> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2  (Okunma Sayısı 820 defa)
04 Ekim 2010, 17:30:16
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Ekim 2010, 17:30:16 »



Kur'an'ın Surelerindeki Eşsiz Ahenk 2


Kur’ân’ın en bariz sıfatı beliğ olmasıdır. Belâgat, sözde veya yazıdaki ifade güzelliklerini gösteren bir ilimdir. Sözün güzelliği, muayyen bir maksada yönelip, sözdeki diğer bütün unsurların o maksadı anlatacak tarzda yerleştirilmesindedir. Belâgat: “Sözün, mukteza-yı hâle (durumun gereğine) uygun olmasıdır” şeklinde tarif edilmesi de bu anlamı ifade eder. İşte Kur’ân’ı böyle bir dikkatle inceleyenler, Fahreddin Razî gibi şöyle derler: “Kur’ân’ın bütünü, âdeta bir tek sûredir, hattâ sanki bir tek âyettir.” O, Kur’ân’daki bu insicamı zevk etmiş ve tefsirinde de başkalarına göstermeye çalışmıştır.6 Ne var ki, bu münasebetlerin, sıradan insanın kuru mantığının yalın kat şemalarına göre şekillenmesini beklemek, yerinde bir davranış olmaz. Zira Kur’ân’ın meseleleri mâkul olmakla beraber, aklî değildir. Binaenaleyh, bazen onda aklı aşan (akla aykırı olan değil, kaynağı akıl olmadığı için aklı aşan) taraflar da bulunur. Bundan ötürü, birinin aklının fark edemediğini anlayan bir başka kişi çıkabilir. Muayyen bir zamanda bütün yönleriyle görünmeyen bir ciheti, başka bir zamanda gören olur.

Kur’ân’ın inceliklerini büyük bir vukufla anlayan ve anlatan muasır âlimlerimizden B. Said Nursî Kur’ân’ın âyetleri arasında bulunan tenasüp hakkında şöyle demiştir: “Kur’ânı Mu'cizü’lBeyan’daki mükemmel ifade nizamı, kâinat kitabındaki san’at intizamını, muntazam üslûplarıyla tefsir ettiği hâlde, manzum olmamasının bir sebebi de şudur: İlâhi hikmet dilemiştir ki, Kur’ân âyetlerinin her bir necmi, vezin kaydı altına girmeksizin, ekseri âyetlere bir nevi merkez olsun ve kardeşi olsun ve aralarındaki manevi münasebetlere rabıta olması için, kendisinin etrafındaki o geniş daire içindeki âyetlerin her birine bir münasebet hattı bulunsun. Âdeta, serbest her bir âyetin, ekser âyetlere bakan birer gözü, onlara müteveccih birer yüzü vardır. Kur’ân’ın içinde sanki binlerce Kur’ân bulunur ki, her bir meşrep sahibine birisini verir. Nasıl ki Yirmi Beşinci Söz’de beyan edildiği gibi, Sûre–i İhlas içinde otuz altı Sûre–i İhlâs mikdarınca her biri, çok kanatlı olan altı cümlenin terkibatından müteşekkil bir ilm–i tevhid hazinesi bulunur ve o cümleleri tazammun ediyor. Evet, nasıl ki semada olan intizamsız yıldızların, görünüşteki intizamsızlığı cihetiyle, her bir yıldız, kayıt altına girmeyip, her birisi, ekseri yıldızlara bir nevi merkez olarak, çevresindeki dairedeki her bir yıldıza –birer birer– varlıklar arasındaki gizli bağlara işaret olarak, birer münasebet hattı uzatıyor. Âdeta her bir tek yıldızın, nücûm–u âyet gibi bütün yıldızlara bakar birer gözü, onlara dönük birer yüzü vardır. İşte intizamsızlık içinde, o kemal derecedeki intizamı gör, ibret al!”7 Gerçekten burada da ifade edildiği gibi, berrak bir yaz gecesinde gökyüzüne bakan sıradan bir kimse yıldızların rastgele serpildiğini zannedebilir. Ama, ancak astronomi bilginleri, onların tam yerli yerinde olup, başka şekilde olmaları hâlinde sistemin bozulacağını bilirler. Sathî bakanlar, âyetler arasındaki münasebetleri anlamakta bazen zorlanabilirler. Zira bu konu nassla kesin bir tarzda bildirilmeyip, şahsi gayretle anlaşılan içtihadî bir alandır. Bununla beraber, Zerkeşî’nin (ö. 791/1392) dediği gibi, “Münasebet, makul bir durumdur. Akla arz edildiği takdirde akıl onu kabul eder”.8

B.S. Nursî’nin az önce atıfta bulunduğu İhlâs Sûresi’ndeki nizamı nasıl açıkladığını da ondan nakletmekte fayda vardır. Onun açıkladığı üzere, İhlâs Sûresin’de altı cümle bulunup, bunlardan üçü müsbet (olumlu) cümledir: “De ki: O, Allah'tır. O, birdir. O, Sameddir.” Diğer üçü ise menfidir (olumsuz): “Doğurmadı, doğurulmadı ve hiçbir şey O’na denk olmadı.” Bu cümleler, tevhidin altı mertebesini ispat, şirkin altı çeşidini de reddeder. Her bir cümle ötekilere hem delil, hem de netice durumundadır.9 Şöyle ki: “De ki Allah (gerçek İlâh) odur. Zira O, Tek'tir. Zira O, Samed’dir.10 Zira doğurmamıştır ilh. Sonundan başlarsak: “Hiç kimse O’na denk olmadı. Zira O, doğurulmamıştır. Zira O, doğurmamıştır. Zira Samed’dir. Zira Tek'tir. Zira O, gerçek İlâh (Allah)tır”. Bir başka nizamda şöyle olur: “O, gerçek İlâh (Allah)tır. Öyleyse Tek'tir. Öyleyse Samed’dir. Öyleyse doğurmamıştır. Öyleyse doğurulmamıştır. Öyleyse hiç kimse O’na denk olmamıştır.” Böylece İhlâs Sûresi’nde, âdeta otuz altı İhlâs Sûresi bulunur. Âyetler ve cümleler arasında birçok münasebet hatları ve kombinasyon imkânları vardır.
Âyetler ve sûreler arasındaki münasebet konusunda tabiîliğin miyarı, mevzular arasındaki benzerliktir.11 Sözün sonu başı ile irtibatlı ve aynı konuda ise, makul ve makbul bir tenasüp var demektir. Muhtelif sebeplere ve birbiri ile ilgisiz meselelere dair ise, açık bir tenasüp olduğu söylenemez. Demek tenasüp özelliği vâzıh olmakla beraber, bazen gizli de kalabilmektedir. Bu gizlilik, âyetlerden ziyade, sûreler arasında görülür. Zira konunun bir tek âyette bitmesi çok nadirdir: te’kid veya tefsir, istisna veya hasr, itiraz veya tezyil maksatlarından biri ile âyetler peş peşe gelir. Böylece münasebet ve bütünlük ortaya çıkar.

Âyetler arasındaki münasebeti yakalayabilmek için Kur’ân’ı okuyan, bazen edebî zevkini, bazen fıtrî mantığını hakem kılmalıdır. Böylece umumî veya hususî, zihnî (sübjektif) veya nesnel (objektif), aklî, hissî veya hayalî birtakım irtibatlar kurabilir, isterse bu kelimelerin ıstılahî veya felsefî anlamlarını bilmesin. Âyetler arasındaki telâzüm, birçok durumda sebep–sonuç münasebeti tarzında deveran eder. Şâyet böyle bir gerektirme yoksa, bir şeyin iki ucunu, zıt tarafını göz önüne sermek söz konusu olabilir: azaptan sonra rahmetin, Cehennem’den sonra Cennet’in zikr edilmesi, aklı harekete geçirdikten sonra kalbe hitap, ahkâmı bildirdikten sonra kalbi yumuşatan zühd ve mev’iza unsurlarını serd etmek de bu kabildendir. Âyet ve sûreler arasındaki tenasübü göstermek hususunda muhakkik müfessirler zorlamadan kaçınmışlar ve bunu yaptıkları ölçüde başarılı olup, bu bahçenin en güzel meyvelerini devşirmişlerdir. Bu gibi çalışmalarıyla, yirmi üç yıl boyunca, çeşitli sebeplerle ve değişik şartlarda inen Kur’ân’ın bütün sûrelerindeki bütün âyetlerin tam yerlerini bulduklarını tesbit etmişlerdir. Bu durum o derece mevcuttur ki, birçok yerde insicam, bir nüzûl sebebinin bulunup bulunmadığını araştırmayı hatıra bile getirmez. İfade sanatındaki insicam, konunun tarihî ortamını bilmeye ihtiyaç bırakmaz ve inci gibi dizilmiş âyetleriyle 114 sûre, 114 kolye hâlinde zamanın boynunu süsler.12

Dr. Faruk Tuncer, Tenasüp İlmi Açısından Kur’ânın Sûrelerindeki Eşsiz Âhenk adlı eserinde; âyetlerde, konu bütünlüğü itibariyle küçük bir grup oluşturan sûre bölümlerinde ve sûrelerde görünen tenasübü anlatmaya büyük bir gayret sarf etmiştir. Kitabın aslının doktora çalışması olması, onu akademik bilimsel araştırma metotlarını kullanmaya, özel bir ihtimam göstermeye sevk etmiştir. Bu konuda müstakil olarak yazılan eserler, Arapça’da bile yok denecek kadar azdır. F. Tuncer, onların hemen hepsine atıfta bulunmuş, onları değerlendirmesine almıştır. Fakat kendisinin özellikle üzerinde durmaya çalışıp araştırdığı konu, sûrelerin baş tarafları ile sonları arasındaki tenasüp ve irtibattır. Kur’ân–ı Kerim’in bu özelliğine, yani sûrelerin baş taraflarıyla sonları arasındaki irtibat vecihlerine ilk temas eden müfessirlerin başında el–Keşşaf sahibi Zemahşerî (ö. 538/1143 ) gelmektedir. Daha sonra Ebû Ca’fer el–Ğırnatî (ö.708/1303), Ğaraibu’l–Kur’ân sahibi Neysaburî (ö. 728/1327), el–Bahru’l–Muhit sahibi Ebû Hayyan (ö.745/ 1344), Ebû’s–Suud (ö.982/1574), Âlûsî (ö.1270/1854), B. Said Nursî (ö.1380/1960) bu konuya değinen müfessirlerden ilk hatıra gelenlerdir. Fakat bu hususta yazılan müstakil eser olarak yalnız bir eser bulunabildiğini, Sn. F. Tuncer’den öğreniyoruz. Bu kitap da Celalüddin Süyûti’nin (ö. 911/1505 ) Merasıdu’l–Metali fi Tenasübi’l–Mekatı’ ve’l–Metali adlı eseri olup,13 mevcut sadece iki yazma nüshası da İstanbul’da Süleymaniye kütüphanesinde bulunmaktadır.

C. Süyutî’nin, sûreler arasındaki tenasübe dair yazdığı müstakil bir kitap daha mevcut olup, adı Tenasubu’d–Durer fi Tenasuki’s–Süver’dir. Bu kitap matbudur.14
Bunları zikrettikten sonra, Kur’ân’daki tenasüp konusunda zirvede olan eseri, hepsinin sonunda bildirmek gerekir. O da, Burhanuddin İbn Ömer el–Bikaî’nin (ö. 885/1480) Nazmu’d–Durer fi Tenasübi’l–Ây ve’s–Süver adlı eseridir. Bu eser de birkaç defa basılmıştır.15 Bikaî, bu eserini yirmi iki yılda tamamlamıştır. Üzerinde doktora tezi hazırlamış olan Dr. Necati Kara’nın16 dediği gibi, bu alanda müstakil, tek ve en hacimli tefsirdir.

Dr. F. Tuncer, şimdiye kadar işaret ettiğim âlimlerin çalışmalarına, ayrıca kendi gayretlerine dayanarak, Kur’ân’daki tenasübün hemen bütün nevilerini de ele almaya çalışmıştır. Çalışmasını, bunlardan en az değinilen, sûrelerin baş tarafları ile sonları arasındaki irtibat vecihlerine tahsis etse ve bütün sûreleri tek tek ele alsaydı belki daha spesifik, daha derinlemesine bir çalışma yapmış olurdu. Fakat anlaşılan, tenasübü başlıca nevileriyle ele alan kapsamlı bir çalışmayı daha uygun buldu. Bunun da geçerli bir gerekçe sayılabileceğini kabul etmek gerekir.

Yazar, Giriş’te Kur’ân ilimleri arasında Tenasüb ilminin tarifi, çeşitleri, önemi, bölümleri hakkında bilgi vermiştir. Birinci bölümde, bu bilim dalının, Kur’ân ilimleri içindeki yeri, bu sahanın âlimlerinin konuya bakışları, benimseyenlerin ve muhalif olanların görüşleri ve bu bilim dalının i’caz–ı Kur’ân ile alakası gibi meseleleri incelemiştir. İkinci bölümde, sûrelerin başlangıçları, üçüncü bölümde ise sûrenin baş tarafı ile sonu arasındaki bütünlük üzerinde durmuştur.

Bildiğim kadarıyla bu bilim dalında Türkçe’de yapılan ilk doktora tezi, bu çalışma ol...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:34:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2 rüya tabiri,Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2 mekke canlı, Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2 kabe canlı yayın, Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2 Üç boyutlu kuran oku Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2 kuran ı kerim, Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2 peygamber kıssaları,Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2 ilitam ders soruları, Kuran ın surelerindeki eşsiz ahenk 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes