๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 01 Eylül 2012, 20:32:11



Konu Başlığı: Muzır bir sıfat olan nifak
Gönderen: Sefil üzerinde 01 Eylül 2012, 20:32:11


Yasemin YAŞAR

Muzır bir sıfat olan nifak


Sözlükte tükenmek, harcamak, bitmek, gizlemek, saklamak, gizli saklı işler yapmak gibi anlamlara gelen nifak, insan için tam bir bozulma halidir.
   
İnsanlığın en tehlikelisi ve muzırı da münafıklardır. Çünkü münafıklar sûret-i haktan görünüp, gizli düşmanlık yapanlardır. Müslümanların inançlarıyla alay eden iki yüzlü bu insanlarda kâfirden daha şedit bir ahlâk bulunmaktadır. Münafıkların en birinci özelliği yalan söylemeleridir. Kudret-i İlâhiyeye iftira anlamına gelen yalan, ikiyüzlülüğün dilde tecessüm etmiş halidir. Kur’ânî manada nifak, imanda iki yüzlülük gösterenler, iman ile küfür arasında bocalayanlar, inanmadığı halde inanıyorum deyip yalan söyleyenler ve korkaklar için kullanılmaktadır.
Aşağılık bir sıfat olan nifak küfürden daha tehlikelidir. Çünkü gizli saklıdır.
Kur’ân-ı Kerim’e göre münafıklar ahirette cehennemin en aşağı derecesine atılarak cezalandırılacaktır.
Münafıklık hastalığının en tehlikeli boyutu ise, Müslümanlara bulaşmasıdır.
İnsanın bencil düşünceleri, çıkarcılığı, menfaatperest yaklaşımları, hoşgörüsüzlüğü, bilinçaltında bu hastalığın sancıları anlamındadır.
Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şeriflerinde, “Münafığın belirtisi dörttür: Konuştuğu zaman yalan söyler. Söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine teslim edilen emanete hıyanet eder ve Müslümanlar arasında taşkınlık yapar. Her kimde bunlardan bir özellik varsa, onu terk edinceye kadar münafıklığın bir özelliğini taşımış olur.” buyurmuşlardır.
Lâf taşımak, kin ve düşmanlık tohumları ekmek, çekiştirmek gibi suiahlâk da münafıklık alâmetlerindendir.
Ferdî ve içtimaî bir ruh hastalığı olan münafıklıkla muallel olanların gerçek safı, nerede durduğu, rengi bilinmez.
Münafıklık kalpte başlayan bir hastalıktır.
Gerçek münafık aslında hiçbir şeye inanmadığı halde, duruma göre ‘Benim inancım tamdır’ diyerek kendine mü’min süsü veren ve aldatmaya çalışan kimsedir. Fakat bu aldatma esnasında gerçek mü’minler ferasetleriyle ve iman nuruyla bu insanların asıl yüzünü görürler. Bediüzzaman, Mektubat adlı eserinde, “Evet, ehl-i iman ne kadar âmî ve cahil de olsa, aklı derkedemediği halde kalbi öyle hodfuruş adamları gördüğünde soğuk görür ve onlardan nefret eder.”
Kalben hasta olan münafıkların kalbe bağlı hisleri ve lâtifeleri de ölmüş, idrakten mahrum, şuuru kapalı, iradeleri nefsin elinde ve emrindedir. Vicdanî mekanizmaları tamamen felç olmuştur.
Hasan Basrî Hazretleri nifakı şöyle tanımlar: “İnsanın içi ile dışının aynı olmaması, sözüyle işinin birbirini tutmaması, bir kimsenin yanındayken gösterilen davranış ile arkasından gösterilen tavrın farklı olmasıdır.”
Nifak; iman, ibadet, hizmet ve bütün günlük işlerde görülebilecek bir çirkinliktir.
Nifak öyle kötü bir huydur ki, şeytanın kendisinden kaçtığı Hazret-i Ömer bile, ondan korkmuştur.
Nifak, kanser hastalığı gibidir. İlk aşamada insana kanser ağrı vermez, insana gizlice yayılır. İlk anda müdahale edilmezse, ölümcül pençesini atar ve insanın kurtulması mümkün olmaz. Aynen nifak da böyledir. Dıştan gören kimse, ne güzel Müslüman, ne kadar hizmet ediyor, ne hayırlı bir insan vs. diyebilir. Fakat o, dost görünüşünde bir düşman olabilir.

Nifak iki türlüdür.
İtikatla ilgili olan nifakta, mü’min olduğu halde aslında olmayan kimseler bu gruba girer.
Nifakın ikinci çeşidi ise, genelde ibadet ve davranışlarda olmaktadır. Bu durum, imanla nifakın karışması, gerçekten inanan bir Müslümana nifak hallerinin bulaşmasıdır. Kişinin manevî derecesini düşüren ve aslında insanı azapta bırakan bir hastalıktır.
Hâsılı, münafıkların dört alâmeti vardır. Bunlardan en önemlisi ise, yalandır. En büyük yalan da Allah ve peygamber adına söylenen yalandır. Sözünde durmamak yine münafıklık alâmetlerindendir. Özellikle asr-ı kıyamette sosyal hayatı tahrip eden bu iki özellik, güveni sarsar ve insanların arasında sosyal bağlarını yok eder.
Nifak alâmetlerinden tamamen kurtulmadıkça imanın tadını almak ve ihlâslı olmak mümkün değildir. Bu yüzden nifak alâmetlerini iyi bilmek, bunlarla mücadele edip, tövbe etmek şarttır.