> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kurânı Kerim in üslûbu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kurânı Kerim in üslûbu  (Okunma Sayısı 3706 defa)
05 Ekim 2010, 15:06:30
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 05 Ekim 2010, 15:06:30 »



Kur’ân-ı Kerim’in Üslûbu


Kur'ân'ın üslûbu demek, Kur'ân ifadesindeki kelimelerin seçiminde ve cümlelerin teşkil edilmesinde ve konuların beyan edilmesinde, kendisine mahsus anlatım tarzı demektir. Dildeki kelimeler ve dilbilgisi kuralları değişmediği hâlde, o dilde yazanlar ve konuşanlar, ayrı ayrı üslûplara sahip bulunurlar. İşte Kur'ân da Arapça dil kaidelerine uygun olup o kuralların dışına çıkmadığı halde, diğer bütün ifadelerden hemen ayırt edilen özgün bir anlatım tarzına sahiptir. Bu, o kadar bariz bir özelliktir ki, Arapça'yı az bilen bir kimse bile, Arap dilinde yazılmış yüz binlerce kitabı okusa, Kur'ân'ın bunlardan hiç birine benzemediğini tereddüt etmeksizin söyleyebilir ve şu hükme varır: "Bu ifade, öbürlerinden tamamen farklıdır: Artık ben ayırt edemem, ya belâgat bakımından hepsinin üstünde, ya da altındadır. Ama hepsinin altında olduğunu söyleyecek hiç kimse çıkmadığına göre, demek ki hepsinin üstündedir."1

Aynı malzemeyi kullanan usta bir ressam ile acemi bir ressamın ellerinden çıkan tablolar arasındaki büyük fark, bakanlar tarafından hemen görülebilir. Resim sanatında mahir olanlar ise, o farkları ayrıntılarıyla yakalayabilirler. Diğer bütün sanatlarda da durum böyledir. Bu farklılıklar; yaratılış, kabiliyet, eğitim, egzersiz, tecrübe, ustalık ve zevk gibi unsurlara racidir. Aynen bunun gibi, mahir bir söz ustası, kendisini dinleyenlerin akıllarını ve kalplerini kapıp götürürken, bu sanatta ileri gitmeyenlerin ifadelerindeki eksiklikler, işin erbabı tarafından hemen tesbit edilir.”2

Bazı kelimelerin harfleri ve sesleri birbiriyle uyum sağladığı hâlde, bazılarında böyle bir ahenk bulunmaz. Bülbül sesi ile karga sesi bir olmadığı gibi, meselâ her ikisi de "bulut" anlamına gelen "ğamam" ile "bü'ak" kelimelerinin insanın kulağında bıraktıkları etkiler bir değildir. Bazı kelimelerin anlamları açıktır, dolayısıyla, anlatmak istedikleri manâları ifade etme hususunda tam yerlerine otururlar. Bazıları ise, maksatlarının gerisinde kalır, anlamları kapalıdır, ses itibariyle de kulağı tırmalarlar. Keza manâların kapsam ve vuzuhu bakımından kelimeler, umumi veya hususi, mutlak veya mukayyed, hakiki veya mecazi olabilirler.

Kelimeler gibi, terkipler de bu mezkur yönlerden farklılık arzedebilirler. Ayrıca sözdiziminde (kelâmın nazmında) isim veya fiil cümlesi, dilek (inşa) veya haber kipi, olumlu veya olumsuz (nefy veya isbat), veciz veya detaylı anlatım (îcaz veya ıtnab), takdim veya te'hir yolarından birinin kullanılmasına göre, farklı tesirler sağlamak sözkonusu olabilir. Diğer taraftan, lisanda yer alan ifade tarzlarından herhangi birini kullanmanın, mutlak olarak makbul veya mutlak olarak tutarsız olduğu söylenemez. Zira her makamın, kendisine uygun bir ifade tarzı vardır. Aynı söz, bir makamda güzel iken, başka makamda pek yerli yerinde görülmez. Muhtevaya, maksada, mevzuya ve muhataba göre farklı anlatımlar gerektiği gibi, sonuçta da bunlar farklı değerlendirmelere tabi tutulmalıdır.

İşte bu özellikler olmasaydı, benzer sözler söyleyen bütün insanların ifadeleri aynı tarzda olur ve herkes, belâgat derecesine kolayca ulaşabilirdi. Aynı konu, zeki veya kıt anlayışlı kimselere aynı şekilde anlatılmaz. Keza konuların mahiyeti de, değişik üslûpları gerektirir. Meselâ akaid esasları, teşriî hükümler, kıssalar gibi farklı alanlardan her biri, başka başka üslûplarla anlatılırlar. Çok sıcak ve şiddetli münazara ortamı ile, sükûneti gerektiren öğretim makamı farklı usûlleri gerektirirler. Asileri ve hakkı yalan sayan kâfirleri tehdid ile müttakileri tebşir aynı üslûpla olmamalıdır.

Edebiyat tenkitçileri, bu hususlarda çok ince ölçülerle, makbul veya tutarsız şekilleri göstermişlerdir. Okyanus gibi geniş olan dil alanında mevcut çok sayıda imkân içinden seçim yapmada insanlar, zevk ve mizaçlarına, kapasitelerine göre elbette çok farklılık arzedeceklerdir. Hattâ aynı edip, bir makamda hatırına gelen anlatımı, başka makamda yakalayamayabilir. Esas maksadımız şunu anlatmaktır: Sözden maksad, muhataba tesir etmektir. Mânâyı ona tam tamına ulaştırıp, kelâmdan hedeflenen uygulamayı temin etmektir. Belâgatın gayesi bu olup, onun en kapsamlı tarifi şöyledir: "Belâgat, durumun gerektirdiği tarzda söz söylemektir."3 Yahut "Sözün her yönden mânâya uygun olmasıdır."4 Muhataba tesir nisbeti, belâgattaki başarıyı tayin eder. Kur'ân'ın belâgatına, diğer kelâmların yetişmesi şöyle dursun, ona yaklaşmaları bile, geçen on dört asırlık uzun zaman boyunca görülmemiştir. İnsanların sözleri, Kur'ân'a benzememeye mahkûmdur. Zira mesele, menşe' ve mahiyet meselesidir. Kelâm, sahibinin fikrî bir suretinden ibarettir. "Üslûb-i beyan, aynıyla insan" vecizesi, -bazı tenkitlere kâbil olmasına rağmen- büyük ölçüde bu gerçeği dile getirir. Ediplerin üslûplarının incelenmesinden şu sonuç çıkmaktadır: Kelâmın kompozisyonu, kelâm sahibinin mizacına bağlıdır. Meselâ yazarın, mutedil veya asabi olduğu, anlatım tarzından anlaşılabilir. Arap edebiyatının en ünlü simalarından Mustafa S. Rafiî (ö. 1937), uzun zaman devam eden incelemelerinde bu usûlü uygulayıp yazarın üslûbundan, onun ekseri vasıflarını çıkarabildiğini bildirir.5 Mizacı sakin olan bir edipten, asabi mizaçlı Câhız (ö. 255/869) tarzında bir şeyler yazması istenildiğinde, onun zorlandığı, bunu beceremediği rahatlıkla görülür. İşte Kur'ân'ın üslûbu, kendisini hemen ayırt ettiriyorsa bu, onun beşer eseri olmadığından ileri gelmektedir. Gerçekten, "Kelâmullah ile kelâm-ı beşer arasındaki fark, Hâlık ile mahlûk arasındaki fark gibidir."6 Kur'ân'ı dikkatle okuyan kimse, vicdanının derinliklerinde, Yaratıcının sıfatlarıyla, yaratığın sıfatları, Hâlık'ın zâtı ile mahlûkun zâtı ve Yüce Rabbin üslûbu ile kulun üslûbu arasındaki sonsuz farkı anlar.7 Arberry, The Holy Koran adlı İngilizce Kur'ân mealinin önsözünde, Binbir Gece masalları'nı Fransızca'ya çeviren Mardus'un Kur'ân hakkında şu sözünü nakl eder: "Kur'ân üslûbuna gelince, o kelâmullahtır. Aslında bu, Allah'ın Kendisine has üslûbudur (style personnel d'Allah). Üslûp, ilgili varlığın mahiyeti olduğuna göre, onun da ilahi olması gerekir.”8 Kur'ân'ın indirildiği çağda Arap edipleri bunu pek iyi anlama konumunda oldukları içindir ki, Kur'ân'ın tehaddisi, yani kendine nazîre getirilmesi hususunda meydan okuması karşısında boyun eğmekten başka çare bulamadılar. Zira gördüler ki mesele derece farkına değil, mahiyet farkına racidir.

Müşriklerin Kur'ân hâdisesini izah etmek için söyledikleri son söz "Bu, olsa olsa büyücülerden nakledilen ve muhataplarında büyük tesir bırakan bir sihirdir" (Müddessir 74/24). "Sihir" yani etkisi belli, ama sebebi gizli. İnsanın iradesinin rağmına ona nüfuz edip kendisine hakim olan güç! Kur'ân'ın beyanı, asâ-yı Musa (a.s.) gibi öbür sihirbazların tesirini ortadan kaldırınca, bu gücün bambaşka bir güç olduğunu anladılar. Yoksa onlar, gerçekten söz ustaları idiler. Panayır ve fuarlarında en kıymetli malları, bazen yıllarını vererek hazırladıkları (Havliyyat) kasideleri oluyordu. Jürilere sunulan edebi ürünlerin nasıl titiz eleştirilere maruz kaldıklarını tarihler nakletmektedir. Ukaz panayırında Hansa'nın, en meşhur şairlerden Hassan'ın bir beytinde bulduğu on hata meşhurdur.9

Beliğler, birbirinin eksiklerini bulmak özelliği ile ünlüdürler. Gerçekten onlar, başkalarının sözlerinde bulunan gerek üslûp, gerek muhteva bakımından zayıf noktaları bulmakta pek mahirdirler. Bu taraflara dikkat etmekle, yarışmada, karşılarında olanlara galip gelme imkânları artar. Ediplerin mizacında bu yarışma hissi galip olduğundan, onlar tesir yarışı içine girmişlerdir. Sanat ifadesinin orijinal hâlini sanatkâr, ruhunda hisseder. Onu ifade ettiğinde bizler beğeniriz. Edip ise, ifadesinden ziyade ruhunda hissettiği ve fakat hissettiği şekilde ortaya koyamadığı mükemmel aslı beğenir. Zira bir ihsas, ruhta duyulduğu müddetçe, onda ruhun kemali bulunur. Duyularla ifade edilmesi hâlinde, duyuların eksikliği onda da kendini gösterir. Lisanî bir hilkatle yaratılan ve kelimeleri şiir ve edebiyat ortamından öğrenerek büyüyen, kelâmdaki tesirle bayılıp ayılan, bir anda parlayıp savaş çıkaran veya savaşırken bir beliğ sözle sulha giriveren o zamanki Araplar, bu yaratılışın hassasiyetiyle, kendi ifade ve beyan özellikleriyle, hissettikleri duyguların mükemmel şekilde ifade edildiğini görünce aczlerini, bedahet derecesinde anladılar. Ancak bazılarının kalplerindeki şiddetli inkârları bu ikrarlarını önledi.10 Kur'ân meydan okuyup onların en duyarlı oldukları taraflarına dokunduğu hâlde, hattâ Kur'ân'ın tamamına nazire istemekten vazgeçip muhtevasının gerçek olmasını da şart koşmayıp, yalan ve hayallerle dolu olsa dahi, sırf edebi metin olması itibariyle, etkili olabilecek on sûre miktarı bir kısmın naziresini, hattâ en sonunda İhlâs veya Kevser sûresi gibi bir satırlık bir sûresinin bile naziresi ile yetindiği hâlde bunu yapamadılar.11

Kur'ân Üslûbunun Başlıca Özellikleri


1- Kur'ân, mevcut edebî türlerden farklıdır. Arapça'daki başlıca edebî türler nazım (şiir) ve nesir idi. Şiirin vezinli ve kafiyeli olması şartı vardı. Nesir ise secili veya mürsel tarzda olurdu. Kur'ân, bunlardan hiç birine dahil değildir. Bununla beraber, Kur'ân'dan kısa bir parça okuyan kimse, ahenkli bir tesirin kendisini sardığını hisseder. Bazıları, Kur'ân'da seci olduğunu zannedebilir. Ama unutmamak gerekir ki, secide cümlelerin aynı vezinle devam etmesi şarttır. Yoksa bazı cümlelerin kafiyeli veya vezinli bitmesi, seci için yeterli sayılmaz. Meselâ, sözün bazı mısraları iki, bazıları dört kelimeden meydana gelmek suretiyle vezinleri ve usûlleri değişince bu, seci sayılmaz.12 Oysa Kur'ân, böylesi kayıtlardan azadedir. Bir kısım...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kurânı Kerim in üslûbu
« Posted on: 23 Nisan 2024, 11:48:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kurânı Kerim in üslûbu rüya tabiri,Kurânı Kerim in üslûbu mekke canlı, Kurânı Kerim in üslûbu kabe canlı yayın, Kurânı Kerim in üslûbu Üç boyutlu kuran oku Kurânı Kerim in üslûbu kuran ı kerim, Kurânı Kerim in üslûbu peygamber kıssaları,Kurânı Kerim in üslûbu ilitam ders soruları, Kurânı Kerim in üslûbuönlisans arapça,
Logged
02 Mayıs 2017, 23:45:22
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 02 Mayıs 2017, 23:45:22 »

Esselamu aleykum.Rabbim razi olsun bilgilerden sumeyye abla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Mayıs 2017, 01:47:27
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.957


« Yanıtla #2 : 03 Mayıs 2017, 01:47:27 »

Ve Aleyküm Selam. Mevlam hayırlı ilimlerimizi artırsın inşaAllah
Bilgiler için Allah Razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes