> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Ameller - İbadetler - Kulluk Kavramı > Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) > Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz  (Okunma Sayısı 706 defa)
08 Aralık 2010, 19:36:02
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 08 Aralık 2010, 19:36:02 »



Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz


"Eğer, ezkiya zekâvetlerinin zekâtını ve ağniya,

velev zekâtın zekâtını milletin menfaatine sarf etseler,

milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir."

Bediüzzaman

 

"Ramazan ayının ilk günleriydi.

O günkü Radyo’daki programımın konusu zekât üzerineydi. Yayına bir hanım dinleyicimiz misafir oldu. Bazı yerlerde tasarruflarının bulunduğunu söz etti. "Hangi malı­nızdan ne kadar zekât vereceksiniz?" sorusunu yönelttiğimde niyetini bir cümleyle dile getirdi:

 

"Aslına bakarsanız, ben zekât vermek için bahane arıyo­rum."

Önemli ve sür'atle yayılması gereken bir yaklaşımı dile ge­tiren dinleyicim, imkânı olan herkesin az veya çok zekât vermek için fırsat aramasını, bahane bulmasını hatırlatıyor­du.

 

Nasıl ki, Ramazan ayı girer girmez, sağlığı yerinde olan hemen her mü'min oruç tutmayı ihmal etmiyor, ezan okunur okunmaz namazı kılmak için gayret gösteriyorsa, zekât da öyledir.

 

Zekât verebilecek durumda ve konumda olan her mü'min de bir an önce zekâtını hesap edip vermek için fırsat kollamalı. Çünkü ibadetler belli vakitlerde yapılması gereken bi­rer kulluk görevidir. Aralarında ayırım yapmak, ihmal gös­termek, Kur'ân ahlakının gönüllerde yerleşmediğinin bir işa­retinden başka bir şey değildir.

 

Kur'an'ın 30 Kere Andığı ibadet

 

Kur'ân 30 yerde zekâttan bahsederken, 27'si namazla bir­likte zikredilir. Yüce Kitab'ımızın önemle dikkate verdiği bir gerçek de, "fakir ve muhtacın zekât malında hakkının oldu­ğu" prensibidir.

Kur'ân ifadesiyle zekâtın bir başka adı da "sadaka"dır. Her ne kadar sadaka nafile bir yardım olarak yaygın bir ma­na taşısa da, zekât aynı zamanda bir sadakadır.

 

Zekât mükelleflerinin içlerinde taşıdıkları ve her vesileyle öne çıkardıkları bir korkuları vardır. Bu korku malın azalma, eksilme ve tükenme korkusudur. Oysa İlahi taahhüt çok açık ve berraktır:

"Allah faizin bereketini giderip onu mahveder, sadakası verilen malı ise ziyadeleştirir." (2:276)

 

Korkunun hangi canipten geldiği de bellidir:

"Şeytan sizi fakir düşmekle korkutur da, cimriliğe ve kötü­lüğe sevk eder." (2:268)

 

Zekâtın Zekâtı Bile Verilse Fakir Kalmayacak

 

Genel yapısı ve anlamıyla zekât kırkta bir olarak bilinir. Varlıklı kimseler bu ibadeti gerçek biçimde verecek olsalar, yeryüzünde hiçbir ekonomik problem kalmayacaktır. Ekono­mik olarak dünyanın zenginleştiği göz önünde tutulursa, kırkta bir dünya ölçeğinde bir orta sınıf oluşturacak kadar önemli bir meblağ teşkil eder. Bunun için geçen yüzyılın ba­şında Bediüzzaman, "Eğer, ezkiya zekâvetlerinin zekâtını ve ağniya, velev zekâtın zekâtını milletin menfaatine sarf etse­ler, milletimiz de başka milletlere yolda karışabilir." (RNK. işârâtü'l-îcâz, s.1951)

 

 

Yani, akıllı ve zeki insanlar zekâlarının zekâtını ve zengin­ler de sadece zekâtlarının zekâtını millet yararına harcayacak olsalar milletimiz diğer milletlere yolda karışır.

 

İslâm ülkeleri içinde petrol zengini olanlardan sadece Su­udi Arabistan gerçek anlamda mal varlığının sadece zekâtı­nın zekâtını verecek olsa, Afrika kıtasında fakir insan kalma­yacaktır.

 

Zekât Vermek İmanın Göstergesidir

 

Zekât, infak, sadaka ve bağış konusunda sahabe uygula­masına bakıldığında, başta Hz. Ebubekir, Hz. Osman ve Hz. Abdurrahman bin Avf gibi Kur'an talebeleri hayatları boyu müteaddit defalar mallarının kırkta kırkını vermişler. Böyle­ce İslam hak ettiği yere gelmiş ve bir asırlık süre içinde dün­ya İslâm'la tanışmış. Dünyanın yarısı ve insanlığın beşte biri de Kur'ân'la barışmıştır.

 

“İman gönüllerde hakiki olarak yerleşince, servetin gerçek Sahibi bilinir ve Onun emri istikametinde, Onun rızası uğ­runda serveti yine Ona satma hakikati kalpte yerini bulur. Böylece insan o malda sadece Allah için tasarrufta bulunduğu şuuruna varır. Çünkü mülk umûmen Onundur. İnsan hem Onun mülkü, hem memlûkü, hem mülkünde çalışıyor.”

 

Öyle değil mi? Dünyaya gelirken neyimiz vardı, giderken neyimiz olacak? Dünyaya gelirken bir şey getiremediğimiz gibi, giderken de bir şey götüremeyeceğiz. Götüreceğimiz şey, olsa olsa önden ve önceden gönderdiklerimizdir

 

Dünya Barışı İçin Zekât

 

Zekât bir iman disiplini, bir ibadet şuuru olmakla birlikte dünyanın rahatı, huzuru, saadeti ve refahı da bu ibadetin ha­yata girmesiyle mümkündür.

 

Bu sosyal gerçeğe Bediüzzaman'ın rehberliğinde bakacak olursak önümüze çok canlı bir tablo çıkacaktır

 

Öncelikle dünya barışının tek çıkar yolu zekât kurumunun hayata geçmesi ve uygulama alanına girmesi ve insanların onun gizemli güzelliğiyle tanışmasıdır.

 

Üstad, "Evet, vücub-u zekât ve hurmet-i ribâ, karz-ı hasen şerâit-i sulhiyedir. Şu riba taşını altından çeksek, şu zalim medeniyet kasrı çökecektir."( RNK, Rumuz, 2:2343)

 

Yani, dünya barışının gerçekleşmesinin tek şartı, zekâtın verilmesi, faizin kaldırılması, karz-ı hasenin hayata geçmesi­dir. Faiz taşını altından çekecek olsak, şu zalim medeniyet sarayı çökecektir.

 

Bir diğer tespiti de şu şekildedir:

"Beşer salâh (barış, kurtuluş ve huzur) isterse, hayatını severse, zekâtını vaz etmeli, ribâyı kaldırmalı."( RNK. Sözler, Lemeât, s.324)

 

Bir başka ifadeyle, insanlık barış, kurtuluş ve huzur istiyor ve hayatı seviyorsa, zekâtı yaşatmak ve faizi kaldırmalıdır.

 

"Başkası Açlıktan Ölse Bana Ne!" Anlayışı

 

Zaten bütün kavganın, kargaşanın, anarşinin, her türlü terörün ve krizin temeli, faiz belasının yaşaması ve zekâtın terk edilmiş olmasıdır.

 

Hayatının ilk dönemlerinden ömrünün sonuna kadar aynı prensibi hep gündemde tutan Bediüzzaman şu önemli nokta­ya da parmak basıyor:

 

İnsanlık tarihindeki bütün kargaşa ve kavganın kaynağı, bir cümle olduğu gibi, bütün ahlaksızlığın kaynağı da tek bir cümledir:

 

Birinci cümle: "Ben tok olayım; başkası açlıktan ölse bana ne!"

 

İkinci cümle: "Sen çalış, ben yiyeyim."

 

Evet, sosyal hayatta zenginler ve fakirler bir denge içinde rahatla yaşarlar. O dengenin temeli ise, varlıklı kesimin mer­hamet ve şefkati, fakirlerin ise hürmet ve itaatidir.

 

Birinci cümle zenginleri zulme, ahlâksızlığa, merhamet­sizliğe itmiş, ikinci cümle de fakirleri kine, hasede, kavgaya ve çekişmeye sürükleyip birkaç asırdır insanlığın huzurunu kaçırmıştır.

 

İşte, dünyanın en gelişmiş ülkeleri bile bütün hayır ku­rumlarıyla, ahlâkî ekolleriyle ve o kadar polisiye ve askeri dü­zenlemeleriyle dünya barışını sağlayamadığı gibi, bu iki ya­rayı da tedavi edememiştir.

 

Kur'ân, birinci cümle olan "Ben tok olayım; başkası açlık­tan ölse bana ne!" felsefesini zekâtı farz kılmakla kökünden söker, tedavi eder. İkinci cümle olan "Sen çalış, ben yiyeyim" anlayışını da faizi haram kılmakla kökünden söker, tedavi eder.

 

Terörün İlacını Kur'an Anlatıyor

 

Evet, Kur'ân âyetleri âlem kapısında durur, faize "Yasak­tır" der. "Kavga kapısını kapamak için faiz kapısını kapayı­nız" diyerek insanlara ferman eder, talebelerine "Girmeyi­niz!" emreder.(  RNK. Sözler, s. 184)

 

 

Açıkça söylemek gerekirse, bugün dünyayı bir cendere içinde sıkan terör belasını telafi edecek tek çare ve bu yaygın hastalığı tedavi edecek tek reçete, faizin yok edilmesi, zekatın yaşatılmasıdır.

 

Dünya devletleri, kuruluş ve kurumları Kur'ân'ın sunduğu bu iki ilacı kullanmamakta ısrar ederse, önü alınmayacak sancılar içinde kıvranacak ve başı beladan kurtulamayacak­tır. Savaş nârâlarıyla hem güçlüler, hem de güçsüzler korku ve endişe içinde hayatlarını zehre çevirecektir. Büyük serma­yenin belli ellerde ve bankalarda toplanması varlık sahipleri­ni zulümden, yoksulları da isyandan kurtaramayacaktır.

 

Bunun yerine merhametin, şefkatin, yardımlaşmanın, kardeşliğin ve kucaklaşmanın öne çıkmasıyla, hem dar gelirli bireyler ve milletler rahat edecek, hem de servet sahibi dev­letler ve kişiler güven ve huzur içinde yaşayacaktır.

 

Bereketimiz Niye Kaçtı?

 

Fert olarak cebimiz delik olduğu gibi, aile bütçesinden be­lediye bütçesine, daha geniş ölçekte devlet bütçesine, hatta global dünya ekonomisine varıncaya kadar hep açık vermek­tedir. Bu açığın tek sebebi "bereket" nimetinin rafa kaldırıl­ması, Nebevi ifadeyle "göğe çekilmesinden başka bir şey de­ğildir.

Bereket mefhumun hayatta kalmasının sebebi ise zekâttır. Bediüzzaman'm tesbitiyle, "Zekât vermek ve iktisat etmek, malda bittecrübe sebeb-i bereket olduğu gibi, israf etmekle zekât vermemek, sebeb-i ref-i bereket (bereketin kalkmasına sebep) olduğuna hadsiz vâkıat vardır.( RNK. Lem'aiar / On Dokuzuncu Lem'a - s.661)

 

Zekât Manevi Sigortadır

 

Zekât ekonomik hayata bereket getirdiği gibi en Önemli bir fonksiyonu dâfî-i beliyyat olmasıdır. Yani bela ve musi­betleri defeden, belaların önüne geçen, her musibeti engelle­yen bir özellik taşımasıdır.

 

Çünkü zekat başlı başına manevi bir sigortadır, servetin İlâhi muhafaza altına alınmasıdır.

 

Diğer yandan "Zekâtı vermeyenin, herhalde elinden zekât...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz
« Posted on: 20 Nisan 2024, 05:39:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz rüya tabiri,Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz mekke canlı, Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz kabe canlı yayın, Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz Üç boyutlu kuran oku Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz kuran ı kerim, Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz peygamber kıssaları,Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuz ilitam ders soruları, Malımızda Hakkı Bulunanları Unutuyor muyuzönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes