๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler(Amel-İbadet-Kulluk) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 14 Temmuz 2012, 15:32:08



Konu Başlığı: Ah teslimiyet!
Gönderen: Sefil üzerinde 14 Temmuz 2012, 15:32:08
Ah teslimiyet!    
   
Değil midir ki İsmail’in (as) kurban edilmek için attığı her adım, Yusuf’un (as) kuyudaki her ânı, tevekkülü, zindandaki sabrı; Yunus’un (as) balık karnında geçen günleri hepsi birer teslimiyet
imtihanıdır. Ve hepsi de imtihanı ‘ah teslimiyet’ sırrının zirvelerine çıkarak kazanmış aziz peygamberlerdir.
 

Hattatların el emeği göz nuru dökerek itina ile yazdıkları kısa, ama bir o kadar da uzun bir cümle “Ah teslimiyet!” İçinde öyle sırlar, öyle şifreler gizli ki, üzerinde uzun uzun düşünüp tefekkür etmeli, herkes nasibine göre istifade etmeli....

Öyle anlarda dilden dökülmeli ki, imtihan sırrını insana hatırlatmalı ve insanı Yaradana götürmeli...
Ve insana öyle kuvvetli bir teselli vermeli ki, artık başka yerlerde teselli aramamalı,—bir nevî Hz. Yunus gibi—denize düşmüş yüzme bilmeyen bir insanın hiçbir yerden ümit kalmamış bir halde Yaradanına el açıp ızdırar lisanıyla duâ edip teslim olması gibi öyle içten, öyle samimî söylemeli ki, açılmayan nice kapıları o teslimiyet sırrı açmalı ve hiç ummadığı yerden imdadına yetişilmeli.

Ah teslimiyet’i öyle ihlâsla söylemeli ki bütün zerreleriyle kul olduğunu hatırlatmalı, kul bütün zerresiyle tevekkül etmeli ve peşine “Allah bes, baki heves” diyerek deftere son noktayı koymalı.
Her dara düşen illâ ki el açar kapıları açan o Fettah’a, her darda olan yardım ister o Sonsuz Kudret ve Kuvvet Sahibinden, aç olan rızık ister o Rezzak’tan, her hasta olan şifa ister o Şafî’den. Teslimiyet sırrı ile isteyene kapılar açılır, umulmadık anda el uzatılır, türlü türlü dertlerine şifalar verilir, ummadığı yerden rızıklandırılır. Zira teslimiyet açılmayan kapıları açar, umulmadık yerden yardıma vesile olur, dermansız dertlere derman olur.
Kul teslimiyet içinde: ”Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım bekleriz. (Fatiha 5)“ der, teslimiyetin içini ihlâs sarar, kul teslim olur Yaradanına, yalnız O′ndan bekler yardımı, başka kapılara tenezzül etmez, başka yerlere el açmaz, sadece Yaradanının karşısında boynu bükülür, O′na teslim olur, halini O′na arz eder. O′na teslim olmuştur başka kapı aramaz, o aradığını bulmuştur başka aramaz, o gönlündeki aşkı bulmuştur, başka maşuk aramaz, o yanmıştır artık başka ateş aramaz ve dilinden bu satırlar dökülür:

“Gönül Seni bulmuş ise,
Başkasını anar mı hiç!
Ateşine yanmış ise,
Başka nâra yanar mı hiç!”
(M. F. Gülen)

dedirtir aşkla yanan gönüllere.
Dil ile söylemesi çok kolay olsa da en dar zamanlarda, en zor anlarda, imtihanın en şiddetli anında söylemesi çok zordur Ah teslimiyeti. Zira insanların ekserisi musîbetin ilk anına sabredemezler. Onun için söylemesi çok kolay, ama yaşaması çok zor bir cümledir ah teslimiyet.
Tek başına çıktığı yolda “Bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz ben yine yolumdan dönmem” diyen onun (asm) yoludur ah teslimiyet.
İbrahim’in (as) ateşte, Yusuf’un (as) kuyuda, İsmail’in (as) kurban olmak için gittiği yolda, Yunus’un balığın karnında söylediğidir Ah teslimiyet.
“(İbrahim) dedi ki: Ben Âlemlerin Rabbi’ne teslim oldum.” (Bakara Sûresi, 131) diyerek teslimiyetin doruklarına çıkarken Hz. İbrahim, teslimiyet imtihanında ateşler içerisindeyken: “Ey ateş! İbrâhîm’e serin ve selâmet ol!..” (Enbiyâ, 69) müjdesiyle alır teslimiyetinin mükâfatını.
Değil midir ki İsmail’i (as) kurban edilmek için attığı her adım, Yusuf’un (as) kuyudaki her ânı, tevekkülü, zindandaki sabrı; Yunus’un (as) balık karnında geçen günleri hepsi birer teslimiyet imtihanıdır. Ve hepsi de imtihanı ah teslimiyet sırrının zirvelerine çıkarak kazanmış aziz peygamberlerdir.
Benlikten vazgeçip, kendini unutup, Yunus Emre gibi Şeyhinin ”Muradın nedir Yunus?” sorusuna: “Muradım muradındır“ demenin sırrıdır ah teslimiyet.
Karşında darağaçları kurulmuş, mazlûmlar idam edilmiş, son sözün nedir dendiğinde Bediüzzaman-vârî, “Hasbünallahu ve ni’me’l-vekil ni’me’l-mevlâ ve ni’me’n-nasîr” demektir ah teslimiyet.
Teslimiyet rızayı gerektirir. Ondan ne gelirse madem ondan gelmiş bize düşen razı olmaktır. İşte Ah teslimiyet ki, İbrahim Hakkı Hazretlerinin dilinde:
“Hak, şerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Ârif ânı seyr eyler,
Mevlâ görelim n’eyler,
N’eylerse, güzel eyler...”
söyletir ve arif olana seyrettirir ah teslimiyet.

Yunus olur:
“Hoştur bana senden gelen:
Ya hilat-ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken..
Kahrında hoş lutfun da hoş.”
diye çağlardan bize seslenir.
Velhâsılı kelâm “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadet-i dareyni iktiza eder.”
İşte hattat Serpil Hocamın hediyesi olan “Ah teslimiyet” levhasının bir nebze olsun tefekkürü, “Ah teslimiyet” sırrından istifade etmek temennisiyle..

SAİD ŞENER