> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kurânı Kerim de imana vurgu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kurânı Kerim de imana vurgu  (Okunma Sayısı 1394 defa)
06 Ekim 2010, 16:50:54
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 06 Ekim 2010, 16:50:54 »



Kur'ân-ı Kerim'de İmana Vurgu ve Vicdanî Sorumluluk

Kur’an-ı Kerim’in ana gayeleri tevhid, yani Allah’ın birliği, nübüvvet, âhiret, ibadet ve adalet olarak belirtilir. Esasen Kur’an’da insan ve tabiatla ilgili konular da inanç esaslarıyla ilgili birer delil olarak kullanılır. Kur’an’da inanç esaslarıyla ilgili hususlar hemen hemen her yerde bulunur. Allah’ın varlığı ve birliğiyle ilgili deliller bunların başında gelir; kainatın yaratılması, donatılması, belli bir denge ve sisteme bağlanması, insanın ilk yaratılışı, anne karnındaki yaratılış safhaları... düşünülmesi gereken olgular olarak zikredilir. Kâinattaki her şey de insanın hizmetine sunulmuştur. İnsan için bu hizmetin sürekliliği de esastır. Bu sebeple, bazı âyetlerde, “Allah, geceyi ve gündüzü ebedi kılsa, bunu kim geri çevirecek?” (Kasas, 28/71-72); “başınıza taşlar yağdırsa, sizi yere batırsa, buna kim engel olabilecek?” (İsrâ, 17/68; Mülk, 67/17); “yağmur yağdırmasa kim temin edecek, suyunuzu batırsa kim tekrar geri akıtacak?” (Mülk, 67/30; Kehf, 18/41) denilerek, Allah’ın rahmetinin sürekliliği vurgulanır.

İnsan için ölüm mukadderdir. Fakat ölüm ötesi hayat hakkında Kur’an çeşitli itirazları, soruları, hattâ sıklıkla iddia edilen şüpheleri nakleder. Hemen her yerde bunlara karşı verilecek cevapları da beyan eder. Cevapların bir kısmını tarihî örnekler, bir kısmını insanın günlük hayatında karşılaştığı hadiseler, bir kısmını ise, Allah inancına dayalı olarak sunulan deliller oluşturur. Allah’ın varlığı ve birliğinin yanı sıra Kur’an’da en çok üzerinde durulan konunun ölüm ötesi hayat olduğu görülür. Hattâ Kur’an’ın üçte bir gibi önemli bir bölümü, ilk nazil olan ayetlerden itibaren ölüm ötesi hayatı canlı bir üslupla anlatır.

Kâinattaki hiçbir şey abes olarak yaratılmamıştır. İnsan da gayesiz değildir ve başı boş da bırakılmayacaktır. Kur’an, insanın imtihan edilmek için yaratıldığını belirtir. Hayatın gayesinin de ibadet olduğunu beyan eder. İbadeti dar anlamda düşünmemek gerekir. Fıkıhta namaz, oruç, hac ibadet olarak değerlendirildiği gibi, içtimaî yönü olan zekât da, umumî manâda Allah yolunda gayret gösterilmesi de (mücahede/cihad) bir ibadet olarak değerlendirilir. Kısacası, İslâm dini, hayatı anlamlandıran bir manzumedir. Bu manzume, kişinin Rabbisiyle münasebetini ve yine buna bağlı olarak beşerî ilişkilerini ve sorumluluğunu düzenler.

Kur’an ve Sünnet, ahlakî ve hukukî esaslarıyla, genel olarak mevzuları iç içe işleyen, birbirinden ayrı düşünülemeyecek derecede çift yönlü (vicdanî-hukukî) müeyyideler koymaktadır. Kur’an ve Sünnet’teki bu vicdanî ve hukukî hususiyet, tabiî olarak fıkıh kitaplarına da yansımıştır. İşte, İslâm hukukuna ait bir özellik olarak hukuki bir olayın dinî yönünden tecrit edilmesi hemen hemen mümkün değildir. Dolayısıyla fıkhî hükümler, birbirini tamamlayan iki ayrı yöne sahiptir. İşte İslâm hukukunda hükümlerin “kadâen ve diyaneten” diye sınıflandırılması da bu özelliğe bağlanır. (Zerka, 1968, 1/58-59; Yaylalı, 1) Bilindiği gibi, kadâî hükümler, delillere dayanılarak karara bağlanır ve verilen bu kararlar da yetkili merciler tarafından infaz edilir. Fakat, fıkhî hükümlerin diyaneten yönü ise, kişilerin subjektif iradelerine (niyet) göre değerlendirilir ve kul ile Allah arasında bir münasebet kabul edilerek, bu konudaki karar, kişilerin vicdanlarına havale edilir. Böylesi hükümlerin hukukî bir yaptırım gücü yoktur. Bir diğer ifade ile, hukuk bu konularda suskundur. Bu tür hükümlerin tek müeyyidesi, kişilerin dinî duygularıyla vicdanî sorumluluklarıdır. (Merginani 1986, 1/230-231; Meydani 1985, 3/43.)

Vicdan ise, dinde önemli bir kavramdır. Vicdan kelimesinin Kur’an’da kalp, fuad, nefis kelimeleriyle yakın ilgisinden bahsedilebilir. Peygamberimizin amellerin niyetlere göre olduğunu beyan eden ifadeleri de burada hatırlanabilir. (Buhari, “Bed’ü’l-Vahy”, 1; Müslim, “İmare”, 155.) Kelâmcılar, imanın merkezinin kalp olduğunu söylerler. (Taftazani 1326, 151-156). Bazı araştırmacılar ise, inanç ile imanı birbirinden ayırırlar. İkna ve ilzama yönelik delillerin her zaman imanı netice vermemesi de bu değerlendirmeyi teyit eder. Hz. İbrahim’in (a.s.) delilleri karşısında Nemrut’un suskunluğu buna örnek gösterilebilir. İkna ve ilzama yönelik deliller, inancın fikrî temelleri olarak değerlendirilebilir. İman ise bir hidayettir, bir nurdur. Özellikle fıkıh kitaplarının ibadetler bölümünde ve niyetin etkisinin görüldüğü çoğu hükümlerde kalp genelde mihenk noktasını oluşturur. (Mavsilî, 1/47.) Yemin, keffaret gibi ahkâmda vicdanın merkezî bir konumda olduğu görülür. Adalet düsturunda da vicdana atıf yapılır. Vicdani sorumluluğun da imanla yakın ilgisinden bahsedilebilir. Esasen Kur’an’da amelî tezahürlerin hemen hemen hepsinde imanın referans alındığı görülür. Zaten hukukun ahlâka, ahlâkın vicdana, vicdanın da dine dayandığı söylenebilir.

Azimet

Temel düstur olarak dinî duygu, Allah ile kul arasındadır. Sevap ve cezası Allah’a aittir. Bu gruba, ibadetler, ahlak ilkeleri, evlilik, muamelat ve cezayla ilgili bütün konuların dahil olduğu söylenebilir. Allah’ın ilim, sem’, basar vb. sıfatları burada hatırlanabilir. İslâm fıkıh usulü (hukuk metodolojisi) açısından farz, kısmen vacip, mekruh, haram, helâl gibi kavramlar daha ziyade dinî bir nitelik taşır. Bunlara teklifî hükümler denir.

Teklifi hükümlerle yakından alâkalı bir diğer konunun ise azimet ve ruhsat olduğu söylenebilir. Fıkıh usulcülerine göre azimet, dinde asıl olan hükümdür. Hükümlerin asıl kaynağını Allah’ın bizim Rabbimiz, bizim de O’nun kulu olmamız oluşturur. Ruhsat ise, zaruret, meşakkat, güçlük vb. sebeplerden dolayı asıl hükümden farklı bir hükme yönelmedir. (Debusi 2001, 81; Serahsi 1990, 1/117.) Zaruret hallerinde haramların bile ruhsat kapsamına girdiği görülür. Açlıktan ölmek üzere olan bir insanın domuz eti yemesi buna örnek gösterilir. (Baktır, 257.) Bazen de ruhsat sebepleri söz konusu edilmekle birlikte, tercihte azimetin esas alınması istenir. Meselâ, hastalık ve yolculuk hali oruç tutmama konusunda bir ruhsat olarak zikredilse de, her şeye rağmen oruç tutmanın daha hayırlı olduğu Kur’an’da beyan edilir (Bakara, 2/184). (Ebu Zehra, 49-52.) İşte, hayat boyu daha hayırlısını arama, bir ideali gösterir. Bu ideale ulaşma da, kişinin dini duygusuyla doğru orantılıdır.

Fıkıh kitaplarındaki kesin bilgi ifade eden dini hükümlerin inkârının ve hafife alınmasının küfür olduğunu ifade eden açıklamalar, İslâm hukukunun dinî niteliğinden kaynaklanır. Yine dinî niteliğinden dolayı Fıkıh kitaplarında özellikle ibadet eksenli hükümlerle ilgili olarak hem farklı kıraatlere riayet edilmesi, hem de fetvalarda ihtiyatın esas alınması tercih edilir. Bu sebeple aşağıdaki satırlarda, namazda, helâl ve haramlarda, kul haklarında, hayırda yarışmada, zorluklar anında sadakat ve vefa gösterilmesinin beklendiği örneklerden hareketle hep ortak bir nokta olarak vurgulanan ve bir Müslüman’da olması gereken dinî şuur meselesine kısaca değinmek istiyoruz.

İbadetler


İslâm hukuku, ibadet, hukuk ve ahlakî vecibeleri aynı esas üzere ve aynı dinî emrin otoritesi altında toplayan bir mükellefiyetler sistemidir. Kur’an ve onun tebliğ ve temsilcisi Hz. Muhammed (sallâllahü aleyhi ve sellem), öncelikle “Hüküm Günü” başarılı bir şekilde hesap verebilme, yani âhiret şuuruyla, ahlâkî kaideleri yerleştirmeye çalışmıştır. Kuran’daki teşri’ (yasama), kronolojik olarak davranışlarla ilgili imanî ve ahlâkî kuralların tavsiyesiyle başlamış, daha sonra hukukî prensipler ortaya konmuştur. (Schacht 1986, 22 vd.)

Yukarıda geçtiği üzere, Kur’an’ın ana konularından biri de ibadet ve adalettir. İbadet ve adalet esası, daima Allah ve âhiret inancıyla irtibatlandırılır. İbadetler, insanın Allah karşısındaki konumunu ve O’na bağlılığını simgeler. Din duygusu gibi, ibadet ihtiyacı da fıtrîdir. Kur’an, peygamberlerin tebliğ vazifelerini aktarır ve kavimlerini tek olan Allah’a davet ettiklerini nakleder. Bazen de tek olan Allah’a ibadete çağırdıklarına işaret eder. Nitekim Kur’an’da mü’minlerin namaz kılmaları değişik şekillerde emredilirken, önceki peygamberlerin de namaz kılmakla emrolundukları beyan edilir.

İslâm dininde Cenab-ı Allah’a yaklaşmanın yolu, birinci derecede namaz ibadetidir. Bu özelliğinden dolayı namaz, diğer bütün ibadetlerin özüdür. Namazın dış görünüşü bir takım şekiller ve zikirden ibaret ise de, gerçek mahiyeti, Yaratıcımıza münacattır. Bir diğer anlatımla, Cenab-ı Allah ile teklifsiz, aracısız buluşma ve konuşma anlamına gelişinden dolayı namaz, ilâhi bir lütuf olarak kabul edilir. Peygamberimiz, “Namaz dinin direğidir.” (Acluni, 2/31) buyurur; secdeyi de kulun Allah’a en yakın olduğu hal olarak tanımlar. (Müslim, “Salat,” 215)

İbadetin emredildiği bazı yerlerde Allah’ın insanı yaratmış olduğu hatırlatılır. Hayat fonksiyonlarını kapsayan diğer bütün nimetler de esasen bu ilkeye bağlanabilir. Genel olarak ibadetler, Allah’ın daha önceden vermiş olduğu nimetlerin karşılığı, bir başka ifadeyle, şükrüdür. Âhiretteki nimetler ise, Allah’ın yine yeni bir lütuf ve rahmetinin neticesi olacaktır. (Buhari, “Rikak”, 18; Müslim, “Münafikin”, 71-73.) Bu sebeple ibadet, bir kulluk borcudur. Zaten kök itibariyle abd ve ibadet aynı kelimeden türer.

Peygamberimizin kulluğu ve ibadeti burada örnek gösterilebilir. Çünkü O (s.a.s.), ubudiyetini ibadetle taçlandırır. Belki de bu yüzden şehadet kelimesinde Peygamberimizin kulluğu, resul vasfın...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kurânı Kerim de imana vurgu
« Posted on: 20 Nisan 2024, 00:11:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kurânı Kerim de imana vurgu rüya tabiri,Kurânı Kerim de imana vurgu mekke canlı, Kurânı Kerim de imana vurgu kabe canlı yayın, Kurânı Kerim de imana vurgu Üç boyutlu kuran oku Kurânı Kerim de imana vurgu kuran ı kerim, Kurânı Kerim de imana vurgu peygamber kıssaları,Kurânı Kerim de imana vurgu ilitam ders soruları, Kurânı Kerim de imana vurgu önlisans arapça,
Logged
24 Mart 2017, 17:37:16
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 24 Mart 2017, 17:37:16 »

Esselamu aleykum.Rabbim bizleri kur ani kerimi okuyan ve imanini ihlasla guvence altina alip kurtulusa erisen kullardan eylesin insallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

13 Nisan 2017, 16:07:39
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #2 : 13 Nisan 2017, 16:07:39 »

Allahım bizlere kamil iman nasıl eyle bizleri kurtuluşa erdirdigin kullarindan eyle Amin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes