dahi güldürebiliyordu. Abdullah bir gün içki yasağına uymadığı için Hz. Peygamber’in huzuruna getirilir. Peygamberimiz de, bu yasağı devamlı ihlâl ettiğinden Abdullah’a had vurulmasını ister. O anda Hz. Ömer de orada bulunmaktadır. Bu hâdiseyi görünce dayanamayarak “ALLAH’ım! Şu adamı rahmetinden uzak kıl! Sarhoş olarak Hz. Peygamber’e getiriliyor ve Resulullah’ı üzüyor” diyerek beddua ve lânet eder. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Ey Ömer! (suçlu da olsa ona lânet etmeyiniz.) Vallahi ben onun ALLAH ve Resulü’nü sevdiğini biliyorum.” diyerek inançlı bir kimseyi (bilerek veya bilmeden işlediği bir günahtan dolayı) kınamamasını, bilakis kötülükten vazgeçmesi için hayır dua edilmesi gereğine hikmetli bir şekilde işaret etmişlerdir. (Bkz. Buhari, Hudud, 5; Aynî, Umdetü’l-Kâri, Kitâbu’l-hudûd) Nitekim bir başka rivayette “ALLAH’ım! Ona rahmet et, onun taksiratını affet!” (Ebu Davud, Hudud, 36) şeklinde dua edilmesi tavsiye edilmiştir. Hadîslerde cehenneme en çok sebep olan hususun düşünmeden veya kızgınlıkla “ağızdan çıkan söz” olduğu belirtilmektedir. (Bkz. Tirmizi, Birr, 62) Peygamberimiz bir bayram hutbesinde: Ey kadınlar! Sadaka verin, zîrâ bana cehennem ehlinin çoğu kadınlar olarak gösterildi dedikten sonra sebebini de “Siz lâneti fazla yapıyor, kocalarınıza (çoğu kere) nankörlükte bulunuyorsunuz” (Müslim, İman, 132) şeklinde açıklamıştır. Dolayısıyla “lânet” bedduasını kullanmama konusunda kadınlar daha hassas olmalıdırlar.

Ağızdan çıkan lânet sözü ya söylenene veya söyleyene döner. Nitekim hadîste bu mesele şöyle haber verilmektedir: “Kişi bir şeye beddua ile lânet etti mi, bu lânet semaya yükselir. Sema kapıları lânetin önüne kilitlenir. Sonra bu lânet yeryüzüne iner, orada da kapı önüne kapanır. Sonra bu lânet sözü sağa ve sola yönelir orada da geçit bulamayınca, lânet olunana döner. Şayet lânete hak kazanmışsa onda kalır. Fakat müstahak değilse bu söz söyleyene döner.” (Ebu Davud, Edeb, 53)

Hz. Peygamber ashab-ı kiram ile beraber otururken, rüzgâr sebebiyle bir kimsenin elbisesi âniden açılmıştı. O kimse de gayriihtiyari rüzgâra kızarak ağzından “lânet” kelimesini sarfetti. Bunun üzerine Peygamberimiz “Rüzgâra sövme, lânet etme! Çünkü o da ALLAH’ın emrinde vazifelidir. Her kim lânete müstahak olmadığı hâlde bir şeyi lânetlerse, o lânet kendisine döner.” (Ebu Davud, Edeb, 53) buyurmuşlardır. Hz. Peygamberle bir sefer esnasında Ensar’dan bir kadın devesine kızarak “lânet olsun” demişti. Peygamberimiz bu sözü duyunca, “Yükünü alın, deve artık mel’ûn olmuştur, kimse ona binmesin!” buyurarak, bu kötü söze karşılık deveyi serbest bırakmıştır. (Ebu Davud, Cihad, 55)

Rivayete göre Hz. İsa’nın (a.s) yanından bir domuz geçmişti. Hz. İsa (a.s) domuza “Selâmla geç!” deyince, yanındakiler hayretle “Domuz hakkında da böyle mi dersin?” dediler. Bunun üzerine Hz. İsa (a.s) “Dilimi kötü söze alıştırmak istemedim.” (Gazali, İhya, III,120) diye cevap vermiştir. Peygamberimiz bir başka hadîslerinde ise “Çok lânet ediciler, kıyamet gününde şefaatçi ve şahit olamazlar.” (Müslim, Birr, 86) buyurmuşlardır. Zîrâ kıyamet günü mü’minler günahkâr din kardeşlerine şefaatte bulunurlarken, lânetçiler bu nimetten mahrum kalacaklardır. Dolayısıyla mü’min lânet kelimesini ağzına alarak bu sözü söylemeyi âdet hâline getirmekten sakınmalıdır.
ALLAH mü’minleri birbirine merhamet etmek, yardımda bulunmak sıfatlarıyla vasıflandırmış ve onları bir vücut gibi kabul etmiştir. Nasıl ki hiç kimse kendisine kötü sözün söylenmesini istemezse, mü’min de kendisi için istemediği bir şeyi din kardeşi aleyhine söylememelidir.

Âlemlere (bütün varlığa) rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (sall...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 17 Ekim 2010, 17:38:46 Gönderen: Hafıza Aişe »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Beddua olarak lânet sözünün vebâli
« Posted on: 16 Nisan 2024, 17:53:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Beddua olarak lânet sözünün vebâli rüya tabiri,Beddua olarak lânet sözünün vebâli mekke canlı, Beddua olarak lânet sözünün vebâli kabe canlı yayın, Beddua olarak lânet sözünün vebâli Üç boyutlu kuran oku Beddua olarak lânet sözünün vebâli kuran ı kerim, Beddua olarak lânet sözünün vebâli peygamber kıssaları,Beddua olarak lânet sözünün vebâli ilitam ders soruları, Beddua olarak lânet sözünün vebâli önlisans arapça,
Logged
17 Ekim 2016, 15:43:10
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #1 : 17 Ekim 2016, 15:43:10 »

Ağızdan çıkan lânet sözü ya söylenene veya söyleyene döner. Nitekim hadîste bu mesele şöyle haber verilmektedir: “Kişi bir şeye beddua ile lânet etti mi, bu lânet semaya yükselir. Sema kapıları lânetin önüne kilitlenir. Sonra bu lânet yeryüzüne iner, orada da kapı önüne kapanır. Sonra bu lânet sözü sağa ve sola yönelir orada da geçit bulamayınca, lânet olunana döner. Şayet lânete hak kazanmışsa onda kalır. Fakat müstahak değilse bu söz söyleyene döner.” (Ebu Davud, Edeb, 53)
Çok şükür ki  böyle bir durumum söz konusu değil ..Ama çok sevdiğim insanların bu sekilde davranması beni uzuyor..Elimden geldikçe uyarıyorum . Inşallah kisa zamanda faydalı olur ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
17 Ekim 2016, 17:58:00
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 17 Ekim 2016, 17:58:00 »

Aleykumselam.Lanet eden insan meleklerden lanet alip allahin azabindan mahrum kalir.Rabbim bizleri birilerine lanet etmekden kacinan ve allahin rahmetine kavusan kullardan eylesin inşallah....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes