Konu Başlığı: Zekâtın adabı Gönderen: Hadice üzerinde 04 Eylül 2010, 22:28:45 Zekâtın Âdabı
Her ibadetin olduğu gibi zekâtın da bazı ahlâkî yönleri ve uyulması gereken ahlâkî prensipleri vardır. Hem zekâtı veren için, hem de alan için göz önünde bulundurulması gereken âdap bulunmaktadır. Bu âdaba uyulmadığı zaman veren kişinin kaybı söz konusu olduğu gibi, alan insanın da manevi sorumluluğu vardır. Bu âdap ve şartları Bediüzzaman Bakara Sûresinin 3. âyetinin tefsirinde şöyle dile getirir: "Zekât ile sadakanın lâyık oldukları mevkilerini bulmak için birkaç şart vardır: 1. Sadakayı vermekte israf olmaması. 2. Başkasından alıp başkasına vermek suretiyle halkın malından olmayıp kendi malından olması. 3. Minnetle in'âmın bozulmaması. 4. Fakir olmak korkusuyla sadakanın terk edilmemesi. 5. Sadakanın yalnız mala ve paraya münhasır olmadığı bi-linmesiyle, ilim, fikir, kuvvet, amel gibi şeylerde de muhtaç olanlara sadakanın verilmesi. 6. Sadakayı alan adam, o sadakayı sefahette (kötü yolda) değil, hâcât-ı zaruriyesinde (zaruri ihtiyaçlarına) sarf etmesi lâzımdır.(İşaratü’l-İcaz-Bakara Suresi,Ayet:3-s.1173 Zekât Toplumsal Bir Köprüdür Zekât sadece belli mallardan belli miktarda verilen bir ibadet değil, zekât başlı başına bir kurumdur. Bu kurum o kadar bereketli ve hayırlıdır ki, dalları, budaklan, yan ürünleri ve Üstadın ifadesiyle "amca oğullan ve yavruları" vardır ki, her vesileyle fakiri, yoksulu, kimsesizi, muhtacı, dulu, yetimi ve düşkünü düşünmüş, ihtiyaçlarının karşılanması için birçok yollar çizmiştir. Bunlar: Sadakanın bütün çeşitleri, infakın bütün türleri, yardımlaşmanın bütün yolları; adaklar, teberrular, Ramazan ayında verilen fitre, oruç fidyesi, yemin ve oruç kefaretleri, karz-ı hasen ve benzeri yollar... Bunlar hayata geçtiği ve yaşandığı takdirde toplum barışının, insanca paylaşımın ve mü'mince yardımlaşmanın gözle görünür bir hal aldığını herkes rahatlıkla fark edecektir. Hiçbir din ve medeniyet, mensuplarını bu kadar değişik ve farklı yollarla birbirine yaklaştıramamıştır. Ve hiçbir toplumda bu kadar çeşitli hayır yollan yoktur. Zaten zekâtın kendisi tek başına bir köprüdür, toplum katmanları arasındaki bağı, bağlantıyı ve irtibatı en sağlıklı bir biçimde korur ve kollar. Bu köprüden geçmeyen, bu köprüyü kullanmayan bireyler, anarşi, kargaşa ve karmaşa seline kapılmaktan kendilerini alamazlar. Zekâta En Çok Eğitimde İhtiyaç Var Zekâtın verileceği yerler vardır. Bunlar Tevbe Sûresinin 60. âyetinde sekiz sınıf olarak belirtilir. Fakirler, yoksullar, borçlular, yolda kalmışlar gibi. Ama asıl zekâtın öyle zaruri bir harcama yeri vardır ki, bu milletin can damarı olan eğitimdir. Osmanlının geri kalışının, gelişen dünya şartlarına ayak uyduramayışının en büyük sebebi eğitim alanındaki ihmalidir. Bizim şu andaki perişan halimizin temel sebebi de eğitime yeteri kadar imkan ve zaman ayrılmamış olmamızdır. Yüzyılın başlarında hem dini ilimlerin, hem de fen ilimlerin bir arada okutulacağı bir eğitim kurumunun hayata geçirilmesi için gayret gösteren ve gaye-i hayal olarak gören Bediüzzaman, "parayı nereden bulacağız?" şeklindeki bir yaklaşıma zekât çözümünü getirir. Zekâtı büyük bir çeşmeye benzetir. Bu çeşmenin yerinde kullanılmadığı için çöle aktığını ve bazı "aceze ve sele"nin, dilencilik sektörünün gelişmesine sebep olduğu tesbitinde bulunduktan sonra, bu çeşmeye güzel bir kanal yapılmasını ve bir havuza, bir baraja dönüşerek eğitim kurumlarının gelişmesine, canlanmasına, aranan insanın yetiştirilmesine sarf edilmesi tavsiyesini yapar. Ve şöyle bir yol gösterir: "Zenginler velev zekâtlarının zekâtını milletin menfaatine sarf etseler, milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir." Demek ki, zekât göründüğü kadarıyla dar anlamda bir yardım vesilesi değil, dünya kalkınmasının, insanlığın kendine gelmesinin ve kendini bulmasının vazgeçilmez bir aracıdır. Konu Başlığı: Ynt: Zekâtın adabı Gönderen: Sefil üzerinde 04 Eylül 2010, 22:40:57 1. Sadakayı vermekte israf olmaması.
2. Başkasından alıp başkasına vermek suretiyle halkın malından olmayıp kendi malından olması. 3. Minnetle in'âmın bozulmaması. 4. Fakir olmak korkusuyla sadakanın terk edilmemesi. 5. Sadakanın yalnız mala ve paraya münhasır olmadığı bi-linmesiyle, ilim, fikir, kuvvet, amel gibi şeylerde de muhtaç olanlara sadakanın verilmesi. 6. Sadakayı alan adam, o sadakayı sefahette (kötü yolda) değil, hâcât-ı zaruriyesinde (zaruri ihtiyaçlarına) sarf etmesi lâzımdır.(İşaratü’l-İcaz-Bakara Suresi,Ayet:3-s.1173 Zekât Toplumsal Bir Köprüdür Zekât sadece belli mallardan belli miktarda verilen bir ibadet değil, zekât başlı başına bir kurumdur. Bu kurum o kadar bereketli ve hayırlıdır ki, dalları, budaklan, yan ürünleri ve Üstadın ifadesiyle "amca oğullan ve yavruları" vardır ki, her vesileyle fakiri, yoksulu, kimsesizi, muhtacı, dulu, yetimi ve düşkünü düşünmüş, ihtiyaçlarının karşılanması için birçok yollar çizmiştir. Bunlar: Sadakanın bütün çeşitleri, infakın bütün türleri, yardımlaşmanın bütün yolları; adaklar, teberrular, Ramazan ayında verilen fitre, oruç fidyesi, yemin ve oruç kefaretleri, karz-ı hasen ve benzeri yollar... Bunlar hayata geçtiği ve yaşandığı takdirde toplum barışının, insanca paylaşımın ve mü'mince yardımlaşmanın gözle görünür bir hal aldığını herkes rahatlıkla fark edecektir. Hiçbir din ve medeniyet, mensuplarını bu kadar değişik ve farklı yollarla birbirine yaklaştıramamıştır. Ve hiçbir toplumda bu kadar çeşitli hayır yollan yoktur. Zaten zekâtın kendisi tek başına bir köprüdür, toplum katmanları arasındaki bağı, bağlantıyı ve irtibatı en sağlıklı bir biçimde korur ve kollar. Bu köprüden geçmeyen, bu köprüyü kullanmayan bireyler, anarşi, kargaşa ve karmaşa seline kapılmaktan kendilerini alamazlar. Zekâta En Çok Eğitimde İhtiyaç Var Zekâtın verileceği yerler vardır. Bunlar Tevbe Sûresinin 60. âyetinde sekiz sınıf olarak belirtilir. Fakirler, yoksullar, borçlular, yolda kalmışlar gibi. Ama asıl zekâtın öyle zaruri bir harcama yeri vardır ki, bu milletin can damarı olan eğitimdir. Osmanlının geri kalışının, gelişen dünya şartlarına ayak uyduramayışının en büyük sebebi eğitim alanındaki ihmalidir. Bizim şu andaki perişan halimizin temel sebebi de eğitime yeteri kadar imkan ve zaman ayrılmamış olmamızdır. Yüzyılın başlarında hem dini ilimlerin, hem de fen ilimlerin bir arada okutulacağı bir eğitim kurumunun hayata geçirilmesi için gayret gösteren ve gaye-i hayal olarak gören Bediüzzaman, "parayı nereden bulacağız?" şeklindeki bir yaklaşıma zekât çözümünü getirir. Zekâtı büyük bir çeşmeye benzetir. Bu çeşmenin yerinde kullanılmadığı için çöle aktığını ve bazı "aceze ve sele"nin, dilencilik sektörünün gelişmesine sebep olduğu tesbitinde bulunduktan sonra, bu çeşmeye güzel bir kanal yapılmasını ve bir havuza, bir baraja dönüşerek eğitim kurumlarının gelişmesine, canlanmasına, aranan insanın yetiştirilmesine sarf edilmesi tavsiyesini yapar. Ve şöyle bir yol gösterir: "Zenginler velev zekâtlarının zekâtını milletin menfaatine sarf etseler, milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir." Demek ki, zekât göründüğü kadarıyla dar anlamda bir yardım vesilesi değil, dünya kalkınmasının, insanlığın kendine gelmesinin ve kendini bulmasının vazgeçilmez bir aracıdır. DEĞERLİ KARDEŞİM KONUNUZ OKADAR HAYIRLI Kİ NERESİNDEN KESECEĞİMİ BİLEMEDİM ÇOK BEĞENDİM BU KONUYU ÖZELLİKLE EN BÜYÜK ZEKATIN EĞİTİME AYRILMASI BENİ ÇOK MUTLU ETTİ ALLAH MAKAMINI CENNET ETSİN DEĞERLİ BACIMIZ Konu Başlığı: Ynt: Zekâtın adabı Gönderen: Ceren üzerinde 21 Ekim 2017, 16:07:32 Aleykümselam.Rabbim zekat düşen kardeşlerimizin zekatını hakkıyla ve vaktinde vermesini nasip etsin.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim...
Konu Başlığı: Ynt: Zekâtın adabı Gönderen: sedanurr üzerinde 21 Ekim 2017, 20:44:35 Rabbim hakkıyla zekat verenlerden eylesin bizleride..
Konu Başlığı: Ynt: Zekâtın adabı Gönderen: Sevgi. üzerinde 21 Ekim 2017, 21:30:37 Aleyküm Selâm. Her ibadeti vaktinde ve hakkıyla yerine getirmek faziletlidir. Mevlam bizleri zekatını vaktinde verenlerden eylesin inşaAllah
Konu Başlığı: Ynt: Zekâtın adabı Gönderen: Mehmed. üzerinde 22 Ekim 2017, 15:25:55 Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri dosdoğru bir biçimde zekat ve sadakayı verebilenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
|