๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 16 Ağustos 2012, 22:34:00



Konu Başlığı: Müs­lümanlık, görünmek değil, olmaktır
Gönderen: Sefil üzerinde 16 Ağustos 2012, 22:34:00

Müs­lümanlık, görünmek değil, olmaktır


İsmen ve resmen Müslüman olmak yeterli değildir. İslam'ın güzelliğini hal ve davranışlarda göstermek gerekir. "Müslü­man'ım" deyip İslâm'a aykırı yaşayanlar, İslâm'a ancak perde olurlar. Bayezid-i Bistamî gibi kâmil mü'minler ise, kâfirlerin bile İslâm'a girmesini sağlarlar.

Gerçek mü'min, her şeyden önce Allah'a samimi bir kuldur. Bir rubaisinde Mevlânâ bunu şöyle ifade eder: "Kul oldum ben, kul oldum. Kulluğumu layıkıyla ifa edemediğim için utandım, başımı önüme eğdim. Her köle azad edilince sevinir. İlâhî, ben ise sana kul oldu­ğum için sevindim."

İman bir iddiadır, ameller, bu iddianın ispatıdır. Ameller iman ağacının meyveleri gibidir. Müs­lümanlık, görülmek değil, olmaktır. Mevlânâ'nın ifadesiyle, "Namaz, oruç, hac, cihad insanın itikad şa­hitleridir."

Bu noktada, şu tespitler son derece ye­rindedir: "İnanmış ona derler ki, her hususta kâfir bile, onun imanına hased etsin, özensin.

Bayezid-i Bistamî zamanında bir kâfire, "Müslüman ol" denildi.

Kâfir şöyle dedi: Eğer Müslümanlık Bayezid'in Müslümanlığıysa, ben ona zaten iman etmişim. Yok, eğer sizin Müslüman­lığınızsa, ona ne meylim var, ne iştiham. İmana yüz­lerce meyli olan, sizi gördü mü, soğur, kesilir. Çünkü sizin imanınızdan adam, yalnız mânâsı olmayan bir isim görür. Nasıl olur da, çöle "kurtuluş yeri" denir."

"Sesi çirkin bir müezzin, küfür diyarında ezan oku­yordu. Bir gün elinde hediyelerle bir kâfir geldi, müez­zine verdi. 'Bir kızım vardı, Müslüman olmak isti­yordu. Bu sesin Müslümanların ezanı olduğunu öğre­nince vazgeçti' dedi."

Mevlânâ'nın bu sözlerinden ve naklettiği olay­lardan öyle anlaşılıyor ki, ismen ve resmen Müslüman olmak yeterli değildir. İslam'ın güzelliğini hal ve davranışlarımızda göstermek gerektir. "Müslü­man'ım" deyip İslâm'a aykırı yaşayanlar, İslâm'a ancak perde olurlar. Bayezid-i Bistamî gibi kâmil mü'minler ise, kâfirlerin bile İslâm'a girmesini sağlarlar.

Eğer biz, İslâm ahlakının ve iman hakikatlerinin güzelliğini yaşantımızla göstersek, diğer dinlerin men­supları elbette cemaatlerle İslâmiyet'e girecekler. Belki dünyanın bazı kıtaları ve devletleri de İslâmiyet'e dâhil olacaklar.

Mümin tertemizdir ve öyle olmalıdır. En küçük bir hatası bile hemen göze batar. Kâfir ise, her tarafı hata­larla dolu olduğundan, bu hataları o kadar dikkati çekmez. Mevlânâ'nın ifadesiyle "demirci zenci olursa, duman onun yüzünde bir iz bırakmaz."

zaman