๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 27 Ağustos 2012, 18:16:41



Konu Başlığı: Sünnetleri bırakıp yerine kaza kılsak olur mu
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 27 Ağustos 2012, 18:16:41
Sünnetleri bırakıp yerine kaza kıak olur mu

Sıkça tekrarlanan sorulardan biri de, 'Sünnetleri kılmayıp yerine kaza kılsak caiz olmaz mı?' sorusudur. Bizim şimdiye kadar bu konuya bakışımız hep açık ve net olmuştur. Şimdi de öyle olacaktır elbette.

Denebilir ki, sünnetleri kılmayıp da yerine kaza namazı kılmak elbette caiz olur. Şu kadar var ki, insan kıldığı namazın borcundan kurtulurken kılmadığı namazın da sevabından mahrum kalır. Yani, sünnetleri bırakıp da yerine kaza namazı kılmayı tercih eden bir Hanefi, bir kazanır bir de kaybeder. Kazandığı kıldığı kaza namazı, kaybettiği de kılmadığı sünnet namazları.

Şafii'deki durum ise farklıdır. Çünkü onların kaza namazı borcu olanlar, bir an önce bu borçtan kurtulmak için acilen sünnetleri bırakıp olanca azimleriyle kaza kılmaları gerekir ki, kazalarını bir an önce bitirsinler, sonra da tümüyle sünnetleri yerine getirmeye yönelsinler.

Ancak Hanefi'de durum öyle değildir. Sünnetler sünnet olarak kılınmalıdır. Zimmette borç olarak bekleyen kaza namazları da ayrıca kaza olarak kılınmalı, böylece bir kazanırken bir de kaybetmek gibi bir ziyanla karşılaşılmamalıdır.

Bu konuda Hanefi âlimlerinin verdikleri ölçü şöyledir. Kılınmalarını hadislerin ısrarla tavsiye ettiği sünnetler, kaza namazı kılmak için terk edilmemeleri gerekir. Madem Efendimiz, bunları namazların önünde ve sonunda önemle yerine getirmiş, bizlere de tavsiyede bulunmuş. Bu sünnetler ihmal edilmemelidir. Ayrıca kuşluk namazı, akşamdan sonra kılınan evvabin namazı, geceleri kılınan teheccüd namazları da kaza namazı için terk edilmemelidir. Çünkü bunların kılınması hakkında da sıhhatli hadislerin ısrarı vardır. Ayrıca kaza namazları her vakit kılınabilir, ama vaktinde kılınmayan sünnetleri bir daha kılma imkânı olmaz. Bu bakımdan da sünnetler vaktinde kılınmalı, terk edilmemelidir. Burada şu soru da ehemmiyet arz etmektedir. Deniyor ki:

— Sünnetleri kılacakken hem kazaya hem de sünnete niyetlenerek kılsak hem sünneti hem de kaza namazımızı birden kılmış sayılmaz mıyız?

Niyet meselesinde mühim nokta şudur. Niyette tereddüt caiz olmaz. Bir namaza başlarken ya sünnete ya da farza diye niyet edilir. Hem sünnete hem de kazaya diye niyet edilerek hangisini kıldığının belirsizleşmesi uygunluk arz etmez. Niyette böyle bir belirsizlik caiz olmaz.

Ayrıca birileri sünnetleri asla terk etmiyor, kılıyorlar. Birileri de kılmıyor, terk ediyor.

Bununla beraber niyet sebebiyle kılmayanlar kılanlarla eşit oluyorlar, onların kılarak aldıkları sevabı, niyet edenler kılmayarak alıyorlar. Bu da açıklanabilir durum olmuyor.

En iyisi, sünneti sünnet, kazayı da ayrıca kaza olarak kılmaktır. Geçmişte farzı kılmayan nefsimize şimdi bir de sünnetleri de kılmama tavizi vermemelidir diyor Hanefi âlimlerinin çoğu.

Nitekim tespitlerine hemen herkesin değer verdiği merhum Ömer Nasuhi Efendi, ilmihalinde "Kaza namazlarıyla meşgul olmak nafile namazlarla meşgul olmaktan evla ve ehemdir!" dedikten sonra üslubunu biraz da sertleştirerek konuyu şöyle bağlıyor:

— Hem sünnetleri hem de kaza namazlarını ayrı ayrı kılmaya vakit bulamadıklarını iddia edenler bulunursa, bunlar insaflı iddiada bulunmuş sayılmazlar. En kıymetli vakitlerini dahi nice boş yerlerde harcamış olanlar, bilmem böyle bir iddiaya ne yüzle cür'et edebilirler?

AHMET ŞAHİN