Allah için bağışta bulunmak

Sami CEBECİ

Allah için bağışta bulunmak

Yeryüzünü sayısız nimetlerle dolduran Cenâb-ı Hak, bütün canlıları onlarla rızıklandırıyor. Canlılar içinde Allah’ın en çok nimetlerine mazhar olan varlık ise insandır. İnsana verilen nimetler sayılmaya kalkılsa, âyetlerin beyanıyla saymakla bitmez.

Nihayetsiz hikmetlere binaen insanlık âlemini muhtelif tabakalarda yaratan Yüce Yaratıcı, varlıklı insanları yoksulların yardımına davet ediyor. “Size rızık olarak verdiğimizden infak edin.” ferman ediyor. Bakara Sûresi 195. âyetinde “Allah yolunda bağışta bulunun. Allah yolunda cihad etmekten veya bağışta bulunmaktan kaçınarak kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik yapın, yaptığınızı güzel yapın. Muhakkak ki Allah iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanları sever” emrediyor. Vücudumuz da, sahip olduğumuz her şey de Allah’ın mülküdür. Mülkün gerçek sahibi olan Cenâb-ı Hak, fani hayatımız süresince bizim kontrolümüze verdiği mal ve servetten bir kısmını muhtaç olan kullarına vermemizi istiyor. Cimrilik yaparak bundan kaçınmanın kendimizi tehlikeye atmak olduğunu haber veriyor.
İnsanoğlunun fıtratında tamahkârlık ve açgözlülük, mal ve parayı yığmak gibi duygular vardır. Böylesi duygular insanın imtihanına vesiledir. Hâlbuki insan ne biriktirirse biriktirsin, sonunda sahip olduğu her şeyi bırakarak bu dünyadan çekip gidiyor. Bunun için Bediüzzaman Hazretleri “Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” diyor. İnsanın gerçek malı ve sermayesi, Allah için yaptığı bağışları, verdiği zekât ve sadakaları, İslâm hizmetinde harcadıkları ve önden gönderdiği sevaplarıdır. Elimizdeki fener vasıtasıyla önümüzü aydınlattığımız ışıkla, arkamızdan tutulan ışık bir olur mu?
Sevgili Peygamberimiz (asm) Allah yolunda ümmetini bağışta bulunmaya teşvik ediyor. “Ey Âdemoğlu! Allah yolunda ver ki, sana da verilsin. Zekât ve sadaka malı eksiltmez. Kesenin ağzını bağlama, senin de rızkın bağlanır. Ver, sayma. Sana da sayı ile verilir. Malını kilere kapatma, senin de rızkın kapanır” gibi hadis-i şeriflerle cömert olmayı tavsiye ediyor. Allah cömerttir, cömert kullarını sevdiğini haber veriyor.
Kendisi ve ailesi muhtaç duruma düşmeyecek şekilde bağışta bulunmak bolluk ve berekete vesiledir. Allah bir verene en az on misli vermektedir. Tarlaya önce tohum ekmeli ki, sonra Allah bire on, bire kırk mahsul versin. Su deposunun altındaki musluk açılmalı ki, üstten su gelsin. Cimrilik yaparak Allah yolunda zekât ve sadakasını vermeyip kısanın, Allah da rızkını kısar. Böyle insanlar dünyada olduğu gibi, âhirette de çok pişman olacaklar. Ne kadar çok sevaptan mahrum olduklarını görecek ve dizlerini dövecekler. Kur’ân-ı Kerim bu hakikati şöyle haber verir: “Sizden birine ölüm gelip de ‘Ey Rabbim, ne olurdu bana biraz daha mühlet verseydin de, malımın sadakasını verip iyi insanlardan olsaydım’ demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden bağışta bulunun. Eceli geldiğinde hiç kimsenin ölümünü Allah geri bırakacak değildir. Bütün yaptıklarınızdan Allah hakkıyla haberdardır.” (Münafikun Suresi: 10-11)
Malın ve rızkın sahibi Allah’tır. Zekât ve bağışlar da Onun adına olmalıdır. İnsan, Allah’ın verdiği mal ve servetin bir dağıtım memurudur. Allah namına verilmeyen bağışlar ise, sahibine bir şey kazandırmayacaktır.
Not: Leyle-i Kadrinizi ve gelen Ramazan bayramınızı şimdiden tebrik eder; İslâm ve insanlık âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın