๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 11 Nisan 2012, 19:19:45



Konu Başlığı: Kuzu postuna bürünmüş hınzır kurt gıybet
Gönderen: Sefil üzerinde 11 Nisan 2012, 19:19:45
Kuzu postuna bürünmüş hınzır kurt (Gıybet)

Risale-i Nurda en yüksek kariyer, sahabe mesleğini bize talim eden eserleri anlayarak okumak ve yaşamaktır. Haftalık ders gruplarımızdan birinde arkadaşlarla yaptığımız müzakereli okumalarımızda işlediğimiz  gıybet bahsindeki ikazları bilfiil yaşamak üzere birbirimizi murakabe etmeğe karar vererek ayrıldık. Bu yazımda talebe sıfatımla bu konuda anladıklarımızın bir özetini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Topluma musallat  sinsi bir hastalık olan, ‘‘günahların en münafığı’’ gıybet, hem şahsi, hem içtimai hayatımızı tehdit eden bir hal almış bulunuyor. Evet günümüzde  aile hayatımız, akrabalarla ilişkilerimiz, müminlerin mabeynindeki muhabbet ve kardeşliğin en büyük engeli ve yıkıcısı gıybettir.

Biz  hizmet-i imaniye  ve  Kuraniye   dairesi  içindekilerde ne hazindir  ki, bu hastalığı üzerimizden atamıyoruz. Elimizde çok tesirli bir reçete olan, Risale-i Nur eserlerini okuyoruz, ama her nedense bu illeti bir türlü bırakmıyoruz. Üstad Hazretleri  gıybetin ne kadar şeni’ bir günah olduğunu izah etmesine rağmen biz bir yandan bu dersi okuyor ve hala gıybete bazen bilerek, bazen  farkında  olmadan  devam ediyoruz. Fertlerin  gıybeti  yanı  sıra herhangi bir cemaat  hakkında  yapılan  gıybet  bu  hastalığı  külliyet  kesbeden  bir  cürüm  haline getirmektedir. Hak sahiplerinin tamamından helallik alınmadıkça işin içinden sıyrılmak zordur.

Gıybet  büyük  günahlardandır. Peygamberimiz  (sallallâhu  aleyhi  ve  sellem) bir  hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır. ‘’Gıybetten sakının! Çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina eder, sonra tevbe ederse, Allah onun  tevbesini kabul buyurur. Ancak gıybet eden, gıybet edilen affetmedikçe, mağfiret olunmaz.’’

Mahşer gününde bazı insanlar bakacaklar ki; defterlerinde çokca namaz, niyaz, hac, Kur’an okumalar ve bir  çok  ibadetin  yazılı  olduğunu  görecek  ve  şaşıracaklar.  Diyecekler ki; “Ya rabbi ben bunlardan hiçbirini yapmadım ki bu nasıl olabilir? Cenab-ı Hakk; “Falancalar senin gıybetini yaptılar  ben de  onların  ibadetini  onların defterinden sildim senin defterine yazdım” der. Ve mahşerde  bazı  insanlarda amel defterlerinde  yaptıkları ibadetleri göremeyince şaşıracaklar ve hayret edecekler. Ya Rabbi yaptığımız ibadetlerimiz nerede diyecekler. Allah; onlara: “Siz falancanın gıybetini yaptınız, sizin amelleriniz onun defterine geçti.” diye buyuracak.

Üstad Hazretleri de yirmi ikinci mektub’un hâtimesinde ;
اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ َلحْمَ اَخِيهِ مَيْتًا
(Hiç sizden biriniz, ölmüş kardeşinin cesedini yemekten hoşlanır mı?- Hucurât 49/12)
Ayet-i Kerimesinin izahında bu ayetin, nezih lisanına rağmen gıybeti ölü kardeşinin etini yemeğe benzettiğini ve altı mertebede zecrettiğini (sakındırmak, vazgeçirmek) ifade eder.

1-Sual ve cevab mahalli olan aklınız yok mu ki, bu derece çirkin bir şey'i anlamıyor?
2-Sevmek ve nefret etmek mahalli olan kalbiniz bozulmuş mu ki, en menfur bir işi sever?
3-Cemaatten hayatını alan hayat-ı içtimaiye ve medeniyetinize ne olmuş ki, böyle hayatınızı zehirleyen bir ameli kabul eder?
4-İnsaniyetinize ne olmuş
5-Hiç rikkat-i cinsiyeniz, hiç sıla-i rahminiz yok mu ki, böyle çok cihetlerle kardeşiniz olan bir mazlumun şahs-ı manevîsini insafsızca dişliyorsunuz? Ve hiç aklınız yok mu ki, kendi âzanızı kendi dişinizle divane gibi ısırıyorsunuz?
6-Vicdanınız nerede? Fıtratınız bozulmuş mu ki, en muhterem bir halde bir kardeşinize karşı, etini yemek gibi en müstekreh bir işi yapıyorsunuz?

Sonundada şöyle der; Demek şu âyetin ifadesiyle ve kelimelerin ayrı ayrı delaletiyle: Zemm ve gıybet, aklen ve kalben ve insaniyeten ve vicdanen ve fıtraten ve milliyeten mezmumdur. İşte bak nasıl şu âyet, îcazkârane altı mertebe zemmi zemmetmekle, i'cazkârane altı derece o cürümden zecreder (sakındırır, vazgeçirir).
Gıybet, ehl-i adâvet ve hased ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır.

Bir büyüğümüz, Üstadın talebelerinden merhum Tahiri Abi’nin yanında gıybet yapan birine ‘’Niye gıybet ediyorsun? Senin dilini kökünden kesmek lâzım” diye çıkıştığını nakletmişti.

Evet Üstadın bu enfes tesbitleri karşısında bize düşen şey; bu sinsi günah, kuzu postuna bürünmüş hınzır kurttan uzak durmaktır. Zira gıybet günümüzde günahların en münafığı haline gelmiştir. En temiz görünen  insanlar  bile  ağızlarını  açtıklarında  hemen gıybete giriveriyorlar. Adeta gıybet, günümüz Müslümanları arasında serbest dolaşım hakkı elde etmiş gibi. Ona vize vermek bizi bitirir.

Bir gün Zübeyir Abi, Üstad Hazretleri’ne ‘’Üstadım, akibetimden çok korkuyorum!” deyince aldığı cevap şu olur: ‘’Korkma! Tir, tir, titre!’’ Büyüklerin bu hassasiyeti ve akibet endişeleri karşısında bizler durumumuzu gözden geçirmek zorundayız.
Akibetimizi, imanımızı ve amellerimizi  muhafaza için gıybetten uzak durmalıyız.

YAKUP AKSOY