๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 07 Temmuz 2012, 18:22:18



Konu Başlığı: Farz namazdan sonra duâ
Gönderen: Sefil üzerinde 07 Temmuz 2012, 18:22:18

Süleyman KÖSMENE

Farz namazdan sonra duâ


Ali Zeyrek: “Hanefi Mezhebine göre namaz kılarken, farz ile sünnet, sünnet ile farz arasında herhangi bir şey konuşmak (duâ, tesbih v.s) mekruh mudur? Eğer mekruh ise salâten tüncinâ v.s okunuşunu nasıl değerlendirmeliyiz?”

Bu sorunun bir kaç yönü var:
1- Hanefi mezhebine göre de, diğer mezheplere göre de farz ile sünnet, sünnet ile farz arasında dünya kelâmı konuşmak mekruhtur. Ancak duâ yapmak, Allah’ı zikretmek, Peygamberimize (asm) salâvat getirmek mekruh değildir. Farz namazdan sonra yapılan duâ, Peygamber Efendimiz (asm) tarafından müstecâp (makbûle şâyân) duâlar arasında sayılmıştır.
Bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz’e (asm) soruldu ki:
“Ya Resûlallah! Hangi duâ makbuldür?” Peygamber Efendimiz (asm):
“Gecenin son kısmında ve beş vakit namazların arkalarında yapılan duâlar makbuldür.” buyurdu.1
Peygamber Efendimiz (asm) bir diğer hadislerinde: “Bir farz namazı kılan kimsenin bir makbul duâ hakkı vardır. Kur’ân’ı hatmeden kimsenin de bir makbul duâ hakkı vardır.” 2 buyurmuştur.
2- Bediüzzaman’ın ümmete öğrettiği tesbihat, Hz. Muhammed Aleyhissalatü vesselâmın cadde-i kübrasının tesbihatıdır. Her mezhep sàlikine göre Sünnet-i Seniyyedir. Bediüzzaman aynen diyor ki: “Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir (asm) ve Velâyet-i Ahmediyenin (asm) bir evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür.” 3
3- Salâten Tüncînâ duası Müslüman âlimler, sâlihler ve kutuplarca okunmuş, tecrübe edilmiş ve tavsiye edilmiş kuvvetli bir duâ metnidir. Hazret-i Muhammed’e (asm) salât ü selâmla başlanan ve Peygamber Efendimizin (asm), Peygamber Efendimizin (asm) âlinin ve onun sünnetine uyan her kimsenin her halde ve her sıkıntıda rahmet içinde olmalarını, bütün istek ve ihtiyaçlarının verilmesini, bütün kötülüklerden, günahlardan ve seyyiâttan arındırılmalarını, en yüksek derecelere yükseltilmelerini, hayatta ve öldükten sonra bütün hayırlara ve gâyelerin en yükseğine ulaştırılmalarını niyaz ettiğimiz ve muhakkak hadis ve âyetlerden iktibas edilmiş olan bu duâyı, Üstad Bedîüzzaman Hazretleri farz namazların hemen ardından, sünnette gösterilen makbul duâ yerinde okumuş ve burada okunmasını tavsiye etmiştir. Bu duâ hakkında Bedîüzzaman Hazretleri şöyle demiştir: “Meşhur-u âlem ve gayet mücerreb ve umum aktabların mergûbu bir salâvat-ı şerîfedir.” 4

Kul hakkının telâfisi

Selin Şanlı: “Kul hakkına giren günahlar nelerdir? Helâlleşme kişiyi daha çok günaha sokacaksa, fitneye, kavgalara sebep olacaksa nasıl yapılmalıdır? Bundan kurtulmanın yolu yok mu? Vicdanen her gün ölüyorum.”

İki türlü kul hakkı vardır: 1- Kişiye maddî olarak zarar vermek. 2- Kişiye manevî olarak zarar vermek.
Maddî zarar ödenir; manevî zarar telâfi edilir ve her iki halde de helâlleşilir.
Aslında çoğu zaman manevî hasarın telâfisi maddî hasarı ödemekten çok daha zordur.
Meselâ gıybetin açtığı manevî hasarı nasıl telâfi edip helâlleşeceksiniz? En iyisi gıybet yapmamaktır. Çünkü telâfi edilip helâllik alınmadığında, yapan kişinin salih amellerine büyük hasar veriyor. Salih ameli yiyip bitiriyor.
Helâlleşmek kişiyi daha çok günaha sokmaz. Eğer karşı tarafta devam eden bir tehdit varsa, yakınlaşmakta fitne ve kavga korkusu varsa, bu tehdit devam ettikçe sorumluluk karşı tarafındır. Bu durumda helâlleşmek mahşere kalırsa eğer, bunun vebali tehdidi devam ettirenindir. Çünkü mü’mini tehdit etmek de, tehditte bırakmak da günahtır ve manevî kul hakkını muciptir.
Nitekim Peygamber Efendimizin (as) mü’min tanımı şöyledir:
“Mü’min elinden ve dilinden mü’minin emin olduğu kimsedir.”
Eğer elimizden ve dilimizden mü’minler emin değilse, sorumlusu doğrudan bizizdir!

DUÂ
Ey Mabud-u Bilhak! Bizi zakir kıl, şakir kıl, âbid kıl. İbadetimizi riyamız ile berhava etme! Hasenatımızı ucbumuza çiğnetme! Seyyiatımız üzerine yeis ve ümitsizlik verme! Dilimizi gıybetten, yalandan ve kötü sözden koru! Kalbimizi riyadan, ucbdan ve yeisten muhafaza eyle! Salih amellerimizi günahlarımıza yedirme! Âmin!

Dipnotlar: 1- El-Ezkâr, Nevevî, 66, 67. 2- Câmiü’s-Sağîr, 4/1576. 3- Kastamonu Lâhikası, s. 71. 4- İlk Teksir Delâilü’n-Nûr, s. 36.