> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Kuran-ı Kerim > Sizden Gelenler( Kuran-ı Kerim) > Kurân da fâsıla uyumu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kurân da fâsıla uyumu  (Okunma Sayısı 940 defa)
16 Ekim 2010, 17:27:58
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Ekim 2010, 17:27:58 »



Kur'ân'da Fâsıla Uyumu


Kur’ân, kelimelerle ortaya koyduğu sahneleri resmederken, bazen harf ve seslerin birbiriyle uyum ve âhengini, bazen de şahısları ve karakterlerini devreye koyar; koyar ve arz etmek istediği armoniyi muciz bir şekilde, hem de israf-ı kelâm etmeden itmam eder.
 
Giriş

Bilindiği gibi Kur’ân-ı Kerîm âyetleri (تَعْلَمُونَ تُؤْمِنُونَ تَتَّقُونَ / خَبِيراً ، كَبِيراً ، عَلِيماً ، حَكِيماً gibi) birbiriyle müzikal uyuma sahip fasılalarla biter.1 Kur’ân’ın bu uyuma oldukça önem verdiği görülür. Çünkü bunun dinleyiciler üzerinde son derece önemli bir etkisi vardır. Bu uyumun sağlanması için kimi zaman normal cümle düzeninde bir kelime öne alınıp bir diğerinin sona bırakıldığı; kimi zaman da cümleden bazı öğelerin hazfedildiği veya ziyade edildiği görülür. Bazen de bir isim veya fiilin farklı sîgaları arasında geçiş yapılarak bir sîga yerine farklı bir sîga ile bu uyum sağlanır. Meselâ Tâhâ 70. âyetinde قَالُۤوا اٰمَنَا بِرَبِّ هٰرُونَ وَمُوسٰي “Mûsâ ve Hârun’un Rabbine inandık dediler.” denirken, Şu‘arâ 48. âyetinde ise قَالُۤوا اٰمَنَا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ رَبِّ مُوسٰي وَهٰرُونَ “Âlemlerin Rabbine yâni Hârun ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” denir. Çünkü Tâhâ 70. âyetin öncesi ve sonrasındaki âyetler hep â sesiyle sona erdiği için burada âyet Mûsâ kelimesi ile sona ererken, Şu‘arâ sûresinde ise önce ve sonraki âyetler ûn, ûn sesi ile sona erdiği için burada ise âyetin Hârûn kelimesi ile sona erdiği ve böylece uyumun sağlandığı görülür.2

Diğer dillerde olduğu gibi, Arapçada da cümle herhangi bir bağlamda gelir ve cümlenin öğeleri arasında takdîm-tehir, zâid bir öğe ilavesi, cümlenin her hangi bir öğesinin veya kendisinin tekrarı ya da hazfi gerekebilir. Cümle yapısında meydana gelen bu değişiklikler farklı amaçlara yönelik olarak gerçekleşir. Bu değişikliklerin türleri ile bunların amaçları nahiv, belâgat ve edebiyat kaynaklarında ayrıntılı olarak ele alınır. Kur’ân’da cereyan eden bu değişikliklerin amaçlarından biri de âyetler arasındaki fâsıla uyumunu (ses/müzikal uyum) sağlamaktır. Bu uyumun sağlanması siyâkın gereği olarak bir öğenin takdimi, başka bir öğenin de tehirini gerektirebileceği gibi, sîgaları ve üslûpları da etkileyerek bir sîga yerine (yine onu kastederek) başka bir sîğa kullanmayı da gerektirebilir.3

Kur’ân’daki Fâsıla Uyumunu Sağlayan Faktörler

Kur’ân’daki cümle yapısında fâsıla uyumunu sağlayan faktörleri şu ana başlıklar altında toplayabiliriz:

I-Takdim-Te’hir

Cümlenin bütün öğelerini aynı anda söylemek mümkün değildir. Cümlede bazı öğeler önce, bazı öğeler ise tabiî olarak sonra gelecektir. Takdim: normal cümle düzeninde sonra gelmesi gereken bir öğeyi öne almak; tehir ise önce gelmesi gereken bir öğeyi sonraya bırakmaktır.4 Takdim-tehirde sonra gelen öğeyi öne almak, önce gelmesi gereken öğeyi ise geriye bırakmak söz konusudur. Ancak bunun bir sebebe bağlı olarak gerçekleşmesi gerekir. Belâgat kaynaklarında bu sebepler üzerinde uzun uzadıya durulmuş olmasına rağmen, bizim burada dikkat çekeceğimiz hususa pek fazla değinilmemiştir.

Takdim-tehir konusunun Kur’ân’ın hemen her yerinde rastlayabileceğimiz örneklerinden biri harf-i cerli fiillerin mef’ulleri ile kullanımlarında görülür: Bu konudaki kural, önce fiilin daha sonra da harf-i cerle birlikte mef’ulün (mecrur) gelmesidir. Bu açıdan her harf-i cerrin öncesinde bir müteallakı (yani harf-i cerrin bağlı olduğu öğe) olup bu harfi cerler bağlı bulundukları fiilin anlamını ilgili isme taşırlar.5

Meselâ قَدَرَ عَلَى ‘bir şeye gücü yetmek’ fiili buna güzel bir örnek teşkil eder. Önce bu fiilin söylediğimiz kurala uygun olarak geldiği kullanımına bir göz atalım. Meselâ Nahl, 16/75: وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلاً عَبْداً مَمْلُوكاً لاَ يَقْدِرُ عَلَى شَيْءٍ “Allah hiçbir şeye gücü yetmeyen köleyi misal olarak anlattı” âyetinde önce fiil sonra da harf-i cerle birlikte mef’ul gelmektedir. Bu fiil mef’ulünü harf-i cerle aldığı gibi, bu fiilden türeyen ism-i fâil, mübâlağa sîgaları, sıfat-ı müşebbehe vb. kelimeler de aynı şekilde mef’ullerini yine aynı harf-i cerle alırlar. Bu kural sadece bu fiile özgü bir durum olmayıp, mef’ulünü harf-i cerle alan bütün fiiller için geçerlidir.

قَدَرَ عَلَى fiilinin Kur’ân’da ism-i fâil formunda gelen kullanımlarına göz attığımızda 6 yerde قَادِرٌ عَلَى veya الْقَادِرُ عَلَى şeklinde önce ism-i fâil, sonra harf-i cerri gelirken6 sadece bir yerde câr-mecrurun, müteallakından önce geldiği görülür. Bu kullanım ise Târık, 86/8 âyetindedir. Bu âyetle sonrasındaki âyetler şöyledir:
اِنَّهُ عَلَى رَجْعِهِ لَقَادِرٌ (8) يَوْمَ تُبْلَى السَّرۤائِرُ (9) فَمَا لَهُ مِنْ قُوَّةٍ وَلاَ نَاصِرٍ (10)

Konuyla ilgili olarak daha dikkat çekici bir durum ise bu fiilden türeyen bir sıfat-ı müşebbehe olan قَدِيرٌ kelimesinin kullanımında görülür. Bu kelimenin Kur’ân’da geçtiği 39 yerden 34 tanesinde câr-mecrûr öne alınarak قَدِيرٌ kelimesi âyet sonuna bırakılmış, 5 yerde ise câr-mecrûru tamamen hazfedilmiştir. Bu kelimenin âyet sonuna bırakıldığı yerlerden birisi şöyledir:7

Bakara 2/ 106 ve 109 : اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
(106) ....نَصِيرٍ (107) ...السَّبِيلِ (108) .... اِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (109) .... اِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ (110)

Buradaki takdim-tehirle hem Allah’ın her şeye gücünün yettiğine daha fazla vurgu yapılmakta hem de âyet sonlarındaki fâsıla uyumu sağlanmaktadır.

Âyet sonlarındaki bu uyumla ilgili olarak قَدِيرٌ kelimesinin farklı bir kullanımı da كَانَ fiili ile birlikte mansub olarak geldiği 6 yerde görülür.8 Bunlardan 3 tanesinde câr-mecrûru hazfedilmiş, üçünde ise câr-mecrur öne alınarak قَدِيرًا kelimesi âyet sonuna bırakılmıştır. Şimdi bu âyetlerden birini öncesi ve sonrasındaki âyetlerle birlikte görelim: (el-Ahzâb 33/24-35 arası âyet sonları)

... رَحِيمًا (24) ... عَزِيزًا (25) .... فَرِيقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَرِيقًا (26) .....وَكَانَ اللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرًا (27) ... جَمِيلاً (28) ... عَظِيمًا (29) .... يَسِيرًا (30) .... كَرِيمًا (31) .... مَعْرُوفًا (32 ... تَطْهِيرًا (33) ... خَبِيرًا (34) ... اَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظِيمًا (35)

II-Zikr ve Hazf

Zikr; söylemek demektir. Istılah anlamı olarak söylenilmesi lâzım gelen sözün söylenmesine zikr denir. Hazf ise حَذَفَ fiilinin masdarı olup, bir sözü düşürmek, atmak ve zikretmemek demektir. Bir belâgat terimi olarak söylenilmesi îcab etmeyen sözün ibarede zikredilmemesine hazf adı verilir.9

Tâhiru’l-Mevlevî şöyle der: Sözün nerede zikri ve nerede hazfi iktiza eylediğine dair bazı kaideler beyan edilmiş ise de en doğrusu, onu tayin edecek zevk-i selîmdir.10

Zikre örnek لَعَلِّي اَرْجِعُ اِلٰى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ “Umarım ki senin yorumunla insanlara dönerim, onlar da bilirler” (Yûsuf 12/46) âyetinde görülür:
... فَاَرْسِلُونِ (45) ... لَعَلِّي اَرْجِعُ اِلٰى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ (46) ... تَأْكُلُونَ (47) ... تُحْصِنُونَ (48)

Burada âyet sonlarındaki uyumdan dolayı لَعَلّ kelimesi iki kez zikredilmiştir. Şâyet 2. لَعَلّ kelimesi olmasaydı cümle لَعَلِّي اَرْجِعُ اِلٰى النَّاسِ فَيَعْلَمُوا şeklinde gelir ve âyetin diğer âyetlerle uyumu bozulurdu. Çünkü recâ bildiren cümlelerin cevabı fâ harfi ile ve mansub olarak gelir.

Bu kullanım يَاهَامَانُ ابْنِ لِي صَرْحًا لَعَلِّي اَبْلُغُ اْلاَسْبَابَ اَسْبَابَ السَّمٰوَاتِ فَاَطَّلِعَ اِلۤى اِلهِ مُوسٰي “Ey Hâmân bana yüksek bir kule yap da o sebeplere yani göklerin yollarına erişeyim de Mûsa’nın tanrısına çıkıp bakayım” (el-Ğâfir 40/37) âyetinde görülür.

Bazen de uyumu sağlamak üzere kelimeye bazı ziyadelerin yapıldığı görülür. Meselâ Ahzâb, 66-67 âyetleri bunun gibidir. Öncesi ve sonrasındaki âyet sonları ile uyum açısından resûl ve sebîl kelimelerine elif ilave edilmiştir.

... وَلاَ نَصِيرًا (65) يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَالَيْتَنۤا اَطَعْنَا اللَّهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولاَ (66) وَقَالُوا رَبَّنۤا اِنّۤا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرۤاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّبِيلاَ (67) رَبَّنۤا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبِيرًا (68)

Burada lafzın mânâya kurban edilmesi gibi bir durum da söz konusu değildir. Bilakis bu ziyadelikle bir taraftan lafzî uyumu sağlarken diğer taraftan da âyetin ifade ettiği mânâya uygun katkı sağlandığı görülür. Nitekim Ahzâb 65-68 âyetlerinde kâfirlerin kıyamet gününde cehenneme sokulacaklarından, orada ne bir dost ne de bir yardımcı bulamayacaklarından ve yüzlerinin ateşte çevrileceğinden bahsedilmekte, devamında ise kâfirlerin o günkü pişmanlıklarına ve onların ah vah etmelerine yer verilmektedir. Şimdi âyetlerdeki يَالَيْتَنۤا اَطَعْنَا اللَّهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولاَ (66) وَقَالُوا رَبَّنۤا اِنّۤا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرۤاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّبِيلاَ (67) şeklindeki uzatmalar, tam da cehennemde kızgın ateşler içinde yanan ve kıvranan kâfirlerin feryatlarını ve onların âh-vâhlarını yansıtmaktadır.

Aynı ifadenin yer aldığı Ahzâb 4. âyetinde ise öncesi ve sonrası hep â sesiyle geldiği hâlde âyetteki السَّبِيلَ kelimesinde uzatmaya yer verilmediği görülür. Zira bu âyetteki siyâk-sibak münasebeti buna müsait değildir. (عَلِيمًا حَكِيمًا (1) ... خَبِيرًا (2) ...وَكِيلاً (3) ... وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ (4 ...غَفُورًا رَحِيمًا (5) ... مَسْطُورًا (6) ... مِيثَاقًا غَلِيظًا (7)

Bu ise Kur’ân’ın sadece lâfza değil, lâfız ve mânâ münasebetine önem verdiğini göstermektedir. Hazfin örnek...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kurân da fâsıla uyumu
« Posted on: 24 Nisan 2024, 19:15:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kurân da fâsıla uyumu rüya tabiri,Kurân da fâsıla uyumu mekke canlı, Kurân da fâsıla uyumu kabe canlı yayın, Kurân da fâsıla uyumu Üç boyutlu kuran oku Kurân da fâsıla uyumu kuran ı kerim, Kurân da fâsıla uyumu peygamber kıssaları,Kurân da fâsıla uyumu ilitam ders soruları, Kurân da fâsıla uyumu önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes