> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi  (Okunma Sayısı 668 defa)
30 Eylül 2010, 15:24:08
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Eylül 2010, 15:24:08 »



Kur'an Işığında Ubudiyyet İlişkisi

İnsan bir cihetten kadere tâbi bir cihetten hür irade sahibi bir varlıktır. Var olması, sonsuz ihtimaller içinde insan olarak yaratılması ve fizyolojik özellikleri gibi hususlarda kadere göre şekillenen insan, iman-ibadet veya küfür-isyan gibi hususlarda ise hür irade sahibidir. Birinci cihetten her hangi bir sorumluluğu söz konusu değilken, ikinci cihet itibariyle bütünüyle sorumludur.

Tek Allah’a ibadet için yaratılan bu insan, bazen "hayır, ben kul olmayacağım, hür yaşayacağım" derse de, kul olmaktan kurtulamaz. Ya nefs-i emmaresinin istibdadı altına girer, ya şeytanın dediğini yapar, Allah’a tapar gibi farklı isim ve görüntülerdeki putlara tapar. İşte bu çalışmada, insanın hür olduğu alan içerisinde ibadet–hürriyet ilişkisi Kur’ân ayetleri ışığında ele alınacaktır.


Ma’bud ve İbadet Kavramı

İbadet itaattir.1 Istılahta ise, niyete mütevakkıf olarak, yapılmasında sevap olan ve Cenab-ı Hakka kurbet (yakınlık) ifade eden taat-ı mahsusadır.2 İbadette başkasını tazim maksadı vardır.3

Kul-köle anlamındaki "abd" kelimesi ibadetle aynı kökten gelir. Kölenin efendisine tam bir itaati misali, "Ben Allah’ın kuluyum" diyen her insanın Allah’a kayıtsız şartsız bir itaati söz konusudur.

"Ubudiyet" kelimesi de ibadetle aynı kökten türemiştir. Ubudiyetin aslı, "hudu" ve "tezellüldür" (saygı ve tevazu).4 Ubudiyet, Allah’ın yaptığına razı olmak; ibadet ise, Allah’ın razı olduğu şeyi yapmaktır.5 İbadet; namaz, oruç gibi belli bir takım şekillerle gösterilir, ubudiyet ise, insanda daimî bulunması gereken bir durumu ifade eder. Bu zaviyeden baktığımızda, insan için cennette ibadet olmadığını, fakat ubudiyet manasının devam edeceğini söyleyebiliriz.

"Bir şey mutlak zikrolunduğunda kemaline masruftur" esasınca, "ibadet" dediğimizde Allah’a ibadet kastedilir. Fakat Kur’ân-ı Kerim’e ve Hz. Peygamber’in hadîslerine baktığımızda, hak mabud olan Allah’a ibadetin yanında, pek çok batıl ilâha ibadet edenlerin bulunduğunu görürüz. Zira, insan fıtraten bir mabuda ibadet etmek ister. Hak mabudu bulamayınca batıl ilahlara tapar. Zira, "tabiat boşluk kabul etmez." Çölde yol alan birisinin bazen serabı su zannedip avuçlaması gibi, fıtraten tevhid denizini arayan insanoğlu, tarih boyunca kesret çöllerinde yol alırken pek çok batıl ilah seraplarına takılmıştır.

Kur’ân’ın bildirdiği gibi, bu batıl mabudlar "bir takım isimlerden ibarettirler,"6 gerçek dünyada karşılığı olmayan (müsemmasız) mücerred isimlerdir, yoktur.7 Mabudluk payesini insanlar onlara vermiş, sonra da onlara tapmaya başlamışlardır. Mesela, İlahî bir sanat olan tabiatı, bazıları Allah yerine ikame ederler. Allah’ın ilim, irade, kudret gibi sıfatlarından haber veren varlıkları "tabiatın eseri" olarak görürler.

"Biz her ümmet içinde Allaha ibadet edin, tağuttan sakının’ diye bir peygamber gönderdik"8 ayetinin bildirdiği gibi, peygamberin gönderiliş hikmeti, tek Allah’a ibadeti temin etmektir. yette geçen "tağut" kelimesi, tuğyandan müştak olup, "Allah’tan başka ibadet edilenher batıl mabud" anlamındadır.9 Kendisine itaatte Allah’a masiyet olan herşey, her insan "tağut" mefhumuna dahildir. 10
Kur’ân’ın bildirdiği gibi, bu batıl mabudlar,
-Hiçbir şey yaratamazlar. Zaten kendileri yaratılmışlardır. Kendilerine zarar ve fayda vermeye güçleri yetmez. Ölüme, hayata ve tekrar diriltmeye malik değillerdir. 11


-Kendilerine ibadet edenleri işitmez ve görmezler.12
-Onlara bir zarar veya bir fayda veremezler1
-İnsanlar gibi, onlar da birer abddirler.14
-Bunların mabud olduklarına dair hiçbir delil yoktur.15

Kur’ânın teşbihiyle, bu batıl mabudlardan bir fayda beklemek, "örümcek ağı" gibi en zayıf bir eve sığınmak gibidir.16 Böyle olmakla beraber, tarih boyunca beşeriyet bu "örümcek ağlarına" takılmaktan kurtulamamıştır.

Bu batıl mabudların başlıcaları şunlardır:
1.Şeytan
2.Nefs-i emmare (Heva)
3.Putlar
4.İnsanlar


Hakka giden yolda şeytan en büyük bir engeldir. İlk insan Hz. Adem’e secde etmemesi yüzünden İlahî rahmetten uzaklaştırılan şeytan, kıyamete kadar Ademoğullarını saptırmaya çalışacaktır. Halbuki Cenab-ı Hakk "ey Ademoğulları, şeytana ibadet etmeyin, Bana ibadet edin!" şeklinde insanlardan ahit almıştır.17

Şeytanın insanları saptırması vesvese iledir. Bir kısım çirkin amelleri süslü gösterip insanları teşvik eder. Bazan suret-i haktan görünüp onları yoldan çıkarır. İnsandaki şehvet, öfke gibi zaaf noktalarından insana nüfuza çalışır. Zira, "Kaleler zayıf yerlerinden fethedilir."

İbadetin itaat mânâsından hareketle, şeytanın dediğini yapan kimselerin ona ibadet ettiğini, yani ona kul ve köle olduklarını söyleyebiliriz.18 Ayrıca, bazı kişilerin doğrudan doğruya belli ibadet kalıpları içerisinde şeytana taptıkları, günümüzde de görülen bir durumdur.
Nefs-i emmare, nefsin terbiyeden geçmemiş şeklidir. Heva ise, nefsin keyfi kendiliğinden meylettiği arzusudur.19 "Hevasını ilâhı edineni gördün mü?"20 âyeti hevanın batıl mabud oluşuna dikkat çeker. Zira mabud emir verir ve emri yerine getirilir. İnsanın nefs-i emmaresi bazı şeyler emrediyor ve emirler aynen yerine getiriliyorsa, o nefsin ve nefsin hevasının batıl bir mabud haline geldiği ortadadır.

Üstteki âyet, Hüda’ya tâbi olmayı bırakıp hevaya itaat edenin durumunu anlatır.21 Böyle bir
insan "ilahını hevası ittihaz etmiş hakkı düşünmeyip keyfi ne isterse onu mabud edinmiş, kendi zevkinin sefasına düşmüştür."22 Bu kişi, dinini heva üzerine bina eder, artık hiçbir delili görmez ve kulak asmaz.23

Batıl mabudlar, tarih boyunca insanlığın önünden hiç eksik olmamıştır. Bunların bir kısmı insanlar tarafından yapılmıştır. Tahtadan, taştan, gümüşten vb. şeylerden yapılan suretlilerine "sanem", sureti olmayanlara ise "vesen" adı verilir.

İnsanların büyük bir ekseriyeti Allah’ın varlığını kabulle beraber, genelde O’nun sıfatlarında ihtilafa düşerler. "Biz bunlara, ancak bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz."24 diyen cahiliyye Arabı, aslında Allah’ı kabul etmektedir. Fakat onun itikadında, Allah çok ötelerde olduğundan ona bir sembol lâzımdır. İşte putlar bu sembol olmuş, tarih boyunca nice insan putlara tapmaktan kurtulamamıştır. İneği kutsal kabul eden bir Hindu, Buda heykeli karşısında secdeye varan bir Budist, bunlarda ilâhî bir sembol görmekte, o şekilde bunlara ibadet etmektedir.

Pek çok insan, Allah’ı bir mahluk olarak tasavvur eder, hemen karşısında görüvermek ister. "Ey Musa! Allah’ı açıktan görmedikçe sana inanmayacağız"25 diyen Hz. Musa’nın kavmi buna güzel bir misaldir.

Hamdi Yazır üstteki âyetle ilgili şu orijinal yorumları yapar:

"Böyle duyularıyla muhatap olduklarından başka bir şey tanımayan, gözlerine batmayan şeye inanmayan, inanmak istemeyenler, asasız yürüyemeyen âmâlara benzerler. Mabudlarını da elleriyle tutmak, yoklamak isterler. Nazarlarında manevî şeyler sadece akıllarıyla ulaştıkları mücerred şeyler ise birer vehim kabul edilir. Tapmak için mücessem şeyler ararlar. Bulamazlarsa yaparlar, ona taparlar, ondan imdad ararlar. Çünkü insanlarda ibâdet fıtrî bir kanundur, bundan kurtulamazlar. Fakat gerçek mabudu göremeyince, kalblerinden akıllarından kuvvet alamayınca, gözlerinin tuttuğu, ellerinin eriştiği bir şeyden kuvvet dilenirler. Hiç olmazsa bir öküz veya öküzün altında buzağı ararlar."26

Hamdi Yazır’ın "hiç olmazsa bir öküz veya öküzün altında buzağı ararlar" sözü, bir çok telmihleri ihtiva eder. Şöyle ki: Hz. Musa zamanındaki Mısırlılar, günümüz Hinduları gibi öküze kutsallık vermiş bir kavimdi. Uzun yıllar Mısır’da esir kalan Hz. Musa’nın kavmi de bu batıl inançtan etkilenmişti. Öyle ki, Hak Din’e girdikten sonra bile bu inancın etkisinden kurtulamamışlardı. Hz. Musa Tur’a gittiğinde, Samiri isimli birisi ziynet eşyalarından bir buzağı yaparak "işte sizin ve (haşa) Musa’nın ilâhı" diye ilân ettiğinde Musa’nın kavminin büyük bir kısmı buzağıya tapmakta tereddüt etmemişti.27 Keza Bakara suresinde anlatılan olayda, Cenab-ı Hak İsrailoğullarına bir sığırı kesmelerini emretmesinde28 , sığırperestliğin kaldırılması mesajı vardır. Yani, öküz tapınılacak bir ma’bud değil, Hak Ma’bud olan Allah’tan insanlara, isterlerse kesip yiyebilecekleri bir nimettir.


Doç. Dr. Şadı Eren
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 08:15:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi rüya tabiri,Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi mekke canlı, Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi kabe canlı yayın, Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi Üç boyutlu kuran oku Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi kuran ı kerim, Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi peygamber kıssaları,Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi ilitam ders soruları, Kuran ışığında ubudiyyet ilişkisi önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes