> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kuran ve insicam
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuran ve insicam  (Okunma Sayısı 839 defa)
23 Eylül 2010, 16:25:02
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 23 Eylül 2010, 16:25:02 »



KUR'ÂN ve İNSİCAM

Kur'ân'da, beşere, meleğe, cinne ve şeytana âit sözlerin nakledildiği doğrudur. Ancak, Kur'ân'ın bunları nakletmesi değil, naklediş keyfiyeti kullanılan malzeme ve motiflerin seçilişi mucizedir. Ayrıca, bu haberlerin gaybî olması yönüyle de mucizevî bir durumun varlığı söz konusudur.

Evet burada evvela, Kur'ân-ı Kerimde kullanılan malzemenin seçilişi harikuladedir. Yani Kur'ân, ele aldığı mevzuları öyle bir malzeme ve üslupla, ifade etmiştir ki daha ötesinde ifade olamaz.. evet böyle bir ifadeye ne cin, ne insan, ne de melek güç yetiremez. Ne var ki bu mucizevî keyfiyeti görmek için mutlaka Kur'ân âyetlerine ihatalı bir gözle bakmak icap eder. Şimdi isterseniz mes'eleyi müşahhaslaştırmak için biraz daha açalım:

Bizler, bazen ruhumuzda öyle şeyler hissederiz ki, bunları ifadeye kat'iyen güç yetiremeyiz.. yetiremeyiz de böyle durumlarda çok defa Akif'in dediği gibi:

"Ağlarım, ağlatamam; hissederim söyleyemem;
Dili bağlı kalbimin, ondan ne kadar bîzârım! "
der ve çaresizlik içinde kalakalırız.


Evet, konuşurken, yazarken kendini ve iç derinliklerini dinleyebilen pek çok kimse, hep hissettiği şeyleri ifade edememenin çaresizliğini yaşar. Bu da bir yönüyle âcizlik demektir. Herşeyi çok kolaylıkla ifade edebilene kıyasla, böyle bir âcizlik diğerinin mucizeliğini netice verir. Mutlak plânda böyle bir mucizeliğe layık bir tek ifadeler mecmuası vardır; o da hiç şüphesiz ki Kur'ân'dır.

Şimdi, âyetler bu zâviyeden ele alındığında, diyebiliriz ki; Kur'ân'ın konuşturduğu şeytan olsun, cin olsun, melek olsun veya Firavun, Nemrut ya da Şeddat olsun maksadı ifadede kullanılan üslup tamamen Kur'ân'a aittir. Bu üslup öyle harikadır ki, bütün işârî, remzî ma'nâlara açık olduğu gibi, çok geniş yorumlara, tefsirlere de müsaittir. Hiç kimse böyle bir maksadı o türlü malzeme ve motiflerle ifade edememiştir ve edemez de.

İsterseniz konuyu daha farklı bir zaviyede ele alalım: Her kelâmın, kalp, sır, hafî, ahfâ gibi Rabbani latifelere bakan yönleri vardır. Eğer kelâm, bu mertebeler arasında ma'nâ yönüyle herhangi bir tenakuza, farklılığa sebebiyet veriyorsa, bu o kelâmın eksikliğine delâlet eder. Hemen hemen bütün beşerî kelâmlarda da bu eksiklik -nisbet farkı mahfuz- vardır. Kur'ân ise böyle bir eksiklikten muallâ ve müberrâdır.

Diğer taraftan, kalbe gelen ma'nâlar tahayyül, tasavvur, taakkul gibi süzgeçlerden geçip de ayniyetini koruyarak telaffuz seviyesine ulaşabilmişse mükemmel bir kelâm yakalanmış olur. Bazen de bir kelâm, bu kademeleri ayniyeti içinde aşamaz; nefsi olarak kalır ve telaffuz edilme şansını elde edemez.

Biz burada, sırf telaffuz edilebilen kelâm üzerinde durmak istiyoruz:

Eğer kelâm, tahayyüldeki şekliyle ifade edilebilmişse, yani niyet ve ifade azmi tam ifadeye uymuşsa o zaman bu kelâm tamdır. Aksine, tasavvur, tam tahayyülü kucaklayamamışsa bu, bir evvelkine göre kusurlu bir ifadedir ve eksiktir. Taakkül, kendine yüklenenleri ifadeye taşıyamamışsa, bir kısım derinlikler de onda elenmiş demektir. İşte bütün bu süzgeçlerden süzüle süzüle tahayyül mertebesine göre pek çok şey kaybeden kelâm eksik, tahayyüldeki derinlikleriyle ifade edilebilen ma'na, mefhûm ve niyet ise tamdır.. ve işte bu mükemmeliyetin biricik şaheseri de sadece Kur'ân-ı Kerim'dir. Ondaki bu mükemmeliyet sözü, kimden naklederse etsin, bir ma'nâda onun, tahayyül ve tasavvur ötesi derinlikleri korumasında aranmalıdır. Bu yönüyle de, bir başkasının böyle bir kelâm ve beyana muvaffak olması imkânsızdır. Evet beşer, veya başka varlıkların -ki cinler ve melekleri kasdediyorum- kelâmlarında, niyet ve tahayyül mertebesinden, ma'na ve mazmunun yakalanıp ifade edilmesi mümkün değildir. Yani, bizler söylenilen ölçüler içinde bir beyan ve bir kelâma muvaffak olmamız katiyen söz konusu olamaz. Öyleyse, bu mükemmeliyeti yakalayan Kur'ân mucizedir ve onun beyanı, başkalarının birşeyi ifadede ilk harekete geçirdikleri tahayyül ve niyetlerinin ifadesi olması itibariyle de bir taraftan vakıa mutabık, diğer taraftan da mucizevî ve Allah kelâmıdır. (Fasıldan Fasıla-2, s. 173-175)

Kâinat kitabını da, Kur'ân kâinatını da yaratan Allah (cc)'dır. Her ikisi de Allah Teâlâ'nın sıfatlarından nüzûl etmiştir. Birisi tekvini, diğeri ise tenzîlî kitaplardır. Kâinattaki insicam Kur'ân'da.. Kur'ân'daki insicam da kâinatta yansır. İnsan bu yansımalara şahit olarak nizamı, nazmı, insicamı tasdik eder ve tevhide ulaşır.

Kur'ân'daki insicam, beşerî kelâm ve beyanlardaki insicamdan farklıdır. Bir insan; sınırlı aklı, yanıltıcı hisleri, akıl ve hislerine karşı koyamayan gönlü ile mutlak beyanlarda bulunamaz. Mukayyed nazarıyla mutlak hakikatleri -nefsü'l-emir'deki- halleriyle, yani aslî mahiyetleriyle ihata ve ifade edemez. Beşer kelâmı ancak, belirli bir zamanda, belirli bir kitleye, belirli bir manâyı aktarabilir. İnsanın demek istediği cüz'îdir. Kasdettiği şeyler küllî olamaz. Akıl bir anda ancak bir mes'eleyi düşünebilir, dil bir anda ancak bir lafzı söyleyebilir.

Kur'ân'daki insicam, kâinattaki insicam gibidir. Kâinatta bütün mahlûkatın Yaratıcısı'nın eş zamanlı, sonsuz maksatlı ve hadsiz derecede hikmetli icraatı görülür. Bu icraattan mükemmel bir nazm, bir insicam ortaya çıkar. Kesret içinde vahdet belirir. Kaos gibi gözüken fenomenlerde kozmos hissedilir. Mahlûkatın birbirinin yardımına koştuğu, dayanışma sergilediği ve birbirine işaret ettiği görülür. Herşey birbirine bağlıdır. Kur'ân Kelâmullah'dır. Herşeyin Rabbi, şuurlu mahlûklarına, bilhassa insana hitap etmektedir. Bu hitap zaman ve mekânla sınırlı değildir. Muhataplar sadece hususî bir kitle değildir. Manâ ve maksatlar da cüz'î ve mahdut değildir. Herkesin bütün suallerinin cevabı, bütün ihtiyaçlarının karşılığı Kur'ân'da mevcuttur. Milyarlarca farklı mantalite, gönül sahibi insana layık oldukları hikmeti verir. Kur'ân'daki maksatlar küllidir, manâlar umumîdir, mesajlar muhittir.

Kur'ân'ın âyetleri gökyüzündeki yıldızlar gibidir; birbirine bakar, birbirine işaret eder ve birbirini şerhederler. Kur'ân'ı yine Kur'ân'la ve sahih hadislerle tefsir eden müfessirlerin beyan ettikleri manâlar, Arapça'nın kaidelerine ve usul-ü dîne muhalif olmamak şartıyla kabul edilebilir. Zira maksat ve hitap umumî ve küllî olduğu için o kelâmdan bu manâlar ve irade kasdedilmiştir, denilebilir. Kur'ân'ın bu "tefsire açık" mahiyeti, beşer beyanında çok cüz'îdir. Beşer kelâmının tefsiri biter, ama Kur'ân'ınki bitmez, çünkü âlemşümuldur.

İnsanlar cüz'î kârihalarıyla yine cüz'î kârihalara hitap ettikleri için maksatlarını olabildiğince açıklama mecburiyeti hissederler. Beyanlarının insicamlı olması için zincirleme bir fikir ve mantık silsilesi oluştururlar. Bu zincirin bazı halkaları kopuk olursa, çoğu zaman muhatap duraklar, idraki aksar, fehmi mola verir, belki de beyanı kabul etmez. Muhataplarının beyanlarını reddetmemesi için müellifler hemen hemen hiçbir şeyi atlamamaya dikkat ederler, zira hazf, yani bir kelâmda belli manâları kasten zihne havale etme, çok maharet gerektirir. Denge bozulursa beyan da bozulur. (Hazfle ilgili olarak 'Hazf ve Zikir' isimli yazımıza bakınız. Y.Ü.)

Kur'ân'daki insicamın oryantalistler ve uzantıları tarafından tenkit edilen tarafı hazflardır. Yani mevzudan mevzuya atlamalar olduğu, yapılan hazflar yüzünden insicamın bozulduğu iddia edilmektedir. Bu çürük iddia, Kur'ân'ı beşer kelâmı zannetmekten kaynaklanır. Kur'ân beşer beyanındaki gibi basit bir insicam taşımaz. Onda fazlalık yoktur. Mevzudan mevzuya geçilirken muhataplarını tefekküre sevk etmek için bazı yerlerde hazflar yapılır. Ancak bu hazflar kesinlikle idrake ve fehme zarar vermez. Temel direkler tespit edilerek mütebakisi zihne ve gönle havale edilir. Zaten Kur'ân'ın "tefsire açık mahiyeti" de bu noktada tebeyyün eder. Muhataplar, istidlaller, istintaclar ve teemmüllerle muhtemel manâ ve maksatları keşfetmeye çalışırlar. Böylelikle kimse nasipsiz kalmaz. Kasıtlı oryantalistler ise bu maksat ve manâları anlama arzusu taşımadıkları için insicamın koptuğunu zannederler. Kopukluk zihnî dünyalarında ve kalplerindedir.

Kur'ân'daki harflerin, kelimelerin, ayetlerin ve surelerin birbirlerine cevap vermesi, yardım etmesi ve dayanmasıyla ortaya çıkan selâset (akıcılık) ve selâmetin bazı yerlerde aksıyormuş gibi gözükmesinin bir hikmeti şu benzetmeyle anlaşılabilir: Bir ağacın gövdesi dümdüz değildir. Bazı yerlerde çıkıntılar, sivricikler vardır. Ancak bunlar ağacın tenasübünü bozmak için çıkmazlar. Ağacın zinetini, kemalini ve güzelliğini artıracak meyveleri vermek için çıkarlar. Kur'ân'daki selâset ve insicam, tefsir meyvelerini verecek şekilde tanzim edilmiştir.

Kur'ân-ı Kerim yirmi senede, farklı sebeplere binaen parça parça nüzul ettiği halde, âyetlerindeki mükemmel tesanüd gösteriyor ki sanki bir tek sebep için inmiştir. Farklı sorulara cevap vermek için geldiği halde imtizacı ve ittihadı gösteriyor ki sanki bir sorunun cevabını vermektedir. Farklı hâdiselerin hükümlerini beyan etmek için geldiği halde mükemmel intizamı gösteriyor ki sanki bir hâdiseyi beyan etmektedir. Farklı muhatapların idraklerine hitap edecek şekilde geldiği halde selâseti gösteriyor ki, sanki bir idrak derecesine hitap eden, su gibi akıcı bir beyandır. Bu muhatapların sınıfları farklı olduğu halde beyanındaki suhulet, nazmındaki cezalet ve ifhamındaki vuzuh gösteriyor ki, güya muhatabı tek bir sınıftır. Âdetâ her sınıf, muhatabın sadece kendisi olduğunu düşünür. Kur'ân farklı irşadı gayelere hidayet etmek için nazil olduğu halde intizamı ve muvazenesi göstermektedir ki sanki maksat birdir. İşte bu tür sebepler karışıklığa ve nizamsızlığa yol açacakken, benzetmedeki çıkıntılar ve meyveler misali, Kur'ân'ın selâset, i'caz...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuran ve insicam
« Posted on: 26 Nisan 2024, 09:09:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuran ve insicam rüya tabiri,Kuran ve insicam mekke canlı, Kuran ve insicam kabe canlı yayın, Kuran ve insicam Üç boyutlu kuran oku Kuran ve insicam kuran ı kerim, Kuran ve insicam peygamber kıssaları,Kuran ve insicam ilitam ders soruları, Kuran ve insicamönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes