๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Mayıs 2010, 14:07:26



Konu Başlığı: Zenginlikle basa çikabilmek
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Mayıs 2010, 14:07:26
Zenginlikle basa çikabilmek   


 
Zengin Olmak Sart mi?

Insanin, ancak zengin oldugunda mutlu olacagini düsünmesi, ilk bakista dogru bir hüküm gibi görünüyor. Dogumdan ölüme giden asamalarin her birinde, binlerce seye ihtiyaci olan insanin elbete, bu ihtiyaçlarini karsilayacak bir maddi varligin kazanilmasini kaçinilmaz kiliyor.

Oysa, kalbin huzurunu bozan manevi hastaliklardan en önemlisi dünya ve mal sevgisidir. Insanin kalbinde dünya sevgisi ne derecede varsa, ahiretin sevgisi o derecede o kimsenin kalbinden çikar.

Insanin çok ihtiyaci oldugu halde, dünya malini sevmemesinin emredilmesi, açik bir imtihanla karsi karsiya oldugunu gözler önüne seriyor. Buradan anlasiliyor ki, bir seye ihtiyaci olmak baska, onu sevmek çok baska seylerdir.

Kim neyi severse, ALLAH-u Zülcelal ona istedigini nasip eder. Dünyayi sevenlere dünyayi nasip eder. Çünkü ALLAH-u Zülcelal’in yaninda dünyanin hiçbir degeri yoktur. Nitekim ALLAH-u Zülcelal bir ayet-i kerimede söyle buyurmustur:

“Dünya hayati bir oyun ve eglenceden baska bir sey degildir. Elbette ALLAH’tan korkanlar için ahiret yurdu daha hayirlidir.” (En’am; 32)

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) de bir hadis-i serifinde söyle buyurmustur: “Dünyayi seven ahireti sevmez, ahireti seven de dünyayi sevmez. Siz baki olan ahireti, fani olan dünyaya tercih edin.” (Taberani, Hakim)

Evet, dünyaya karsi uyanik olmak lâzim. Dünyaya az ragbet edip onun hakkinda olmayacak beklentilere girmemek gereklidir. Dünya öyle istikrarsiz bir yerdir ki, saglam olan birden hastalanir, emniyet içinde olan birden korkuya müptela olur, sevinçli olan birden kederlenir. Zengin olan bir anda fakirlesir.

Dünyaya önem verip onu sevmek akilli kimselerin isi degildir. Nitekim Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) bir baska hadis-i serifte söyle buyurmustur: “Dünya, ahirette evi olmayanin evi ve orada mali bulunmayanin malidir. Dünya malini akli olmayan toplar.” (Ahmed bin Hanbel, Beyhaki)

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) baska bir hadis-i serifte de söyle buyurmustur:

“Insan, ‘malim, malim’ der. Halbuki, onun mali yedigi ve giydigi seylerdir.” (Müslim)

Dünyayi seven bir kimse, öldügü zaman sevdiginden ayrildigi için azap çeker. Bu azabin siddeti de dünya sevgisinin siddeti ölçüsündedir. ALLAH-u Zülcelal’i ve ahireti seven ise ölürken sevdigine kavustugu için sevinç duyar. Bu sevincin büyüklügü de ALLAH ve ahiret sevgisinin büyüklügü derecesindedir.

Insan Neyi Sevecek?

Buraya kadar yapilan açiklamalardan anlasildi ki, insan dünyayi sevmeyecektir. Fakat, insan yaratilis icabi kalbini ve duygularini hep bir seylere yönlendirme ihtiyaci hisseder.

Peki, insan neyi sevecek? Elbette, fani olan dünyayi degil, ebedi olan ahireti ve onu yaratan Rabbini sevecek. O halde, insanin dünya sevgisine kendisini kaptirmamasinin en büyük ilaci, gerçek sevgili olan ALLAH-u Zülcelal’i sevmektir. Hakiki sevgiye layik olan O’dur.

Kaldi ki, dünya ve ahiretin zenginligi de O’nun elindedir. O (cc) sever ve kulundan razi olursa, hem dünyada hem de ahirette kuluna nimetlerini bolca ihsan edecektir.

ALLAH ve Ahiret Sevgisi Nasil Kazanilir?

Insanda ALLAH ve ahiret sevgisini olusturan ve güçlendiren sey, ALLAH’in Marifeti ve ALLAH’a ibadettir.

Insan, hakkinda bilgi sahibi oldugu seyi sevebilir. Bilmedigimiz bir yaraticiyi nasil sevecegiz? Marifetin basi, ALLAH-u Zülcelal hakkinda bilgi ve saglam bir inanç sahibi olmaktir. O’nu tanidikça, kudret ve azametini anladikça, sefkat ve merhametini idrak ettikçe, insanin O’na olan güven ve sevgisi artar. Sevgisi artan, O’na hüsn-ü zanla bakar, Rabbine karsi mütevazi ve iyi niyet besleyen de hep Rabbinden af ve ihsan görür.

ALLAH-u Zülcelal’i sevmenin en büyük alameti, O’nun emirlerine uymaktir. Emirlerinin basinda da O’na ibadet etmek gelir. Insan, akliyla, kalbiyle, bedeniyle ibadet ettiginde, yüce Yaraticiya karsi kalbinde marifet duygulari, yakin duygulari artmaya baslar.

Bu sekilde Rabbinin sevgisini kalbine nakseden bir kimse de artik dünya malina karsi bir sevgi ve muhabbet kalmaz. Dünyanin, ancak kendisine verilmis bir firsat oldugunu anlar ve ona göre davranir.

    



Dünya Sevgisinin Kaynagi Nedir?

Insanda dünya sevgisi uyandiran ve kuvvetlendiren sey ise, nefsin arzularina, sehvetlerine uymaktir. Nefis esas itibariye, bu dünyanin hamurundan yaratildigi için fitri olarak dünyayi sever. Keyfü sefaya düskündür. En degerli seyleri bile çalismadan yapmak, çalismadan kazanmak ister. Üstelik, her imkana kavusmak, her seyi elde etmek ister.

Insan nefsini serbest biraksa, dünyada elinden gelen ne varsa ardina koymaz. Helal-haram dinlemez. Vurur-kirar, yalan söyler, dolandirir, zulmeder. Amacina ulasmak için her seyi yapar. Bu yüzden nefsin dizginlenmesi, insanlik icabidir. Kaldi ki bir müslümanin nefsinin arzularina uymasi kadar çirkin ve mahvedici bir sey yoktur.

O halde, nefsi dünyalik arzulardan vaz geçirip, Rabbin rizasini kazandiran seylere yönlendirmelidir. Üç günlük dünyanin zevkini, ebedi olan ahiret hayatina degismemelidir.

Iki Sevgi Bir Kalbe Sigmaz

Dokuz yüz elli sene yasayan Nuh aleyhisselam vefat hastaliginda;
“Dünyayi nasil buldun?” diye sormuslar. “Dünyayi iki kapili bir han gibi dördüm. Bir kapidan girdim, digerinden çiktim.” demistir.

Gerçekten dünya hayati çok kisadir. Bakiniz, Nuh (aleyhisselam) dokuz yüz elli sene yasadigi halde, sanki onu hiç yasamamis gibi görmüstür. Buna göre kendi halimizi düsünmemiz gerekmektedir.

Su ile ates nasil bir arada bulunmazsa, dünya ve ahiret sevgisi de ayni kalpte bulunmaz. Onun için baki olan ahiret hayati için geçici olan bu dünyayi satanlar, her ikisini de kazanirlar. Ama dünya için ahiretini satanlar, her ikisini de kaybederler.

Imam-i Rabbani Hazretleri buyuruyor ki: “Hadis-i serifte, (Kisi, sevdigi ile birlikte olur) buyuruldu. Kalbinde, ALLAH’tan baska hiçbir seyin sevgisi kalmayan ve ancak Onu dileyen kimselere müjdeler olsun. Bu hadis-i serife göre, bu kimse, ALLAH-u Teâlâ ile beraber olur. Görünüste insanlar ile birlikte ve onlarla alis veriste ise de, hakikatte ALLAH-u Teâlâ iledir.

Kalp, yani gönül birden fazla seyi ayni anda sevemez. Kalbin; mal, evlat, mevki, övülmek, san-söhret gibi çesitli arzulari ve baglantilari ve sevdikleri görülür ise de bu sevgilileri hakikatte hep bir sevgilisi içindir. O biricik sevgilisi de, kendi nefsidir. Onlarin hepsini, kendi nefsi için sevmektedir. Bunlari, hep kendi nefsi için istemektedir. Seviyorum dedigi insanlarin nefislerini düsünmemektedir.

Nefsine olan sevgisi kalmazsa, nefsi için onlara olan sevgisi de kalmaz. Bunun içindir ki, kul ile Rabbi arasindaki perde, kulun kendi nefsidir. Kul, hep nefsini düsünmektedir. Bunun için perde, yalniz kendisidir. Kul, kendinin nefsini düsünmekten büsbütün kesilmedikçe Rabbini düsünemez. ALLAH-u Teâlânin sevgisi onun kalbine yerlesemez.”

Ister Zengin Ol…

Insan ister zengin osun ister fakir osun, herkeste dünya sevgisi olabilir ve az da olsa mutlaka vardir. Ancak, nefsini islah edip Rabbin sevgisine kavusmus olanlar istisna.

Fakir, kendinde olmadigi için dünyalik ister. Ancak bu istegi, farkinda olmadan dünya malina karsi bir meyil olusturur. Onunla yatar, onunla kalkar hale gelir. Oysa bilse ki her seyi bir takdir eden vardir. Bu dünya mutlaka zengin olunmasi gereken bir yer degil, asil ahiretin kazanilmasi gereken bir yerdir.

Yokluga sabretmeli, sebeplere sarilip çalismali, gerisini ALLAH-u Zülcelal’in takdirine birakmalidir. Ancak bu sekilde kalpte dünya sevgisi olusmaz.

Zengin ise mala mülke daha çok meyillidir. Hatta “mal canin yongasi” konumundadir onun için. Hep malini düsündügünden, hop oturup hop kalkar. Yüregi agzindadir her an.

Hal bu ki malin da mülkün de sahibi ALLAH’tir (cc), onu da o mala hizmetçi ve nöbetçi yapmistir. Fakir fukaranin hakkini gözetmek, topluma faydali hizmetler yapmak gibi bir çok sorumlulugu vardir. Kisi, mali oldugundan dolayi sevinecegi yerde, Sahabe-i Kiram gibi kivrim kivrim kivranarak, zenginligin hakkini nasil yerine getirecegini düsünmelidir.

O mali mülkü kendisine veren ALLAH-u Zülcelal, bazi kullarini vermeyerek imtihan ettigi gibi kendisini de vererek imtihan etmektedir. Bu imtihandan basariyla çikmak, yaniz hakiki mal sahibini razi etmekledir. Yoksa, zenginligi o kimsenin basina bela olur.

Eger böyle yapar da zenginligin hakkini verirse, kalbine degil de cebine koydugu mali mülkü Rabbinin rizasi için kullarinin hizmetinde kullanirsa, iste o zaman gerçek zenginlerden olur. Mal ona degil, o, mala sahip olmus olur.


 


Kölelikten Kurtulmayi Kim Istemez!

Hazreti Osman, kölesi ile bir yerden geçiyordu. Bir agacin altinda herkesten uzak vaziyette yatan Ebu Zerri Giffari hazretlerini gördü. Ebu Zerr, eshabin maddeten en fakirlerinden biri idi. Hz. Osman yanindaki kölesine bir kese altin verdi:
- Git bunu su agacin altinda yatan adama ver. Eger dedigimi yaparsan seni azad edecegim. dedi. Hz. Osman’in bu müjdesine sevinen köle, mutlaka parayi verebilecegi ümidiyle uyuyan adamin yanina varip uyanmasini bekledi. Bir müddet sonra Ebu Zerr Hazretleri uyanmisti. Köle:

-   Al bu keseyi, diye rica ettiyse de Ebu Zerr, kabul etmiyordu. Köle israr ederek:
-   Eger bu altinlari alirsan kölelikten kurtulacagim. Sen benim azad olmami istemez misin? diye söylediginde O:
-   Senin kölelikten kurtulmani ben de isterim ama, ben onu alirsam sen hür olacaksin, ben köle olacagim. Sen benim köle olmami ister misin? Diyerek parayi almayi kabul etmedi.



DÜNYA MUHABBETI

“Ey iman edenler! Mallariniz ve çocuklariniz sizi ALLAH'i anmaktan alikoymasin. Kim bunu yaparsa iste onlar ziyana ugrayanlardir.” (Münâfikûn, 63/9)

Nitekim hadis-i serif’te: “Dünya muhabbeti ile kalbinizi isgal edip de Cenâb-i Hakk’in ibadetinden zikir ve muhabbetinden ta’til etmeyiniz.” (Münavi) buyurulmustur.

Yine: “Bir kimse uykudan uyanir uyanmaz, seherde, her seyden evvel dünyayi düsünürse, Cenâb-i ALLAH onun isini perisan edip rahatini selbeyler (götür).” Buyurulmustur.

“Dünya muhabbeti her günahin basidir. Dünyaya muhabbet, büyük günahlarin en büyügüdür.” Nitekim dünyaya ziyâde muhabbet sebebiyle, her türlü menhiyat irtikab edildigi görülmektedir.

Ehl-i Hakîkat dünyayi söyle tarif etmislerdir: “Dünya nedir? Dünya, insani ALLAH’tan gafil edip alikoyandir. Yoksa ne altin ve gümüs ve ne de evlâd ü iyal dünya degildir. Meger ki Cenâb-i Hakk’in ibadetinden alikoysun. Kalbi, Cenâb-i Hakk’in muhabbetinden ve ibadetinden alikoymadikça bunlar dünya degildir.”

Nitekim Abdülkadir Geylâni (ks.) öyle buyurmustur: “Mal, para, servet cepte, kasirda, evde ve magazada caizdir. Fakat kalpte caiz degildir. Mü’minin kalbi nazargâh-i Ilâhidir.” Cenâb-i Hakk -azze ve celle- Hazretlerinin nazari da daima mü’minlerin kalbinedir.


Nitekim diger Hadis-i Serif’lerde: “Her ümmetin helâkini mûcib bir fitne vardir. Benim ümmetimin helak sebebi ise, dünya malidir.” “Muhakkak ki bu altin ve gümüs, sizden evvel gelen ümmeti helak etti. Siz de; cimrilik, hirs, övünmeden kaçinmadiginiz takdirde sizin helâkinize de sebep olur.” “Bu ümmetin evvelkileri zühd ve yakîn iman ile necat buldu (kurtuldu). Ümmetimin sonra geleni de cimrilik, tûl-i emel (kalbi baglayan gelecek planlari) ile helak olur.”

M. Sami Ramazanoglu (ks)


SÜLEYMAN KARAKAS


Konu Başlığı: Ynt: Zenginlikle basa çikabilmek
Gönderen: Ceren üzerinde 23 Kasım 2016, 22:19:31
Esselamu aleykum.rabbimin verdigi nimetlere riziklara sukur eden ve zenginligini malini islam icin ihtiyac sahibi kardeşleri icin kullanan kullardan olalim inşallah...