> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kurânı yepyeni bir imanla okuma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kurânı yepyeni bir imanla okuma  (Okunma Sayısı 767 defa)
16 Ekim 2010, 15:35:40
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Ekim 2010, 15:35:40 »



Kur'ân'ı Yepyeni Bir İmanla Okuma


Bu ay içerisinde okuduğum ilk eser, Türkiye’den âlim ve mütefekkir Üstad Fethullah Gülen’in “Kur’ân’dan İdrake Yansıyanlar” kitabı oldu.

Gülen’in fikirlerini ilk defa iki yıl önce Türkiye’de Arapça olarak yayımlanan, oldukça doyurucu ve ilmî seviyesi de yüksek Hira Dergisi’nde okumaya başlamıştım. Daha sonra Hira’daki bu makaleleri, Gülen’in 757 sayfalık oldukça hacimli bir eseri olan, Orhan Muhammed Ali Bey’in Türkçeden Arapçaya tercüme ettiği “İnsanlığın İftihar Tablosu Sonsuz Nur” kitabı takip etti.

İştiyakla okuduğum Sonsuz Nur, beni derinden etkiledi. Kendimi bir anda yepyeni bir siyer kitabıyla karşı karşıya buldum. Öyle ki bu kitap, gerek klâsik dönemde yazılan, gerekse 19. asrın sonlarından günümüze kadar olan süreçte telif edilen eserlerin hiçbirine benzemiyordu. Eserde, Siyer-i Nebi’ye benzersiz bir yaklaşım, olayları derinlemesine inceleme, konu ve çıkarılacak ibretlerin mükemmel tahlilleri, meselelerin okuyucuya oldukça ikna edici bir yöntemle takdimi ve hem akıl hem de kalbin kolayca kabul edip alacağı bir üslûp gördüm.

Muhammed Fethullah Gülen, Türkçeden Arapçaya tercümesini yine Orhan Muhammed Ali’nin yaptığı, önsözünü Edib İbrahim Debbağ’ın yazdığı “Kur’ân’dan İdrake Yansıyanlar” isimli eserinide, öteden beri İslâmî sahada görülmemiş, oldukça orijinal bir metodla ele almış. Nitekim Kitabın takdiminde Marmara Üniv. İlâhiyat Fak. hocalarından Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın da belirttiği gibi: “Bu eser, Kur’ân’ın anlaşılması yani tefsiriyle ilgili bir eser. Sûre ve âyet sırası gözetilerek, Kur’ân-ı Kerîm’in bazı âyetlerinin ilham ettiği nükteleri, incelikleri ortaya koyuyor. Daha ilk nazarda, muhterem müellifin klâsik tefsir kitaplarına vukufu, onlara istinat ettiği belli oluyor. Fakat kendisini gösteren hemen bir başka özelliği de tefsir ilminin ölçülerine aykırı olmaksızın yeni açılımlar, sızıntılar ve pırıltılar ihtiva etmesidir.”

Prof. Dr. Yıldırım’ın da belirttiği gibi, ben de bu ilham ve inceliklerin, Cenâb-ı Hakk’ın kendisini sevmesi dolayısıyla ona lütfettiği birer fütuhat-ı İlâhiye olduğuna inanıyorum. Ve gerçekten şunu açıkça ifade etmeliyim ki, eser oldukça orijinal ve akımların, ekollerin oldukça fazla olduğu bu sahadaki diğer eserlerden tamamen farklıdır.

Üstad Muhammed Fethullah, eserinin önsözünde şöyle demektedir: “Sonsuzun, kelime ve harfler dünyasında parıldayan ışığıdır Kur’ân. İns ü cinnin duygu, düşünce ve his atlasında melekûtun sesi-soluğudur Kur’ân. Gün gelip de o, en müstesna bir sadef içinde inciye dönüşünce, işte o zaman, söz sarraflarının gözleri de, sararıp solmayan ve renk atmayan bir güzellikle buluştu.”

Bildiğim kadarıyla bu asırda, Arap müelliflerin hâricinde Kur’ân tefsiri yazan üç âlim vardır. Onlar da Pakistan’da Ebu’l-A’la el-Mevdûdî, İran’da Muhammed Hüseyin Tabatabâî ve Türkiye’de de Said Nursî’dir. Bunların üçü de 20. asırda Arap müelliflerin dışında tefsir yazmış kimselerdir. Şu küçük ayrıntıyı da hemen belirtmek gerekir ki, bunlardan Mevdûdî, eserini Urduca yazmış olup, Tefhîmu’l-Kurân adıyla neşretmiştir. Tabatabâî eserini Arapça yazmıştır, sonradan Farsça ve İngilizceye tercüme edilmiş eserin adı el-Mîzan fî Tefsîri’l-Kur’ân’dır. Bediüzzaman ise eserini Arapça yazmıştır, sonradan Türkçeye tercüme edilen eserin adı, İşârâtü’l-İ’caz Fî Mezânni’l-İ'câz’dır. Bu sonuncusuyla ilgili olarak geçen Ramazan ayında gazetedeki köşemde yazmıştım.

Konuyla ilgili ikinci mülâhazam ise, ilk iki müfessirin Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını baştan sona tefsir yapmış olmasına rağmen, Bediüzzaman’ınki, oldukça özet bir tefsirdir. Ancak son derece akıcı, derin ve titiz yazılmış bir eserdir. Tabiî, bunlar içinde yaşadığımız asırda telif edilenlerdir. Geçmiş asırlarda Arapların dışında tefsir yazanlara baktığımızda bunlar arasında Taberî, Beyzavî, Kuşeyrî, Zemahşerî, Razi ve daha pek çok müellifi görürüz.

Ancak içinde yaşadığımız zaman diliminde Türkiye’de ikinci bir müfessiri görüyoruz ki, o da, Kur’ân-ı Kerîm’in bazı âyetlerinin tefsirini içeren, “Kur’ân’dan İdrake Yansıyanlar” adlı (Advâ Kur’âniyye fî Semai’l-Vicdan adıyla Arapça’ya tercüme edilen) eseriyle Muhammed Fethullah Gülen’dir. Gülen’i diğerlerinden ayıran en bariz nokta, onun Üstad Bediüzzaman’ın fikirleriyle derin bir şekilde irtibatlı olması ve Bediüzzaman’nın metodolojisini kullanarak, Kur’ân’ı tefekkür ve tahlil etmesi, geçmişi, günümüzü ve geleceği, derin bir bakış açısıyla incelemesidir.
Gülen’in eseri bildiğimiz klâsik anlamda bir tefsir olmasa da, aslında o, Yüce Beyan’ın âyetlerini derinlemesine incelemiş, daha önce kimsenin ulaşamadığı neticelere ulaşmıştır. O da bu zâtta, derin bir tefekkür, keskin bir bakış açısı, berrak bir vicdan rikkati ve basiret keskinliği olduğunu apaçık göstermektedir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Gülen, Kur’ân-ı Kerîm’i yeni bir imanî okuyuşla okumuştur. Ancak onun Kur’ân’ı bu yeni okuma şekli, Kur’ân’ın ruhundan uzak bazı muasır mütefekkirlerin iddia ettikleri bir okuma şekli de değildir.

Meselâ Gülen bu açıdan Kasas Suresi وَابْتَغِ ف۪يمَا اٰتَاكَ اللّٰهُ الدَّارَ اْلاٰخِرَةَ وَلاَ تَنْسَ نَص۪يبَكَ مِنَ الدُّنْيَا "Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste, ama dünyadan da nasibini unutma..." 77. âyetini şöyle yorumlamaktadır:

“Bu âyet-i kerime öteden beri çokları tarafından sürekli dünyayı talep etmek şeklinde anlaşılmıştır. Hâlbuki azıcık Arap dili kaidelerine muttali olanlar hemen bu yanlışlığı anlayacaklardır. Evet, âyet siyak ve sibak münasebeti içinde ele alındığında ortaya şöyle bir mânâ çıkacaktır: وَابْتَغِ ف۪يمَا اٰتَاكَ اللّٰهُ الدَّارَ اْلاٰخِرَةَ “Allah’ın sana verdiği her şeyle ahiretin arkasında ol, onu yakın takibe al.” Burada اِبْتَغِ fiili, talepten içeri bir talep mânâsına gelir ki, Allah’ın insana ihsan ettiği akıl, kalb, his, şuur, idrak, sıhhat, mal-menal, çoluk-çocuk vs. hatta bi’l-kuvve, bi’l-istidat verdiği şeylerle ahiret yurdunu talepler ötesi bir taleple iste, dile demektir. Ardından وَلاَ تَنْسَ نَص۪يبَكَ مِنَ الدُّنْيَا “Dünyadan da nasibini unutma.” diyerek meseleyi dengelemektedir. Evet, yarınlar ve yarınlardan sonrası sürekli takibe alınacak, dünyaya ait şeyler de kat’iyen unutulmayacaktır. Bunun ötesinde âyete başka bir mânâ verilecek olursa yani başta işaret ettiğimiz gibi, âyetin sadece bu ikinci kısmını ele alıp, milleti dünya ehli olmaya, dünyayı hayatın yörüngesi ve gayesi hâline getirmeye çağrılırsa, çok ciddî bir yanlışın içine düşülmüş olur.”

Gülen âyetten ikinci bir mânâ çıkararak da şöyle devam ettiriyor yorumunu: “Âyete bir değişik açıdan şöyle de yaklaşılabilir: Dünyaya, dünyanın kıymeti kadar, ahirete de ahiretin değeri kadar talip olun. Bu da bir esas olabilir. Öyleyse Kur’ân bu âyetiyle insanın eline bir ölçü veriyor ve onu bu ölçüyü değerlendirmeye çağırıyor. Evet, âyet böyle anlaşılmalıdır; zîrâ dünya itminana ermiş ruhlar için bir Arafat’tır. Dünyada geçen zaman da, bayrama nispeten Arefe günü gibidir. Gerçek bayrama gelince, o daha ötede, ötelerin de ötesindedir. Bu itibarla denge çok iyi kurulmalı ve Arafat dolu dolu yaşanmalıdır. Hac esnasında Arafat’ı kaçıran insanlar, onu bir yıl sonra tekrar yakalayabilir. Fakat dünya-âhiret teşbihi içinde verdiğimiz Arafat bir kere idrak edilir ve fevt edilince de bütün bütün kaçırılmış olur.”
Müellifin âyetleri tefsirdeki yöntemi ve aydınlatıcı derin imanî solukları, فَإِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْ "(O hâlde) bir işten boşalınca hemen (başka) bir işe koyul." (İnşirah, 94/7) âyetinin tefsirinde daha açık bir şekilde karşımıza çıkıyor. Müellif bu âyet-i kerimeden bir hareket felsefesi ve hayat kanunu çıkararak diyor ki:

“Bu âyet-i kerime, Müslüman’a önemli bir hareket felsefesi ve bir hayat düsturu sunuyor. Evet, mü’min her zaman hareket hâlinde olmalıdır. Çalışırken hareket, dinlenirken de hareket.. bir diğer ifadeyle o, mesaisini öyle tanzim etmelidir ki, hayatında boşluğa hiç yer kalmamalıdır. Gerçi mukteza-i beşeriyet olarak dinlenmeye ihtiyaç duyduğunda o da dinlenecektir; ama böyle bir dinlenme de yine aktif dinlenme şeklinde gerçekleşmelidir. Meselâ, dimağı okuma ve yazma ile meşgul olan ve yorulan biri, dinlenirken yan gelip yatabileceği gibi, pekâlâ meşguliyet değiştirerek dinlenebilir; Kur’ân okuyabilir, namaz kılabilir, kültürfizik yapabilir, musâhabe ve mülâtefede bulunabilir ve hâkeza. Bunlarla yorulduğunda da döner tekrar kitap mütalâasına başlar.

Hâsılı, sürekli hareket, sürekli iş çizgisini bir meşgaleyi bırakıp diğerine geçmek suretiyle değiştirme.. böylece ‘Çalışarak dinlenme, dinlenirken çalışma’ metoduyla hareket etme mü’mince bir davranış olsa gerek.”

Yine Bakara Sûresi’nin başındaki ذٰلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ ف۪يهِ هُدًى لِلْمُتَّق۪ينَ "İşte o kitap, onda asla şüphe yoktur. O, muttakiler için ayn-ı hidayet bir yol göstericidir." (Bakara, 2/2) âyetini yorumlarken diyor ki: “Bu âyet-i kerimedeki هُدًى mânâ-i masdarîdir. Bu ise, ‘Fert hidayeti bulma adına kendi çabası, gayreti olmaksızın hidayete eremez ve onunla hedeflenen noktaya ulaşamaz.’ mânâsını taşır. Diğer bir ifadeyle, tenvin de nazara alınarak, içinde şüphenin şemmesi olmayan bu kitapta müttakilere, aşkın bir hidayet-i rabbaniye vardır.. muttakilere vardır, zîrâ onlar reyb ü şüpheden ârî oldukları gibi hem şeriat-ı garranın emirlerini yerine getirme konusunda, hem de şeriat-ı fıtriyenin prensiplerine riayet bakımından hazır ve hakkı kabule teşne, dahası ön yargılı olmadıklarından böyle bir hidayetten istifade de ancak onlara müyesserdir.”

Müellif açıklamalarına devam ederek diyor ki: “Ancak sayfanın sonundaki اُولٰئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ cümlesindeki هُدًى hâsıl-ı bi’l-masdardır. Yâni Allah’ın, kullarını hidayete mazhar etme adına yarattığı illet-mâlul münasebe...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kurânı yepyeni bir imanla okuma
« Posted on: 30 Nisan 2024, 06:32:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kurânı yepyeni bir imanla okuma rüya tabiri,Kurânı yepyeni bir imanla okuma mekke canlı, Kurânı yepyeni bir imanla okuma kabe canlı yayın, Kurânı yepyeni bir imanla okuma Üç boyutlu kuran oku Kurânı yepyeni bir imanla okuma kuran ı kerim, Kurânı yepyeni bir imanla okuma peygamber kıssaları,Kurânı yepyeni bir imanla okuma ilitam ders soruları, Kurânı yepyeni bir imanla okuma önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes