> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Ameller - İbadetler - Kulluk Kavramı > Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) > Ülfet ve tedavi yolları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ülfet ve tedavi yolları  (Okunma Sayısı 635 defa)
19 Eylül 2010, 14:32:29
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Eylül 2010, 14:32:29 »



ÜLFET ve TEDAVİ YOLLARI

Bir mü'min için metafizik gerilini çok önemli bir meseledir. Metafizik gerilim denince akla ilk gelen mânâları içinde; Allah'ın dininin âfâk-ı âlemde şehbal açması için elâleme birşeyler anlatma, yazma, düzen kurma, bir mekanizmayı işler hâle getirme istikâmetinde dâima canlı olma... Yılgınlık göstermeme, yılma bilmeme... Dâima cephesini ve hedefini koruma, istikâmetinde dipdiri durma... Menfilere karşı da çok ciddi bir boykot ve aksiyon içinde bulunma... Diğer bir ifadeyle; Allah ve Rasulüne (s) sönme bilmeyen bir aşk ile sarılma... Küfür ve küfre aid şeylerden de yılandan, çıyandan kaçıyor gibi kaçma.. Bir Hadis-i Şerifte Efendimiz (s)'in ifade ettiği gibi: "Üç şey kimde bulunursa o, imânın tadını tatmış demektir; Allah ve Rasulünü (s) her şeyin üstünde sevme, ferdleri sadece Allah için, Allah'tan ötürü sevme, bir kere de imân ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi ateşe, cehenneme atılıyor gibi kerih görme (1).
Metafizik gerilim çok önemli bir meseledir demiştik ama ne var ki, bu gerilim; insanın etrafındaki binbir güzellik ve cümbüşü duyup görmemesi ve birbiriyle uyum içinde olan kombinezonlar karşısında hissiz ve alâkasız kalması, gördüğü şeylerin sebep ve hikmetlerine inemeyip, onları sadece görüp geçmesi ve ruhunda bir türlü irfana erememesinin zaruri ve kaçınılmaz neticesi olan ÜLFET ve ÜNSİYET ile gevşeyebilir.
İbn-i Mes'ud mücerred olarak arz ettiğimiz bu meseleye şu sözleriyle ışık tutup müşahhas bir hâle getiriyor: "Kur'ân nâzil olmaya başlamış, dört sene gibi az bir zaman geçmişti ki, birdenbire beynimizde yıldırım çakar gibi bizi itab eden bir âyet nâzil oldu: "İman edenlerin: Allah(ın azametin)'i ve Hakk'dan nâzil olan Kur'ân'ı tezekkür (tefekkür) ve haşyetle (korku ve saygı ile) kalblerinin dolup yumuşayacağı an gelmedi mi? Bundan önce kendilerine kitab verilmiş (Allah'ın dâvetine icâbette gecikmekle) üzerlerinden UZUN ZAMAN GEÇMİŞ ve kalbleri katılaşmış ve çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar." (2). Yani âyet-i kerime; hâlâ onlara gönüllerini ürpertecek, kalblerini yumuşatacak, gözlerini yaşartacak vakit gelmedi mi? diyordu. Halbuki ashâb-ı kiramı ülfete alıp götürecek bir durum henüz mevzubahis değildi. Çünkü her gün yeni yeni âyetlerin inişine şahid oluyor, Nebiler Nebisi'nin (s) dizleri dibinde oturuyor, İslâm adına herşeyi orjinalitesiyle yaşıyorlardı. Hâl böyleyken birdenbire, demek ki, ülfet olmuş, gözlerinin yaşı kurumuş, hissiyatları dumura uğramış ki, hâlâ gözlerinin yaşaracağı, gönüllerinin ürpereceği an gelmedi mi? diye beyinlerine yıldırım ve şimşek gibi çakan, her yanıyla tevbih olan bir âyete muhatab oldular.
Evet mürur-i zaman ile insanda meydana gelen ülfet ve ünsiyet, zamanla onun davranışlarına ve ibadetlerine akseder ki, bu, ferdin aşk, vecd ve heyecan platformunda ÖLÜMÜ demektir. Bu duruma düşen ferdde ibadet aşkı, mesuliyet duygusu, mâsiyetten nefret, günahlarına ağlama gibi şeyler bütün bütün zâil olur gider. Çünki insan daima kelime-i tevhidi tekrar etmekle hem düşüncede, hem amelde, hem de Cenâb-ı Hakk'a teveccühte kendisini yenileme ihtiyacı olan bir varlıktır. Onun için Aleyhissalatü vesselâm Efendimiz: "İmanınızı daima 'Lâilâhe illallah! ile yenileyin" (3) buyurmuştur.
Eğer insan kendini yenilemiyorsa, mürur-u zaman ve onun kaçınılmaz son durağı olan ülfetle imândan ziyade farkına varmadan küfre yaklaşmış olur. Çünkü her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır. Günah tevbe ile çabuk silinmezse, insan her günâhla küfre bir adım atmış olur. İkinci bir günâh bir adım daha, üçüncü bir günâh bir adım daha... Neticede inanmış insan farkına varmadan kendini dalâlet ve küfür deryalarında buluverir. Nitekim bir Hadis-i Şerifte de buyrulduğu gibi: "Kul bir günâh işlediği vakit kalbinde siyah bir nokta, bir leke yapar, eğer tevbe edip çekinir, istiğfar eylerse kalbi yine parlar, döner yine yaparsa o leke artar, nihayet bütün kalbini kaplar. İşte Kur'ân'da Allahü Teâlâ'nın zikrettiği "Pas" budur. "Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler, kalblerinin üzerine "pas" olmuştur." (Mutaffifin/14)(4).
Burada sırası gelmişken tezkiye-i nefs olmamak kaydıyla bir nükteye işaret edelim: Efendimiz'in (s): "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine iktida ederseniz (edin), sizi hidayete götürürler" (5), diyerek medhettiği ashab-ı kiramda bile, mürur-u zamanla ülfet oluyorsa, bizim için evleviyetle olur. O halde mürur-u zaman gibi irâdemize tâbi olmayan, ama irademizle aşabileceğimiz bir hususta biz de ülfete düşmemek ve ondan korunmak için ne yapmalıyız? Şimdi de birkaç madde ile bu mesele üzerinde durabiliriz.

ÜLFETİN TEDAVİ YOLLARI

1) Metafizik Gerilimi, canlılığı devam ettirmek ve zamanla kalb kasvetine düşmemek için öncelikle; insanı ameliyat-ı fikriye ve ruhiyeye götürecek şeyleri tefekkür etme ve bu tefekküre sevkedecek âmiller ile içli dışlı olma gerekmektedir. Meselâ: Allah bu kâinatı bir kitab ve içindekileri de bu kitabın cümleleri halinde yaratmıştır. Tâki inanlar bu kâinat kitabını, eşya ve hâdiselerden ibaret cümlelerini okuyup düşünsün, ifade ettikleri mânâları anlasın ve kavrasınlar. Herşeyde Cenâb-ı Hakk'ın ilim, irade ve kudretinin tezâhürlerini, hikmetlerini görsünler ve O'nun her yerde esmâ ve sıfatlarıyla hâzır ve nâzır olduğuna inansınlar. Bunun neticesinde de, her yerde hâzır ve nâzır olan O Zât'ın huzurunun edebine uygun bir şekilde hareket etsinler.
Allah ü Teâlâ kâinat kitabını sayfa sayfa önümüze sermiş. Bunu anlamamız için Nebiler göndermiş, bu kitabın ahkâmını yine peygamberlere verdiği kitaplarla bize anlatmış. Aradan zaman geçip peygamberlerin sesi ve soluğu uzaktan duyulmaya başlayınca müceddidler göndermiş (*). Onlar da Kur'ân soluklayan nefesleriyle O'nu bize yeniden duyurmuşlar. Yani Kur'ân, yeni yeni izah ve tefsirleriyle önümüze serilmiş. Binaenaleyh bunları okuyarak ve kâinat kitabını mütalâa ederek bir fikir operasyonuna, düşüncede daimi yeniliklere gitmek ve her gün kalbimizdeki imân peteğine yeni ballar göndermek gerekirken; insanoğlu bunun tam tersini yapmış, sebepler plânında, madde cendereliği içinde, mengeneler arasında sıkışıp kalmış, vazife-i asliyesini ve hâlıkını unutuvermiş. Halbuki tefekkürden uzak olma, âyât-ı tekviniyeyi düşünmeme insanı kendi içinde murâkabeden de alıkoyar. Yani insan, farkında olmadan fâsid bir dairenin içine girer. Buradan kurtulmak için baş vurulacak her çâre de onu biraz daha bataklığın içerisine saplar.
Böyle bir duruma duçar olan, eğer tez elden gözünün çapaklarını silip, eşyadaki hikmet inceliklerini anlamaya koşmaz ve koşturulmazsa, kulağını açıp mele-i âlâdan gelen ilâhi mesajları dinleyip anlamaya koyulmazsa içten içe yanıp karbonlaşması ve devrilip gitmesi mukadderdir.
Bunun içindir ki, kâinatın Nâzım'ı Yüce Yaratıcı daima değişik ses ve soluklarla ders ve ikazlarda bulunup hep yeni yeni, açık delil ve açık mucizeli safi mürşidler göndererek ezeli nutkunu tekrar ettirip, gönüllere fer ve bakışlara aydınlık getirmiştir. Ve yine onun içindir ki, insanların alışkanlık peyda ettikleri şeylere karşı, daima onların vicdanlarını uyarmış ve aklın eline verdiği tabloların tekrar tekrar gözden geçirilmesini istemiştir. O tabloları gözden geçiren kimselerden düşünen, bilen, duyan ve aklını kullananlar için hiçbir alışkanlık ve ülfete mahâl bırakmamıştır.
Kur'ân-ı Kerim birçok âyet-i kerimede yaptığı ikaz ve irşadlarıyla, yanından geçip yüzünü göremediğimiz, içinde yaşayıp mevcudiyetini hissedemediğimiz, binlerce hârika ve mucizeye dikkatimizi çekerek ülfeti dağıtmaktadır.
2) Metafizik gerilimin devamı veya "mürur-u zaman"a karşı koyma ancak Allah ile olur. Evet, Allah diri tutarsa diri kalır, öldürürse ölür gideriz. Çünkü dirilten, hayat verendir. Yani, dirilten, hayat veren O olduğu gibi, öldüren de O'dur. Başka bir ifade ile O, içimize nur saçarsa hizmet yolunda dâima canlı ve şevkli kalır, nurunu çekerse karanlık geceler gibi karanlık içinde kendimizi buluveririz. Cemâli tecellileriyle aydınlatırsa sapmadan, şaşıp yolda kalmadan bir engele takılmadan kurtulur ve bir küheylan gibi tepeleri aşarız. Ama celâli tecellileriyle zuhur ettiği zaman da, fısk ve küfran vadilerinde dolaşmamız işten bile değildir. Buna işaretle Efendimiz (s): "Rabbim! Göz açıp kapayınca kadar dahi olsa beni nefsimle baş-başa bırakma" (6) diyerek Allah'ın cemâli tecellilerinin başını okşamasını istemektedir.
3) Metafizik gerilimin devamı için bir üçüncü yol ise; her zaman ve her yerde, içinde bulunulan şartlara göre Rabbin dâvâsına sahip çıkma ve omuz verme. Çünkü O, kendi dâvâsına sahip çıkanların, himmetini âli tutup, dâima dinine hizmetin yanında bulunanların şevkini, aşkını, canlılığını söndürmez ve onları katiyyen terketmez. Zira yeryüzünde bundan daha büyük bir dâvâ yoktur. Bunu hayatının gâyesi bilerek yaşayan ve yaşamak isteyenler için Kur'ân-ı Kerim hem teşvik, hem de neticesindeki mükâfatı bildirir mahiyette şöyle ferman ediyor: "Ey inananlar! Eğer siz Allah (ın dinin)'e yardım ederseniz, (Allah da) size yardım eder, ayaklarınızı sabit kılar (kaydırmaz) (7).
4) Bu meselede başvurulacak diğer bir çâre de, canlılığını kaybetmemiş, aşk ve şevki yerinde olan sâlih mü'minlerle arkadaşlık tesis ederek, karşılıklı münasebetleri en üst düzeyde tutma. Böylece, kubbedeki taşlar gibi başbaşa vererek, yıkılmadan, sökülmeden, dağılmadan mevcudiyeti muhafaza etmek. Zira Cenâb-ı Hak Kur'ân'da: "Ey imân edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun" (8) buyuruyor. Ayette dikkatimizi çeken husus: Allah'a karşı haşyet hisleri ile dopdolu olduktan sonra, dâima sadıklarla beraber bulunma istenmektedir. Zira kötü arkadaş insanı ergeç cehenneme doğru sürükler.
Onun için sık sık bir araya gelerek, dertli ve ızdıraplı gönüllerle Allah'ın dinine hizmetle alâkalı meseleleri görüşme; gerilimin temâdisi için şarttır denilebilir....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ülfet ve tedavi yolları
« Posted on: 24 Nisan 2024, 20:04:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ülfet ve tedavi yolları rüya tabiri,Ülfet ve tedavi yolları mekke canlı, Ülfet ve tedavi yolları kabe canlı yayın, Ülfet ve tedavi yolları Üç boyutlu kuran oku Ülfet ve tedavi yolları kuran ı kerim, Ülfet ve tedavi yolları peygamber kıssaları,Ülfet ve tedavi yolları ilitam ders soruları, Ülfet ve tedavi yollarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes