> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Ameller - İbadetler - Kulluk Kavramı > Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) > Büyükler bela fırınında pişer
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Büyükler bela fırınında pişer  (Okunma Sayısı 629 defa)
13 Temmuz 2012, 16:02:33
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 13 Temmuz 2012, 16:02:33 »



Büyükler bela fırınında pişer

Bir hadiste, "İnsanların en çok musibete uğrayanları evvela peygamberlerdir, sonra derecelerine göre (veliler ve salihler) gelir. Kişi dinine göre bela ve imtihanlara maruz kalır. Eğer salâbet-i diniyesi varsa, belası daha da artar. Fakat dininde gevşek yaşıyorsa ona göre musibetlerle karşılaşır. Kişiye belalar gelir gelir de artık onun üzerinde hiçbir günah kalmaz." (Tirmizi, Zühd, 57) buyruluyor.

Belânın Allah dostlarıyla münasebetini anlamada bazı zorluklar yaşanabilir; hatta tam anlaşılamadığı da söylenebilir. Anlaşılamamanın önemli sebeplerinden biri, bizim zâhiren belâ ve musibetleri hırpalayıcı ve ezici görmemizden kaynaklanmaktadır. Haddizatında belânın manasında bir yetiştirme ve olgunlaştırma da vardır. Belâ ve musibetler bahar fırtınaları gibidirler; bunlar insanda bir kısım istidatları inkişaf ettirirler. Hatta bir insan belâlarla pişmemişse, kendisinde her zaman bir kısım hamlıklar görülebilir. Bu da onun Rabb'iyle münasebetlerinde zayıf olmasını netice verir.

Ham Has Birbirinden Ayrılır

Binaenaleyh çok büyük bir davanın taşıyıcıları çok kritik bir anda bozgunculuk yapıp bırakmasınlar diye musibetlerle olgunlaştırılmaları adına Allah onların başlarına dolu gibi belâ yağdırabilir. Sanki başlangıçta, bir kısım zayıf ve mukavemetsiz kimseler önemli bir hizmetin altına girmesinler diye, Allah ilkleri çok sıkı imtihana tâbi tutmuştur. Yarın çok ciddî bir mücadele olduğunda veya çoluk çocuğun hayatı tehlikeye düştüğünde, işi bırakıp dönecek kimseler, daha baştan işin içine girmesinler diye Cenâb-ı Hak elli defa onları kalbura kor ve elli defa eler. Böylece hası-hamı birbirinden ayırır.

Tarih boyunca bu böyle olmuştur. Bir yere bir peygamber gittiği zaman Cenâb-ı Hak oraya çok ciddî belâlar göndermiş ve daha işin başında liyakatsiz ham ruhlar ve olgunlaşamamış kimselerin onun blokajına yerleşmelerine meydan vermemiştir.

Saadet Asrı açısından bakacak olursak, Mekke'de çile ve ızdırap çekilmiş, daha sonra Medine'ye gidilmiş; ancak orada da bir humma hastalığı bu insanları kıskıvrak yakalamış ve hırpalamıştır. Hz. Ebû Bekir, Hz. Bilal rahatsız olduğu gibi belli ölçüde Efendimiz de bundan rahatsız olmuşlardır. Ancak onlar Medine'ye küsüp ayrılmamış; sebat edip kalmışlardır. Bu sayede, ileride İslâm adına omuzlayacakları ağır davaya tahammül edebilecek insanlar da belli olmuştur.

Musibetlerin hikmetleri, Kur'ân'da pek çok yerde anlatılır. Konuyla alâkalı bir âyette şöyle buyrulur: "Allah, sizin içinizden cihad edenlerle sabır gösterenleri ayırt edip meydana çıkarmadan, kolayca Cennet'e girivereceğinizi mi zannettiniz?" (Âl-i İmrân, 3/142)

Bir başka yerde "Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara maruz kalmadan Cennet'e gireceğinizi mi sandınız?.. Evet, onlar öyle ezici mihnetlere, zorluklara düçar oldular ve öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ve yanındakiler: 'Allah'ın vaat ettiği yardım ne zaman yetişecek?' diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki Allah'ın yardımı yakındır." (Bakara, 2/214) ifadeleriyle bu durum dile getirilirken, bir diğer yerde de "Biz mutlaka sizi biraz korku ile biraz açlık ile yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!" (Bakara, 2/155) buyrulur.

Belki kimileri belâları görünce korkup durdukları yerden ayrılacak ve arkadaşlarını yalnız bırakacaklar, kimileri serveti heba olduğundan dolayı, kimileri de daha küçük endişelerle yer değiştirecek, kimileri de hırslarla, kaprislerle olmaları gerekli yerden ayrılacaklardır. Evet, Allah, işte böyle imtihan edecek ki, temelinde hasların bulunması gerekli olan bir davada hamlar elenip gitsin. Zira böyleleri her zaman kritik bir noktada bozgunculuk çıkarabilirler. Bu açıdan büyük davaları temsil eden yüce kametler hep ızdıraplara maruz kalmış; Allah, onları elli defa potaya koymuş, elli defa kalıptan kalıba sokmuştur. Ve neticede öyle bir noktaya gelinmiştir ki, artık onlar erimenin ve yanmanın had safhasına ulaşmış, ateşler, korlar gibi olmuşlardır; böyle bir kıvama erince de ateşin, belâ ve musibetlerin onlara yapacağı bir şey yoktur.

İçine Riya Karışmayan İbadetler

Meselenin bir başka yönü ise bu türlü belâ ve musibetlerin kazandırdıklarıdır. Bu büyük zatlar, belki dünyada bazı belâlar çekiyorlar, ama bunun yanında sürekli dereceleri yükseliyor ve Allah'a kurbiyet kazanıyorlar. Bu sebeptendir ki, dinde belâ ve musibetler menfî ibadet olarak değerlendirilmiştir. Öyle ki, bunlar, insana ibadet ü taatin kazandırdıklarından çok farklı şeyler kazandırmaktadırlar.

İbadet, müsbet kısmı itibarıyla insanların gözüne takılabilir ve onları görüp beğenebilirler. Bu durumda da insan, niyetini tam ayarlayamayabilir. Dolayısıyla kıldığımız namazın içine riya girebilir. Diğer ibadetlerde de çok defa aynı duygular yaşanabilir. Ancak insanın malî ızdırapları, bedenî ızdırapları gibi pek bilinmeyen ve hükmen ibadet olan bu "menfî ibadet" kısmında riya söz konusu olamaz. Ayrıca bazı günahlar vardır ki, onlara ancak aile efradının rızkını temin etme yolunda insanın çektiği sıkıntılar kefaret olur.

Evet, dinde insanın başına gelen musibetler menfî ibadet şeklinde yorumlanmıştır. Dolayısıyla bunlara riya girmez. Bunlar, insanın ibadet yaptığının farkına varmadan ona sevap kazandıran türden şeylerdir. İnsanın ayağına batan bir diken bile onun günahlarının dökülmesine vesile oluyorsa –ki, Efendimiz hadislerinde bunun böyle olduğunu söylüyor– ciddî sıkıntılara maruz kalması da onu bütün bütün temizler, paklar; paklar da bunun içine de hiç riya girmez.

1-Büyük davaların taşıyıcıları kritik bir anda bozgunculuk yapıp bırakmasınlar diye olgunlaştırılmaları adına Allah onların başlarına dolu gibi belâ yağdırabilir.

2-Dinde belâ ve musibetler menfî ibadet olarak değerlendirilmiştir. Öyle ki bunlar, insana ibadet ü taatin kazandırdıklarından çok farklı şeyler kazandırmaktadırlar.

3-İnsanın ayağına batan bir diken bile onun günahlarının dökülmesine vesile oluyorsa, ciddî sıkıntılara maruz kalması onu bütünüyle temizler ve bunun içine riya da girmez.

FETULLAH GÜLEN

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Büyükler bela fırınında pişer
« Posted on: 20 Nisan 2024, 00:40:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Büyükler bela fırınında pişer rüya tabiri,Büyükler bela fırınında pişer mekke canlı, Büyükler bela fırınında pişer kabe canlı yayın, Büyükler bela fırınında pişer Üç boyutlu kuran oku Büyükler bela fırınında pişer kuran ı kerim, Büyükler bela fırınında pişer peygamber kıssaları,Büyükler bela fırınında pişer ilitam ders soruları, Büyükler bela fırınında pişerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes